ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1 ocak 2024 hilafet bayrağı açan adamın twitleri
-
ege kardeşimiz tutuklanarak, cezaevine gönderildi. #egeakersoyyalnızdeğildir
tutuklanmasıyla alakalı kaynak
-------------
yumruk yiyen şeriat aşığı, atatürk düşmanı, şeyh saitçi, cumhuriyet düşmanı ismail aydemir'in twitleri;
görsel
görsel
görsel
kaynak
teröriste bile ters kelepçe takmayan devlet, bu şahısa yumruk atan türk gencine ters kelepçe takıyor.
ters kelepçe videosu
ekşi sözlüğü ele geçirmeye, yıldırmaya çalışan hükümetle birlikte yasaklar koyan hala daha trollerini sözlüğe süren, yalan yanlış bilgilerle vatan millet sevdalısı türk evladını yıldırmaya çalışan ne kadar arap yalakası yazar varsa sözüm size biz hala buradayız.
ümit özdağ ege ve ailesi ile konuşmuş
https://twitter.com/…dag/status/1741879623946760443
yaran olaylar
-
bir arkadaş iett'nin sitesinden paso başvurusu yapıyor. tabii önceki yılki pasosunda yer alan fotoğrafını da tarayıp gönderiyor. iett'den gelen cevaptan fotoğrafların eşleşmediği söyleniyor. arkadaş yeni bir fotosunu daha gönderiyor, ona da aynı cevap geliyor. arkadaş iyiden iyiye köpürüyor ve bu kez kendisiyle hiç alakası olmayan milan'lı futbolcu gennaro gattuso'nun fotoğrafını gönderiyor ve kabul ediliyor. arkadaş şu an gattuso'lu pasosuyla geziyor. böyle bir ülke işte burası, güler misin ağlar mısın...
roman yazmak
-
şu sorunun cevabının bulunması ile başlanması gereken uzun bir yolculuktur.
neden yazmak istiyorum?
para kazanmak istiyorum
takdir edilmek istiyorum
ölümsüzlük istiyorum
topluma/aileme/kendime faydalı olmak istiyorum
vereceğiniz muhtemel cevaplar yukarıdakilerden herhangi biri veya birileriyse şöyle anlatmayı sürdüreyim.
bir kere para kazanmak için roman yazmak isteyenler çok ciddi bir yanılgı içindeler. elbette ilk eserleriyle mucizeler yaratan örnekler yok değil. ancak roman yazarları dünya genelinde örnekleri daha fazla olmakla beraber ülkemizde çok ender olarak ilk eserleriyle para kazanıyorlar. bu nedenle daha en başta bu beklentiyle yola çıkmak ciddi hayal kırıklıkları yaratabilir.
cevabınız ikinci şık olan takdir edilmek istiyorum diyorsanız, hayatınız boyunca farklı binlerce değişik şey yaparak bu tatmine ulaşabilirsiniz. elbette bir eser ortaya çıkarmak ve bu eserle insanlar tarafından takdir edilmek inanılmaz büyük bir haz kaynağı olacaktır. ancak unutulmamalıdır ki ortaya çıkaracağınız ilk eser nedeniyle insanlar tarafından aşağılanabilir, eseriniz veya siz düşük kaliteli olarak addedilebilirsiniz. harcayacağınız emek, zaman vb değerler ele alındığında bu riski göze almayı en baştan kabul etmelisiniz.
cevabınız üçüncü şık olan ölümsüz olmak istiyorum diyorsanız, bunun için geç bir zamanda dünyaya geldiğiniz söylenebilir. inanılmaz hızla ilerleyen bilişim/iletişim teknolojisi, bilgiye ulaşımın saniyelerin altına düşmesi, eserlerin basılı halden elektronik dokümana çevrilmesi, bu teknolojik gelişmelerle beraber çok kişinin "eser"ini her geçen gün daha rahat yayımlayacak olması gibi unsurlar düşünüldüğünde sadece roman yazarı olarak ölümsüz olmak çok da mümkün görünmüyor. yazar olmak yerine bir kayaya adınızı yazmanız dünya üzerinde daha uzun süre anılmanızı sağlayabilir. tabi adınızın yazılı olduğu kayadan uzun süre silinmeyeceğini öngörürsek.
cevabınız dördüncü şık ise roman yazarı olmadan da bir çok kimseye faydalı olabilecek şeyler ortaya çıkarabilirsiniz. muhtemeldir ki zaten hali hazırda topluma, ailenize ve kendinize bir çok fayda sağlamışsınızdır. ancak roman yazarı olmak için geçireceğiniz zaman, harcayacağınız emek vb değerleri düşünüldüğü aynı emek, zaman ve diğer değerler toplamında çok daha faydalı işler ortaya çıkarabilirsiniz.
yok cevabınız bu şıklar içerisinde olmayan; fark yaratmak istiyorum, edebi eserler ortaya koymak istiyorum, hatun/herif düşürmek istiyorum gibi örnekleri çoğaltılabilecek bir cevap ise roman yazar olmaktan çok daha farklı şeylere ihtiyacınız var demektir. bir çok yazar adayı harika edebi eserler ortaya çıkarıp inanılmaz farklar yaratırken bir çok hatun/herif düşürmüş ama en sonunda o çok edebi gördükleri eserlerinin kimse tarafından iplenmediğini, yarattığı farkın sadece kağıt kalınlığı kadar olduğunu, düşürdüğü hatun/herif lerin içi boş insan artıklarından oluştuğunu üzülerek öğrenmiştir.
tüm bu nedenlerle roman yazarı; birden çok hedefi olan, bu hedeflere ulaşmanın oldukça güç olduğunu bilen, emek, zaman, vb birçok değeri bu uğurda harcayabilecek kişilerin kazanabildiği inanılmaz anlamlı bir sıfattır.
elbette bu sıfatı kişiye kazandıracak eserinde kendi özellikleri olmalıdır. her sanatsal faaliyette olduğu gibi yazım dünyasında da kaliteli bir eser ortaya çıkarabilmek için kişinin yazma işinin kurallarını bilmesi gerekmektedir. bu kurallarının öğrenilebilmesi içinse kullandığı dilin temel özelliklerinden kişi haberdar olmalı ve dil bilgisi öğrenmelidir. tüm bunları gerçekleştirmenin en temel yolu ise okumaktır. türü ne olursa olsun, edebi bir eser ortaya çıkarmak isteyen kişinin mutlaka zengin bir okuma geçmişine sahip olması gerekmektedir.
insanlık tarihine iz bırakmış hiç bir insan gökten zembille inmemiştir. iyi bir mühendis, kaliteli bir kimyager, işinin ehli bir doktor olmak için nasıl yüksek öğrenim görülüyorsa, iyi bir müzisyen, kaliteli bir ressam, işinin ehli bir heykeltıraş olmak için de yüksek öğrenim görülebilir. ancak roman yazarı olmanın tanımlanmış bir okulu veya eğitimi yoktur. temel eğitim okumak, okumak, okumaktır.
"o zaman iyi bir roman nasıl yazılır?" sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyim.
öncelikle iyi bir roman büyüleyici, dokunaklı, etkileyici ve kendine has bir tarza sahip olmalıdır.
her şeyden önce ne tür bir roman yazacağınıza karar vermelisiniz. fantastik, bilim kurgu, tarihi, korku, polisiye, gerilim vb. elbette her kişi kendine yakın hissettiği türü, geçmişte okuduğu kitaplardan, etkilendiği yazarlardan, hayalini kurduğu dünyadan esinlenecektir.
türü belirledikten sonra hikaye teması seçilmelidir. tema; romanın anlatmak istediği temel duygu ve düşünce olarak özetlenebilir. konu ve ana fikire benzer gibi görünse de bunlarla kesinlikle karıştırılmaması gerekir. örneğin mücadele'nin konu edildiği bir romanın "mücadele esnasında hissedilen haz" teması olarak belirlenebilir. tema, eserin beyni gibidir. romanda anlatılacak her şeyde, karakterlerde, mekanlarda temanın etkisi olacaktır. romanda birden fazla tema da seçilebilir. ancak her koşulda temalardan biri ana yapıyı üstlenmeli ve diğer temalar bu ana temayı beslemelidir.
temamız hazır olduğuna göre romanımızın bir planını hazırlamamız her zaman yararımızadır. çünkü plansız yapılan her şeyde olduğu gibi romanda plansız başlanır ise sonuca ulaşamaz. önce bir cümleyle romanın neyi anlatacağını yazmalı, sonra bu cümleyi bir paragraf haline getirmeliyiz. bunu tamamen sizin yazmak istediğiniz dünyaya göre şekillendirebilir, yazmaya başladıktan sonra temeli bozmamak kaydıyla türlü değişiklikler yapabilirsiniz.
tür, tema ve plan gövdemiz hazır olduğuna göre bu aşamada romanın karakterlerini belirlemeliyiz.
roman her zaman bir ana karaktere sahiptir ve bu ana karakter bir sorun/ikilem/muamma (ben bundan sonra sim diyeceğim) ile karşı karşıyadır. bu sim'in çözümü ana karakteri ciddi anlamda zorlamalı, tabiri caizse iki ucu boklu değnek gibi çözümsüz ve içinden çıkılmaz olmalıdır. bu içinden çıkılamaz halde olan sim her sayfada daha da karmaşık bir hale dönüşmeli ve zirve yaptığında bu sim yazar kişisi tarafından ustalıkla ve geride hiçbir şüpheye yer bırakmayacak berraklıkta çözülmelidir.
bu nedenle yazar kişisinin yaratmak zorunda olduğu ilk şey karakterlerdir. eğer yazmak fiiliyle uğraşmak isteyen kişi karakter yaratamıyor ise bu işe hiç başlamamalıdır. çünkü okur romanın yer, zaman, sim vb ögelerinden önce ilk görmek isteyeceği şey romandaki figürlerdir. nasıl ki maya yoğurdun, çimento betonun, kıyma köftenin ana malzemesi ise karakterde romanın temel yapı taşıdır. her karaktere roman içerisinde bir görevi olmalı, kimisi sim'in çözümünü zorlaştırırken kimisi de ana karaktere yardımcı olarak sim'in çözümüne katkı sunmalıdır.
karakterlerin tümü mutlaka üç ana özellikten oluşmalıdır.
bir boyu, posu, saçı, sakalı, gözü, elleri, ayakları yani fizyolojisi olmalı,
bir soyu, sopu, eğitimi, ailesi, memleketi, sosyal sınıfı yani sosyolojisi olmalı,
bir fobisi, hobisi, zekası, kompleksi, sıkıntısı, fantezisi yani psikolojisi olmalıdır.
romanda bulunacak her bir karakteri tanımladıktan sonra romanın geçeceği zamanın bulunması gerekir. eğer bir dönem romanı yazılacaksa o döneme ait sosyal yaşam, insanların belli başlı alışkanlıkları, olaylara karşı tavırları, siyasal görüşleri vb gibi özellikleri karakterlerin özellikleriyle benzerlik göstermelidir.
karakterler ve zaman bulunduktan sonra romanın nerede geçeceği sorusuna cevap aranmalıdır. yine mekanlar romanın geçtiği zaman olgusuyla paralel özellikler göstermelidir. sokak ve caddelerin özellikleri, yapıların mimarisinden sokak lambalarına kadar tüm çevre ve mekan özellikleri belirlenmelidir.
sim, karakterler, zaman ve mekan tamamlandıktan sonra roman yazımına geçmeden önce teknik bir kaç şey daha düşünülmelidir.
yazar kişisi önce hangi anlatımı seçeceğinize kara vermelidir. çünkü diyalog roman yazımının en önemli parçalarından biridir. romanın kimin ağzından anlatılacağı belirlenmeli, birinci tekil kişi mi, üçüncü tekil kişi mi karar verilmelidir. birinci tekil kişi ağzından yazmak bazı zaman sınırlamaları getireceği için diyalog yazımında önceden kazanılmış bir yeteneğinizin yok ise ilk romanı üçünçü tekil kişi ağzından yazmak her bir durumu ana karakterden bağımsız olarak kurmaya el verişli olması bakımından daha iyi sonuçlar doğuracağından her zaman yerinde bir seçim olacaktır.
artık romanımızı yazmaya başlamak için her şeyimiz olduğuna göre kağıdı kalemi elimize alıp yazmaya başlayabiliriz. evet bunu yapmak içinde zamana ihtiyacımız vardır. ortalama bir roman 60.000 kelime ile 150.000 kelime aralığında bir boyuta sahiptir. bu denli yüksek rakamlarda bir eser ortaya çıkarmak için çok ciddi zaman gerekir. aylar, hatta yıllar alabilir ve ciddi bir zaman planlaması ister. roman yazmaya başlamadan önce çalışma planları yapmak her zaman kişiye avantaj sağlar.
artık neredeyse her şeyimiz hazırdır. roman yazmak için son gerekli şey ise yazma disiplinidir. roman yazmak isteyen kişi her gün (veya zaman planlamasında belirttiği zaman aralıklarında) ne olursa olsun romanıyla ilgilenmelidir. hiçbir şey yazamıyor olsa bile karakterleri hakkında, konu hakkında, tema hakkında düşünmeli, kalem oynatmalıdır. roman yazmak sizi her an terk edebilecek bir sevgiliye benzer. onunla ilgilenmeli, onu sevdiğinizi hissettirmelisiniz. bunun da en iyi yolu onunla zaman geçirmektir.
bu entry kısmen kendi bilgi ve deneyimlerimden kısmen de yazma sürecinde almış olduğum notlar ve internet araştırmalarından çıkardığım notlardan oluşan alıntılardan oluşmaktadır.
konuyla ilgili her türlü fikre açık olduğum gibi çekinmeden lambayı yakabilirsiniz.
şuradan goodreads profilime ulaşabilirsiniz.
buradan kitaplarıma ulaşabilirsiniz.
kendisine zorbalık yapan gençleri bıçaklayan adam
-
günü güzelleştiren adam. etraftaki kızların gazıyla adamla t.şşak geçin, adama zorbalık yapın.. adam emaneti tık tık saplayınca “wtf” diye ağlamaya başladınız!!
eline sağlık reyiz!
almanca
-
tenseleri basitçe özetlenebilecek olan dildir.
präsens: geniş zaman ve şimdiki zamandır.
präteritum (imperfekt): geçmiş zamandır. (genellikle hikayelerde, yazı dilinde kullanılır)
perfekt: geçmiş zamandır. (günlük konuşma dilinde kullanılır)
plusquamperfekt: geçmiş bir zamandan daha geçmiş bir zamanın ifadesinde kullanılır. ingilizcedeki past perfect gibi düşünülebilir.
futur i: gelecek zamandır.
futur ii: gelecekte tamamlanacağı düşünülen eylemlerin ifadesinde kullanılır.
kuralları önce aktiv, sonra passive göre "fragen" fiili üzerinden açıklamak gerekirse:
* * *
präsens: (aktiv)
ich -> frage
du -> fragst
er/sie/es -> fragt
wir -> fragen
ihr -> fragt
sie -> fragen
präsens: (passiv)
ich -> werde gefragt
du -> wirst gefragt
er/sie/es -> wird gefragt
wir -> werden gefragt
ihr -> werdet gefragt
sie -> werden gefragt
takdir edersiniz ki aktiv präsenste açıklanacak bir şey yoktur, şimdiki zamanda zaten fiilin en temel çekimleri vardır. şimdiki zamanın passivinde ise yardımcı fiil olarak werden çekimlenir ve fiilin üçüncü hali eklenir.
* * *
präteritum (imperfekt) (aktiv):
ich -> fragte
du -> fragtest
er/sie/es -> fragte
wir -> fragten
ihr -> fragtet
sie -> fragen
präteritum (imperfekt) (passiv):
ich -> wurde gefragt
du -> wurdest gefragt
er/sie/es -> wurde gefragt
wir -> wurden gefragt
ihr -> wurdet gefragt
sie -> wurden gefragt
aktiv präteritumda fiilin ikinci hâli kullanılırken, passiv präteritumda passiv präsensteki werdenın yerini wurdenin alması haricinde bir değişiklik olmaz.
* * *
perfekt (aktiv):
ich -> habe gefragt
du -> hast gefragt
er/sie/es -> hat gefragt
wir -> haben gefragt
ihr -> habt gefragt
sie -> haben gefragt
perfekt (passiv):
ich -> bin gefragt worden
du -> bist gefragt worden
er/sie/es -> ist gefragt worden
wir -> sind gefragt worden
ihr -> seid gefragt worden
sie -> sind gefragt worden
aktiv perfekt, ingilizceye benzer olarak haben fiili ve fiilin üçüncü hâli ile çekimlenir. passivinde ise çekimlenen yardımcı fiil seindır. üçüncü hâl + worden değişmeden çekimlenen sein fiiline eşlik eder.
* * *
plusquamperfekt (aktiv):
ich -> hatte gefragt
du -> hattest gefragt
er/sie/es -> hatte gefragt
wir -> hatten gefragt
ihr -> hattet gefragt
sie -> hatten gefragt
plusquamperfekt (passiv):
ich -> war gefragt worden
du -> warst gefragt worden
er/sie/es -> war gefragt worden
wir -> waren gefragt worden
ihr -> wart gefragt worden
sie -> waren gefragt worden
aktiv plusquamperfektte, aktiv perfektteki haben yardımcı fiilinin yerini habenin präteritumu hattenin alması haricinde bir değişiklik olmaz. benzer bir şekilde passivde de passiv perfektteki seinın yerini seinın präteritumu alır.
* * *
futur i (aktiv):
ich -> werde fragen
du -> wirst fragen
er/sie/es -> wird fragen
wir -> werden fragen
ihr -> werdet fragen
sie -> werden fragen
futur i (passiv):
ich -> werde gefragt werden
du -> wirst gefragt werden
er/sie/es -> wird gefragt werden
wir -> werden gefragt werden
ihr -> werdet gefragt werden
sie -> werden gefragt werden
aktiv futur i, en çok passiv präsense benzetilebilir. tek fark burada fiilin üçüncü hâlinin değil, mastar hâlinin werden yardımcı fiiline eşlik etmesidir. futur i passiv ise passiv präsensin sonuna werden eklemek kadar basittir.
* * *
futur ii (aktiv):
ich -> werde gefragt haben
du -> wirst gefragt haben
er/sie/es -> wird gefragt haben
wir -> werden gefragt haben
ihr -> werdet gefragt haben
sie -> werden gefragt haben
futur ii (passiv):
ich -> werde gefragt worden sein
du -> wirst gefragt worden sein
er/sie/es -> wird gefragt worden sein
wir -> werden gefragt worden sein
ihr -> werdet gefragt worden sein
sie -> werden gefragt worden sein
aktivde de passivde de werden çekimleniyor, geri kalan kısımlar özneye/nesneye göre değişiklik göstermiyor.
* * *
not: bu yazdıklarımı yardımcı fiili haben olan fragene göre çekimledim. eğer yardımcı fiili sein olan kommen gibi bir fiil seçseydim habenların yerini doğal olarak sein alacaktı.
şimdi bir adım öteye gidelim, diyelim ki cümlede müssen gibi bir modal fiil var. ne yapacağız bu müssen fiilini?
onu da gösterelim:
ak. präs:
ich muss die aufgabe machen.
pas. präs:
die aufgabe muss gemacht werden.
ak prät:
ich musste die aufgabe machen.
pas. prät:
die aufgabe musste gemacht werden.
ak. perf:
ich habe die aufgabe machen müssen.
pas. perf:
die aufgabe hat gemacht werden müssen.
ak. pl. perf:
ich hatte die aufgabe machen müssen.
pas. pl. perf:
die aufgabe hatte gemacht werden müssen.
ak. fut. i:
ich werde die aufgabe machen müssen.
pas. fut. i:
die aufgabe wird gemacht werden müssen.
ak fut. ii:
ich werde die aufgabe machen müssen haben.
pas. fut. ii:
die aufgabe wird haben gemacht werden müssen.
şu son yazdığım futur ii'leri reelde zaten nadiren kullanmak zorunda kalacağınız için gözünüzün korkmasına pek gerek yok.
* * *
düzensiz fiil çekimleri ile ilgili olarak ise her zaman olmasa da salladığınızda tutturma olasılığınızı yükseltebilecek olan bazı hackler var. bunlar gramer kitaplarında olan evrensel kurallar falan değiller. yine de yazmamın faydalı olacağını düşünüyorum.
"ie"li fiilerde, ikinci hâlin "o" ve üçüncü hâlin "ge" + "o" şeklinde değişimi:
ie -> o -> ge - o
fliegen -> flog -> geflogen (uçmak)
fliehen -> floh -> geflohen (kaçmak)
fliessen -> floss -> geflossen (akmak)
frieren -> fror -> gefroren (üşümek)
riechen -> roch -> gerochen (koklamak)
schieben -> schob -> geschoben (itmek)
schliessen -> schloss -> geschlossen (kapatmak)
wiegen -> wog -> gewogen (tartmak)
ziehen -> zog -> gezogen (çekmek)
geniessen -> genoss -> genossen (tadını çıkarmak)
giessen -> goss -> gegossen (dökmek)
biegen -> bog -> gebogen (bükmek)
burada istisnai bir duruma örnek olarak "liegen" gösterilebilir. zira:
liegen -> lag -> gelegen
şeklinde bir farklılık gösterir.
* * *
ikinci bir hack i - a - u değişimi:
finden -> fand -> gefunden (bulmak)
binden -> band -> gebunden (bağlamak)
klingen -> klang -> geklungen (tınlamak)
ringen -> rang -> gerungen (güreşmek)
singen -> sang -> gesungen (şarkı söylemek)j
sinken -> sank -> gesunken (batmak)
zwingen -> zwang -> gezwungen (zorlamak)
trinken -> trunk -> getrunken (içmek)
istisna olarak wissen (bilmek) ve bitten (rica etmek) örnek gösterilebilir.
wissen -> wusste -> gewusst
bitten -> bat -> gebeten
* * *
ei - ie - ie ilişkisinden de söz etmek mümkün.
bleiben -> blieb -> geblieben (kalmak)
gleichen -> glieh -> gegliechen (benzemek)
leihen -> lieh -> geliehen (ödünç vermek)
meiden -> mied -> gemieden (uzak durmak)
reiben -> rieb -> gerieben (sürtmek)
bazılarında "ie" yerine sadece "i" de olabiliyor:
reissen -> riss -> gerissen (bölmek)
reiten -> ritt -> geritten (ata binmek)
leiden -> litt -> gelitten (acı çekmek)
istisna olarak:
heissen -> hiess -> geheissen
görüldüğü gibi heissenda üçüncü hâl "ie" olarak değişmedi.
* * *
hayat almanca öğrenmek için o kadar da kısa değildir. hatta söz konusu tenseler olduğunda almanca, fransızca gibi dillerden çok daha basittir.
stockholm sendromu
-
nice cüneyt arkın, emel sayın, kadir inanır, tarık akan ve gülşen bubikoğlu filmlerinde farkında olmadan işlenmiş olan sendrom.
bir yıl içinde tanışıp nişanlanıp evlenen insanlar
-
büyük saygı duyduğum insanlardır. cebime 30tl koy. tişört al de.
5 günden aşağı alamam amk
100 bin lira altına otomobil almış efsanevi nesil
-
yıl 2008
baba işçi
iki kardeşiz, birimiz bebek sayılır, diğerimiz ilkokul öğrencisi
anne çalışmıyor,
baba tüm birikimiyle (42.000tl) altınoluk'tan yazlık alıyor, sıfırlanıyor.
yıl 2009
aradan tam bir sene geçmiş,
ötv indirim kampanyası var
baba 0'dan kenera koyduğu 17.000tl'ye sıfır km dacia logan alıyor.
hala o arabayı kullanarak yazın yazlığımıza gidiyoruz,
bebek kardeşim de büyüdü, ben de.
ikimiz de çalışıyoruz
fakat işçi babamın iki senede yaptığının üzerine, bir ömür çalışsakta bir tuğla koyamamızın mümkün olmadığını şimdiden kabullenmişiz.
ne yazık bize, çalışıp hiçbir şey alamayışımıza...
doktora dokunmak konuşmak falan bu ne manyaklıktır
-
doktorların kendileri dışında tıp okumayanları geri zekalı sanması olayı.
edit. e tabi hepsi için değil yahu.
8 mayıs 2021 semt pazarlarındaki pahalılık
-
bugün hanımla pazara gittik. semiz otunun kilosunu sordum. pazarcı 15 lira dedi. pahalı olduğunu söyledik hanımla. pazarcı “al ya ne olacak” gibisinden bir cümle kurdu. sonra almadan ilerledik. arkamızdan “ cebinizde otuz bin liralık telefon var” gibisinden cümle kurdu. valla otuz bin dedi. yanlış duymadım. adamlar, ilkel tek argümanları olan “cebinizde şu kadar liralık telefon var” argümanına bile zam yapıp semiz otuna fiyatı uygun muamelesi yapıyorlar. ilginç hadise.
haklıyken haksız konuma düştük benden bu kadar
-
maaşlı şakirt troll'lerin son zamanlarda sarıldıkları yeni tür cümlelerin ortak paydası.
bir de uzun ve süslü entry'lerle pekiştiriyorlar güya düşüncelerini.
sanırsın ki her gün gaz yemiş, her gün ıslanmış, özgürlük ve demokrasi için parkta sürünmüş, evine gidip yatmamış bile..
"ben oraya ağaçlar için çıktım ama apo posteri açılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
"ben oraya ağaçlar için çıktım ama polise taş atılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
"ben oraya ağaçlar için çıktım amaesnaf siftah yapamayınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
"ben oraya ağaçlar için çıktım ama borsa çakılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
"ben oraya ağaçlar için çıktım ama mitinglere 1,5 milyon kişi katılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
"ben oraya ağaçlar için çıktım ama iş dükkan boykotuna gelince nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
"ben oraya ağaçlar için çıktım ama ab desteğini görünce nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
"ben oraya ağaçlar için çıktım ama cnn 8,5 saat yayın yapınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
"ben oraya ağaçlar için çıktım ama kabul edelim beyler, yenildik ve ben nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
he gülüm he..
ben o başlığa düşüncelerimi yazmak için geldim ama senin troll entry'ni görünce nasıl bir oyunun parçası olduğunu anladım..