• tanrıya göre dünya tanrının ülkesidir ve onu o yönetir, devlete göre dünyada araziyi parselleyen ülke kurar ve yönetim kapanın elinde kalır.tanrı ve devlet arasındaki ilişki sadece teokratik yönetimlerde had safhada romantik olur ama aslında tüm bunlar büyüklere masaldır aslında, ancak hayalperest insanlar dinler bu masalları.
  • "bilgi ağacının meyvelerine dokunmak açık biçimde yasaklanmıştır. böylece, kendini anlama yeteneğinden tümüyle mahrum kalacak insanın, ebediyen bir hayvan olarak kalması, ebedi tanrısı, yaratıcısı ve efendisi önünde hep dört ayak üzerinde sürünmesi istenmiştir. ama bu noktada, şeytan, ebedi isyancı, dünyanın ilk özgür düşünürü ve kurtarıcısı sahneye çıkar. o, insanın kendi hayvani cehalet ve itaatinden utanmasını sağlar, onu kurtarır, itaatsizliğe ve bilginin meyvesini yemeye zorlayarak, alnına özgürlüğün ve insanlığın damgasını vurur."

    tanrı ve devlet,
    mihail bakunin,
    öteki yayınları - 3. basım (2004),

    (arka kapak)
  • (bkz: tanrı devlet)
  • başka bir kaynak için tıklayınız (pdf):
    http://www.andrew.cmu.edu/… - god and the state.pdf
  • buradan da okunabilir.
    http://www.marxists.org/…ve/bakunin/works/godstate/

    alıntı olduğu için ve türkçe baskıları elimde bulunmadığı için ingilizce örnek vermek zorunda kalıyorum.

    three elements or, if you like, three fundamental principles constitute the essential conditions
    of all human development, collective or individual, in history:
    (1) human animality;
    (2) thought; and
    (3) rebellion.

    "ıf god did not exist, it would be necessary to invent him." for, you understand, "the people must have a religion." that is the safety-valve.

    god being everything, the real world and man are nothing. god being truth, justice, goodness,
    beauty, power, and life, man is falsehood, iniquity, evil, ugliness, impotence, and death. god
    being master, man is the slave. ıncapable of finding justice, truth, and eternal life by his own
    effort, he can attain them only through a divine revelation.

    all religions are cruel, all founded on blood; for all rest principally on the idea of sacrifice - that
    is, on the perpetual immolation of humanity to the insatiable vengeance of divinity. ın this
    bloody mystery man is always the victim, and the priest - a man also, but a man privileged by
    grace - is the divine executioner. that explains why the priests of all religions, the best, the most
    humane, the gentlest, almost always have at the bottom of their hearts - and, if not in their
    hearts, in their imaginations, in their minds (and we know the fearful influence of either on the
    hearts of men) - something cruel and sanguinary.
  • (bkz: #34857659)
  • bir başka tamamlanmamış bakunin eseridir.
  • öteki yayınları'ndan çıkan sinan ergün çevirisi pek de iyi olmamakla birlikte şöyle bir satır geçer;

    "biz materyalistler ve devrimci sosyalistler için"* diye başladığı cümlede kendinin de içinde bulunduğu çevreyi imler bakunin. bununla birlikte toplumsal devrimin öneminden, insan doğasının elbet dini zırvaların üstesinden geleceğinden de bahseder ki insan doğası toplarına girince tartışmalı alengirli işler döner. çünkü kitap boyunca şunu anlıyoruz ki, bakunin insan doğasını; mutlak, değişmez, sabit ve evrensel bir özlük olarak değerlendirmiştir.

    voltaire'in ünlü tanrı olmasaydı onu icat etmek gerekirdi lafını da, belki de, bakuninci anarşizmi cuk diye özetleyecek bir cümleye çevirmiştir: "eğer tanrı gerçekten var olsaydı, onu zorunlu olarak ortadan kaldırmak gerekirdi."

    çeviride yer yer ufak tefek hatalar var, anlatım bozuklukları, gereğinden fazla bağlaç kullanma vs var ama en bariz hata hristiyanlıktaki kurtuluş mevzusuyla redemption mevzusunun karıştırılması ve hatalı çevrilmesiydi.
  • --- spoiler ---

    "hıristiyanlık, kesinlikle kusursuz bir dindir; çünkü, her dinsel sistemin gerçek doğasını ve özünü oluşturan sefilleşme,köleleşme, ve kutsalın yararına insanlığın feda edilmesi olgularını,en gelişmiş haliyle sergiler ve cisimleştirir."

    "yaşamı yaratan bilim değil, bizzat yaşamın kendisidir;özgürlüğü yaratacak tek güç de, halkın kendiliğinden eylemidir."

    marx'ın proletarya diktatörlüğü konusuna şöyle değinmiş.

    "yok olma ve komşuları tarafından yutulma endişesi içinde yaşayan bir devlet, gücü bütünüyle ele geçirmek daha güçlü hale gelmek ve başka devletler tarafından fethedilmemek için onları fethetmeye yönelmek zorundadır.hem benzeşen, hem de yabancı olan güçler, ortak yaşamlarını ancak birbirlerini yok etmeye çalışarak sürdürebilirler. fetihten söz eden kişi ise hangi isim altında olursa olsun, fethedilmiş, köle haline getirilmiş ve zincirlenmiş halklardan söz ediyor demektir."

    "insanlığın kişisel ahlakı açısından hiçbir şey emretme alışkanlığından daha tehlikeli değildir."

    "iktidar ve emretme alışkanlığı , en zeki ve en erdemli insanları bile, hem entelektüel hem de ahlaki açıdan , yoldan çıkarır."
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap