hesabın var mı? giriş yap

  • al işte bitiyor. şimdi git, yeni biriyle tanışmaya çalış, olmasın, çok çalış ve bir şekilde tanış. ona daha önce anlattığın komik anıları bir daha anlat, çok sevdiğin anıları bir daha anlat. kendini çok düzgün onun hayatına saygılı biri gibi göster, samimiyet duvarı yıkılana kadar sofra adabına uygun yemek yemeye dikkat et. "dur fazla arayıp sormayayım da eskisinde olduğu gibi yüz göz olmayayım" diye düşün, sonra çok ara, hep ara, cebi kapalıysa kıllanıp evden ara. ilişkinin başında kıllandığın adam isimlerini, ilk kavgada yüzüne çarp, onu bütün arkadaşlarından soğutmaya çalış, kendi arkadaşlarının ne kadar süper insanlar olduğunu anlat. dayanamasın, ayrılmak istesin, debelen dur, yeniden süper bir ilişkiniz olacağını anlatarak bir sürü söz ver. insan olduğun için tutama, yeniden kavga çıksın. ayrılmaya karar versin. kim uğraşacak. yok artık valla ben gelemem bu kadar külfete.

    (bkz: bilemem ilgilenmem de)
    (bkz: umut sarıkaya)

  • benim de aralarında bulunduğum erkek grubu.

    âşık olduğum muhteşem varlık tamamen kendi isteği ve seçimiyle benim koynumda uyumayı seçiyorsa bundan daha ötesi zaten olamaz. onun o cennet kokusu, bebek mışıldamaları ve inlemeleri, teninin hissi, kalbinin atışı, boynunun altından doladığım koluma* ve elime verdiği uyku kokulu minik öpücükler, beline sardığım elimi okşaması, ayaklarını ayaklarıma sürtmesi, sıcacıklığı... bağrına alıp uyumak için daha nefis ne olabilir? hele bir de uykusuz bir gün geçirmişsem, sıcacık bir banyo ve ardından bu, aynen nasıl yattıysam öyle kalkarım ve çok da dingin, huzur dolu ve dinlenmiş olarak uyanırım.

  • tarih, haziran 2012. yer, istanbul veliefendi hipodromu...

    dalamar kişisi arkadaşları ile 86. gazi koşusunu izlemek için yollara düşmüş, bülteni elinde, kuponu cebinde, hayalleri aklının bir köşesinde hipodroma varmıştır. güneşin altında uzun bir yürüyüşten sonra tribünün önüne gelmiş ve basamakları artık nefes nefese çıkmaktadır. o sırada telefonu çalar, arayan babadır. diyalog şu şekilde gelişir:

    dalamar: alo?
    baba:...
    d: baba?
    b: oğlum? nerdesin sen? arkadan gelen o sesler ne?
    d: hipodromdayım baba, kalabalık burası.
    b: kaçıncı oldun?
    d: efendim?
    b: ne bileyim lan, nefes nefese açtın telefonu, seni koşturdular sandım.
    d: ...

    böyle bir adamdır kendisi...

  • cogu turkun vazgecilmezidir, yurtdisinda bir nebze olsun islak mendille giderilse de, siz, siz olun islak mendil alirken uzerinde ne yazdigina bakin, yoksa benim gibi aksam eve varana kadar kicinizda mentol ferahligini hissedersiniz.

  • ulan getir firması şuradan edeceğin 3-5 kuruş kar için şu palyaçoluğa gerek var mı ya?

    böyle zavallıca şeylere yılbaşı paketi falan yazılınca gerçekten içim burkuluyor. yeni yıla çizi kemirerek giren biri canlanıyor kafamda.

  • dengesiz davranın. bi "eşşek kadarsın bunu akıl edemiyo musun" diyin bi "el kadar sıpa bana laf öğretiyo".
    kardeşler arasında ayrım yapın. köfteyi diğerine ayırın misal. ve kız olanı erkeğin ayak işçisi yapın. erkek hep çocuk, beceremez olsun. kız da "koskoca kızsın öyle oturma!".
    gereksiz panikleriniz olsun. okuldan yarım saat geç gelirse karakola başvurun.
    onun önceliklerini önemsemeyin. evde koltuk yokken/ fabrikada makina yokken 23 nisan kostümü de ne allaşkına?
    babasını/ annesini ona kötüleyin. e insan çocuğuyla da dertleşemeyecekse artık...
    eşinizi karşınıza alıp onun yanında kana kana kavga edin. hayatla yüzleşsin.
    yaptığı yaratıcı çalışmaları, ödevleri ucuzlaştırın. onu bıraksın da matematik çalışsın sıpa!
    en önemli madde; sizin önceliklerinizi yaşamasında diretin. siz oku! dediğinizde okusun. çalış! dediğinizde çalışsın. evlen diyin evlensin. evlenmesi gerekirken hala okuması şüphesiz ki bize aykırıdır.

  • önemli uyarı: düğme korkusu olanların aşağıdaki yazıyı kesinlikle okumaması önerilir!

    düğme korkusu, bazılarına tuhaf hatta komik gelse de, sanılanın aksine yaygındır ve muzdaripleri açısından hiç de eğlenceli değildir.

    mareile kurtz’un bu konuda bir kitabı da vardır: “pfui spinne, watte, knopf” (ıyy örümcek, pamuk, düğme şeklinde türkçeleştirebiliriz). yazarın kendisi de düğme korkusundan muzdariptir.

    düğme korkusunun nedeni bilinmemektedir. her ne kadar genç yaşta daha sık görülse de, çocuklukta yaşanan bir travmayla doğrudan ilişkilendirilememiştir.

    bazı bireylerde yaş ilerledikçe azalabilir fakat belirli bir düğmeye karşı korku sabit kalabilir.

    bazı bireyler “düğme” adının anılmasına dahi tahammül edemez, kalp bulantısı yaşar.

    bu korkunun ne kadar tehlikeli olabileceğine bizzat tanıklık ettim. neil gaiman’ın kitabı coraline‘dan bahsedildiği bir ortamda, gözüne düğme dikilmiş anne konusu açıldığında, ortamdaki biri fenalaşmıştı.

  • ali ece'ye, 20 sene anlatacak malzeme çıkartan takım. bir başlayacak; ah vardy nasıl forvetti, vay be mahrez'in çalımları. aaa bak schmeichel hele, tam babasının oğluydu. arada tottenham'ı da övecek yayılacak koltuğa hevesli hevesli anlatacak, türkiyede bu adamdan daha çok sevinen olmamıştır yemin ediyorum.

  • antik yunan filozofları açısından doğru bir tespittir.

    ayrıca bu durumun 3 farklı nedeni olması gerektiğini düşünüyorum bu küçük aklımla.
    birincisi, zeytinyağı ticaretinden gelen zenginlik ve ölü sezonun yarattığı boş zaman.
    ikincisi, özgür demokratik ortam. (bkz: eski yunan demokrasisi)
    üçüncüsü, pers ve mısır kültürüyle tanışmanın yarattığı füzyon.

    antik yunan filozoflarını doğum yerlerine göre özet geçersek:

    thales: miletli thales diye anılıyor. ilk filozofumuz aydın iline bağlı balat köyünden. köy bafa gölüyle ege denizi arasında kalıyor. hayatı boyunca da bolca atina senin, mısır benim geziyor.
    anaximander: yine doğma büyüme miletli. karadeniz taraflarında bir milet kolonisinde yöneticilik ya da sürgün hayatı yaşarken ölüyor.
    anaximenes: miletli. anaximenes of miletus diye anılıyor.
    heraclitus: efes'te doğdu ve büyüdü. babası şehrin yöneticisiydi. biraz da asosyal olduğu rivayet ediliyor.
    pythagoras: bildiğin pisagor. samos adasında doğmuş ki hemen kuşadasının karşısında. burada eğitim alıyor. uzun yıllar mısır'da yaşıyor.
    socrates: atina'ya yakın bir yerleşim olan alopeke'de doğduğu sanılıyor. hayatı da askerlik dönemi haricinde genellikle atina'da geçiyor.
    platon: atinalı zengin bir ailenin çocuğu. atina akademisinin kurucusu
    aristoteles: makedonya'da doğdu, atina'da eğitim aldı.
    democritus: trakya'da selanik yakınlarında abdera'da bir iyon kolonisinde doğdu. kendisine miletli dediği de rivayet ediliyor. babasının pers imparatoru xerxes'le bağlantısından dolayı çok zengin bir yaşam sürüp bilinen dünyanın çoğunu hindistan ve mısır dahil dolaştı.
    anaxagoras: izmir ilçesi urla'ya yakın klazomenai'de doğdu. hayatının büyük kısmı atina'da geçti.
    xenophanes: colophon, yani izmir'in menderes ilçesinden. bütün yunan şehirlerini dolaşıp durdu.

  • bu da yunan'ın yobazına oynuyor.

    22. yüzyılda bu tarz siyasetin bir ülkede talep görmesi akıl alır gibi değil.

    çan çalınsa ne olur, ezan okunsa ne olur, parti verilse ne olur.
    bir insanın dünyadaki tek derdi nasıl bu olabilir.