hesabın var mı? giriş yap

  • açılın aşıcı geldi hanım

    burada okuduğum sorunların cevabını yazacağım. soru sormak isteyen olursa yeşillendirsin onu da yazalım.

    1) biontech iyi aşı. ama yan etkiler mevcut. şimdiye kadar kalıcı bir sıkıntı ile karşılaşmadık ülkede ama kol ağrısı yapabiliyor ( yüzde 30-40 oranında) . nadirenkoltuk altında şişlik ( doktora git), çarpıntı ( doktora git) yapabiliyor. ateş (37,8 ila 38,2 arası) yapabiliyor ( bi parol veya minoset iç, ateş süreklilik gösterirse doktora git) şimdilik benim gördüğüm başkaca sıkıntı yok.

    2) asmlerden randevu alırken mümkünse altılı gruplar halinde alın. ve o grup ile asm'ye başvurun. hayır şaka yapmıyorum. asmlere altı kişi olmadan o flakon açılmayacak talimatı verildi. resmi bir talimat yok. sadece vatan millet sakarya... aşı telef olmasın dendi. birinci basamakta bu en az istiklal marşı kadar, vatan kadar önemli bir cümledir. herkesin bu öneriye bağlı kalacağına emin olun.

    3) soğuk zincir meselesine gelince biontech'in açılmamış flakonunun +2 +8 arasında 30 güne dek saklanabileceği bilgisi bize ulaştı. ayrıca zaten aşı lojistiği ana merkezden günlük ve anlık olarak yapılıyor. soğuk zincir de bu ülkenin en sağlam çalışan birimi. daha iyi yapılamaz. daha iyi korunamaz.

    4) aşı olacağınız gün asm'ye vakitlice gelin. gelmemezlik yapmayın. eğer gelmeyecekseniz randevu saatinden mümkün olduğu kadar önce bize bildirin.

    5) randevunuzu almanız aşı olacağınız manasına gelmiyor maalesef. şu altılı flakon meselesinden dolayı sizi başka bir asm'ye veya ertesi güne yönlendirebiliriz.

    6) hastanelerde altılı flakon bir sorun olmuyor çünkü onlar devamlı aşı yapıyorlar. bir flakon açıldıktan sonra hemen kullanılması gerekiyor. yoksa kısa zamanda aşı bozuluyor. işe yaramıyor.

    7) bugün ilk gün olmasına rağmen iki flakon harcadık. güzel. herkes randevu alsın ve randevusuna uysun. hatta erkenden gelsin. gelmeyecekse asm'ye haber etsin. azıcık aşı bulduk ziyan etmeyelim.

    zorunlu ekleme: asm, aile sağlığı merkezi demek. 11 yıl önce sağlık ocakları öldü. aile sağlığı merkezleri doğdu. biz bunlara kendi aramızda asm diyoruz.

    ekleme: bugün sekiz flakon harcadık. nefis. artarak gelin. hepinizi aşılayacağız.

  • mühendisliğin ilginç bir bölümü. genel anlamda harita mühendisliği, evrendeki herhangi bir şeyin konumunu bir referans noktasına göre belirleyerek bize bu bilgiyi istediğimiz şekilde sunar veya bilgiyi kullanarak bize bu bilginin ürünlerini verir.
    jeodezi, fotogrametri, ölçme tekniği, kartografya, kamu ölçmeleri, uzaktan algılama ana bilim dalları bambaşka şeylerle uğraşabilmekte.

    öncelikle çok bilinen ülkemizdeki yaygın olan inşaat işi yapan ölçmeciler var. bu insanlar olmadan inşaatınızı yapamaz ve güvenceye alamazsınız. köprü, baraj,yol işlerinde büyük önem taşırlar. lakin iki taraftan başladığınız projenin ortada düzgünce buluşmasını ve doğru yere yapılmasını isterseniz. ayrıca basit bir ev yapımında da evin olması gerektiği yerde olmasını sağlarlar. onlar olmadan inşaat başlamaz ve tam olarak bitemez.
    ayrıca deformasyon ölçmeleri ile zamanla deformasyona uğrayan yapıları bu insanlar incelerler. baraj, köprü, gökdelen gibi yapılar zamanla tahrip olurlar. bunu belirleyen de haritacılardır.

    türkiye pek bilinmese de en iyi tapu sistemine sahip bir kaç ülkeden biridir. kamu ölçmeleri ana bilim dalındakiler ise bu işlerle uğraşırlar. yani kabaca bildiğiz arazi davaları, yerleşime açılacak olan yerler, tapu işlerinin hukiki boyutu ile ilgilenirler daha çok. bilir kişilik yapar ve bu alan üzerine çalışırlar.

    jeodezi, yer yüzü ve uzay ile ilgilenir. yeryuvarının değişimi, uzaydaki cisimlerin konumları ile ilgilenirler. örneğin depremler ve etkileri, yer kabuğu hareketleri, yıldız hareketleri, uydu hareketleri ile ilgilenebilirler. tabi bu uzmanlığınıza bağlı. deprem üzerinde çalışabileceğiniz gibi uydular üzerine de çalışabilirsiniz. yani o uyduların yörüngelerinin hesaplanması vb. üzerine detaylı olmasa da bilgi alırsınız. yüksek lisans ve sonrası için uzmanlaşabilirsiniz. gidip nasa'da (yeterice çalışkansanız) çalışabilirsiniz.

    ayrıca bildiğiniz gps tek anabilimin konusu olmasa da harita mühendislerinin sayesinde gelişmektedir.
    sürekli kullandığınız google maps'e türkiye haritalarını başarsoft yani harita mühendisliğini yaptığı işleri yapan bir şirket satmaktadır. ayrıca google maps bir web tabanlı cbs uygulamasıdır. yani coğrafi bilgi sistemi.

    eğer bilgisayar ile ilgileniyorsanız sayısal görüntü işleme gibi ilginç bir alana yönlenebilirsiniz. bu alan; kalp, kulak için 3 boyutlu harita yapmaktan tutun, fabrika içindeki bantlardaki hatalı ürünlerin çıkarılmasına kadar pek çok durumu kapsar. yapay zeka, bulanık mantık gibi dersleri alabilirsiniz.

    fotogrometri ile uydu fotoğrafları, cbs, uzaktan algılama, 3d modelleme gibi konular öğrenebilirsiniz.

    kısaca çok fazla alanı ve çok fazla iş alanı vardır harita mühendisliğinin. dünyada genelde bir alana yönelen enstitüler olabilse de ülkemizde bu hepsinden biraz verilerek, yükselme/yönelme lisan üstüne bırakılmış. (tabi geomatic engineer olarakta var) çok fazla bilinmese de, ya da tek bir alan ile bilinse de çeşitli bir bölümdür.

    diğer üniversiteleri bilmesem de ytü türkiye'de bölümün ilk kurulduğu ve bu bölüm için çok fazla şey yapmış hocaların olduğu okuldur. pek çok öğretmeni yurt dışında çalışmış, hatta bazıları alanının en iyileri ile çalışmış, sürekli yayın çıkartan, projeler yapan, dünyanın alanında en iyisi sayılabilecek konferanslara gitmiş/gidecek kişilerdir. bazıları ders anlatamaz, biri hakkında sapık söylentisi vardır, biri geç gelen öğrencilere çay aldırır ve babannesi ile sorunları vardır, başkasına bir sayfa yazı yazar 18 alırsınız ama iyi sayılan bir öğretim görevlisi topluluğuna sahiptir.

  • arada kaybolacak ama söylemekte fayda var, sıkı bir fenerbahçeli olarak galatasaray'ı seveni seviyorum. sen maçtan önce böyle nefret dolu bir pankart açarsan ben de galatasaray'ın kazanmasına sevinirim bile. tebrikler galatasaraylı dostlar, hak ettiniz ve kazandınız. maçın en büyük skandalı daha düdük çalmadan başladı, futbolcular ellerinde ırkçı saldırıya karşı pankartla çıkarken tribünde "seni de seni seveni de sevmiyoruz" pankartı yazıyordu. rezalet.

  • ailece hayatımızı borçlu olduğumuz japon araba markası.

    1996 yılının ağustos ayında galeriden 0 km bir mazda 323 familia satın aldık. ne abs, ne asr, ne hava yastığı... o dönemler bu özellikler opsiyonel olduğu için biz kısıtlı olan aksesuar bütçemizi mal gibi klimaya ayırmıştık. dımdızlak bir arabadan bahsediyorum.

    mazdanın broşürüne baktığımı hatırlıyorum. bir kaza testi fotoğrafı... familia'yı korkunç bir süratle duvara çarptırırken... arabanın tamamen yokolan burnu ama en ufak hasara uğramayan yolcu kabini gözler önünde... "hadi lan ordan" dediğimi hatırlıyorum "koskoca motor nereye gitti dümbelekler?". cevabı alttaki açıklamalarda gizli: "önden darbelerde motorun yolcu kabinine girmesini önleyen özel katlanma ve parçalanma sistemi"

    vay anasını... japonlar yapmış! ama beni arabanın güvenlik unsurları ırgalamıyor. "nolcak lan! babam iyi şöför zaten"

    ***

    arabayı 2 ağustos cuma günü saat 20:00'da aldık. saatine kadar hatırlıyorum çünkü cumartesi sabahı tatile giderken, yani tam 12 saat sonra o büyük kazayı yaptık. bütün gece valiz toplayıp istanbul-antalya arasında şöförlüğe soyunan babam direksiyon başında uyumaya karar verince eskişehir'e 45 km mesafedeki bozüyük kavşağı'nda bir doğan slx'e, 90º açıyla ve tam 110 km süratle çarptık. kazanın etkisiyle biz kendi etrafımızda sayısız spin atarken tam ortadan kırılan diğer araç yerden metrelerce yükselip yere yan olarak düşmüş...

    ***

    kaza sonrası yaşadıklarımızı burada anlatmayacağım. aslında bu kadarını bile anlatmak sinirimi bozuyor ama kazanın boyutlarını anlamanız için gerekliydi. sonuç olarak annem, babam, o zaman 7 aylık olan kardeşim ve ben o arabadan sağ çıktık. benim dışımda kimsenin burnu bile kanamadı hatta...

    "tamam mazda sağlam araba ama bu kadar duygusallaşmanın alemi ne" diye soranlara söyleyeyim: kaza sonrası, aracı sigorta şirketinden mazda japonya'nın geri aldığını ve dünya fuarlarında dolaştırdığını öğrendim. yanına da şöyle yazmışlar "bu araçtan biri bebek 4 kişi sağ olarak çıkmıştır."

    hani fifth gear'da ya da başka programlarda arabaları gerek komik komik, gerekse de ciddi ciddi test ederler ya, işte ölüm kalım testinde de ben mazda koltuğunda oturuyordum. ve müteşekkir bir şekilde söyleyebilirim ki "mazda bu testi geçti"

  • dayım yaptı bunu bana.

    annem ve babam boşandığında 3-4 yaşındaydım, büyükbabamın evinde yaşamaya başladık. annemler 3 kardeş ve en küçükleri olan dayım benden sadece 9 yaş büyük. dayı yeğenden çok abi-kardeş gibi büyüdük. bilumum sosyal, fiziksel, kimyasal ve psikolojik deneylerin üzerinde yapıldığı zavallı bir kobaydım ben.

    evdekiler beni sürekli dayıma emanet ederlerdi. ben 5-6 yaşlarındayken o da 14-15 yaşlarındaydı işte. neyse ikimizin de iki tekerlekli bisikleti vardı ama benim caddede sürmem yasaktı tabii. bir gün evden dükkana giderken benim bisikletimi kendisinin bisikletinin arkasına bağladı, güya öyle daha güvenli oluyormuş. asıl amaç tabii ki itlik yapmak. başladı pedala basmaya, son sürat gidiyoruz. dükkanın önüne geldiğimizde küt diye frene bastı, ben uçtum tabii.

    bir gün dükkanda sigara içerken yakaladım, kimseye söylemeyeyim diye ağzıma zorla sigara sokup ağlata ağlata bana içirdi. nasıl bir zihniyetten bahsettiğim kısaca anlaşıldı sanırım.

    neyse, konuya gelirsek... samatya'da yaşıyoruz. 80'lerin ortaları, ben 5-6 yaşındayım. komşularımızın çoğu ermeni. dayım bir gün beni kenara çekti ve önemli bir şey anlatması gerektiğini söyledi. bazı belgeler bulmuş. aslında ben ermenistan'a göç eden bir komşunun çocuğuymuşum, adım da evrim değil evrommuş. "ben annemin çocuğuyum" diye ağlamaya başladım ama hayatımın geri kalanında bana evrom diye seslendi. ben de uzun yıllar boyunca evlatlık olduğuma inandım. dayımın sadistliği yüzünden 5 yaşımda oyunu, sokağı bırakıp kendi kendime okumayı söktüm. bütün evi deli gibi taradım senelerce evlatlık olduğuma dair belgeleri bulmak için.

    birkaç yıl sonra belgelerin kömürlükte saklanmış olabileceğini söyledi, bütün bir yazı kömürlükte belge aramakla geçirdim. annem ne kadar "yok kızım öyle bir şey" dese de adam bana evrom diye seslenmeye devam etti. mahallenin müslüman çocukları kuran kursuna giderken ben de gitmek istedim, ailem izin vermedi. "ermeni olduğum için herhalde" diye düşünüp gizli gizli kiliseye gidip mum yakmaya başladım. dayım bir süre sonra hikayeyi "sen üzülme diye ermeni bir aile dedim ama aslında mahalledeki arsaya çadır kuran çingenelerden almıştık seni, evrom ermeni ismi değil, çingene ismi" diye değiştirdi. çocukluğum kimlik arayışı içinde geçti.

    iyi tarafından bakarsak 5 yaşındayken okumayı öğrenmiş, geniş bir hayal gücüne sahip, farklı etnik gruplara ve dini inançlara saygı duyan ve erkeklerle mücadele etmek gerektiğini çekirdekten öğrenen bir insan olmamı sağladı dayım.

  • (bkz: sınavı kazanamayanların şinto hatip okullarına kaydedilmesi)
    (bkz: okulların şinto hatip'e dönüştürülmesi)

    adama ne anlatmadınız acaba: imam hatiplere zorla öğrenci kaydını mi? bilal vasıfsızının müdürleri toplamasını mı? seçmeli diye yutturulan din derslerinin, öğretmensizlikten zorunlu tutulmasını mı? kimya dersini din dersiyle kıyaslayan eğitim mühendisinizi mi? parası olanın gevşek gevşek üniversite okuyup, olmayanın deli gibi kasmasını mı? dünya sıralamasında "okuduğunu anlamada" türkiye öğrencilerinin altmış küsür ülke arasından kırk küsürüncü olmasını mı? ne anlatmadınız acaba?

    bir de düşünsenize: adam -kulandığınız her türlü teknolojik aleti üreten ülkenin başkanı- koşullarının uygun olmadığından bahsediyor. bir düşün yani: ne demek istiyor? nasıl bir şey tahayyül ediyor ki koşul moşul diyor. az düşün ya!

  • atom cekirdeklerine kadar sikismis olan olu yildizlardir. soyle ki:

    büyük kütleli (gunesin 15-30 kati kadar) olan bir yildiz yakiti olan hidrojeni bitirince helyum sentezine baslar. o da bitince helyum'un yanmasi sonucu olusan karbon'u yakarak oksijene donusturur. bu donusturme sureci fuzyon reaksiyonlari karsisinda endotermik olan demire kadar devam eder.

    bu nukleer reaksiyonlar meydana gelirken yildizin cekirdegindeki sicaklik 1.000.000.000 santigrati asmis durumdadir. icerisinde kutle cekimini dengeleyici hicbir nukleer reaksiyon meydana gelmeyen bu sicak cekirdek buyuk bir hizla cokmeye baslar. coken cekirdegin kutlesi 1.4 gunes kutlesini astiktan sonra dejenere elektron basinci denilen ve cokmeyi engelleyen kuvvet yeterli gelmez olur ve atomlar "cekirdekleri birbirine degecek" kadar sikisir.

    bu noktada atomlar icerisinde bulunan protonlar elektronlari yakalayarak birer notrona donusur. bu haliyle yildiz, elektronlari olmayan yaklasik 1 kilometre capinda dev bir atom cekirdegidir. yogunlugu ise santimetrekupte 1 milyar ton kadardir.

    buraya kadar anlattigim cokme sureci aslinda gorkemli bir gosteriyi de beraberinde getirir. cunku yildizin cok buyuk bir hizla coken cekirdegi cok kuvvetli bir sok dalgasi yaratir ve bu sok dalgasi yildizin cekirdek cevresinde bulunan kismini bir supernova patlamasiyla disari savurur.

    dis katmanlari atilmis ve ciplak bir halde kalan bu notron yildizlari cok sicak olup, manyetik kutuplarindan x isinlari yayarlar. genellikle buyuk bir hizla donen notron yildizlarinin x isini yayim ekseni eger bize donuk ise onu periyodik bir radyo kaynagi olarak algilariz.