hesabın var mı? giriş yap

  • dünya tarihinin bilinen en eski şarkısı: hurri ilahisi!

    hem sözleri hem de müzik notaları ile dünya tarihinin bilinen en eski şarkısı, hurri ilahisi no 6’dır. mö 1400 civarında yazıldığı tahmin edilen eser, 1950'lerin başında geç tunç çağı'nda önemli bir kültür ve ticaret merkezi olan antik ugarit kentindeki (günümüz suriye) bir tablette keşfedilmiştir.

    hurri ilahisi, mö 2. binyılda kuzey mezopotamya bölgesinde konuşulan eski bir dil olan hurri dilinin, kil tablet üzerine çivi yazısıyla işlenmesinden oluşmuştur. şarkının büyük olasılıkla bir tür lir veya arp gibi telli bir enstrümanla çalınması gerektiği düşünülmektedir. yapılan kapsamlı paleografik çalışmalar sonucunda, şarkı sözlerinin bereketle, meyve bahçeleriyle ve ayla ilişkilendirilen, ay tanrısının eşi ve güneş tanrısının annesi olan mezopotamya tanrıçası nikkal'i övdüğü, ayrıca nikkal'in güzelliğini, zarafetini ve ilahi niteliklerini anlatarak onu kutsamalarını ve korumalarını istediği söylenmektedir.

    bu keşif, antik yakın doğu'nun müzik kültürü, dini ritüelleri ve kültürel kimliği hakkında bilgiler sunarak binlerce yıl önceki medeniyetlerin gelenek ve göreneklerini yansıtmıştır.

    şarkıyı dinlemek isteyenler için kaynak

  • galatasaray şimdi de kendisiyle ilgileniyormuş hürriyet'in haberine göre. geçen gün de ze roberto sesleri vardı. takım iyice dedelere bağladı amk.
    rijkaard'ın niye gönderildiğini şimdi anladım, adamı futbolcu diye almış bizimkiler, hiç bi maçta sahada göremeyince de kovmuşlar.

  • siz hiç kalbinizden taşan sevgilinizin bir başka aşk için ağladığını gördünüz mü?

    ben gördüm, bir kere.

    çok ağlanırsa kör olunur mu? bilen vara yazsın bana, neyse.

    bir aylık bir amerika tatili idi sadece. gözleri parlamıştı böyle bir imkan doğdu gitmeli miyim sence derken. hayatımda hiç kimseyi öyle yüreklendirmemiştim sanırım, kendim de dahil.

    her şey bu tatille başladı, hayatımın bu kadar boka saracağı hiç aklıma gelmezdi, felaketlerin bir alıştırma dönemi olmalıydı bana göre, böylesi zalimlikti.

    siz hiç alkolle arası iyi olmayan sevgilinizi zil zurna sarhoş bir bar köşesinde ağlarken buldunuz mu?

    ben buldum, bir kere.

    ıslak suratını omzuma gömüp "çok canım yanıyor" dedi. bende can kalmadı diyemedim.

    ellerimi tutup "ben başkasına aşık oldum" dedi. ben bir daha sevemem diyemedim.

    tüm renkler soldu, etraftaki tüm ışıklar söndü, ben karanlıktan korkuyordum ve elimi bir başkasına aşık bir adam tutuyordu. dramın dibi.

    tekrar omzuma gömülüp hıçkırıklarla ağlarken "sana bunu nasıl yaparım, ama aşık oldum, nasıl yaparım" diye boğuk bir sesle nefesini gömleğimden içerilere kadar üflüyordu hırsla.

    fıtı fıtı fıtı, çok duygusallaştım, tamam neyse, git ve mutlu ol dedim, evet ellerimle ittim onu, başta direndi sonra bir kelebek gibi süzüldü canını yediğim.

    bazen aşk gider, anılar kalır. bazı sevgililer başkalarına aşık olabilir ve siz bir daha sevemeyebilirsiniz.

    elimi tutabilirsiniz.

  • yakın zamanda hem yunanistan hem de ukrayna'ya gittim. hiçbirinde turist çıkacak yerlisi eve girecek diye bir şey göremedim.

    anavatanımızda gördüğümüz muameleye bak.

  • insanın kaybetme duygusunu kaybettiğinde nasıl özgürleşip çevresindeki şerefsizleri maymuna çevirebileceğinin kitabını yazmış bir idoldür.

    limonla ayı abbas'ı madara etmişliği vardır.

  • bu vesileyle artık şu köy güzellemelerini de bırakalım artık, köy cehalettir, dedikodudur, körlüktür. küçük yerlerde insanlara nasıl acımasızca lakaplar takıldığını hatırlayın.