ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sofar sounds istanbul
-
her ay istisnasız kibarca reddedilmekle birlikte şuursuzca başvurmaya devam ettiğim etkinlikti. haftaiçi önemli bir sınavım olduğu için bir haftasonucuk eve kapanıp ders çalışmaya and içtim, işte o haftasonu olan konsere beni kabul etmeye karar verdiler. komplo olduğunu düşünsem de zıplayarak gideceğimi teyit ettim. sınavım kötü geçerse yakalarındayım.
katılmak istiyorsanız çok önemli işiniz olan bir günkü konsere başvurun, murphy yardımınıza koşacaktır *
edit: bu entry üzerine sofar sounds istanbul'dan sınavımın nasıl geçtiğine dair mesaj aldım. böyle de tatlı bir ekipler. hem çok güzel işler yapan hem de üstüne sıcakkanlı olan bu arkadaşların başarılarının devamını diliyorum.
biçer döver kullanan güzel alman kızı
-
kullandığı araç 350 bin euro civarı. onu o hayatından kurtaralım derken, o bizden 20 kişiyi falan işe alıp, ırgat olarak çalıştırabilir.
almanya'daki 3 milyon türk'ü yollarım diyen alman
-
şimdi almancıların sıçtığının göstergesidir.
uzaktan reis sevdası yaşanmaz canlar gelin böyle :)
amk euro kazanın, gelin türkiye'de tl ile tatilinizi yapın krallar gibi sonra "egonomi çoh iyi, reisi çoh seviyoz". yok öyle gelin burdan sevin.
edit: @vlkn34 isimli çaylak arkadaş şu paradoksu da eklememi istedi :) güzelmiş.
fazıl say
-
"hadi bi takla at oyna göreyim", "askerlerin kurtulmasına sevinemedim", "ananı da al git", "türkiye'de işsizlik olduğuna inanmıyorum", "ittihat ve terakki zihniyeti sürüyor", "gücü olan doğalgazı kullanacak", "700 tl işçiler için nimettir", "işkence konusunda hamdolsun ülkemizde sorun yoktur", "batı'nın ahlaksızlığını aldık", "ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum", "ölmek madencilerin kaderinde var", "karl marx'ı tarihten sileceğiz", "dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz", "hatamız tekel işçilerine merhamet etmek", "dinlenmek istemiyorsanız konuşmayın", "hükümetle zıtlaşan belediye iş yapamaz", "askerlik yan gelip yatma yeri değil", "önemli olan boy değil soy", "hem laik hem müslüman olunmaz", "manşetle gelen manşetle gider", "köşe yazarları az yazarsa ülke huzur bulur", "bize karşı çıkan kanı bozukları tahlil etmeli", "alkol içmeyin üzüm yiyin", "rabbime sordum cleveland dedi", "artistlik yapma lan", "sanki ilk defa maden kazası oluyor", "baykal ve bahçeli'yi ağzıma almam", "gensoru da artık bu ülkede yalama oldu", "polisin kullandığı gaz sağlığa zararlı değil", "şimdi iş daha kolay 5 çocuk bile olur", "nereden bileyim sevindiğini", "bize akp diyenler edepsizdir iftiracıdır", "aziz nesin konuşmasaydı baban ölmezdi", "ben arkeolojik bir inceleme yapıyorum", "aşırı doz sütten rahatsızlanmış olabilirler", "biz teröristmiyiz biz marksistmiyiz leninist miyiz", "kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor", "feminizme davetiye çıkarmamak gerekir", "turk sehitlikleri duzmece", "ateist dinsiz bir gençten kimseye fayda gelmez", "bisiklete binin benzin gerekmez" ...
halkla düpedüz kafa bulan bir zihniyete çok güzel bir tepki vermiştir.
(bkz: anladığı dilden konuşmak)
çok sonra keşfedilen araç fonksiyonları
-
hepimizin başına geldiğini düşündüğüm bir durumdur. bir aracı satın alırsınız, aylarca hatta belki yıllarca binersiniz. sonra bir gün temizlik yaparken ya da belki yolculuk esnasında her zaman kullandığınız bir düğmeye 2 kere basınca, her zaman çektiğiniz kolu 3 sn falan çekili tutunca, cd-mp3 çaların bir tuşuna belli aralıklarla basınca gibi rütinin dışında bir hareket yapınca aracın farklı bir özelliğini keşfedersiniz. en acısı ise bu özelliği bilmediğinizi fark eden bir arkadaşınızın size mal muamelesi yapmasıdır.
2 yıldır kullandığım fiat punto evo 'mun sinyal kolunu 3 sn arayla 2 defa sola çevirdiğimde aracın turbo konumuna geçmesi beni işbu entryi girmeye sevk etmiştir. şaka lan şaka, 77 beygir araba zaten, ne turbosu. sinyal koluyla ilgili dandik bir özellik keşfettim sadece.
edit :imla
serkan inci'nin istanbul depremi yorumu
-
richter ölçeği logaritmik olduğuna göre 6.2'lik deprem, 5.7'lik depreme göre 3 kat şiddete sahiptir. allah korusun ama bizde 6.2'lik deprem olursa 300'den çok daha fazla zayiat veririz diye düşünüyorum.
yeni çamoluk otomotiv
-
rothschild , rockefeller ve çamoluk
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
fatma girik'in söz fatoda 'nın bir bölümünde, atatürk hava limanı'nın güvenliğini sınamak için uzun fıstıklı lokumların etrafına turuncu el işi kağıdı sararak sözde "dinamit lokumu" yapması...
akabinde dinamit lokumlarını hava limanı güvenliğinden kontrole tabii tutulmadan geçirebildiği için sinirlenmesi... hava limanı güvenliğine 2 saat boyunca "ne biçim güvenlik bu, fatma girik de olsam kontrol edilmeliydim" diye bağırıp onları epey bir azarlaması...
bölümün sonunda da el işi kağıtlarını açıp hava güveliğiyle beraber lokumları yemeleri...
düğündeyken oluşan metalciyim lan ben hissi
-
durduk yere yaşamı sorgulattıran histir. zamanında yırtık slayer tişörtü giyerdim lan ben şimdi takıda sıra kapmaya çalışıyorum diye düşünürken zorla halaya kaldırmaya çalışan yenge sayesinde kendinize gelirsiniz.
3 kasım 2011 beşiktaş d. kiev maçındaki karambol
-
o kadar uzun sürdü ki, ilk şutun veli'nin elinden dönmesine itiraz etmeyi düşünen kiev'li futbolcular pozisyon bittiğinde bunu unuttular.
yabancıların türkçe konuşurken yaptığı hatalar
-
yeni türkçe öğrenmekte olan bir arkadaşın bakkala gidip "bana sıcak bir ekmek verir misin" diyeceğine "bana sıcak bir erkek verir misin" demesinin bir elemanı olabileceği küme.
metafor
-
zihnimizde canlandırdığımız canlı ve cansız nesnelere, soyut ve somut kavramlara bakış ve yaklaşımımızdır. yaşadığımız, okuduğumuz, gördüğümüz ve eğitildiğimiz ortak kaynaklar doğrultusunda birçok konuda ortak bakış açıları ediniriz yani istemeden ortak metaforlarla bakarız dünyaya. aşk güzeldir, ölüm kötüdür, yalnızlık çekilmez gibi metaforla besleniriz. metaforu tehlikeli ve farklı yapan şeyler bireysel farklılıklarımız dolayısıyla bu metaforları algılama ve tanımlamadaki küçük detaylardır. güncel bir konudan basit bir örnek vereyim; ülke ve uluslar arası ilişkileri insan metaforuyla açıklayayım.
her ülkeyi bir insan gibi düşünerek ele alalım. bu insanın organları, sistemleri, varlığını devam ettirmesi için gereken besin maddeleri, zevkleri, diğer insanlardan farklılıkları, takıntıları, düşünce yapısı, atıkları gibi olguları ele alalım. en temel yapı taşı hücredir o halde ülkelerin de en temel yapı taşı insandır. aynı tip hücrelerin oluşturduğu dokulara organ diyecek olursak ülke için organlar üretim, tüketim, sanayi, adalet, sağlık, eğitim gibi yapılardır, aynı işi yapan aynı amaca hizmet eden insanlardan oluşan bu gruplar birer organdır. birileri işini düzgün yapmazsa diğer sistemler de etkilenir, dişimiz ağrıdığında bütün dikkatimizin oraya verilmesi gibi ülkelerde de sistemlerin birinde sorun varsa odak orasıdır. vücudumuzdaki kötü huylu hücreler vardır bunların çoğalmasını engellemek ve yoketmek için antikor ve yararlı salgılar ülkelerdeki güvenlik güçleri gibidir. eğer tedavi gerekirse dışardan aldığımız ilaçları imf den aldığımız borç ve kredi gibi düşünebiliriz, yan etkilerine girmeyelim bu ilaçların! demek istediğim ülkedeki her sistemi benzetebileceğimiz bir insan yapısı mevcuttur. uluslararası ilişkiler de günlük yaşamdaki insan ilişkileri ile eşlenebilir. birileri daha sağlıklı ve güçlü, daha yakışıklı ve güçlü, daha sanatçı ve sevimli, zeki ve üretken gibi sınıflandırılabiliyorsa ülkeler de aynı şekilde dünya üzerinde etkileşimdedir. başkasına muhtaç olan insanlar gibi ülkeler, üreten ve sömüren insanlar gibi uluslar görmek ve örneklemek çok hızlı yapılabilir. metafor olarak kullandığımız insanı da başka bir metaforla tanımlayabiliriz.
her düşüncemizde metaforlarımız vardır paradigmalarımızın ötesinde. farkına varacağımız şey aslında metaforlarla örülü bir yaşamımız olduğudur.
erkek istemek
-
halil diye bir arkadas var, kulaklari cinlasin, doksanli yillarin sonunda universite ogrencisi. kiz arkadasi da punk bir kiz arkadas, ki hayattaki alternatif durusunun duru duragi yok, oylesi ki alternatifi kavram olarak yikip yikip tekrar yogurup hamurundan fak yu heykeli yapar. neyse, erkek istemek kismina gelirsek, kiz bir aksam artik ne derecede bir icmekse, aliyor efendi gibi iki yuz elli gram baklavasini kolunun altina, halil'in ailesiyle kaldigi katin kapisi calip "hayirli bir is icin geldim" diyor. buyur ediyorlar, iceride halil'i istiyor "oglunuza talibim" diye. yuzunu yikayip kahve icirip yatirmislar o gece. hala hatirlayinca guleriz, de halil benim oglum olsa, canim gelinim diye bagrima basardim yeminler ediyorum.