hesabın var mı? giriş yap

  • royal icing; ilk olarak "modern pastaların annesi" olarak nitelendirilen elizabeth raffald tarafından hazırlanmış ve "the experienced english housekeeper" adlı kitabında ilk kez bahsedilmiştir. sonraki süreçte kraliyet ailesinin düğün pastalarının vazgeçilmezi olmuş ve günümüze kadar gelmiştir.

    royal icing; kurabiyelerde, keklerde, pastalarda pek çok farklı kullanıma sahiptir. temelde 3 malzemeden oluşmaktadır: yumurta akı, limon ve pudra şekeri.

    kullanım alanına göre yapılan kıvam farklılık göstermektedir. örneğin bir gingerbread house yapmak için ihtiyacınız olan royal icing tutkal görevi görmelidir ve viskozitesi çok yüksek olmalıdır. bu doğrultuda yapıştırma amaçlı ya da pastaların üzerini süslemek için yapılacak figürlerdeki kıvam, buttercream kıvamına en yakın olmalıdır. çok hızlı kuruyan, sert ve dayanıklı.

    bundan sonraki kıvamlar ise yüksek viskoziteli royal icing üzerine su eklenerek elde edilmektedir. örneğin, kurabiyelerinizin üzerine şeritler çizeceksiniz ya da pastalarınızın üzerine birtakım şeritlerden oluşan süslemeler yapacaksınız bu orta kıvamda bir royal icing ihtiyacını doğurmaktadır.

    son kıvam ise viskozitesi en düşük olandır. bu kıvam ise en çok doldurmalarda kullanılır. örneğin, kurabiyenizin ya da pastanızın kenarlarına orta viskoziteli şeritler çektiniz ve sonrasında ortasındaki tüm alanı royal icing ile doldurmak istiyorsanız bu kıvama ihtiyacınız olmaktadır.

    kıvam testleri için ise saniye kuralları kullanılmaktadır. bunu da hazırladığınız royal icing kabın içinde iken ortadan çizgi çektiğinizde o çizginin kapanma süresi istediğiniz kıvamı elde etme konusunda oldukça yardımcı olacaktır.

    - viskozitesi en yüksek royal icing: 25 saniye beklendi ve çizgi hala kapanmadı ise istenen yoğun kıvama sahip bir royal icing elde edilmiş demektir.

    - orta viskoziteye sahip royal icing : 12-20 saniye.

    - viskozitesi en düşük royal icing: 5-8 saniye.

  • cok gelismis bir ulkenin, bir basbakaninin, bir konusmasinda gecen, magduriyet iceren bir soz.

    -boyle bir sey olabilir mi? soruyorum size olabilir mi? benim bakanimin cani cay cekmis ve icmek istemis ama yok demisler. ulan hepiniz o evdeydiniz. biz bu cay vermeyenlerle sandikta gorusuruz. varsa bir derdin sandiga gelirsin. oyle balkondan cay yok demekle olmaz. ben buradan edirne savcilarini da goreve cagiriyorum. o evde cay olup olmadigini kontrol etsinler.

  • 1500 sene önce yapılmış mühendislik harikası bir yapının duvarlarını günümüzde kutsal ve şifalı diyerek kazıyıp yemek üzere poşetleyen insanlar. siyasal islam 20 senede nereden nereye getirdi bu güzel ülkeyi.

  • nüfusu 32 kişi olan mikro ulus, muz cumhuriyeti.

    başkanı kevin baugh.

    burada ingilizce ve esperanto konuşuyorlarmış. kendi bayrakları, para birimleri ve pulları varmış. ''fantezi nitelikli'' devlet diye geçiyor. fantezi olsun diye devlet mi kurulur amk. ama bu isim gitmemiş, tutmaz bu.

    kamu personeli olarak mankenleri kullanıyorlarmış çünkü maliyeti düşükmüş, adam kendine egemenlik sahası, zaman dilimi, ölçü birimleri ilan etmiş, uzay araştırmalarına ciddi kaynak harcıyoruz diyor.

    akıllara türk sinemasından bir filmi getiriyor.

    ama bu mikrouluslar baya dikkatimi çekti. geçtiğimiz yıllarda gündeme gelen liberland'i biliyorduk da bunlardan bir hayli fazla varmış. biraz araştırayım.

  • kendisinin gerçek yüzünün bir gün görüneceğini biliyordum. birkaç ay önce beşiktaş'ta açtığı yeni mekanının açılış kadrosunda barmendim. kendisi daha tadilattayken apar topar herkesi işe başlatıp angarya iş yaptırdı, maaşları asgariden konuşup tüm personelin önünde "arkadaşlar sizleri burda evinizmiş gibi çalışmanızı istiyorum burada çok çalışan çok kazanacak, biz diğer kan emici işletmeler gibi olmayacağız, iyi çalışırsanız size istanbuldaki en yüksek maaşları vereceğim açılıştan sonra ilk işim bu olacak" dedi, hepimiz moloz taşırken ve çıkan çöpü toplarken. kimsenin böyle bi beklentisi yoktu, herkes sektörde yıllarını vermiş tecrübeli ve donanımlı personeldi, hepimiz en lider yerlerde iyi pozisyonlarda çalışmıştık. sektördeki ortalamayı verse kafiiydi. bu sözünü tutmadı. 1 ay içinde 5 müdür kovdu. kimsenin üstü altı belli değildi. kaos vardı. mekanda 2 ay olmuş hangi işletme sahibi bir kez olsun personeliyle miting yapmaz? tanışmaz? derdini sormaz? "arkadaşlar merhaba, hypetia'ya hoşgeldiniz. biliyorum çok yoruldunuz, çok fedakarlık yaptınız. 14 16 saat çalışıyorsunuz. hepsini görüyorum ve emin olun ki açılış süreci bittiğinde hepinizle ilgileneceğim. bakın x müdürünüz yeni geldi, bundan sonra muhatabınız odur, sorusu önerisi olan var mı yoksa hep beraber ekibi tanıyalım" diyebilirdi. ama 2 ay boyunca mekanın dekoruyla ilgilendi. herkes fazla mesai yapıyor ama maaşını bile net bilmiyordu. personelle iletişim kurmadan bütün gün oval masasında mekana daha nasıl bir dekorasyon objesi koyabilirim diye asistanlarıyla toplantı yapıyordu. mekan açıldığında daha menü basılmamıştı menü! ama azra'ya göre her şey mükemmeldi. daha kasiyeri yoktu mekanın, bir stajyeri zorla kasiyer yapıp her hatasında mobbing uyguladılar. bara da kimseyi bulamadılar, çünkü barmenleri tiplerine göre yargılayıp işe almadılar. 1 ay boyunca açılış kapanış tek başıma çalıştım. ve ben her allahın günü orayı ve orada olmayı çok seviyormuşçasına çalıştım. çünkü öbür türlüsü içime sinmezdi. sonra barın başına azra arkadaşının oğlunu getirdi. 1.5 sene barboyluk yapmış 24 yaşında bir çocuk. iş bilgisi sıfır, yani ciddi anlamda sıfır, ben onun 3 ay bile bar gördüğüne inanmıyorum. neyse. işletmeyle ilgili olumlu iş yapan, azraya burayı daha iyi işler hale getirmek isteyen tüm müdür ve personel görmezden gelindi. müdürlere önce 3500 denip 2500 maaş yattı. erkeklerin düşüncesinden nefret ediyor, etrafında ona hayran erkek görmek istiyordu. benim de maaşım 2 kere eksik yattı. biri asgari olan ilk ay, diğeri de azrayla yüzyüze konuştuğum maaş olan 3000 liranın olduğu maaş. bu şekilde de bezdirip istifamı verdim diğer herkes gibi. oraya giden de bilsin ki oradaki personeli çok iyi söğüşlüyorlar. zaten bu zihniyetle de çok başarıya ulaşacağını sanmam. hayatınızda hiç görmediğiniz, tanımadığınız, cafcaflı cümleler kuruyor diye spiritualist ilan ettiğiniz kendine psikolog diyen insan personele kendi hatası olmayan sebeple bağırarak rencide ediyor. derdini sormuyor. bu insan mı kadınlara yol gösterecek? bu insan mı kitap okumanın ne kadar medeni bir şahsiyet yarattığına bizi inandıracak? biraz örnek aldığınız insanları seçerken seçici olun ya. ego akıyor kadından ego. onu görmek için mekanına gelen misafirlerle muhatap bile olmak istemeyen, çünkü hayranlarından dahi nefret eden ve arkalarından surat ekşiten azra, ne ekersen onu biçersin. her şeyin sahte. ve çok zevksizsin bu arada.

  • üye alımı için aradıklarında eğlenceli anlar yaşamama neden olan olay.

    - merhabalar digiturk’ten arıyorum hede hödö.
    + sözleşmeyi fakslarsanız üye olacağım.
    - tamam, faks numarası verebilir misiniz?
    + hayır, faks makinem yok.
    - nasıl göndereceğim?
    + ben aboneliğimi nasıl sonlandıracaksam öyle.
    - ...