• hakkındaki gözden kaçmış olma ihtimali yüksek, şık detaylar:

    --- spoiler ---
    - baby'nin debora'ya kurduğu ilk cümle olan "you are so beautiful" filmin başında kanalları zaplarken denk geldiği the little rascals filmindeki şarkının sözleri. aynı şekilde filmin geri kalanında da kanalları zaplarken denk geldiği replikleri kullanıp duruyo: "they grow up so freaking fast" - it's complicated, "how's that working out for you?" - fight club, "you and i are a team. nothing is more important than our friendship" - monsters inc. (bu sonuncusunu doc yakalıyo zaten).
    - filmin başında baby'nin zapladığı görüntüler arasında yine edgar wright'ın yönetmiş olduğu blue song şarkısının klibini görüyoruz. burdaki asıl ilginç olan şeyse klibin içeriği. klipte banka soygunu sırasında arabada müzik dinleyip soyguncuların çıkmasını bekleyen güneş gözlüklü bir şöför görüyoruz. edgar abi taa 10 küsür sene önce yönettiği filmden esinlenip sonra bu filmi çekiyo.
    - darling yemek yerlerken buddy ile ilgili "benim buddy'mi kızgınken görmek istemezsin, çünkü o kırmızı görmeye başlarsa sen sadece siyah görebilirsin" diye bi cümle kuruyo. filmin sonunda buddy'nin baby'i öldürmeye çalıştığı sahnelerde yüzünü hep kıpkırmızı ışık altında görüyoruz.
    - soygun planı yaparlarken baby "polis arabasını itmemiz gerekirse ağır bi arabamız da olsun" diyo, filmin sonunda o arabayla buddy'nin kullandığı polis arabasını otoparktan aşağı itiyo. toplantı sırasında oynadığı oyuncak arabayı masadan düşürmesi de bu sahneye gönderme.
    - postanedeki abla "gökkuşağını görmek için yağmura katlanmalısın" şarkı sözünden bahsediyo. soygun sırasında baby bu ablayı gördüğünde yağmur yağıyo, baby hapishaneden çıkarken ise gökyüzünde gökkuşağını görüyoruz.
    - baby'nin kahve alırken arkaplanda çalan şarkı olan harlem shuffle'ın sözleri duvarda graffiti olarak, sokak tabelalarında falan hep yazıyo şarkı aktıkça.
    - asansördeyken buddy baby'ye "doc bi daha aradığında açma" diyo. doc bi daha aradığında baby debora'yla olduğu için gerçekten de telefonu açmıyo.
    - yine asansörde "benden bi daha haber alamazsanız öldüm demektir" diyen adamdan bi daha haber alamıyoruz.
    - baby'nin kıyafetlerinin renkleri karakterin yaşadığı ahlak çatışmasını temsil ediyo. filmin başında daha açık renklerde kıyafetler giyerken, suç dünyasının içine çekildikçe kıyafetlerinin rengi de karanlıklaşıyo.
    --- spoiler ---

    kaynak

    güzel filmdi güzel. detayları fark ettikçe de güzelleşiyo. izleyin. ha bi de "film klişe dolu" diye eleştiren arkadaşlar, klişe gibi gözüken şeylerin 99%u edgar abinin dalga geçmek için yaptığı şeyler. onu gözden kaçırmayın.
  • ahahah adamın teki gelmiş edgar wright'ın yönettiği klibi gösterip, bakın filmin açılış sahnesi burdan "arak" yazmış, diğeri de evet ya ben de nerden hatırlıyordum demiş.

    ekşideki süper kahraman filmi takipçisi rafine zevkli gerizekalıları yakalayamayacak film. bunun yerine gidip spotifydan müzik dinleyebilirsiniz. hatta belki sizin için daha iyi olur. dinlediğiniz şarkılara göre senaryonuzu oluşturur hayal gücünüzü geliştirebilirsiniz.
  • türünün tek örneği crime-musical.
  • kulak çınlamasıyla başlayıp müzikle biten güzide sinema.

    şu sıralar wonder woman dışında "film" de yok, gidin izleyin. daha önce edgar wright filmi izlemediyseniz de lütfen götünüzle izlemeyin, sonra gelip insanı kanser etmeyin.

    internetteki tepkilere bakılırsa wright'ı yavaş yavaş mainstream yapacak gibi duruyor bu filmi.
    zaten bilen biliyordu, every frame a painting'in malum video essay'inden sonra ortalık "visual comedy, abi. adam ses efektlerini mükemmel kullanıyor." insanlarıyla dolmuştu. bu film de kaymak oldu. bir hit sonra yeni nolan olabilir internet camiası için.
    önümüzdeki günlerde başlığı, "klişe" kelimesine boğulmuş entrylerle dolarsa iyice anlarız...

    --- spoiler ---

    film boyunca yaşanan ses-görüntü uyumu hepinizin malumu zaten. absürdlüğü biraz kıstıkları için böyle şeyler olmuyor tabii ama yine filmde araba, mermi, kapı, pencere ne varsa belli bir tempoyla çalışıyor.
    filmde çok az cgi kullanılmış olması da nefis. araba sahnelerinin hepsini oturup çekmişler.

    decon-recon switch diyorlar... klişelerle dalganı geçerken birden hepsini kullanmaya başlıyorsun, ya da tam tersi.
    cornetto üçlemesinin, özellikle hot fuzz'ın bel kemiğiydi bu olay. edgar wright tarafından mükemmel beceriliyor. baby driver'da biraz daha dikkatli bakmak gerekiyor yakalamak için. çünkü önünüzde hakkaten normal bir soygun-aksiyon filmi var gibi duruyor ilk bakışta, ama öyle değil tabii ki.

    film bir başlıyor. 3 tane at hırsızı, bir tane bebe. "bu nasıl şoför lan? müzikaldeymiş gibi tavırlar filan..." derken adam hayvan gibi şoför çıkıyor... filmi de direk aksiyon makinesi olarak bitirip diner'da garson olarak çalışan kız arkadaşını alıp kaçıyor.

    film boyunca her suç filminde görebileceğiniz klasik tipler var. ama tabii ki orası da öyle değil.
    birisi çıkıyor "benden bir daha haber alamazsanız, bilin ki ölmüşüm" diye karizma(?) bir laf edip yoluna gidiyor, gidiş o gidiş...
    öteki geliyor, "ben adamı gözünden tanırım yeğenim" diye j-ho'nun ve yancısı hatunun karakterlerini seyirciye okuyor. sonraki sahnede, az evvel gizli polis sanıp vurduğu elemanların aslında spacey'nin adamları olduğunu öğreniyoruz...
    film boyunca "duygularına kapılırsan götüne mermiyi vururlar" diyip durdukları baby ve aşkısı dışında herkesin bir yerleri deliniyor...

    ve adamlar önce banka, sonra postane soyuyorlar... 21. yy'da.

    onun dışında klasik, edgar wright'ı sevdiren işler var. adam anlatmayıp gösteriyor, göstermeyip dinletiyor. soygunun boka sardığını baby'nin dinlediği müziği cozurtturarak anlatmış adam. mis...
    bir de "herif hollywood'a ayağını basmış" diyebiliriz artık. zamanında bill nighy'yi zombilere ısırttıran adam, şimdi gelip kevin spacey'nin kafasını jon hamm'in kullandığı polis arabasına biçtirmiş, jamie foxx'a inşaat demiri saplatmış...

    o değil de herkes ne oynamış filmde be...

    --- spoiler ---
  • bebeği falan boşverin asıl debbie şahane kız derten film.

    (bkz: düşüyor mu böyle)

    o değil de sahiden şimdi amerikan değilde bir türk garson kızla (hani olmaz ya garson hadi oldu diyelim) böyle rahatça oturduğun yerden tanışacaksın, kız senden hoşlanacak falan, sonra beraber çamaşırhanede müzik dinleyeceksiniz, kıza gel benle diyeceksin kabul edecek.. kafama yıldırım düşmesi ihtimali gibi bir şey.
  • --- spoiler ---

    ilk soygundan sonra bi anda ortalıkta kaybolan ve bu nerde dediginiz griff isimli soyguncu meger ilk soygundan sonra beni bir daha gormezseniz, ben ölü oldugum icin der ve bu karakter filmde bir daha gorunmez.(bkz: jon bernthal)

    --- spoiler ---
  • izleyip aşık olduğum film. edgar wright zaten ne çekse seveceğim insanlardan; soundtrack albümü muazzam, ince detaylar ise çok güzel. bazıları şunlar:

    --- spoiler ---

    - baby müzik dinlemediği ya da debora'nın yanında olmadığı zaman kulak çınlamasını duyabiliyorsunuz.

    - ayrıca baby kulaklıklarından tekini çıkardığında; filmdeki müzik de sadece tek ses kanalına düşüyor.

    - kahve alıp sokakta müziğe eşlik ettiği sekansta şarkı sözlerini caddenin çeşitli yerlerinde graffiti olarak görebilirsiniz.

    - herkes farketmiş sanırım ama sokaktaki kalp debora'yı gördükten sonra kırmızıya dönüyor.

    - baby; tv'de izlediği yayınlardaki tüm replikleri kullandı.

    - baby hapisten çıktığında tıpkı postanedeki kadınla konuştuğu dolly parton şarkısındaki gibi; gökkuşağı var.

    - finaldeki polis arabasının düşüşünün provası aslında baby'nin soygunu dinlerken masadan düşürdüğü oyuncak arabada yaşandı.

    daha fazlasına buradan bakılabilir.
    --- spoiler ---

    kadronun nokta atışı gibi, rollerine cuk oturduğunu düşünüyorum. özellikle favorilerim kevin spacey ve jamie foxx. ansel elgort ve lily james güzellikleriyle resmen içimi açtı; genç aşıklar rolünde çok başarılılar ve çok yakışmışlar. özellikle baby tam olmuş.

    jon bernthal, yer aldığı kısıtlı sürede shane'liğe devam ediyor. *

    jon hamm bebeğim; bu filmdeki imajıyla çok seksi. daha çok böyle takılmalı.

    soundtrack albümünün muazzam olduğunu söylemiş miydim? özellikle favorim neat neat neat'e eşlik ettiği dakikalar. (bkz: the damned)

    kısaca son dönemin efekt çöplüğü filmlerinden farklı; 70'li yıllardaki suç filmlerini anımsatan çok keyifli bir film olmuş. ansel ve lily'nin de önü çok açık, ikisini de ekranda izlemekten çok keyif aldım.

    en kısa zamanda soundtrack albümü plak formatında edinileeee!
  • jon hamm’ın rammstein solisti till lindemann tarzıyla dikkat çektiği baya hareketli film.
  • edgar wright'ın filmin hemen başındaki 3 dakikalık kovalamaca sahnesinde kocaman bir spoiler verdiği film. sahnenin, sahneye müthiş uyumlu bir şarkıyla başlaması ve 3 dakika boyunca nefes kesen mükemmel tasarlanmış kovalamacada zekice hamlelerle hiç kaza yaşanmaması resmen baby'i özet geçiyor. baby'nin ne kadar akıllı, zararsız, sadece müzik aşığı bir çocuk olduğunun resmi. müzik demişken film adeta bir müzikal. ortam ve silah seslerinin müzikle sentezi, her duruma en uygun şarkının seçilmiş olması ve edgar resinin klip yönetmenliği tecrübesinin de etkisiyle o şarkılara resmen mini mini klipler çekmesi muhteşem. kısacası zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. bence çok başarılı olmuş. yalnız bir an için korkmadım da değil:

    --- spoiler ---

    yıllarca hep en tontiş hallerde seyrettiğimiz kevin spacey neden kötü diye hayıflanırken o da kendi finalinde durumu kurtardı. öyle bir karakterden böyle bir fedakarlık beklememe rağmen benim içimi rahatlatan bir hareket oldu.

    --- spoiler ---

    son olarak ilk defa seyrettiğim darling 'eiza gonzález' i en yakın zamanda tekrar izlemeyi umarak bitiriyorum.

    edit: ben kevin spacey'e bunları yazdıktan hemen sonra adamın olay itiraflarının gelmesi...
hesabın var mı? giriş yap