• salieri'nin durumunu en iyi anlatan repliklerden biri, kendine ait bir iç konuşmadır:
    -"tanrım bu bana nasıl bir cezadır ki bu adama böyle bir yetenek verdin, bana ise sadece bu yeteneği anlayabilecek kadar bilgi verdin."
    (bkz: uc asagi bes yukari)
    yıllar sonra editi: (bkz: #30582606)
  • dun aksam ankara congresiumda izledigim oyun. basrollerinde selcuk yontem okan bayulgen ve ozlem ocalmazi izleyebileceginiz oyun. oyunla ilgili cok fazla yazamayacagim ahali cunku izleyemedik, zevk alamadik. ozellikle ikinci perdede rezalet bir ses duzenegi vardi. cumlenin ilk kelimesi ile son kelimesi disinda anladigim duydugum bir kelime olmadi. keske bu guzel oyunu hakeden ellerden izleseydik. en cok geri kalan ekibe uzuluyorum, onca emekleri sesciler yuzunden heba oldu.

    abi oyunun 2. perdesi devam ederken izleyicilerden birisi kalkip en arkalardan sescileri uyarmaya gitti. daha acinasi bir durum olamaz. kardesim arada o kulakligini cikar da seyirci ne dinliyor diye bir bak. seni o koltuga kim oturttu? bosa giden paramiza degil cuma aksamimiza uzulduk.

    bir diger ciddi elestiri de congresiuma. ne hes kodu ne pcr ne asi ne baska birsey. yuzlerce insan diz dize oturduk. havalandirma desen meh. perde arasinda ve oyun sonunda ulan oksijen buymus dedik cikinca. bir de oyun sonu zaten cikmak icin 2 tane yurur merdiven var, izdiham olmus orada, adamin teki gelmis bosaltiyoruz diye bagiriyor insanlari o kalabaliga itmeye calisiyor. mal misin kardesim? ıyice insanlari birbirine sokmaya caliaiyorsun? sana kim dedi oyun biter bitmez 10 dk icinde alani bosalt diye?

    bir ufak elestiri de izleyiciye. arkadaslar o sigaralarinizi ictikten sonra en azindan boyle bir kalabaliga girmeden once o lanet kokuyu gidermek icin bir sakiz makiz seker bir sey bulundurun. ıcmeyen insana yeni birakmis insana bunu yasatma zevki ayri mi geliyor yoksa saf dusuncesizlik ve umursamazlik mi?

    sacmaliklar ve sacma sapan insanlar yuzunden guzelim oyun ve gecemiz pic oldu.
  • salierinin, kiskanclik krizlerinin birinde, "neden boyle bir yetenegi bu cocuksu yaratiga verdin de bana vermedin; madem yetenegi vermiyorsun neden icime bu tutkuyu yerlestirdin?" serzenisi saniyorum bir adamin nasil tukeneceginin ozetidir.

    ayrica bu gozyasartici replik, yine yakin zamanda cekilmis baska bir filmin -daha az dokunakli olsa da daha sinematik- final sahnesini hatirlatiyor:
    "he gives man instincts. he gives you this extraordinary gift and then what does he do? i swear for his own amusement, for his own cosmic gag reel, he sets the rules in opposition. look, but dont touch. touch, but dont taste. taste, but dont swallow...."

    salierinin durumunda ise don't lar can't lerle yer degistirir. zaten tatmin edilseler bile tutkular her zaman tuketici (consuming daha yerinde bir kelime) degil midir sayin buddha?

    tabii bu arada insan nasil ki amadeus'u izledikten sonra mozartin son albumunu tum muzik marketlerde ariyor, godel escher bach okuduktan sonra da bach ve beethoven groupiesi oluyor. bak sayin buddha, tanri bize boyle bir tutku vermemis de daha mi iyi olmus sanki; nereye ceksen oraya gidiyoruz anasini satayim, beni de bu maymun istahlilik tuketti iste.

    o altindan heykelinin alnina "ne mozart'ti ne salieri, bok yoluna gitti tolstoyevski" yazmassam serefsizim.
  • şurada türkçe olarak tarihi hataların önemli bir kısmı güzelce ortaya serilmiş: https://www.youtube.com/watch?v=xprmxy43tkq

    yıllar önce filmi izleyince salieri'ye sövmüş mozart'a fazlasıyla üzülmüştüm ama filmin işlenişi birçok açıdan gerçekliği yansıtmıyor bunu da bilmek lazım, çoğu kişi salieri'ye ayıp ediyor bu konuda. video ve yazı uzun olduğu için özet geçeyim :

    * filmi yapanlar "biz tarih gerçekçiliğe takmadık evet gerçek değil" tarzı konuşmuşlar ve puşkin'in eserinden esinlenmişler.

    * antonio salieri zehirlemek bir kenera defalarca mozart'ı desteklemiş, hiçbir önemli müzikolog bu duruma inanmamaktadır. hatta aralarında öyle ciddi rekabet veya çatışma olduğuna bile inanmıyorlar. neden inanmadıkları ve bu hikayenin nereden çıktığı anlatılıyor.

    * mozart öldüğünde mozart'ın karısı oğullarını müzik eğitimi için salieri'ye götürmüş ve salieri hep ücretsiz yardım etmiş (beethoven gibi bir sürü bestecinin öğretmeni bu arada). kocasının ciddi rakibi olan ve aralarında rekabetin boyutu abartılı olan birine oğlunu götürmezsin, buradan bile belli aslında olayın saçmalığı.

    * bir sürü mozart eserini ilk seslendiren kişi salieri, mozart'ın operalarında çılgın tezahürat bile yapmış. birlikte yaptıkları beste bile varmış. ama yeri gelince kıskançlık olarak görülmeyen haklı eleştiriler yapmış. saplantılı bir hayranlık ortada yok. mozart'a olağanüstü saygı duyuyormuş herkes bunu diyor. kıskançlık varsada bu çok normal seviyelerde olmuş, mozart da salieri'yi yeri gelmiş kıskanmış zaten.

    * salieri viyana'da müzisyenlere maddi manevi bir sürü yardımda bulunmuş, bu konuda itibarlıymış.

    * salieri çevresi tarafından çok zeki, çok kültürlü, kibar ve yardımsever tanınıyormuş. mozart'ın en yakın arkadaşları bile salieri'ye bir sürü övgü diziyor.

    * hastalık haftalarca sürdüğünden belirtiler zehirlenme ile uyuşmamaktadır.

    * salieri hiçbir zaman mozart'ı ben öldürdüm ya da zehirledim diye itirafta bulunmamış, öyle bir şey olmadı diye insanlara sürekli söylemiş ama psikolojisi bozulmuş bu iftiralar yüzünden. ölüm döşeğinde de yapmadım demiş. söylediği cümleler üzücü.

    * mozart kimsesizler toplu mezarlığa gömülmemiştir. bu konular biraz karışık açıklanmış ama... tören falan da yapılmış.

    * mozart öyle başarısız olmamış ve yoksulluk çekmedi. klasik müzisyenler içinde en çok kazanan bestecilerden biriymiş, üst sınıf seviyesinde kazanıyor ama aşırı pahalı tüketimleri ve giderleri olduğu için sorun yaşamış dönem dönem. beklenmedik giderler özellikle sorun çıkarmış mesela karısı hastalanınca lüks spalara gitmişler, böyle şeyler yüzünden ekonominsi bozulmuş ama hala daha lüks içinde yaşamayı sürdürmüş.

    * requiem, figaro'nun düğünü, don giovanni gibi mozart yapıtlarının işlenisinde de sıkıntılı yerler mevcut. tarihi kisilikler üzerine hollywood filmlerini gerçek gibi almamak lazım kısaca.
  • mozart'in hayat hikayesini anlatan gaz film.. ba$rol oyuncusunun kariyerindeki doruk nokta.. sevmeyene klasik muzik sevdirecek cinsten ba$arili bir anlatimi var..
  • bu akşam uniq hall'da izlediğim masterpiece'dir. bugüne kadar izlediğim yüzlerce oyunun kesinlikle en iyisiydi. üç saat boyunca 18. yüzyılın avrupasında vakit geçirtiyor ve midnight in paris filmindeki yazar gibi hissediyorsunuz, fazıl say'ın övdüğü kadar var salondan mutlu ayrılıyor insan.

    hikaye genelde salieri tarafından dürüstçe anlatılıyor ama ne anlatmak. mozart'a beslediği hayranlığı ve nefreti öyle sağlam ortaya koyuyor ki empati yapmadan edemiyorsunuz. adam neyle başa çıkması gerektiğinin farkında ve yapabileceği tek şey kötülük. salieri'nin saray bestecisi olmasına rağmen içten içe kendi ezikliğini yaşamasına ve kapasitesinin sınırlarına olan öfkesinden tanrıya başkaldırışına ve entrikalarını içeriyor oyun genelde. mozart'ın her bestesi sonrası onun orkestrasyonuna verdiği tepkileri izlemek gerçekten keyif verici. hele bi yer var ki mevzu resmen komik. mozart figaronun düğünü'nü bestelediğinde bunu imparatora sahneliyor. salieri bundan bahsederken "ben müziğin yoğunluğundan göz yaşlarımı tutamazken imparator esniyordu" diyor. yani aslında düşman olarak gördüğü mozart'ın eserlerini bu dünya üzerinde en iyi anlayanın kendisi olduğunu da biliyor. çok harika bir karmaşa bu.

    oyunculuklar konusunda sıfır sıkıntı, herkes görevini müthiş yapıyor. ben en çok okan bayülgenin sırıtacağını düşünüyordum ama selçuk yöntemle mükemmel bir enerji tutturmuşlar. imparatorundan hizmetçisine kadar herkes şahane oynadı.

    dekoru beğendim, sahnenin arkasında sade iki katlı bir eve benzer yapı var, alt katında canlı orkestra üst katında ise bir kanepe, sehpa ve eski kuyruklu bir piyano. iki tarafından sahneye merdivenler iniyor çok şık olmuş oyun sırasında bol bol kullandıkları çok kullanışlı bir dekor. zaman zaman tabii ana sahneye koltuklar sokak lambaları bilardo masası gibi eşyalar da hızlıca gelip gidiyor. her şey gayet iyi.

    kostüm ve makyaj doğrudan dönemin içinden, sanat yönetmenini kutluyorum. bembeyaz yüzler arasında okan bayülgenin makyajı biraz joker gibi olsa da beğendim. orkestranın kıyafetinden tut, maskeli cüppeli dansçılara kadar hepsi çok başarılı duruyor ve mükemmel görünüyordu.

    ışık, ses, efektler arasında bir tane fire yok. doğru yerde en doğru ışığı yaratmış adamlar gerçekten oyunun tüm prodüksiyonuna şapka çıkarılır baya emek verilmiş. o kadar özel tiyatroya gittik o mikrofonlar mutlaka baş belası olur sesi sıkıntı yaratır ama burda bir kez sıkıntı çıkmadı ve salonun hepsi her şeyi gayet net duydu. müzik sesi oyuncu sesi veya ses efektleri arasındaki uyum gayet iyiydi. bunun yanında kar efekti güzeldi, salieri nota sayfalarını havaya attığında salonun tavanından bir sürü not kağıdının izleyenlerin üstüne yağması güzeldi. ve tabii oyuncuların seyirciler arasında gezmesini de sevdim. 18. yüzyıl kostümünde ve makyajında hayaletler gibi ellerinde gaz lambaları karanlıkta dolaşıyorlar, çok hoş.

    ve tabi ki canlı orkestra ve koronun olduğu müzik. bu konuya yorum yapmaya bile gerek yok, müzik seçimleri müthiş, hem orkestranın hem koronun performansları muazzam hele ki operacı hatunun sesi enfes.

    yani kısaca her şey dört dörtlüktü ve mest ettiler. bir daha izlemek isterim.
  • --- spoiler ---
    filmin açılışındaki salieri'nin bileklerini kestiği sahne ve ardından salieri'nin rahiple konuştuğu ve ona kendisine ait üç parça çaldıktan sonra, bir de mozart parçası çalması ve rahibin sadece mozart'ın parçasını tanımasından sonra yüzünün aldığı şekil inanılmazdır. bana yeteneğin ve dehanın ne olduğunu anlatan sahnedir. evet hem amadeus hem murray abraham dehadır. mozart'ın ismi ve abraham'ın oskarı anasının ak sütü kadar helaldir.
    --- spoiler ---
  • bir filmin kusursuz olması için sadece hikâyenin mükemmel olması yetmez. kurgu gibi, casting gibi sayısız etken vardır. ancak amadeus, özellikle casting konusunda çok doğru işler yapmıştır. milos forman şöyle bir şey demiş hatta filmden yıllar sonra: "bütün ünlü aktörler salieri ya da mozart karakterlerini oynamak istiyordu. kim istemezdi ki? inanılmaz bir hikâyeydi... mozart ya da salieri karakterlerine çok ünlü ve iyi aktörleri yerleştirebilirdim. ancak ben onlara baktığımda aktörü değil, mozart'ı ya da salieri'yi görmek istiyordum. eminim ki herkes de öyle istiyordu."

    salieri rolündeki f. murray abraham ve mozart rolündeki tom hulce, rollerini o kadar yaşamışlar ki, çekimler boyunca birbirleriyle gerekmedikçe konuşmamışlar bile. tom hulce, karakteri mozart gibi eğlenmesini bilmiş, tüm partilere katılmış, ancak f. murray abraham neredeyse tüm parti davetleri geri çevirerek salieri'yi benimsediğini göstermiş, topluluktan uzak kalmayı seçmiş, belli bir süreden sonra da hiçbir partiye davet edilmemiş. bunun, rolüne çok olumlu yansıdığını söylüyor...

    beni en çok etkileyen ise, mozart'ın yatakta requiem'i yazdığı, salieri'nin de ona yardımcı olduğu sahne. o sahnenin linkini veriyorum ama filmi izlemeyenler uzak durursa iyi olur: http://www.youtube.com/watch?v=bkbmoyq1ks0
    mozart'ın 00:40 civarı başlayan tıkanmasının sebebi, bir yandan kulağındaki aletten requiem'in o sahnede geçen kısımlarının çalınmasıymış, kafası karışıyor adamın hâliyle. bu sahnenin ilk çekimlerinden biri ve tom hulce çok doğal olarak hafifçe tökezliyor. ancak iki aktör arasındaki uyum o kadar iyi ki, birbirlerine yardımcı oluyorlar ve sonuç olarak böyle hoş bir sahne, hoş bir final çıkıyor ortaya...

    edit: linki yeniledim.
  • filmin en güzel repligi kesinlikle filmin en basindaki salieri ile papazin arasindaki ilk cümledir.

    --- spoiler ---

    salieri:do you know who i am?

    papaz:that makes no difference,all are equal in god's eyes.

    salieri:are they?

    --- spoiler ---
  • isminin amadeus değil salieri olması gereken film.kifayetsiz muhterisliği ve doğal adaletsizliği bu kadar güzel özetleyen bir film olamaz.
    milos forman kicks ass
hesabın var mı? giriş yap