hesabın var mı? giriş yap

  • ülkenin ekonomik durumu bu kadar kötü ve gelir adaletsizliği bu kadar yüksekken, bir devlet yöneticisi, sizin vergilerinizle israfın dibine vurarak bilmem kaçtane vip uçakla kıtalar arası seyahat edip, son model lüks makam araçlarıyla kilometrelercelik itibar konvoyu ile geziyor ve siz de bununla gururlanıyorsanız, ya satılmış bir partizansınız ya da sizde zerre beyin yok demektir!!!

    makarnacı “partizanlara”, kömürcü “cahillere”, mobil telefon bilirkişisi “telefoncu dayılara” ve havada çay pakedi kapmaya programlı “çay pakedi avcıları”na oy kullanma ehliyeti verilmesin!!! hükümet değişikliği olursa, derhal oy kullanma yasasının değişmesi gerekli!!! acilen!!!

  • ooof of gerizekalılar debe'ye sokmuşlar bir de.

    wifi dediğiniz şey radyo dalgası. modemin kullandığı enerji 10 watt bile değil. 10 watt güç tüketen ve radyo dalgası üreten bir şeyin size zarar verme olasılığı yok.

    radyoaktif parçacık fırlatmasından korkuyorsanız güneşe çıkmak bunun 10000 katı daha zararlı. uçağa binmek ise daha fazla.

    elektromanyetizma falan zırvalamışsınız ya tekrar ediyorum 5 volt 2 amper desek 10 watt. buzdolabınız daha çok enerji tüketiyor. sözlüğü karen ordusu basmış. idiocracy filmi gerçek oldu sayenizde.

  • sinemadan dizilere, edebiyattan müziğe kadar kalitenin hızla düştüğü ülkemizde mabel matiz kendine özgü ve başarılı çalışmalarıyla öne çıkan nadir isimlerden birisi. şarkılarının yanı sıra kliplerine de fazlaca emek harcıyor ve ortaya çıkardığı işler adeta ödüllü bir kısa film tadında. obur bir seyirci olarak ben de kliplerini keyifle izliyorum. mendilimde kırmızım var klibindeki tasavvufi ögeleri ve color çalışmasını, aşk yok olmaktır klibindeki sanat yönetimini ve öyle kolaysa klibinde gizem aksu’nun çağdaş dansı ile nostaljik kostümleri birleştirmelerini de hayli başarılı bulmuştum.

    bugün ise a canımşarkısına çekilen klibi incelemeye karar verdim. çünkü bu klip mabel matiz'in tarzı ve duruşu hakkında çok şey söylüyor. şimdi dört buçuk dakikalık bu klibimiz içerisinde hangi ögeleri barındırıyor, bunları nasıl bir araya getiriyor bir bakalım.

    klibimiz retro bir kasetçalara maya kasetinin konulmasıyla başlıyor. genelde kliplerde aşırı kısa planlar kullanılır. burada da aynı yöntem ile bize hızlıca mekan tanıtılıyor. mekan tanıtımı sırasında ufak ancak çok özenli şekilde hazırlanmış detaylar var. kasetçaların üzerinde hafifçe sallanan dantel, kasetçaların altına serilmiş ve üçgen şekilde sarkıtılmış örtü, kitaplıkta görülen heykelli saat, mobilyalardaki işleme, yeşilçam sevgisini gösteren türkan şoray işlemesi, kristal avize gibi detaylar bize geleneksel bir evde olduğumuzu işaret ediyor. ancak bunlar ufak detaylar, bu fikrin altını çizen asıl nokta ise mabel’in ilk görüldüğü planda arkasında bulunan dev vitrin ve sandalyeler oluyor.

    daha sonra isteme ve kına sürecini yönetecek olan teyzeleri şipidik terlikleri giyerken görüyoruz. burada görüntünün doğal olması için ellerinden gelen her şeyi yapmış klip ekibi. çünkü teyzelerin kapının önünde hafif topuklu arkasından bağla tutturulan ayakkabıları bırakıp her evde olduğu gibi farklı farklı, kullanılmaktan formunu kaybetmiş terliklere geçiş yaptığını izliyoruz. buradan mabel’i kınadığımı da belirtmek isterim. çünkü kendisi belli ki evinde misafir terliği bulundurmuyor ve gelen kafile kalabalık olunca balkondaki terlikleri de mecburen devreye alıyor.

    bu durum böyle detaylara benden 128 kat daha hakim olan teyzelerin de tabi ki gözünden kaçmıyor ve eve girişlerinde çok da memnun olmadıklarını bakışları ve duruşlarıyla hissettiriyorlar. teyzelerin etrafa attığı inceleyici bakışlar bize klibin ana çatışmasını da anlatıyor. bu klipte post-modern ile gelenek karşı karşıya geliyor. gelenek teyzeler üzerinden işleniyor. bu kadınlar dünya hakkında çok bir bilgiye sahip değiller. ne çocukluklarında ne evliliklerinde kendi çevrelerinden uzaklaşmalarına çok izin verilmemiş. birçok insan da bu gelenekçi bakış açısını “mahalle baskısı” ya da başka bir slogan altında sert şekilde eleştirir. toplumun geneline baktığınızda bu eleştirilerin haklılık payı olduğunu da söyleyebiliriz. ancak mabel’in derdi kavga etmek değil, gelenekle bir araya gelip bir sentez oluşturmak, kendisine nefes alacağı bir alan yaratmak ve mabel matiz olarak var olabilmek. bu yüzden zaten geleneğin temsilcisi olarak sevimli teyzeleri seçmişler klipte.

    mabel misafirlerini karşılamaya geldiğinde bu uyumsuzluk da bize hissettiriliyor. burada kadınlar kendi aralarında konuşuyorlar ama mabel ile aralarında bir diyalog gelişmiyor. hatta teyzelerden bir tanesi başını olmaz anlamında geriye atıyor. ancak mabel terliklerden yediği golü burada devam ettirmiyor ve teyzeler “hararet”lerini alsın diye onlara kolonya ikram ediyor. teyzeler bir an rahatladıktan sonra da mabel’in aşırı geleneksel hazırlanmış bir kahve tepsisiyle geldiğini görüyoruz. burada kahve fincanlarının motiflerinden güllü lokumların servis edildiği kasenin ayaklı ve kulplu olmasına kadar hiçbir detay es geçilmemiş. böylece post-modern duruşlu mabel’in aslında gelenekten kopmadığı, gelenekseli temsil edilen kişiler tarafından anlaşılmış oluyor.

    kahveler belli ki beğeniliyor. daha sonra gelen kahve falı ise buz kırıcı işlevi görüyor. fal bittiğinde mabel’in mutlu ve rahat bir şekilde çektiği “amin” de aradaki bağın kurulduğunun bir işareti. zaten daha öncesinde teyzeler adeta bir duvar gibi tek sıra halinde oturuyordu. bu noktadan sonra ise mabel daha ortaya geliyor ve teyzeler ile bir çember oluşturup konuşmaya başlıyorlar. muhabbet ise teyzelerin ve mabel’in gülen yüzlerinden anlaşılacağı üzere iyice koyulaşıyor. hatta samimiyet bıçağa takılan elma diliminin ikram edilmesine kadar geliyor.

    kına sahnesi mabel’in geleneği ne kadar iyi özümsediğini bize tekrar gösteriyor. kına yakılmadan önce altın gelsin diye avucunu açmaması bu tür geleneksel kodları bilmeyen bir insanın atlayacağı detaylar hep. klibin son kısmında da gelenek ve post-modern bir araya geliyor. teyzeler kaşıklarla oynarken mabel onların tam ortasında kültürü yenilikle sentezleyebilen birisi olarak, hem onlar gibi hem de kendine özgü bir şekilde dans ediyor. klip de mabel’in teyzelerin elini öpmesiyle son buluyor.

    mabel matiz, yaptığı işlerde post-modern dokunuşları olan ancak gelenekten asla kopmayan bir insan. bu klipte de görüleceği üzere bir yanı sezen aksu evet ama bir yanı da david bowie'ye bakıyor. mabel matiz'in tarzını anlatmak için bu klibi seçme nedenim de tam olarak bu. öyle bir sanat yönetimi ve akış belirlemişler ki klipte "bir sanatçı olarak mabel matiz kimdir?" diye sorduğunuzda tek bir video size cevap olabiliyor.

  • - aa cenk nabıyosun? aysun mu o?
    - evet.. sen zararsızsın dedi.. kafasına vazoyla vurup bayılttım ırzına geçiyorum şimdi...
    - aheuahe ilahi cenk.. söyle aysun'a cafe de zartzurt'a gidiyoz biz, oyalanmasın gelsin..
    - ühühühüh ibneler...

  • kaleciliğini falan geçtim can adamdır.
    antalya'da akdeniz üniversitesi'ndeki maçtan sonra omuzumdaki oğlum uzaktan takım otobüsüne bakıp el sallarken, bize aşağıya iniyorum diye işaret etmiş, sonrasında yanımıza gelmiş, çocuğu kucağına almış, fotoğraf çektirmiştir.
    yüzündeki o gülümseme asla sahte değildir.

  • çok enteresan kodlamalar ile çalıştığım sınav.

    mesela boksit aklıma ''amk '' kısaltmasından geliyor.

    antalya-akseki
    muğla- milas
    konya-seydişehir.

    volkanik set göllerinde, lavlar gölden dışarı taşarken bi bahçıvanın set kurduğunu düşünüyorum.

    balık
    a
    haçlı
    çıldır
    ercek
    van

    bi tane kadının yanına gidiyorlar, diyorlar ki türkiye'nin ilk kadın valisi olur musun ?
    yok, diyor. sonra ısrar ediyorlar. yine olumsuz cevap. lale verip tekrar ısrar ediyorlar, kadın da bıkkınlıkla ay! tamam, diyor.

    türkiye'nin ilk kadın valisi, lale aytaman.

    edit: gülmeyin piçler