hesabın var mı? giriş yap

  • çete lideri iç işleri bakanlığından gelinen nokta çok umut verici.

    benim gözümde devlet görevini yerine getiren en iyi bakan.

  • bir arkadas anlatti:
    bayramda turkcellden mesaj gelir:
    - turkcell sizin ve ailenizin bayramini kutlar bik bik bik...
    anne cevap verir:
    - cok tesekkur ederiz, biz de ailecek tum sizin ve calisanlarinizin bayramini kutlariz.

  • metal elitistlerini inanılmaz kudurtan japon grup. "gerçek metal" olup olmadığı tabii ki tartışılabilir. şahsi kanaatime göre piyanolu çellolu senfonik metal "gerçek metal" sayılıyorsa j-pop soslu metalin metal sayılmaması için bir sebep göremiyorum. metalci arkadaşların da kendince mantıklı açıklamaları var. benim uyuz olduğum konu zaten bu değil; hater metalci ergen kitle çok kanser. bir de babymetal'e antipati duyan bu metalciler sadece dinleyici kesim ile sınırlı.* metal müziği direkt icra eden büyük reisler ise bu kızlarımızı direkt çatır çatır destekliyor.

  • işçiye defalarca "kemer tak kardeşim" denip, defalarca eğitim verildiğine eminim. hiçbir iş güvenliği uzmanı salak değil. mutlaka işçinin imzaladığı eğitim tutanağı da vardır. tersaneler işçi ölümü için en riskli bölgeler. allah rahmet eylesin.

    edit: ben demiştim demeyi sevmem ama, ben demiştim. link

  • tc cumhurbaşkanının terörist olmadığını söylediği bir çöl faresinin vurduğu çocuktur.

    edit: özelden "reis haklı" yazan sığırlar var aranızda. olm siz değil misiniz 2 aydır çocuklar ölüyor diye kafa ütüleyen? ee burdaki de çocuk değil mi? önemli olan sayı mı sadece? çocukların çektikleri acı açısından biz de israil'in yaptığını onaylıyor değiliz ama çocuk çocuktur. çocuğa silah doğrultan her kim olursa olsun o.pu çocuğunun bayrak taşıyanıdır. az biraz karakteriniz olsun lan, bir taraftaki çocuklar için ağıt yakarken diğer yandaki çocuklara oh canıma değsin diyen cibilliyetinizi s.yim ben sizin onursuzlar.

  • bir kiz arkada$ oldugunu oğrenmi$, ya da zaten bilen ama sonucta kizi veya zaten kulliyen bir kizla ili$kiyi tasvip etmeyen annedir. bu anne bir zamandan sonra artik her firsatta sevgiliye veya ili$kinize laf sokar.
    [televizyon seyrederken] - aynen ya$anmi$tir-
    - ne zaman cikacaksin?
    - cikmayacam. evdeyim.
    - cikarsin cikarsin sen. $imdi bir telefon gelir cikarsin.

    stop.
    burada lafi dikkatli inceleyin "- telefon gelir cikarsin!" yani kiz seni donunda salliyor demeye getiriyor.

    - yok. cikmayacam.
    - sen gene de cikarsan gec gelme. azittiniz iyice. o'nun da anasi babasi var, merak ederler kizi.

    stop.
    "- gec saatlerde kizi opup yaladigini biliyorum." diyor burada acik acik. ana babasi sallamiyor bu kizi, o kizdan hayir gelmeze getiriyor.

    - cok gec birakmiyorum ki anne eve, 11'de en gec ak$am cikarsak.
    - biliyorum ben sizin 11'inizi.
    - neyse sen takma bu i$leri annecim. filmi seyrediyoz bak.
    - yok canim sen istersen git gene o kiza.

    stop.
    "- beni satip satip elin kizinin pe$inden gidiyosun, bunlari yaziyorum bir kiyiya..." diyor burada da.

    - anne cikmayacam yahu.
    - zrrrrrrr.
    .
    .
    .
    .
    - anne cikiyom ben.

    (bkz: anneler bilirler)

  • uysal ve efendi durduğuna aldanılmaması gereken bir hayvan olan atın tersinin ne kadar tehlikeli olduğunu bizlere gösteren olay.

    çizgi filmlerde karakterlerin fırlarken çıkardıkları ses çınladı kulağımda.

  • 3 ayda 15 kilo verdim. sağlıklı kilo verdiğimi düşünüyorum. 3 ay önce bazı şeyler kafama dank etti. insanın nasıl bir varlık olduğunu anladım; daha doğrusu bunu sezinledim. o günden itibaren ne yapmam gerektiğini de pek iyi kavradım. size de bunları anlatayım ki belki ortak bir noktada buluşuruz.

    çok fazla abur cubur yiyen; bir başıma 2,5 litre kolayı gömen bir insandım. dürüm, lahmacun falan hiç affetmezdim. ama daha sonra farkına vardığım şey şu oldu ki; insan vücudu çevresiyle, ağacından tut; havasına kadar bir uyum içinde. bir sürü parametre var böyle. hayatının temposu da buna dahil.

    sonra dedim ki; ben bu canlı alemle içiçeysem, öyleyse önce kendi bünyemi tanımam gerekiyor. o noktadan sonra doğal olmayan, fabrikasyon her türlü ürüne elveda dedim. buna plastik poşetlere girmiş sözümona organik ürünler de dahil. gittim köy pazarından alışveriş yaptım. egeli teyzelerin zeytinlerini, yağlarını kullandım. ekmeği kestim, şekeri bıraktım. çünkü daha öncesine çok fazla şeker bağımlılığına sahiptim. temiz hava bol gıda diyerek günde en az 1,5 saat yürüyüş yaptım. portakal, mandalinayı mevsiminde aldım. yemek yerken hırslanmayı, aç gözlülüğü bıraktım. stresim de azaldı, vücut direncim de kendine geldi. şimdi çalışırken, bir şey okurken daha iyi odaklandığımı hissediyorum.

    ben size az az ama sık sık yiyin demem. ne bileyim organik satın alın, sabahları kibrit kutusu kadar peyniri 3-5 zeytine katık edin de demem. hatta gidip spora yazılın dahi demem. bu aletlere kendini adamanın çok ileri giden bir atraksiyon olduğunu düşünüyorum. eğer bu tempo devam ettirilemeyecekse olumlu da bulmuyorum. her hafta halı saha maçına gitmek bile daha mantıklı gözüküyor.

    neyse insanın yaşam temposunun frekansına kendini uydurması lazım. tüm fabrikasyon işleri bırakın. kilo verirken de sürekli bunu düşünüp stres yapmayın. sağlıklı ve dinç yaşamak lazım. size ne kadarı uygunsa o kadarını yapın. önemli olan bu dengeyi tutturmak. ne su içerken, ne protein alırken aşırıya kaçmayın. bakın ne güzel sakin sakin kilo vereceksiniz.