• şimdi ben ilgili haberi okudum. taraf'a veya başka taraflarda duran haber kaynaklarına zerre güvenmediğimi de belirteyim. zaten medya üzerinden oynanan soğuk savaşçılık oyununu görmemek için gerizekalı olmak lazım. bu savaş nedeniyle de, her türlü kaynaktan alınacak her bilgiyi soğukkanlılıkla incelemek, doğruluklarını araştırmak gerekmektedir.

    bu bakıma, belgelere bakıyorum. 10 dakikada sana word'de hazırlayabilirim bu belgeleri. bu durumda taraf'a inanabilmek için, bir kaynak görmek lazım. yanlış da anlaşılmasın, olmayacak iş demiyorum; ama belgelere bakıyorum ne bir isim, ne bir imza. bana bunu taraf'ın hazırlayıp siteye koymadığını bile kanıtlayacak bir şey yok. üstelik taraf da %100 güvenilirliği olmayan bir haber kaynağı olduğunu kanıtladı geçtiğimiz aylar içerisinde.

    hemen galeyana gelip, "babs sanki bu ülkede hiç darbe olmadı. :(((" tadında yorum yapıyorsunuz da; işte, dalga geçmekten pek keyif aldığınız kemalist arkadaşlarınızdan farkınız kalmıyor o zaman be. hani kendinizi öyle zeki, aydın, aşmış falan hissetmeyin diye diyorum.
  • bu sürecin tertip olduğunu düşünmenin darbecilikle, postal yalayıcısı olmakla alakası yoktur.

    daha büyükşehir belediye başkanıyken beyaz saray'a çağrılıp görüşülmek istenen tayyip erdoğan'ın başbakanlığı, aydınlık'ın 1997'de yaptığı kapakla 5 sene öncesinden haber verilmişti. aydınlık bu haberi çok gizli olarak bir yerlerden bulup çıkarmadı, abd merkezli, cia'ya yakın araştırma kuruluşları bu görüşlerini bangır bangır sitelerinde yayınladırlar. şeyhlerin, şıhların dizinin dibinden ayrılmayan tayyip ağa, milli görüşçü kimliğinden birden sıyrılıp, 80 sonrası süreçte özalların rolüne büründü, günün gereklerine uyarak, neo-liberal, ılımlı islamcı kimlikle sahalara döndü. ülke göz göre göre siyasal kaosa sürüklendi, ekonomik kriz patladı. abd'den devşirme ismail cem'ler, kemal derviş'ler bu krizlerde ve kaos ortamında başrolleri kaptılar. laiklik düşmanlığı tescilli tayyip ağa siyasal yasaklı olmasına rağmen ne oldu bitti anlaşılmadan önce siirt'ten milletvekili oldu sonra başbakanlık koltuğuna oturdu. süreç işlemeye başladı.

    akp'nin sekiz yıllık iktidarı süresince yaptığı icraatlar buraya sığdırılmaz. konumuzla ilgili kısma gelecek olursak. genelkurmay bşk. org. hilmi özkök ile 15 kasım 2002 günü, genelkurmay başkanlığı’nda. genelkurmay bşk. org. yaşar büyükanıt ile 4 mayıs 2007 günü dolmabahçe sarayı’nda. ilker başbuğ henüz kara kuvvetleri komutanı iken, ordu hiyerarşisini ezerek 24 haziran 2008 günü, ankara’da başbakanlık konutunda. ilker başbuğ genel kurmay başkanı olduktan sonra ise 8 ocak 2009 günü, abdullah gül’ün de katılımıyla çankaya’da bir takım görüşmeler gerçekleşti. resmi makamlarda hatta üniformalı gerçekleşen bu ziyaretler kayıt altına alınmadı, devlet sırrı olmadığı iddia edildi ama kamuoyuna da duyurulmadı. ve yine ilginçtir ki bu görüşmeler ilginç zamanlara denk geldi ya da görüşmeler sonrası ilginç gelişmeler yaşandı.

    tabi birbirini izleyen bir dizi gelişmeler de var. askere sivil yargı yolunun açılması, akp'nin kapatılması davası süreci, akp kapatma davası sürecinde tırmanan "rejim tehlikede" nidaları, 27 nisan basın açıklaması gibi pek çok şey kısa zamanda oldu bitti, tsk'nın sindirilmesi süreci hız kazandı. bu gizli görüşmeler bütün kamuoyu baskısına rağmen açıklanmadı ama "sen şunu biliyorsun", "benim de bildiklerim" var restleşmeleri devam ederken saymayı beceremediğimiz kadar muvazzaf ve emekli subay, astsubay kendini "darbecilik oyunun"un ortasında buluverdi. halk nezdinde en güvenilir kurum olan tsk'nın üzeri birden çizildi.

    sürecin kaba taslak özeti böyle. gelelim esas meseleye.

    30 senedir terörist diye nitelediğimiz insanlar kapılarda karşılanıp usulsüz yargılamalarla serbest bırakıldı. içi boş açılım furyasıyla etnik ayrımcılık körüklendi, müslümanlık ahkamı kesip israil'e kafa tutan akp, yanıbaşında katledilen 1.5 milyondan fazla müslümana acımadı. ırak'ın toprak bütünlüğü esasken kürt devleti burnumuzun dibinde kuruldu. temsilcileri hiç vakit kaybetmeden tanındı, enseye şaplak göte parmak olundu. abd'nin bölge politikalarında kukla pkk'da altı boş beklentiler yaratıldı, terör körüklendi.

    bir akp var. demokratikleşme adı altında türkiye'nin sosyal, siyasal, ekonomik yapısını kökten değiştirmeye yönelik bir takım çıkışlar yapan bir akp. özelleştirmede babasını tanımayan, ithalatçının yanında, çiftçinin, üreticinin karşısında bir akp. cumhuriyet tarihinde hiçbir partinin yapamadığı kadar kadrolaştı sekiz yıllık iktidarı boyunca. bu elbette bir süreç meseledir. türkiye'de islamcı politiği yerleştiren 12 eylül darbesiyle altı kazılan 30 yıllık bir süreçten, fethullaçı örgütlenmeden bahsediyoruz aslen. tayyip erdoğanları yaratan ve yaşatan, bugünlerine getiren 12 eylül... ve bu kadrolaşmanın yargı ve emniyet kuvvetleri ayağıyla, teröre karşı mücadele eden tsk subayları patır patır cezavlerine dizildi.

    anayasa süreci ortaya çıkarıldı. cumhurbaşkanlığında sağlanan akp saltanatı, yeni anayasa paketinde yargı kurumlarına ve tsk'ye iyiden iyiye sıçratılıp, akp zihniyetinin kendi faşist diktatörlüğünün ayak seslerini getiriyor. ne hikmetse referandum 12 eylül'e denk geldi, 12 eylül'den acılı solcu cenaha bir evet deme bahanesi de yok yere yaratıldı, 12 eylül mağdurlarına at gözlükleri geçirildi, erdal eren'lerin idamını destekleyenler televizyon karşısında utanmadan hüngür hüngür ağladı. nasıl bir kaypaklıksa artık... yetmedi, faşizan anayasa paketi, sosyal güvenlik, kadın hakları, çocuk hakları gibi şekerlere bulandı.

    icraatlar biter mi?

    yetmedi...

    terfilere bir ay kala 102 muvazzaf ve emekli üst kademe subay hakkında tutuklama kararı...

    suçsuz olup olmadıkları dahi belli olmayan insanlar 146 gün sonra yargılanmak üzere saf dışı bırakılıyor. bir gizli el sanki tsk'nın terfilerine müdahale edip, geleceğin genelkurmay başkanını, kuvvet komutanlarını belirliyor.

    tsk halk nezdinde küçük düşürülüp olabildiğince işlevsiz kılındıktan sonra, terör azdırıldıktan sonra hükümet tsk'ya alternatif içişleri bakanlığına bağlı sınır birlikleri kurulmasını insanlar bugün oturup ciddi ciddi tartışıyorlar. tsk'nın iç hizmet kanunda yapılacak değişikliğe dahi balık gibi atlayan chp hiç utanmıyor. insanlar darbecilikle suçlanırken, türkiye'de bir iktidar, kendi bakanlığına bağlı silahlı birlik oluşturmayı tartışıyor. öte tarafta terörle mücadele eden, cumhuriyet devrimlerine bağlı adam darbecilikten içeride yatıyor, hakkında tutuklama kararı çıkıyor. üzerine faşist, darbeci yaftası yiyor.

    bunları görmek için postal yalayıcısı, darbe meraklısı olmaya gerek yok. ama göremeyecek kadar dangalak nasıl olunuyor onu hakkaten bilmiyorum.

    iyi seyredelim. gözlerimizin önünde oynanan böylesine büyük, şatafatlı bir tiyatro daha bulamayız.

    sonradan, okuyunca üzerinde durmadığımı farkettim.

    türkiye'de ulusal medyanın nasıl hemencecik el değiştirdiğini, taraf denen kağıt parçasının nasıl birden bire peydah olup demokrasi söylemleriyle azınlık milliyetçiliğine soyunduğunu, imza attığı provakasyonları unutmayalım.

    işin en vahim kısmı ise kendine sosyalist diyen sol liberallerin bu oyunlara nasıl alet edildiğini, türkiye'nin geçmişteki yaralarından bu insanlar üzerinden nasıl faydalanıldığının da altını çizelim. öyle ki bugün sahte sol örgütler militarizmle ürkütülerek sivil vesayete razı edildiler.
  • hala utanmadan, sıkılmadan "binlerce sayfa doğruydu da içindeki üç cümleye sarılıp yalan diyorsunuz" diyebiliyor insanlar.

    tamam anladık, kötü niyetlisin, ama insanları mal yerine koyma bari. aç oku bak neler yazılmış balyozcuların gelecekten haber vermesi konusunda. örnek verelim birkaç tane, özet geçmiş olalım bu vesileyle:

    "güvenilir ama ortada yok
    savcılık, aselsan’a da bir liste göndermiş ve belirtilen kişilerin 2002-2003’te çalışıp çalışmadığını sormuş. aselsan’ın cevabı şöyle: “adı geçen şahıslar 2002/2003 döneminde şirketimiz personeli olmayıp, daha sonra yanlarında belirtilen tarihte işe girmişlerdir.” a.h. adlı şahıs aselsan’daki görevine 2006’da, i.b., v.t. ve r.e.p isimli şahıslar ise 2007’de başlamış. yani darbe yapıldıktan sonra ‘yeni yapılanmada çesitli kademelerde görevlendirilebilir güvenilir personel’ listesinde adı geçen bu kişiler o tarihlerde aselsan’da henüz çalışmıyor.

    açılmamış yurtta arama
    darbe planı kapsamında “çanakkale ilinde arama yapılacak yerlerin listesi” başlıklı bir belge var. bu belgede 15 adet öğrenci yurdunun adı geçiyor. savcılık, çanakkale valiliği’ne 2002-2003 yılları arasında ismi belirtilen yurtların faaliyette olup olmadığını soran bir dilekçe göndermiş. çanakkale valiliği’nin 24.05.2010’da verdiği yanıta göre tablo şöyle: ayvacık öğrenci yurdu, ezine öğrenci yurdu isimleri altında yurtlar bulunmuyor. üvecik kız yurdu, 25.08.2004’te açılmış ama kız değil erkek yurdu olarak. gazi süleymanpaşa yurdu da 09.11.2005’te kurulmuş. dolayısıyla darbecilerin arama yapacağı bu iki yurt 2003 tarihinde henüz yokmuş.

    partiye sonradan gelmiş
    darbe planı çerçevesinde ‘yalova ilinde gözaltına alınacak siyasi parti üyeleri’ başlıklı 50 kişilik liste yalova valiliği’ne gönderilmiş. listedeki “kişilerin 2002-2003 yılları arasında karşılarında belirtilen siyasi partilerde ve görevde bulunup bulunmadığı” sorulmuş. valiliğin bir personelle ilgili verdiği cevabı şöyle: “adı geçenin 2002-2003 yıllarında sp yalova merkez ilçe teşkilatı’nda görev aldığına dair herhangi bir kayda rastlanmamış. 14.08.2005 tarihinde merkez ilçe yön. kur. üyeliğine getirilmiştir.” yani gözaltına alınacak kişi henüz saadet partisi’nde mevcut değil.

    ilaç depoları karışık
    11 no’lu cd’nin içinde yeralan “istanbul ilinde bulunan ilaç depoları.doc” isimli belgede darbe yapıldıktan sonra gerekirse faydalanılıcak depoların listesi var. il sağlık müdürlüğü, savcılığın sorusunu şöyle yanıtlamış: “bahsi geçen firmalardan sifar ilaçları, genfar ilaç ve gıda san., adilna ilaç san., aksu farma tıbbi ürünler ilaç ve assos ilaç adlı firmaların kayıtlarımızda bulunmadığı tespit edildi.” müdürlüğün gönderdiği listenin devamından da odak ecza ve taygon ecza deposunun o tarihlerde faaliyette olmadığı belirtilmiş. yeni recordati adlı firmanın ise o tarihlerdeki isminin yeni ilaç olduğu yazılmış. bu firma ‘yeni recordati’ ismini 2008 yılının sonunda almıştı."

    http://www.radikal.com.tr/…16.01.2011&categoryid=77

    ve bu bahsedilen çelişkiler, "tübitak tarafından ‘2003 ve öncesinde, tek oturumda kaydedildiği’ tespit edilen 11 no’lu cd" içerisinde yer alıyor. "binlerce sayfa içerisinde üç cümle" değil mi? "balyoz darbe planı gerçekmiş" değil mi? ulan soruşturmanın temelini oluşturan cd baştan aşağı yalan, uydurma; hangi üç cümle? hangi gerçek?

    --

    sonradan aklıma geldi, şakirtin biri her an tuzu kapıp gelebilir "o şirketin adı o değilmiş, bu şirketin adı bu değilmiş, belge var mı belge?" diye, bakınız savcılığın çanakkale valiliğiyle, aselsan'la, yalova valiliğiyle ve istanbul il sağlık müdürlüğüyle yazışmaları olmuş. biri belge mi demişti? biri yüzsüzlük mü demişti? utanmanız var mı?

    --

    ah şu şakirtler yok mu.. pensilvanyalı ağlak dinci nonoşdan biraz da edit ahlakı öğrenselerdi "belge olmadan atıp tutuyorsunuz" yazdıktan sonra hiiiç öyle dememiş gibi "e ne var, teknik uyuşmazlık olamaz mı?" diye kıvırmazlardı.. keşke..

    ha ayrıca, teknik uyuşmazlık falan olsaydı tübitak'taki uzmanlar "bu cd 2003'de kaydedilmiş ve sonradan hiçbir değişiklik yapılmamıştır" diye muhteşem bir tesbit yapmak zorunda hissetmezlerdi herhalde kendilerini.

    --

    (bkz: sürekli saçmalıyorlar efendim durduramıyoruz)

    "2002-2003 yıllarında saadet partisi yalova il teşkilatında görevli x kişisi gözaltına alınacak" denmiş ama o kişi aslında saadet partisine 2005 yılında girmiş ya. işte o kişi plan belli bir evreye geldiğinde yerleştirilecekti saadet partisi'ne. evet evet, ergenekon ileride gözaltına alabilmek için kendi adamını yerleştirecekti saadet partisi'ne. ne içiyorsunuz da bu kafaya ulaşıyorsunuz arkadaşım siz?
  • bu planı "ortaya" çıkaran gazetenin ekonomi sayfasına bakınız...

    kazık gibi vergilerden, zamlardan, işsizlik oranından, dış ve iç borçlardan, komik maaş zamlarından falan bahsedildiğini göremezsiniz. anca hükümetin açıklamalarını başlık yapıp yazarlar.

    bu arada müjde... 21 ocak 2010 tarihli taraf gazetesinin ekonomi sayfasındaki bir habere göre yüce hükümetimiz suudi arabistan ile de vizeyi kaldırmak için kolları sıvamış. haber için de rte efendi hazretlerinin karizmatik bir fotoğrafını seçmişler.

    bu arada darbeeee! tehlike, orduuuu, ergenekonn...

    millet aç ama kimin umrunda? taraf gazetesi yöneticileri arasında 200 bin liranın altında değeri olan arabaya binen var mı acaba?... ya işte böyle.
  • akp'nin artık bayan "mağdurum" çırpınışlarına yeni bir örnek. sahi 21 aralık 2009 bülent arınç'a suikast girişimi vardı ne oldu ona? günlerce tartışıldı, sonradan hp'ye giden yol tarifi olduğu çıktı, komutanın krokiyi yutmaya çalıştığı, hatta azğından alındığı söylendi, o da yalan çıktı.

    en az o suikast girişimi kadar ciddiye alınmalı, gerçekliğinden şüphe edilmemelidir. akp'nin istediği budur.
  • gölcük'teki donanma komutanlığı'nda yapılan aramada bulunan kurgu belgeler ile tekrardan canlandırılmaya çalışılan fethullahçı planı. hatırlarsanız daha önce pınar doğan ve dani rodrik tarafından bu uyduruk tezgah çökertilmişti. ki, büyük devrimci, yakıştırmacı ve yaftalayıcı ulu gazeteci emrullah uslu bile mevcut çelişkileri izah edememiş, kıvırırken pek acınası hallere düşmüştü: (savcılar iyi iş çıkarmamış).

    şimdi artık gölcük'teki donanma komutanlığı'nda yapılan son aramada bulunduğu iddia edilen yepisyeni belgelerin de sahte çıktığı, birtakım sahtekarların kurgusu olduğu anlaşılmış. bi okuyun allah aşkına: (yine geleceğe dönüş belgeler, bu defa gölcük'ten).

    bu fethullah gülen cemaati'nin içinde inandırıcı, gerçeğe yakın, akla yatkın ve gerçekliğinden şüphe duyulmayacak bir kurgu delil tanzim edebilecek yetenekte tek bir allahın kulu yok mudur yahu? eğitime onca yatırım yapıyorsunuz, ışıksız hücre evlerinizde sabah akşam beyin yıkıyorsunuz, dersanelerde sürekli talim yapıyorsunuz, soru çalıyor mankurtlara dağıtıyorsunuz da şöyle yatsıdan sonra da yanabilecek kalitede bir mum imal edebilecek meziyette tek bir tane akli adam yetiştiremediniz mi? hakikaten yuh size. haram olsun o çaldıklarınıza. sahte delil üretmeye kalkıp, rezil olmak budur herhalde.

    ~

    son olarak bu darbe planı ile alakalı olarak şimdiye kadar tanık olduğum mevzular içinde en acıklısını yazıyorum. bu balyoz darbe planı ile ilgili iddianameyi hazırlayan istanbul özel yetkili cumhuriyet savcıları mehmet ergül, süleyman pehlivan, ali haydar ve mehmet murat yönder ne yapmışlar biliyor musunuz?

    vatan gazetesi internet sitesinin haberine göre bu anlı şanlı, seçilmiş, çok kıymetli, her biri birbirinden maharetli cumhuriyeti teslim ettiğimiz savcılarımız, balyoz iddianamesini yazarken aldıkları hukuk eğitimi yeterli gelmemiş olacak ki 9 eylül üniversitesi hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi keziban çolak'ın 8 nisan 2007 tarihinde hukuki.net sitesine de yüklediği ders ödevini kopyala yapıştır yöntemiyle olduğu gibi birebir alıp iddianameye koymuşlar.

    bakın bu keziban çelik adlı 9 eylül üniversitesi hukuk fakültesi son sınıf öğrencisinin 8 nisan 2007 tarihli ödevi: (teşebbüsün tarihçesi, hukuki niteliği ve cezalandırılma nedenleri)

    bakın bu da 2 temmuz 2007 tarihinde hazırlandığı görülebilen balyoz darbe planı iddianamesi: 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97. sayfalarının metni. ibretlik bir copy paste.

    yani iddianamenin tam 7 sayfası hukuk fakültesi son sınıf öğrencisinden kaynak belirtilmeksizin yapılan alıntıdan oluşmakta. ileri demokrasi, hukuk'un şaha kalması, özgürlük, adalet, akp'nin adalet anlayışı bu işte.

    yaşasın hakimler ve savcılar yüksek kurulu!

    (bkz: intihal)
    (bkz: cumhuriyet savcısı)
  • "yanaşma medyada işçiler yok...

    doktorlar, hemşireler, sağlık işçileri de yok!.. özelleştirme adı altında kapıya konan itfaiyeciler hiç yok!.. peki, bu gazeteler, bu televizyonlar sayfalarını, ekranlarını neyle dolduruyorlar? gayet basit:

    - askeri vesayet, sivil vesayet ve darbe!..

    bir tanesi, günlerdir askeri darbe korkusunu körükleyip, “asla sivil vesayet olmaz, yalan” manşetleriyle idare ederken, bir diğeri “askerliğin kaldırılması” üzerine manşetler, ve de başyazılar döşeniyor!. the taraf, yeni bir darbe bulmuş, adı “balyoz”! isim yabancı gelmedi, sonra anımsadım; “12 mart darbesinin kod adı değil miydi bu” dedim, baktım öyleymiş!..

    dehşet bir darbe planı, tam 5 bin sayfa... 2002’deki seçimlerin hemen ardından hazırlanmış, 1 ay içinde halledilivermiş.. o kadar kısa sürede nasıl hazırlanmış diye soracak olursanız, haberi hazırlayan yasemin çongar ve asistanları onun da yanıtını veriyor:

    - 1. ordu’nun istanbul selimiye’deki karargâhının raflarından 12 eylül darbesinin “bayrak harekât planı” indirildi. hedef önce sıkıyönetim, ardından da hükümeti devirmekti…

    gördüğünüz gibi darbe yapmak gayet kolay; 12 mart darbesinin kod adını alırsın, ardından 12 eylül darbesinin, her ne hikmetse 1. ordu karargâhı raflarında hazır beklemekte olan harekât planını indiriverirsin, işlem tamam!!! the taraf’ın haberine göre, adı belli olmayan bir kurmay subay, “hiç uğraşmaya gerek yok. bana göre yapılacak en kolay hareket tarzı 12 eylül gibi bir harekâtın baştan itibaren organize edilmesi...” demiş zaten o zamanlar... neler yok ki “kopya darbe harekâtı”nın 5 bin sayfalık içeriğinde.. yunanistan’la savaş çıkarılması, camilerin bombalanması, tahrik timleri oluşturulması... insan düşünmeden edemiyor tabii; madem bu denli kapsamlı darbe planı hazırdı, sonra neden “ayışığı”, “sarıkız”, “eldiven” gibi kıytırık planlara geçildi? niçin en kudretli oldukları zamanda yapmadılar da, emekliliği beklediler?

    son iki soru:

    - bu müthiş darbe planı niçin tam da sivil darbe, dinci faşizm tartışmalarının göbeğine düştü?..

    - siz bu toplumu tümden salak mı sanıyorsunuz?.."

    kaynak: ümit zileli
  • ben bu darbe planından türkiye'de daha önce darbe oldu, demek ki önümüze sunulan her darbe planına direkt olarak kesin olarak inanmalıyız gibi bir sonuç çıkardım; bilmiyorum ne kadar doğru.

    (bkz: aferin)
  • annemin bu planla ilgili yorumunu aynen aktariyorum:

    "bu askerleri gercekten yargilamak lazim. 2003 ten beri plan yapiyorlar, 7 senedir yapamamislar darbeyi, bir de ozel hareket subaylari."

    bravo, istifa ettirildi ordunun yonetim kademesi, simdi istedikleri gibi at oynatabilir birileri, ha, onlarin yatacak yerleri var mi bilemiyorum, ama benim ellerim yakalarinda olacak cehennemde..
  • mahkemenin gerekçeli kararına göre ;
    yapılamamasının nedeni çetin doğanın hasta olmasıymış.
    yani sen tut 400 yüksek rütbeli askerle plan yap (verilen cezaya göre teşebbüse de geç) sonra çetin doğan uf olunca darbeden vazgeç.
    insan kendi yazdığını okuyunca utanır.
hesabın var mı? giriş yap