hesabın var mı? giriş yap

  • tamam la inandık. numaraları yazmanıza gerek yok. girmiş başlığa sadece 212 yazmış adam. aferin, otur, 5

    unutmuşsun abi 202 olacaktı o mu dememizi bekliyor acaba

    ya da numaranızın kaç olduğunu bütün türkiye'nin merak mı ettiğini düşünüyorsunuz nedir

    (bkz: birinci tekil şahsın sözlükteki yeri)

    tanım: yalnızca aynştaynların yapabileceği eylem

  • ben bunu yapıyorum. bana yapılınca da teşekkür ediyorum. hoş bir davranış bence.
    ancak bir kaç defa benden az ürünleri oldukları için bana bir şey söylemeden önüme geçenler oldu. sanırım bunu kendilerinde hak gördüler. bu terbiyesizlik cidden.

  • etstur'un sahibinden turizm bakanı yaparsan olacağı da budur. booking.com bile hala kapalı bu ülkede. vatandaşın yararına ne kadar uygulama varsa kapatıyorlar. uber gibi airbnb'nin sonu da kötü olacak belli ki.

    edit: adamlar özelden "ben tanımadığım kişilerin binaya girmesini istemiyorum." yazmışlar. gerçekten çok komiksiniz. ulan özellikle istanbul'da artık millet karşı komşusunu bile tanımıyor. hele büyük sitelerde kimsenin kimseden haberi yok. eski mahalle kültürü mü var da bütün apartmanı tanımak, kontrol etmek istiyorsun? küçük aile apartmanlarında bir nebze anlaşılır bir istek tamam ama gelip de genelleme yapmayın.

    hele benim güneydeki yazlığımı gitmediğim zamanlarda kısa süreli kiraya vermemden sana ne? ister airbnb yaparım ister sahibinden üzerinden kiralarım. gelirimi beyan edip vergisini verdiğim sürece size ne oluyor?

  • ilk maaşımı istanbul'da aldım. hemen atlayıp ankara'ya geldim ve hepsini babama verdim. ama hepsini. hani sorsalar istanbul'a nası dönecen diye -ki babam sormuştu- şov peşindeydim, ekmek kazanıyordum ve sekiz köşe kasketiyle babam bunu görmeliydi. takribi 10 dk. sonra paranın yarısını geri aldım. zaten babam da kasket takmazdı.

  • iyi de bu zaten böyleydi.
    migros üreticiden aldı bir dönem. sebze meyve fiyatları daha makul oldu.
    e baktılar piyasa karışıyor. aracı para kazanamıyor.
    malum bu işin de bir mafyası var.
    hoop engel koyuldu.. hale çevirdiler olayı. fiyatlar arttı..
    mafya kim? kendileri..
    hiçbir şey masum değil.

  • asıl adı bu olmalıymış hani şarkının, zerdaliler yerine.
    ne çok dinlerdik seninle bu canım şarkıyı. sen orda ben burda.
    bundan sonra ilk kim diyecek "gel" diye bilemiyorum. belki de olmayacak artık bu şarkı. kimse çağırmayacak birbirini.
    çünkü ben seni üzdüm, çok yordum. en kötüsü de bu, asıl üzüldüğüm bu. sende ben kendimi vurdum.

    "anlardım aklından geçenleri
    sustukça konuştuk sanki
    sevdaymış meğer o içimizde
    yıllardır uyuyan deli
    sessizlik sensin geceleri"

    aramızda ince bir iplik vardı sanki. önce beni sana bağladı. öyle ki kalbine, düşüncene giden yolu bilirdim. sen söylemeden bilirdim bir sürü şeyi, hissederdim. zamanla o ince iplik senin de kalbine dolandı, bana doğru yol oldu. bir zaman geldi ki sen de hissetmeye başladın benim aklımdan geçenleri. susarken üstelik, bir kelime bile etmemişken, o susuş sonlarını "öyle işte" diye bitirdiğimizde, anlardık aklımızdan geçenleri.

    arada uzaklıklar varken ve elimizde sadece kelimelerle birbirimize ulaşmak varken o susuşlar kıymetliydi. hele bir mektuba şöyle başlamıştın ya sen, benim içim erimişti okurken; "ne yazacağımı bilmiyorum, yanında susmaya geldim. öyle." sen burada olsaydın, ya da ben orada, velhasıl karşı be karşı olsaydık konuşmaya hacet yoktu zaten. öyle bakardım sana uzun uzun. arada ellerimle yüzümü kapatırdım belki, utanırdım biraz işte, ne var. hem güneşe o kadar uzun süre bakılmaz...konuştuğumda da çok konuşurdum bak, konuşmam gereken, söylemem gerekenin dışında ne varsa onu konuşurdum; heyecandan, korkudan, sevgiden...

    seninle aynı şehirde yaşamadım, sana bir caddede rastlamadım mesela, eğer rastlasaydım mutlaka tanırdım seni. belki bu yüzdendir insanların yanımdan, içimden geçip gitmesi, benim onları bile görmeden yürümeye devam etmem. ne zormuş şu uzaklıklar, ah ne zormuş başka başka şehirlerde emanet gibi yaşamak. şarkılara, kelimelere, mektuplara tutunarak bir sevgiyi yudumlamaya çalışmak ne zormuş.

    konuşurken ellerin, kolların nasıl hareket eder, kızınca nasıl çatılır kaşların, gülünce nice haller alır güzel yüzünün coğrafyası? daha ben bunları bilmez görmezken nasıl da bu kadar yandım ahh... o kırmızı iplik var ya hani, beni ruhuna ulaştıran, seni bana getiren o bağ; ruhunu sevmişim demek ki, ruhunla ışımış üstüm başım.

    sen kiminle istersen yürü yaşadığın şehirde. görebildiğini, dokunabildiğini, yanında olabileni sev istersen.
    ama bak bu kadar kahve içmişiz. hiç mi hatırı yok?
    ben ipin öbür ucundayım. birazcık çeksen anlarım orda olduğunu, coşar, taşar, ışırım yine.
    içimdeki mavi kuş yine şarkılar söylemeye başlar, büzüşüp bir kenarında oturmaz kalbimin kafesinde.

    dedim ya, ben ipin öbür ucundayım.
    fincana kahve koydum gel de bana lütfen.
    sadece bu. sonra git istediğin yere.

    bilsen ne çok şey aslında bu.

  • takipte olduğum bir başlık. tekrar tekrar da olsa, 25 yıllık aktif sürücü olsam da girip girip okuyorum.

    kuru havada gittiğiniz yol üzerinde anlamsız ıslaklık görürseniz, ya önceden yavaşlayın, ya da tehlikeli olmayacak şekilde yanından geçin. sakın üzerindeyken fren yapmayın. sizden önce aracın birinden yağ dökülmüş olabilir.

    asfaltın yan taraflarında mıcır varsa, sakın tekeri mıcıra kaptırmayın iyi ihtimal spin kötü ihtimal takla atarsınız. özellikle gidiş dönüş dar şose yollarda karşıdan gelem araçtan kaçmak için ya da virajlarda aracı az da olsa sağa kaçırma eğilimi vardır, işte o zaman mıcıra girersiniz, hızlıysanız ya vitesle yavaşlamaya çalışın ya da dua edin. sözün özü böyle yollarda hızlı gitmeyin.

    köylerden geçerken hız ikaz tabelalarına uyun, viraj dönüşünde bir anda kendinizi bir inek sürüsünün içinde bulabilirsiniz, daha da kötüsü oynayan şakalaşan çocuklar önünüze atlayabilir.

    araç kullanırken sadece önünüzdeki araca değil daha öndekilere bakın. önünüzdeki dalgın olabilir, frenleri daha sağlam olabilir. daha ilerde gerçekleşmiş olan bir durma ya da çarpışmada, önünüzdeki aracın geç tepki vermesi ya da vermemesi durumunda, siz ve arkadakiler vaziyeti kurtarmış olursunuz.

    ani frenlerde anlık orta aynadan arkaya bakın, arkadaki sizin freninizi görmemişse aracınıza arkadan girebilir, eğer önde mesafeniz olursa frenden ayağınızı kaldırmanız bile kazadan kurtarabilir.

    hızlı gidilen yollarda ani fren yaptığınızda ya da yavaşladığınızda dörtlülerinizi yakın.

    sinirliyken yola çıkmayın, arabadayken yanınızdakiyle tartışmayın. yoksa özür ya da affetme barışma şansınız olmayabilir.

    kadınları sıkıştıran hayvanların ( aslında burada hayvanlara hakaret edilmektedir istemeden de olsa) nerede ne şekilde ortaya çıkacağı belli olmaz; hanımlar hep tetikte olun, durmak zorunda olursanız ve tenha bir yerde iseniz ( ekip arabası ya da polis motoru yoksa) polis bile olsa, kapıları kilitleyin camınızı tam açmayın, içeri el girmeyecek şekilde aralayın sadece. arabanızda bir şey olduğunu sellektör vb ile ikaz eden başka bir araç varsa temkinli yaklaşın, uzaklaştıktan sonra durmanız gerekiyorsa durun. kasten durdurmak isteyen, canınıza, malınıza zarar vermek isteyenler olabilir.

    şimdilik bu kadar . aklıma gelenler ve önceden yazılanların arasında olmadığını düşündüklerim...

    tanım: yazmak şart oldu, kurallara uyalım diyorsak ekşinin kuralları da kural. kurallara uyalım;)