• sahtekarların maskelerini tek tek indirdiği için sözde akademisyenler tarafından hakkında tekrar tekrar dava açılan, yanında olmamız gerektiğine inandığım, desteklenmesi gereken değerli bir insan.

    "bilim sahteciliği, türkiye'de üniversite sisteminin yazili olmayan resmi politikasidir; haksiz kadrolaşmada (dolayisiyla işe hakkedenlerin alinmasini engellemede), ve işi hakkedenlerin yapmasini engellemede, haksiz ekonomik çikar sağlamada yoğun bir şekilde kullanilmaktadir. tansu küçüköncü, "çanakkale onsekiz / 18 mart üniversitesi'ndeki (çomü) yoğun bilim sahteciliği faaliyetlerinin önünde engel olarak görüldüğü" için 2001'den beri yoğun insan haklari ihlallerine maruz birakilmaktadir."

    takip etmek için: http://plagiarism-in-turkey.blogspot.com/
  • blogunu daha kullanışlı ve okunaklı olarak düzenleyebilecek insandır aynı zamanda. kendimi dışarı zor attım. tamam, isyan duygusu ve üzerine de yoğun bilgi yükü var ama derli toplu olması da önemli. değil mi efendim? bu kadar bilgi derleyip iyi bir kaynak oluşturulmuş, daha iyi değerlendirilmeli, yani daha iyi sunulmalı.

    bloga giren herkesin orada adı geçmiyor. bloga giren herkes konuyla ilgili makale ya da kitap yazmayı da düşünmüyor. sayfalar/yazılar arasında kaybolan insan çıkar gider. burası internet.

    büyük harflerle yazılmış her yazının büyük harflerle yazılması şart mı?

    link haline getirilmiş her yazının link halinde olması zorunlu mu?

    her sayfanın ilk yarım metresinin aynı metinlerle dolu olması gerçekten gerekli mi? konuyla gerçekten ilgilenen insan arama motoru üzerinden blogun herhangi bir sayfasına da iniş yapsa ana sayfaya bir uğrar. eşek değil ya. eşekse de okumayıversin. unutur gider zaten.*

    bunların dışında, kendisinin haklı olduğuna inandım. memlekette akademik hırsızlığın arş-ı alaya çıktığından da blogu sayesinde bir kez daha emin oldum.

    (*) edit: kaldı ki, okuyucunun her sayfadan görebilmesi istenen kısa metinler yan sütunlara konabilir.
  • başlattığı hareketin kitleselleşmesi gerekiyor. merak edilmesin bu gerçekleşecek, yeter ki serkan anılır olayında el atmayan sözlükçüler akademik suçların ciddiyetine kanaat getirip yardıma gelsinler. sonradan gelip başlıklara biz farketmiştik, vay anam neler dönmüş serhat yazmak çok kolay. japonlar 2ch'dan örgütlenip bu işi yapabilirken sözlük üniversiteyi neden değiştirmesin.

    köşe yazarlarını korkutan sözlükçülerin, üniversite ağababalarını, apoletli rektörleri tırstırma vakti gelmiştir.
  • üniversitelerden cuntacıları, çakma akademisyenleri ve parayla tez yazdıran okumuş cahilleri kapı dışarı etmeden kaliteli ve dürüst bir eğitimin olamayacağına inanıyorsak küçüköncü'nün her daim yanında olmamız gerekiyor. hiçbir şey için geç değil ve aslında şimdi tam da zamanı. üniversiteleri baştan yaratacak güç de, yapılan rezaletlere, devletlu hazretlerine dur diyecek irade de bizlerin elinde. sadece tepki vermek bile taşları yerinden oynatabilir. ses biziz.
  • sitesine girip bilgiler karışık gelenlere bir özet geçmek gerekirse;

    bilim sahteciliği denilen şey sadece entellektüel çevrenin idealar dünyasında gerçekleşmiyor, bunun kamu kaynakları ile doğrudan ilgisi mevcut.

    sahtecilik ile kendine akademik kariyer yapanlar, kadroları hızla tırmanıyor, tübitak destekleri ve bu kadrolar doğrudan rant vesilesi oluyor. bu işi yapanlar yüksekte olduklarından, kendileri gibi sahtecileri koruyorlar ve bozuk sistem böyle sürüp gidiyor.

    işte bu bozuk sisteme tek başına savaş açmış bir insan küçüköncü.
  • "tansu küçüköncü, 2004'te ve haziran 2009'da ali okatan, bekir karlık, ve servet senyücel hakkında "bilim sahteciliği" iddialarıyla savcılığa şikayetçi olmuş, bunun üzerine haliç üniversitesi, ali okatan'ı (dekan) işten atmış, haliç üniversitesi (iskender engin türe) iddiaları örtbas etmiştir ve bekir karlık hakkında hiçbir işlem yapmamıştır, aksine bekir karlık vekil dekan olmuştur."

    http://plagiarism-in-turkey.blogspot.com/
  • tansu küçüköncü'nün, çanakkale onsekiz / 18 mart üniversitesi'ni (çomü), uluslararası tescilli bilim sahteciliği cennetine çevirenlerin ve onların ilişkide olduğu daha da karanlık yapılanmanın saldırılarından bugüne dek sağ kurtulmayı becerebilmesi, hala hayatta kalabilmeyi başarabilmesi, bir mucizedir. bunlardan dolayı, hala can güvenliği yoktur.

    tansu küçüköncü, 2001'den beri kapalı kapılar (çomü, yök, ve yargı) ardında boğulmaya, yok edilmeye çalışılmaktadır.

    bilim sahteciliği denilince, korkunun dağları delmesinden, sus pus olunmasından, 3 maymunun oynanmasından, havanda su dövülmesinden, sesini çıkaranlarınsa insan haklarının gasp edilmesinden tansu küçüköncü'ye fena halde bıkkınlık geldi.

    türkiye üniversite sisteminde bilim sahtecilerine itibar gösterilmesinden, herkesin gözü önünde bunlara türkiye'nin vatandaşlarının vergilerinden elde edilen kaynaklarının yağmalattırılmasından, talan ettirilmesinden bıkkınlık geldi.

    bilim sahteciliğini, türkiye'de üniversite sisteminin "yazılı olmayan resmi politikası" haline getirenlerce bu politikanın yürütüldüğü bütün operasyon merkezlerinde fişlenmiş olmaktan, türkiye'nin her yerinde duvarlarla karşılaşmaktan, bütün kapıların yüzüme kapatılmasından, dışlanmaktan tansu küçüköncü'ye fena halde bıkkınlık geldi.

    yeter artik. hayatının geri kalanını kurtarmak için, "türkiye'de bilim sahteciliği"ni dünyaya anlatmak, dünya tarihine not düşürmek, tansu küçüköncü'nün boynunun borcudur. 2001'den beri çok yerde çok kez bunu resmi kayıtlara geçirdi, türkiye'ye anlatmaya çalıştı; fakat türkiye'de birilerinin işine gelmeyen resmi belgelere ulaşmak, ve izini sürmek çok zordur, ya gizlenir ya buharlaştırılır. artık bunların tümünün türkiye'nin önünde ortaya çıkartılma, kapalı kapılar ardında dönen dolapları ortaya dökme zamanıdır.

    michel foucault, hapishanenin doğuşu'nda şöyle der :

    "evet, eskiden insanlar meydanlarda herkesin gözü önünde cezalandırılırdı, çok vahşiydi. hapishanelerin doğuşuyla bu ortadan kalktı, ama kapalı kapılar ardında neler olduğunu, kim biliyor!".

    artık şeffaflık zamanı, artık ortalık heryerde, meydanda, herkesin gözü önünde devam etme zamanı.

    bundan sonra, ola ki, başıma birşey gelirse, bunun nedenini ve sorumlularını herkes bilecek.

    salih zeki tutkun (dekan), tansu küçüköncü'ye saldırılarının ilk dönemlerinde şöyle demişti :

    "sen nesin, biz seni çözemedik, sağcı değilsin, solcu değilsin, kürtçü değilsin, dinci değilsin; sana eziyet etmek için [doktora öğrenimi görmen]den başka hiçbir kulp uyduramadık".

    ve 2001'de tansu küçüköncü'yü sadece ve sadece "doktora öğrenimi görme suçu" işlemekle suçlayarak mağdur etmeye başladılar.

    http://plagiarism-in-turkey.blogspot.com/
  • destek çıkılması gereken adam.

    10 yıldır anlattığı dersi yanlış anlatan bi yrd. doç. tanıyorum ben.
  • iç mihrak'ın konuyla ilgili şu çıkartmalarını kesin sevecek ve belki kullanacak bir insandır:

    http://icmihrak.blogspot.com/…kymetli-hocalarn.html
  • simdi...
    turkiye'de intihal ciddi bir sorun ve mucadele icin organize ve guclu bir caba henuz olusmadigi icin kimi akademisyenlerin bireysel savaslarini baslatmalari sasirtici degil. eksikligi duyulan kontrol mekanizmalarinin olusmasi veya guclenmesi icin bu tur "kahramanliklar"in gerekli oldugu da ileri surulebilinir. ancak, boyle bireysel bir cabanin icine girip, intihal gibi anlasilmasi gercekten uzmanlik isteyen bir mevzuda etrafa suclamalar yapmaya baslayacaksaniz, cok cok dikkatli hareket etmeniz gerekir, cunku pek rahatlikla kurunun yaninda yasi da yakabilirsiniz.

    bu baglamda, kucukoncu'nun bloguna bakan kimsenin bireysel anlamda "organize" bir calisma ile karsi karsiya oldugunu dusunecegini sanmiyorum.

    15 satirda baskalarinin onca emek sarfettikleri isler icin aslinda emek sarfetmediklerini iddia ediyorsaniz, ve bu kadar calakalem yazmaktan rahatsiz olmuyorsaniz, size acilan davalara sasirmayacaksiniz. madem haklisiniz, once oturun, suclamalarinizi/belgelerinizi duzenli bir hale getirin, sonra 15 dakika degil, 1.5 gun harcayin, websitenizi/blogunuzu duzenli bir hale getirin, ancak ondan sonra savasinizi hukuki sureclerle yonelecek sekilde surdurun. eger bunlari yapmiyorsaniz, (ciddiye alinmayacaginiz icin) turkiye'de intihal problemine bir cozum saglayamayacaginiz gibi, kimi durust akademisyene de bos yere camur attiginizla kalirsiniz...
hesabın var mı? giriş yap