hesabın var mı? giriş yap

  • suriyeliler resmen bizim arapça öğrenmemizi bekliyorlar. biz arapça değil siz türkçe öğreneceksiniz.

    almanya kabul ettiği 1 milyon civarı suriyeli'ye almanca öğretip, birkaç yıla disiplinleriyle kendilerine benzetecek. biz de birkaç yıla suriyelilere benzeyeceğiz. büyük devlet farkı.

  • biz demirellerden, türkeşlerden milliyetçilik dersi almayız.
    sevgili kardeşlerim;
    biz milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil,
    kıbrıs'ın topraklarına,
    ege'nin deniz yataklarına yazmışız.
    biz milliyetçiliği batı anadolunun haşhaş tarlasına yazmışız...

    bülent ecevit. 1974.

    ek: https://youtu.be/loskhxdvcdc

  • bu maç yine gösterdi ki, rvp bu takıma giremez. ılk sezonunda başakşehir gibi sürekli oynayabileceği bi takıma kiralanmalı.

  • debe editinden sonra bir ekleme: başlık başa kalmış. bu utançla fazla kalamamış arkadaş belli ki ahahah.

    dostum sen de japon'la koreli'yi ayırt edememişsin.

    japon 3 aslında bir koreli. adı da song hye kyo.

    bu durumda beyinsiz kim oluyor?

    ekleme: japon arkadaşları olan biri olarak söylüyorum; onlar bile çinlilerle korelileri japonlardan ayırt etmekte zaman zaman güçlük çektiklerini söylüyorlar. sana n'oluyor demezler mi?

    al bir fotoğraf daha.

    ekleme 2: dostum japon 3'ü değiştirmişsin de bari edit yapsaydın. ayıp değil mi, insanı yalancı çıkarıyorsun. hem entry'yi değiştirdiğin de belli oluyor ahaha. kaçabilirsin ama saklanamazsın.

    ekleme 3: senin çinli 5 de koreli çıktı yaa. onun adı da ju ji hoon imiş. hatta trt'de bir ara yayımlanan düşlerimin prensi (goong) adlı dizideki başrol. ahaha. tanıdık gelmesine şaşmamalı.

    bak bu da kendisine ait bir görsel.

    neymiş, google görsellere japon çinli falan yazıp önümüze çıkan ilk fotoğraflara atlayıp burada millete beyinsiz demiyormuşuz. millete öylece beyinsiz demek hoş olmuyormuş, değil mi?

    debe editi: debeye ilk kez giriyorum. mutlu ve gururluyum ahah. buradan bana şükela veren herkese, sürekli kore dizisi yayımlayan trt'ye ve japon arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler!

  • ingiltere rejiminin tarihini bilmeyenlerin hakkında yardırdığı sebep.

    ingiltere, her şeyden evvel bir teamül ve gelenek rejimidir. her şey gradually olarak gelişmiştir burada; işçi, kadın, öğrenci haklarından tutun, demokratikleşmeye kadar. yazılı bir anayasaları bile yoktur. çünkü gelenek, neyin nasıl yapılacağının tarihten belli oluşu, buna mahal bırakmaz.

    ingilizler hanedana saygı duymaz, kraliyet kurumuna saygı duyar. parlamento ve kral arasındaki güç mücadelesinde, parlamento galip gelmiş ve cromwell önderliğinde bir cumhuriyet ilan edilmiştir, henüz on yedinci yüzyılda. fakat daha sonra, alman kökenli başka bir hanedana bağlı prens getirilerek, monarşik düzenin devamı sağlanmıştır. zira ingiliz insanı, muhafazakâr bir mizaca sahiptir. dünyada muhafazakârlığın en güçlü olduğu yer daima ingiltere olmuştur.

    cumhuriyetlerde partili bir cumhurbaşkanı ''ben tarafsızım'' diye gelir ve seni bayağı bayağı taraflı olarak yönetir. fakat kraliyette, gerçekten monark tarafsızdır; tarihten süzülen bilgeliği ve halkının azametini, birliğini ifade eder. bu yüzden ingilizler, var olan düzene çomak sokmanın gereği yok demişlerdir. hatta bunların bir dönemki kralı ingilizce bilmiyordu, başka bir ülkeden getirmişlerdi; prime minister kurumu da böyle doğdu.

    ayrıca ingiltere'de kabinenin kolejyal ve siyasî mesuliyeti 19. yüzyılda doğmuştur, 1215 magna carta'sında değil. ingiltere kralının çok bilimci olduğu, ingiliz halkından olduğu, halkını ezmediği vesaire de saçmalıktır; zira ingiltere kralı ingiliz kökenli bile değildi.

    hülâsa, mesele prensip meseledir. ingilizler gerizekâlı ve cahil olmadığı için, ''krallık ne saçma yeaaaaaaaa'' diye cumhuriyeti ilan etmek yerine, müesseselerin devamına, istikrara ve geleneğin bilgeliğine taraftar oldukları için, başka bir kral getirip başlarına koymuşlardır.

  • enes batur vb. amipleri takip eden ve onlar gibi davranmaya çalışan kitlenin umrunda olmayacak çocuk.
    destekleyelim o zaman güzel kardeşimizi.

    edit: entry girerken 290 civarı abone vardı. şimdi 8.000’lere dayanmış durumda. daha da fazla olacak eminim. bu güzel olayın fitilini yakan, başlığı açıp kardeşimizi tanımamızı sağlayan yazar arkadaşa çok teşekkürler.
    edit 2: ekşi sözlük için teşekkür videosu hazırlamış https://youtu.be/wtevlkp8vqu
    mutluluğu gözlerinden okunuyor resmen, kalbi güzel çocuk, yolun açık olsun.

  • paraların boyutundan 1 ons (28,35 gram) ağırlığında olduklarını görebiliyoruz. benzer boyuttaki altın ya da gümüş hatıra paraları da bu ağırlıkta basılır. altının ons fiyatına baktığımızda her bir altın paranın bugünkü değerinin 1833 usd (31.730 tl) olduğu görülüyor. ancak bu paralar yeri geldiğinde silah almak, ceset temizletmek, the continental'de konaklamak hatta sadece bir kadeh viski için kullanılabiliyor. bu nedenle de altın olarak karşılığı pek de önemli değildir. görsel görsel

    john wick chapter 3 parabellum'da berrada'nın açıkladığı gibi bu altın paralar bir sosyal sözleşmenin fiziksel kanıtıdır. düzen ve kuralları temsil eder. değeri ise verileceği kişilerin yeteneklerine bağlıdır. video

    görsel

    bu altın paralar karşılığında alınan hizmet ister bir kadeh viski olsun, isterse daha komplike bir iş olsun yüksek şura'nın sunduğu güvenlik ve gizlilik güvencesiyle gerçekleştirilir. bu nedenle de, john wick evreninde paranın satın alamayacağı şeyler için bir mastercard görevi görür.

    görsel

    para olarak karşılaştırdığımızda ortadan ceset kaldırtmak gibi bedeli olmayan işlere yaradığı gibi, doktordan para karşılığı alabileceğiniz tedavi için ya da şişesi 60 dolar olan blanton's'dan bir kadeh almak için kullanılır. bu coin karşılığında alacağınız viskiye zehir katılmadığı, taksiciye teslim ettiğiniz köpeğinizin the continental'a teslim edileceği, aldığınız sağlık hizmetinin en iyi şekilde yapılacağı ise yüksek şura'nın garantisi altındadır. altın paranın arkasındaki sosyal kontratın önemi burada ortaya çıkmaktadır. görsel

    açılan kontratlarda (video) tam da bu nedenle dolar kullanılır. birinin ölüm emrini verdiğinizde bu altın paraları değil amerikan dolarını kullanırsınız. bu da, john wick evreninde bu altın paraların dolar olarak karşılığının olmadığının ve bu karşılığın bir önemi olmadığının kanıtıdır.

  • konuşmadaki taraflardan biri olduğum için mi bana bu kadar komik geldi bilmiyorum ama bir örneğini bugün yaşadım. 4 yaşındaki anaokulu öğrencisi küçük kaselerde verilen ve suyu fazla olan barbunya yemeğini kaşığıyla karıştırırken düşünceli gözlerle dalıp gitmiştir. haliyle merak eder ve sorarım.
    ben: göksu ne düşünüyorsun?
    göksu: bu çorbayı ısırarak mı yemeliyim onu düşünüyorum.

  • 2-3 yabancı arkadaş edinir ve facebook'ta twitter'da ingilizce iletiler anında başlar. bununla da kalmaz, geri kalan 2819329 türk arkadaşının türkçe iletilerine bile ingilizce karşılıklar vermeye başlar. amaç: yabancı arkadaşlarım var + sadece 1 haftada ingilizce öğrendim + ingilizce benim için bir sınıf atlama aracı.

    devamında ise kafalar ortaya yuvarlak biçiminde getirilmiş* erasmus pozu...

    ek olarak da, okudukları taşra üniversitesindeki yaşamlarına geri dönünce, "ayy polonya'yı / letonya'yı / bilmem nereyi çok özlüyorum. artık türkiye'de yaşamak boğuyo abi yaaa" nidaları... ve tabi ki feysbukunda, mezun olduğu taşra üniversitesi yerine akademizia polska bilmemne hrvstsyjayka falan. amaç: avrupa' da okudum ben.

    eyvah eyvah! nasıl da unutmuşum. bir de ota boka lol, awesome tabi ki!

    not: bu tanımı yalnızca kezbanlara değil, erasmus abazanı mal erkeklere de armağan ediyorum.