• "agop'a gittin mi? sen bir de agop'a görün."

    istanbul'da yaşayan, dermanlı veya dermansız bir deri probleminden muzdarip olan herkesin yolu kolsuz agop'la bir kez kesişmiştir, üstteki cümle bir yerden mutlaka duyulmuştur. kistik sivilceli ergenlerden her yanı egzama olanlara, saçı dökülenden ayağının altında nasır çıkana, agop'a koşan belki 30 kişiyi sırf ben tanırım.
    bizim yolumuz rahmetli kuzenim daha çocukken kesişmiş, agop bu hastalığın dermanı olmadığını, ne kadar iyi bakılırsa o kadar iyi yaşayacağını ilk söyleyenmiş. ne tesadüftür ki eski hastasıyla yıllar sonra 2 ay aynı hastanede yattılar, ölümü ailemizden biriymişcesine içimizi acıttı bugün.

    klasik cennet ve cehennem kavramlarına hayatım boyunca hiç inanmadım, ama agop kotoğyan gibi çok özel insanların özünün öylece yok olduğuna da inanmıyorum, bir yerde bir şekilde iyi yolculuğuna devam ettiğini düşünüyorum. yeri gelmişken, halil inalcık ne kadar bu memleketin alimi ise apog kotoğyan da o kadar alimidir, umarım gereği yapılır.
  • bu tatlı dilli doktorun muayenehanesinde renk renk kuşlar kafeslerinde
    her daim cik cik öterler.
    nokta atışı teşhislerinde hiç şaşmamasıyla ve kökten çözüm bulmasıyla ünlüdür. kendisinden "kolsuza gittik, kolsuza gösterdik, kolsuz bir ilaç verdi, şıp diye geçti" şeklinde söz edilir.

    "aman güzel yüzlü kızım, sen hiç canını sıkma bak bir merhem veriyorum bunu sür, bir daha da kafana takma böyle ufak şeyleri... yooo yooo merak etme ne izi kalması, bir zamanlar var olduğunu bile unutacaksın"

    böyle de tontondur.
  • uzun süreden beri yaşadığım saçımla ilgili sıkıntıları gidermesini umarken, 400 tl muayene ücretini duyunca kalan saçlarımı da dökmemi sağlayarak beni uzaktan tedavi etmeyi başarmış cilt doktorudur.
  • kendisini 5-6 sene önce saçkıran belası yüzünden osmaney’deki yerinde ziyaret etmiştim. randevuyu 1 ay önceden almıştım ve muayene ücreti 350 tl denmişti.

    neyse gün geldi gittim. akvaryumlarla kaplı, huzur veren bekleme salonunda beklemeye başladım. yaklaşık 20 dk sonra sıra bendeydi. içeri girdim, derdini anlat dedi.

    konuya girmemle şöyle bi yaklaş demesi bir oldu. yakından baktı ve bana kalk git senin ilacın günde 20 defa aynaya bakıp kötü düşünmemek, kafaya takmamak dedi. bu sözün üzerine hiç bir şey diyemedim. teşekkür edip çıktım. tam çıkarken de bana herhangi bir şey ödemene gerek yok dedi.

    huzur içinde yatsın. güzel insandı.
  • bir gün bir hasta gelir. evladım ben kör agopu arıyorum der. agop hocam da kendisine "onu kumkapı dolaylarında arayacaksın burda kolsuzundan var ondan vereyim" diyerek kişiye ayarı verir. her daim yaran bir insandır kendisi. lakin şerrinden de sakınmak lazımdır.
  • büyük bir hekimdi, kendisinden çok şey öğrendim. eczanem muayenehanesine yakın bir yerdeydi, çok majistral reçetesini yaptım, çok majistral formülünü defterime not ettim. durup dururken hatırladım bugün.

    kendisi ile şöyle bir anım var. sene 2005 eczaneyi yeni açmışım, pat bir hasta reçetesini getirdi. böyle önlü arkalı iki sayfalık acayip bir majistral. tabi elimde yok çoğu kimyasal, sipariş ettim ve ilacı yaptım. istanbulda çok fazla bu şekilde bir majistrali yapacak eczane yok, aksaray taç, rebul ve sirkeci büyük eczane yapıyor böyle reçeteleri genelde. agop hoca hastaya ilacı nerede yaptırdığını sormuş, hasta benim eczaneyi söyleyince hoca merak etmiş. eczanenin telefonu çaldı, arayan kolsuz agop. sesimi duyunca çocuğum sen kaç yaşındasın dedi. yaşımı söyleyince fransızca bilir misin dedi, farmakope okuyacak kadar mesleki dedim, bozuldu,kızdı, bu nasıl eczacı yetiştirmek diye söylendi, hakikaten de reçetelerini alıştığımız şekilde latince değil fransızca yazardı. örneğin “bepanthene krem” değil, créme de bepanthene şeklinde. kimyasalların da fransızcasını yazardı. kaşe basabilir misin dedi, kaşe nişastadan yapılan bir ilaç taşıma aparatı, gripinden hatırlarsınız, dedim basarım. bak bu konuda iddialıyım işte, alasını yaparım dedim, göreceğiz dedi. gerçi hiç kaşe ile içilen bir ilaç yazmadı, zaten bir dermatologdan beklenen bir ilaç tipi de değil. sanırım eczacılık bilgimi ölçmek için sordu bu soruyu. hastalarımı sana göndereceğim yakın olduğun için dedi. teşekkür ettim, telefonu kapattık. sonra elini öpmeye muayenehanesine de gittim.

    velhasıl çok reçetesini yaptım, reçetelerinden çok şey öğrendim. toprağı bol olsun.
  • annem psoriasis atağı geçirip de gözünün içinde dahi lezyon çıktığında kendisine çalışan mümessil bir arkadaşıma annemi muayene ettirmek için rica etmiştim. ben de o zamanlar çapa çalışıyordum ama hem oradaki dermatoloji hekimlerine açıkçası annemi emanet etmek istememiştim hem de hocamızın öğrencilerinden olan dr. ayşe özboya o vakitler ilk muayeneyi yapmış ve agop hocamıza yönlendirmişti.

    agop hoca kime nasıl davranacağını çok iyi bilen biriydi. deli ücretlerle tedavi ettiği hastalar olduğu gibi ücretsiz tedavi ettiği hastalarda vardı, annem gibi. 6 ay boyunca cerrahpaşa'da tek kişilik özel odada kaldı annem. agop hoca sayesinde.

    dermatoloji konusundaki ismini, tabi ki çoğu idiopatik olan cilt hastalıklarının semptomlarını, meslektaşlarına göre daha çabuk ve uzun süreli giderebilmesiyle yapmıştır. kendisi cerrahpaşa tıp fakültesi'nden ayrıldıktan sonra da dermatoloji kliniği bir daha eskisi gibi olmamıştır açıkçası. başarılarının ötesinde de biz iyi bir adam, iyi bir arkadaş, iyi bir eş olarak tanıdık. onun gibisi bir daha gelir mi bilinmez lakin engelini aşarak hekim olma azmini gösterecek yeni nesiller olacağını hiç zannetmiyorum. ışıklar içinde uyusun.
  • bana "keşke senin gibi 10 tane oğlum olsa" demiş doktor. odadan çıkarken çok duyguluydum. 400 lira ile birlikte geçirilen 3 dakika sonrasında aldığım hazzın tarifi yok.

    keşke oğlunuz olsam hocam, keşke...
  • bircogunu gormesem de eminim ki dunya uzerindeki en tatli doktorlardan biri idi. meslegindeki engin bilgisi bir yana sadece konusarak bile ayagina giden hastalarin psikolojisini de buyuk olcude duzelten bir dermatolog idi kendisi.

    sag kolu olmadan yasayan bir saglak olmasina ragmen yasamaktan duydugu hazda 1 gram eksilme olmadigini her seferinde o tombis, yorgun ama mutlu yuzunden anlayabildiginiz cok kiymetli bir insandi.

    umarim o derin bilgisini simdiye kadar sayisiz meslektasina aktarabilmistir, zira insanliga birakabilecegi en buyuk miras budur.

    huzur icinde uyu askili pantolon giyen doktorum. her sey icin tesekkurler.
  • daha çocukken tek kolunu kaybetmiş azınlık vatandaşı birisi azmedip, türkiye'nin 1 numaralı cildiye profösörü oluyor.

    bir gün, hanımına işkence yapılarak, evi soyuluyor ve bu olayın üstüne adamcığın biri çıkıp o paraların vergisi var mıydı diyor.

    zamanında verginin kralını ödedi ermeniler (bkz: varlık vergisi) hala gözün doymadı mı?
hesabın var mı? giriş yap