• bizzat gorup sahit oldugum ve vay be biz bide ab diyoruz dallama lan bunlar dedigim hadise, zaten anlamak lazimdi bunlara biseyler ismarlayinca suratlarindaki andaval bakisi gorunce. olay soyle gelismistir
    -kirsten(alman montofon alman aksaniyla): sandovicimi yiyemiyorum yardim edermisin.
    -philip(bu da alaman oluyor): tabiiki
    sandovicin 3 te birlik kalan kismini yer eleman... bar cikisi...
    -kirsten: sevgili filip benim sandovicin 3 te birinin parasini verirmisin?
    -philip(hic tereddut etmeden normal bir durummus gibi alman ya bunlar) tabiiki
    -phish (icinden) lan ben sizin taa aminiza koyyim sizin insani sabun yapan zihniyetiniz skiim, bi daha size bira ismarlarsam... ohaa.
  • varlığını yaşayarak öğrendiğim şey.

    lisedeyken okulumuzun almanya'da kardeş okulu vardı.biz de bir grup oraya gittik. herkes bir ailenin yanında kalıyordu. genelde almanya'daki türklerin fazlalığından arkadaşlar türklerde kalıyordu. ben ve birkaç arkadaşım da alman aileye düşmüştük. ben daha çok memnun olmuştum tabi, ne de olsa onları tanımak için gidiyordum.

    neyse, bildiğiniz almanlar. sabah erkenden kalkıyorlar, yemek saatleri var. ee iyi tamam prensip sahibi insanlar filan. birkaç gün sonra kaldığım alman ailenin kızı, bana "paran var mı?" dedi. onlar türkiye'ye geldiğinde biz bir kuruş harcatmadık ya, ben de sanıyorum, canım bir şey ister alamam filan diye, paran var mı diye soruyor.ahh canım ne düşünceli kız... hemen cevabı verdim "aa var benim param, sağol." kız ne dese beğenirsiniz " tamam, o zaman. bu gece dışarıda yiyebiliriz."

    demem o ki, biz o gece dışarıda yedik ve herkes kendi parasını kendi verdi. alman usulünün varlığı yaşayarak öğrenildi.
  • almanlar hesabı ödeyince bizim de ödemiş sayılmayacağımız hesap ödeme usulü.
  • cafe'de barda yapıldığında iyi oluyor, ama evde yapmak herşeyden önce kabalık.
    arkadaş akşam film izlemeye davet eder birkaç kişiyi. gideriz, biraz içecek, cips vs de almıştır (eh misafir çağırıyor, elbet bi iki ikramda da bulunmak gerekir). hep birlikte atıştırılır, televizyon izlenir ve gitme vakti gelir. vedalaşma safhasında ev sahibi "adam başı 2.85€" der; herkes payına düşeni öder...bu ne mallıktır, ne kabalıktır, ne pintiliktir arkadaş, adı üstünde "davet" ediyorsun.
    yerilen şey verilen 3euro değil, o saçma bakış açısıdır; o boktan yaklaşımdır. madem para yok çağırma davet etme, ya da gelirken şunu da getirin de. ama insan cafedeki gibi küsuratlı falan hesap alır mı ya.
    iyi, hoş, düzenli, kurallı, intizamlı insanlar da bu almanlar, dallamalar biraz işte arkadaş.
  • yemek sonrasi garson sorar:
    -geht es getrennt oder wollen sie zusammen zahlen?
    cevap yüzde 95:
    -getrennt bitte!!
    faturaya bakilip, hesap ikiye ya da üce bölünmez, centi centine hesaplanir. almanlarin 2.dünya savasindan kalma gammazlama huylari burada da gözlenir. bir müsteri yediginin ictiginin hesabini garsona yaptirirken eger birsey unuttuysa, diger sahis ki bu sevgilisi, kankisi ya da is arkadasidir, hemen olaya atlayarak sunu katmayi unuttun diye digerini uyarir. ayrica bahsis kültürleri de ortalamanin altindadir.

    yazilanlar tecrübeyle sabittir...
    (bkz: nudelhaus)
  • kebapçıya götürüp midesine bayram ettirdiğim arkadaşa künefenin nasıl yapıldığını anlatmak "misafirim olduğu için hesabı benim ödemem gerektiğini" anlatmaktan daha kolay oldu. bizde böyle birader dedikçe "ama almanyadayız" deyip durdu, en sonunda "la kes amk,burası antep sofrası, bir nevi elçilik gibi, türk toprağı sayılır. anladık usulünüz bu, biz de türkiyede deutsche weise deriz (alman usulü demeye çalıştım) ama sokarım usülünüze" deyip (tam bu kadar diyememiş olabilirim) hesabı ödedim. bu sefer de o bizdenleşti ve "bi dahakine ben öderim" dedi, yav he he deyip geçiştirdim, ama sonra bi kurt düştü içime; ben öderim derken ikimizinkini birden ödemeyi mi yoksa kendi yediğini ödemeyi mi kastetti acaba?

    (bkz: alman mısın derdin var)
    (bkz: şaka şaka ne derdi amk)
  • almanlar bu usulde ödüyorlar, ama niye böyle ödüyorlar?

    kökeni almanların hayatı "bir iyilik karşılıksız yapılır" merkezinde görmesinde yatıyor. biz türkler sayarız, kayıt tutarız. bir kere yemeğe çıkıldığında hesabı biz ödediysek, bir sonraki yemeği arkadaşımızın ödemesini bekleriz. bunu takip ederiz. yani yeterince sayıda yemeğe çıkıldığında hesap sırayla ödendiği için bir denge oluşur.

    16 yıllık almanya yaşantımda bunun böyle işlemediğine şahit oldum. bir almana yemek ısmarlarsanız bu "karşılık beklemeden" yaptığınız bir iyiliktir. bir sonraki yemeği yine %50-%50 ödemek isteyecektir. bu sadece hesap ödemekle ilgili de değil: mesela arabayla gezerken benzini siz ısmarladınız diyelim. alman baştan o şekilde anlaşmadığınız takdirde "bir sonraki benzini de ben ödeyeyim" diye düşünmez. ya da öğrenci yurdunda yemeğinizi paylaştığınız alman "bir sonraki yemeği de ben yapayım herkese yedireyim" diye planlamaz. bunları jest olarak yaptığınız kıyaklar olarak algılar. almanla iş ya da özel hayat ilişkileri, sevgililik de bu doğrultuda gider. mesela siz evin faturalarını ödüyorsunuz diye alman sevgiliniz de karşılık olarak otomatikman temizliği üstlenmez. kendisine danışmadan ödediğiniz faturalar jesttir ve geri kalan sorumluluklar %50-%50 bölünür. bu kötü bir şey değil alman kültürünün yansımasıdır. jest karşılık beklemeden yapılır.

    biz türkler ise restoranda hesap ödeyerek bir jest yaptığımızda aslında bir karşılık bekliyor oluyoruz. bir sonrakini de karşımızdaki ödesin istiyoruz.

    sonuç olarak yine de ben olaya türk gibi yaklaşmayı rahat buluyorum. bir alman'a yapılan jestler genelde kendisinde sempati oluşturmaktan başka bir şeye yaramıyor çünkü karşı bir jest yapmakla pek uğraşmıyor ya da hiç kasmıyor. sonuç olarak bizim jestler biraz uzaya gidiyor gibi oluyor. oysa türk kültüründe yer alan dengeleyici hareketler daha sosyal bir ortam yaratıyor. son olarak türk kültürünün de hiç eskisi gibi sağlam gitmediğini, türkler arasında da ortalığın sadece istemesini bilen narsistlerle dolduğunu belirtmem gerekiyor.
  • en ideal ve sorunsuz hesap ödeme yöntemidir. herkes kendi yediği içtiğini öder. ortaya söylenen yiyecek ve içecekler ne kadar yedildiğine bakılmaksızın herkese eşit paylaştırılır. böylece "ay lütfen olur mu öyle sey", "lütfen alır mısın şu parayı?" tarzı tartışmalar son bulur.
  • bugün iş yaptığımız alman aileye neden böyle yaptıklarını sordum, verdikleri cevaba kadar bıyık altından gülüyorduk ama sonrasında bana mantıklı geldi.

    yemekler yendikten sonra sıra hesap ödemeye gelince, önce şirket sahibi kendi hesabını ödedi, sonra oğlu ne yediyse onu verdi, yanlarındaki getirdikleri eleman da aynı şekilde ödemesini yaptı. biz 3 türk olarak hesabı şirketin kartından ödedik, fişi de muhasebeciye verelim gider olarak yazar diye aldık.
    tabi biz almanlara gülüyoruz çaktırmadan, ben de ne gerek varsa merak ettim adama sordum. bir yandan da diyorumki cimri herifler insan oğluna hesap ödetmez en azından. alman başladı anlatmaya;

    eşim yarı zamanlı çalışıyor yarım günde ev işlerini hallediyor, kazandığı parayı sadece kendi ihtiyaçlarına ayırıyor, ev için yaptığı bir harcama yok. oğlum şirkette başka bir birimde çalışıyor, ev işlerine hiçbir yardımı yok evin giderlerinin %30'unu veriyor. ben ev için sadece bahçe işleriyle uğraşabiliyorum, cebime giren oğlumdan daha yüksek bu yüzden evin giderlerinin %70'ini ben veriyorum. dışarıda ve diğer harcamalarda herkes kendi hesabını kendi ödüyor, bugüne kadar hep böyle yaptık hiç sıkıntı yaşamadık.

    adam anlattıktan sonra düşündüm de bizim ülkede kadınlar koca parası yeme derdinde, evli barklı adamlar evden para kısıp ona buna yedirme derdinde. cool story bro dedim ama o gülme falan kalmadı.
    iş yönünden bakarsak her zaman peşin para çalışırlar , parayı aldıkları gibi malı verirler. türkiye'de vadesi geldi mi, ne zaman ödeme yapabilirsiniz, 30 taksitte öderim faso fiso.

    bu yüzden dünya kupası'nı almanlar kazanıyor amk.
  • almanlara tamı tamına uyan bir ifade. en azından benim şimdiye kadar tanıdığım almanların %95'i böyleydi. bizzat benim kafam almıyor, nasıl rahat ediyorlar diye.. hayır uyuz olan kısmı, dışarıda hep beraber yemeğe çıkıldığı zaman, herkesin kendi yemeğini ödemesi değil. uyuz olan, arkadaşlardan birinin evinde buluşulduğu zaman, (atıyorum) hans 1 paket patates getirdiyse, tek başına o patatesi yemesi ve kimseye ikram etmemesidir. ulen hep beraber toplanılıyor, herkes birşeyler getiriyor, ama bazıları bir tek kendilerine getirip kendilerinkileri yiyor, başkalarından otlanıyor ve sana ikram bile etmiyorlar. ha oldu dagetirdiği patatesten yarım paket kaldı mı ? onu giderken alıyorlar. olmadı eğer biri yediyse o yarım paketi, parasını istiyorlar. nasıl çekinmeden etmeden böyle davranabiliyorlar anlamıyorum, anlayabileceğimi de sanmıyorum.
hesabın var mı? giriş yap