hesabın var mı? giriş yap

  • ilginçtir zerre heyecanlandirmiyor beni. hatta tam aksine iğrenç geliyor dekolteli kadınlar. şaka be olm, yeni osbir cektim ondan bu artizligim. geçer 12 saniye sonra. abazanım olm ben.

  • sauron, gandalf, saruman, radagast falan bunlar maia'dır. yani ruh vari yaratıklar. elfler, insanlar, orklar, cüceler, hobbitler vesairin aksine dünyalı değillerdir. arda'ya (dünya) yaratıldıktan sonra, valar'la beraber veya valar'dan sonra gelmişlerdir.

    şimdi, tolkien'in orta dünya evreninde hem çok hem de tek tanrılı bir sistem var. tüm evreni yaratan, diğer alt-tanrıları da yaratan tek bir tanrı var, adı eru iluvatar. bu tek tanrı, daha sonra valar'ı yaratıyor. valar'ı melekler gibi düşünebilirsiniz, iluvatar'a hizmet ediyorlar. aralarından biri kötü ruhlu, yani bir nev'i iblis, valar'ın en güçlü iki isminden biriyken sonra kötü yola sapacak, onun adı da melkor.

    bir de maia var, maia'lar, valar'ın hizmetkarları. her maia, bir valar'a bağlı çalışıyor. bunları da ruh, peri gibi adlandırabiliriz.

    eru iluvatar, arda'yı (dünyayı) yarattıktan sonra (çok özet geçiyorum) iki kıta oluşturuyor. eru iluvatar'ın izniyle kıtalardan batıdakine valar (alt-tanrılar) ve maia (ruhlar) yerleşiyor. doğudaki ise, bizim orta dünya dediğimiz yer ve onun uzantıları. elfler, insanlar falan hep burada doğup büyüyor. elflerin bir kısmı batı kıtasına gidip orada yaşıyor, sonra bir kısmı geri dönüyor, melkor bunları kandırıyor falan filan uzun hikayeler.

    gelelim sauron'a, sauron da melkor'un maia'sı.

    şimdi, dünyadayken bu valar ve maia etten kemikten forma giriyorlar. genelde insan/elf formunda geziniyorlar. esasen ruhani varlıklar tabii. ama özellikle orta dünya'da, yani doğu kıtasında insanlar arasında gezerken, fiziki bedenlere bürünüp dolanıyorlar. deniliyor ki (tolkien diyor tabii neticede hepsi kendi kurgusu) uzun yıllar (binlerce yıl) aynı fiziki formda dolandıkları zaman, tekrardan ruhani formlarına dönmeleri çok zorlaşıyor.

    şimdi melkor kötü, sauron da onun hizmetkarı, o da kötü. ama ikisi de çok güçlü varlıklar. sauron'dan önce kötü adam melkor ama yani sauron bir ise, melkorun gücü bin, belki yüz bin. öyle de bir fark var. çok büyük savaşlar oluyor. valar kılıcını yayını alıp orta dünya'ya geliyor. melkor'un altından girip üstünden çıkıyorlar. adam bire karşı on savaşıyor, melkor napsın. kaybediyor. melkor'u alıp dünyanın ötesine, uzaya (boşluk) hapsediyorlar.

    fakat tabii valar dediğin çok kudretli yaratıklar. orta dünya mahvoluyor bu savaşta. valar baltasını indirdi mi dağlar yarılıyor falan, su altında kalan ülkeler, komple yok olan şehirler vesair. valar diyor ki "aga biz artık buraya karışmayalım, bırakalım elfler, insanlar, cüceler falan kendi göbeğini kendi kessin" ve geri batı kıtasına dönüyorlar.

    işte sauron da böyle bir ortamda güçleniyor. yani yüzüklerin efendisinde valar çıkıp gelse, sauron'un ümüğünü sıkarlar. beş dakikalarını almaz. ama gelmiyorlar. çocuğunun yürümesini öğreten ebeveynler gibiler. hatta sauron'un o filmde gördüğümüz parmağının kesilmesi sahnesinde falan valar'ın neredeyse hiç müdahalesi yok. büyücüler, arifler yok yani. insanlar, elfler ve cüceler beraber savaşıyor ve yeniyor sauron'u.

    bu arada şunu diyebilirsiniz, madem valar melkor'u yendi ve dünyadan kovdu, sauron'u neden sağ bıraktı? şöyle ki, melkor yenilince sauron valar'a koşup tövbe ediyor, ayaklarına kapanıyor (valla). "ben ettim siz etmeyin" diyor. ağlıyor sızlıyor. bunu affediyorlar. bir süre iyi adam rolünde elflerin arasında dolanıyor. işte o dönemde yüzükleri yapıyor, kandırıyor insanları cüceleri ama elfler olaya erken uyanıyorlar. sauron kötü niyetini alenen ilan edip orta dünya'da melkor'un eski müttefikleri ve hizmetkarlarıyla (orklar, ejderhalar falan) beraber yeniden savaşa girişince, valar yardım etmiyor (önceki savaştaki yıkım sebebiyle çekiniyorlar). ama elfler, insanlar ve cüceler iyi iş çıkarıyor. sauron'u yeniyorlar. yüzüğünü de alıyorlar adamın (gasp ediyorlar adamı).

    neyse, sauron'un bedeni ölüyor o savaşta ama ruhani varlık dedim ya, bu kaçıyor. ormanlarda dağlarda saklanıyor. bu arada nazgüllerin, yani 9 insan kralın lideri olan kral kendi ülkesini kuruyor, o da yeniliyor falan. sauron gölge gibi hala. yavaş yavaş güç kazanıyor.

    valar bunu fark ediyor. ama kendi gelmek yerine, 5 tane maia yolluyorlar orta dünya'ya. bunlar işte saruman, gandalf, radagast ve iki büyücü daha. bunlara diyorlar ki, "insanları, elfleri ve cüceleri sauron'a karşı hazırlayın. ama onlara krallık etmeyin, liderlik yapmayın. hükümdar değilsiniz. sadece danışmanlık yapacak, rehberlik edeceksiniz". böylece orta dünya'ya geliyorlar.

    ama içlerinde en güçlüsü olan saruman kötü yola meylediyor. sauron'u yenip orta dünya'ya hakim olmayı arzuluyor. bu sebeple valar'ın desteğini yitiriyor. çok uzun süre insan görünümündeki bedeninde kaldığı ve geliş sebebini bir yana bıraktığı için, kitapta da filmde de öldükten sonra tekrar ruhani bedenine kavuşamıyor. yalan oluyor yani saruman. maia'lar bir bedende uzun süre kalınca artık şekil değiştiremiyorlar.

    sauron öyle değil. yüzüğü var. gücünü yüzüğüne aktarmış. isuldur parmağını kesip sonra öldürdüğünde tamamen ölmüyor. aslında ölmesi lazım çünkü onu kurtaracak bir melkor yok. ama yüzük hala var. yani sauron yüzüğün var olduğunu biliyor, fakat yerini bilmiyor. nehirde denize sürüklendi sanıyor herkes, buna gandalf ve elfler de dahil.

    sauron nihayetinde fiziki bedenine kavuşuyor. filmlere bakmayın, esasen bu eleman yüzüklerin efendisi boyunca kulesinde takılıyor. ayağı kolu bacağı kafası elleri falan var. bir parmağı yok, kesilmiş. demek ki yenisini çıkaramamış. muhtemelen yüzüğü takınca tam gücüne kavuşacak.

    yüzük olmadığı için farklı şekiller de alamıyor. insan formatında takılıyor.

    işte özetin özetiyle olaylar böyle.

    edit: bu arada sauron'un gözü, gerçek bir göz değil. yüzüklerin efendisinde iki ayrı boyut var. biri maddi boyut. biri de ruhani boyut. frodo yüzüğü takınca bu boyuta geçiyor. maia ve güçlü elfler aynı anda iki boyutta da yer alıyor (bu elfler yüzüğü takınca bile frodo'yu görebiliyor). mesela frodo da, normalde hayalet gibi olan yüzük tayfı insan kralları (nazgüller), yüzük takınca tam görüyor (gözleri, elleri, kolları vesair çünkü nazgüller ruhani boyutta yaşıyor). işte gandalf (özellikle ak gandalf olduktan sonra) ve sauron da bu ruhani boyutta çok uzak mesafeleri görebiliyorlar. sauron'un gözü dedikleri şey de, frodo yüzüğü takınca bunu hisseden sauron'un ruhani boyutta uzaklara bakıp yüzüğün yerini bulmaya çalışması.

    edit 2: peter jackson, yüzüklerin efendisinde uydurduğu "göz-saruman" şeysinden sonradan vaz geçmiş ve hobbit filmlerinde bunu "sauron ve etrafında parlayan ateş" şeklinde yeniden uyarlamış, biraz kitaplara uygun hale getirmişti.

    edit 3: peki ya sauron kazansaydı ne olurdu? muhtemelen elflerin hepsi orta dünyayı terk ederdi. insanların batı kıtasına girişi yasak ama valar eskiden olduğu gibi onlara ayrı bir ada ayırabilirdi. ama bunun cücesi, enti, hobiyi falan da var. muhtemelen bir noktada manwe’nin (valar’ın lideri, yeryüzündeki en kudretli varlık) tepesi atar, “eeeh yeter ulan” diyerek tahtından kalkar ve denizi geçerek sauron’a tekmeyi basardı (tabi eru gitmesine izin verirse). ama orta dünya önce sauron’un sonra valar müdahalesiyle mahvolurdu.

  • okudum ki:

    "btk yetkilileri, paylaşılan hesap bilgilerinin ve şifrelerin ise sadece online şikayet bildirimi sistemi üzerinde geçici olarak kullanılan şifre bilgileri olduğunu açıkladılar."

    sözlük yazarları zaten çoğu hesabın şifresinin kayıtlı email şifresiyle aynı olduğunu çıkarmış ve bir yığın email'e giriş yapabilmiş. yok sen geçici şifre olarak "bismillah", "123456" falan veriyorsan o zaten bambaşka bir rezillik boyutu.

    çalınan ev ve cep telefonu numaraları konusunda ise hiç yorum yapmamışlar. onlara göre özel bilgi değil galiba.

    bu adamlar bir de çocukların internet'teki güvenliğinden sorumlu.

  • şöförler her fırsatta kornalarına basıyorlar, sarı ışık yanar yanmaz, birbirlerine trip yapmak için, minibüsçüyse müşteriyi yoklamak için falan, sürekli korna zırt zırt zırt. eğer dışarıdaysanız bunu çok iyi görüyorsunuz ama araçlar dış seslere karşı iyi yalıtıldığından ve şöförlerimiz yayalara saygı göstermek için fazla öküz olduğundan kornaya abanan öküz oranı da sürekli artıyor.

    peki bu öküzleri yola getirmek için ne yapıyoruz? tabi ki korna sesinin bir kısmını aracın içine veriyoruz, eğer başkalarını rahatsız etmeye / kendisi de rahatsız olmaya değecek bir husus varsa, bassın kornaya. ama eğer sokaktilerin keyfini boş yere kaçırmaya niyetliyse, araç içinde birazcık kendi keyfinin bozulmasını da göze almalı.

    beyinciği hedef alışıyla olsun, türk insanının anladığı dilden konuşuşuyla olsun, bence eşsiz bir plan.
    teşekkürler ben, büyüksün türkiye.

  • erdal bakkal: sen de şu çocuğu doğuracaksan doğur artık nurten ya. biraz şey yapmıyorsun gibi geliyor, bilmiyorum.
    nurten: hayırdır, ne oldu? acelen ne sabırsız bakkal.
    erdal bakkal: ya kaç ay geçti doğmadı bir türlü çocuk ya. bir an evvel doğsun bu kadar da bekletilmez ki insan.
    nurten: dört aylık çocuğun doğduğunu duydun mu hiç sen erdal?
    erdal bakkal: bilmiyorum nurten yav ama biraz ağırdan alıyorsun, böyle savsaklıyorsun gibi geliyor acele et biraz. *

  • lan bi yürüyün gidin. sözlükte mal olduğunu bilirdim de bu kadar mal olduğunu bilmezdim. nerede ikibinli yılların başındaki sözlüğün seviyesi, nerede kalitesi magmaya yaklaşmış bu ergen topluluğunun seviyesi.

    ulan hiç mi insan görmediniz. sıradan insan ya. sanki kendileri yalılarda yaşıyorlar da, işte bize gerçek hayatı hatırlatacak birisi diyorlar. ulan zaten bim'den çıkmayan adamsın. bu kadar mı eblehleştiniz. sanki metrobüslerde milletin ağzındaki soğan kokusunu ayırdedebilecek olan sizler değilsiniz.

    nesi güzel olm bu videoların. beyniniz akıllı telefon karşısında eriyip gitmiş, farkında değilsiniz. ondan bu kadar hipnotize oluşunuz bu boş videolara.

    yazık ulan vallahi yazık.

  • kızının fotoğraflarını görünce kızarıp bozaran amcaya gülmemi sağlayan saçmalık. adam "bunlar buralara ne zaman gitti gezdi" diye beyninden vuruldu yalanlar ortaya çıktı kızı aslında hiç bir zaman mervelerde ders çalışmamış... kalp krizi sebebi olabilir yapmayın etmeyin.

  • elit olmak için para gerek şarttır ama yeter şart değildir. elit olmak için daha farklı şeylere ihtiyaç var.

    bunların başında uzun bir süre boyunca uzmanlaşmayla elde edilen gelire ihtiyaç var. bu kişilerin sizin iki üst nesliniz olması gerekiyor, hem de anne-babanız tarafının ikisinden birden.

    sadece uzmanlaşmaya açık olmaları yetmez, aynı zamanda gelişmeye açık olmaları gerekiyor. yani tüketime aç bir şekilde senelerce stabil bir kariyer döngüsü yaşamamaları gerekiyor.

    bu süreçte yetiştirecekleri çocukların, yani anne babanızın, hem yüksek standartlarda hem de bu standartların normalize olduğu alt toplum bileşenlerinde düzgün bir eğitimden geçmeleri gerekiyor.

    böylece yetişecek olan çocukların sosyal mobilite gereği yükselmesinin mümkün olması ve aynı zamanda entelektüel uğraşlara maddi beklentilerden azade bakabilmeleri sağlanmış olacak. mobilite odaklı çaba harcanan uğraşların genellikle tüketime saplanıp kalması ya da sosyal hiyerarşiyi içselleştirerek durağanlaşması ihtimali ancak üst neslin sağladığı imkanlarla mümkün olabilir.

    böylece kendi neslinize gelen miras, buradaki vurgu maddiyata değil muhteviyata, içinde hem entelektüel sermaye, hem uzmanlaşma, hem de başarıyı sindirmişliği ihtiva eder.

    tabii sadece bu yetmez. nihayetinde insan toplumla yaşayan bir canlıdır. bunların mümkün olması ancak ve ancak böyle bir alt toplum yapısının teşekkül etmesiyle mümkün olabilir. yani sizin gibi birçok üst nesil kırılımı içinden gelmiş bir alt toplum bileşeni olmak zorundadır.

    türkiye yıllarca bunun eksikliğini çekti. 1961 anayasası bu toplum yapısını devlet içinde kurumsal olarak cumhuriyet senatosu ile aşmaya çalışsa da bunu başaramadığının vesikası 12 eylül darbesi ve 1982 anayasasıdır.

    bugün gündeme gelen beyin göçü, özellikle ikinci ve kısmen birinci nesli kapsamaktadır. bir başka deyişle koca cumhuriyet tarihi boyunca zaten elekten süzülerek gelen ve üçüncü nesil olması beklenen elitler sınıfı yıllar boyunca ülkeyi terk etmekteydi.

    stabil bir refah üretimi için belki de 2000'lere kadar ikinci neslin varlığı yeterliydi. bu yüzden zaten üçüncü nesil ya üst düzey bürokrat ya da akademisyen olarak neşet etmişti. günümüzde gelinen noktada bu da kırılıyor. uzmanlaşmanın insanlığı getirdiği noktada stabil refah üretimi için gereken üst düzey gelişim tüm dünyada orta sınıfı sarsmaya başladı. türkiye bunu en derinden yaşayan ülkelerin başında geliyor.

    türkiye'de tekil elit örnekleri olsa da, bir sosyal sınıf olarak elit yok. devlet bu sınıfı yok etmek için elinden geleni yaptı, duracağa da benzemiyor. elite ihtiyaç var mı derseniz o da başka bir yazının konusu olsun.

  • kendisine şiir yazdığım über alman forvet:

    fiorentina'daki hali sakın unutma
    beşiktaş'a dil uzatma sebepsiz
    sen yine top oynardın ama
    euro 2016'ya gidemezdin şerefsiz.