• türkçe'nin kötü kullanılmasına güzel bir örnek.
  • sokakta orda burda gördüğüm yazı. üstünde bi de it resmi vardı galiba havlayan.
    bunu yazanlar için (bkz: kurtçuk)
  • (bkz: turkce in)
  • farklılığı ve çokkültürlülüğü dışlayan milliyetçi slogan. türkçe'nin kötü kullanıldığı ve türkiye'lilerin gündelik konuşmalarda başta ingilizce olmak üzere batı dillerini kullanmayı marifet saydıkları günümüzde, dili korumak büyük önem taşıyor. bununla beraber, "ya türkçe ya hiç" gibi türkçe'nin dışındaki tüm dilleri dışlayan söylem, dünyada türkçe dışında konuşulan tüm dilleri yok saymaya götürüyor. amaç dilin zenginleştirilmesi ve ifade olanaklarının arttırılması olması gerekirken, sloganlar üzerinden dili koruyor gözükmek ve öte yandan da dile hakim olmamak oldukça ikiyüzlü bir tavır.

    yanılmıyorsam, türkiye'de diğer dillerin eğitiminin verildiği dönemde bu slogan ortaya atılırken, ülkede dışlanan dillerin haricinde birçok dilin eğitimini yıllardır veren kurumlar bulunmaktaydı*.

    zihnin ve kültürel kimliğin aynası olan dilin korunması büyük önem taşımasına karşın, bu dargörüşlü sloganlarla olacak iş değil. zira dil, ancak kültürel üretimle zenginleşebilen bir olgu.

    (bkz: ayrımcılık)
    (bkz: faşizm)
  • suskun insanlar yanılsaması. bir sokak boyu insan görürüz, kimileri elini kolunu sallayarak bütün gereksinimlerini karşılayabilmektedir. bu konuşan topluluğun arasında ağızları mimli kimi insanlar gezinmektedirler. kahramanımız bu insanlardan biri. sigara alacaktır büfeye yaklaşır. büfenin yanındaki duvarda sloganı görür rengi sararır biraz. şans bu ya büfenin de önü dolu, konuşsa yasak ana dili başka ya, resmi iletişim dili de kesilmiş. ama kararlı bir şekilde alacak o sigarayı. biraz itiştirip bağrışan insanları büfeciyle göz teması kurmaya çalışıyor, yakalıyor adam bakışını. eliyle işaret ediyor, onun sigarasına gelene kadar biraz çuvallıyor büfeci gösterileni bulmakta. tam bulacak diyoruz, yanındaki bir adam ittiriyor kahramanımızı sırasını aldığı için. büfeciye "hede var mı?" diye gürlüyor. hededen yok diye başını sallıyor karşısındaki, niye yok, söylemiyor. "niye yok söylesene be adam" diye daha da sinirleniyor beriki. yok konuşmuyor büfeci, ürkmüş gibi biraz da. kahramanımız bu ürküntüyü tanıyor o anda. bir minik gülümseme büfeciyle arasında çakıp sönüyor. ayrılıyor oradan, sokağa, konuşan insan güruhuna dalıyor gene. o yürürken elinde cep telefonu olan bir kaç insan "alo alo niye cevap vermiyorsunuz?" diye bağrışıp duruyorlar, muhattaptan ses yok. yanılsama bitiyor alo sesleri görüntü karardıktan sonra bir süre daha devam ediyor.
hesabın var mı? giriş yap