• hak-iş genel başkanı.

    1955 yılında çorum'un alaca ilçesinde doğdu. lise'yi bitirdikten sonra özel sektör ve kamuya ait çeşitli işyerlerinde çalıştı.

    1976 yılında hak-iş'in kuruluşu ile birlikte sendikal faaliyete başladı. değişik işkollarında çalıştı. 1980-1995 yılları arasında hak-iş konfederasyonu genel eğitim sekreterliği ve öz gıda iş sendikası genel sekreterliği görevlerinde bulundu.

    3 aralık 1995 tarihinden itibaren hak iş konfederasyonu genel başkanlığı ve öz gıda iş sendikası genel başkanlığını birlikte yürüttü.

    uluslararası ekonomik ilişkiler derneği (iira), ab-türkiye ekonomik ve sosyal konsey karma istişare komitesi, türkiye -avrasya sendikaları dayanışma konseyi, avrupa sendikalar konfederasyonu icra kurulu, ekonomik ve sosyal konsey üyesi bulunduğu kurumlardan bazıları.

    "bütün yönleriyle 1 mayıs" ve "çağdaş sendikal anlayış" başlıklı yayımlanmış iki kitabı var.

    evli ve üç çocuklu.
  • çocukluğu ve gençliğinde arkadaşlarının küçük muammer diye hitap ettiği insan. bir nevi sendikacı.
  • (bkz: sarı sendika)
  • bir kelime bir islem, fazla söze gerek yok (bkz: nomen est omen)
  • devekuşu kabare'nin sanırım deliler bölümündeydi. hani 12 eylül'den hemen önce hastaneye yatırılır ve "koskoca 8 yıl" sonra evine gönderilir metin akpınar. özal dönemiyle beraber günümüzün yozlaşmış serbest ötesi piyasa koşullarının temellerinin atıldığı günlerdir ve damadının anlattıklarına bakarak acı acı gülümser metin abi. işte ben bu tip adamlara baktığımda içimden gelen duyguyu tam olarak ifade eden metin akpınar'ın o gülüşüdür. "bunlar mühim laflar..."

    bu arada, kendisine hediye olarak mercedes'in bir modeli alınmış. değeri yaklaşık 160 bin euro* olan bu mercedes modelini merak edenler haberin detaylarına linkten ulaşabilirler.

    sonra da bu absürd duruma ilişkin sorulara "niye size ilgilendiriyor demiş". uslu salim'in bu soruyu yöneltirken bunda yadırganacak bir şey olmadığına dair kanısının samimi fikri olduğunu düşünüyorum. elbette sendika başkanının 160 euro'luk arabası olamaz mı, ne var bunda? hayırdır hesap mı soruyorsun'a benzemez sorusu. çocukçadır, samimidir, içtendir, saftır, iğrençtir, öyle bir şey işte... ama mühimdir!

    `http://www.hurriyet.com.tr/…i/11928517.asp?gid=229``
  • "güvenli arabaya binmek benim de hakkım" diyerek nasıl bir güven kaybına uğradığının farkında olmayan sarı sendika başkanı.

    hani bunu çok iyi biliyoruz sistem yanlısı bir tavrınız ve sistemin meşru sınırları içerisinde bir anlayışınız var. toplu sözleşme masalarında işçilerin hakkına hukukuna bir faydanız zaten yok! bari böylesine iğrenç bir rant örneğini yalan beyanlarla meşru kılmaya çalışmayın, insanların ve her şey den öte aldığı üç kuruş maaş ile sizlere aidat ödeyen o işçilerin gözlerinin içine baka baka yalan söylemeyin en azından. güvenli şartlarda, insani norm ve ortamlarda çalışmayı(yaşamayı) sizlerden çok fazla hak eden çilerin durumları ortada iken bu nasıl bir aymazlıktır anlam veremiyorum doğrusu.
    küresel mali kriz yüzünden onlarca sendikalı işçin işsiz kalıp açlığa ve sefalete mahkum olurken sen o araçla hangi yolculuğu ne kadar güvenle ve nasıl yapacaksın çok merak ediyorum.

    hak ve kelimelerinin bir arada bu kadar kifayetsiz durduğu başka bir yer olamaz sanırım.
  • az önce ntv'de izledim bunu, süleyman çelebi ile anayasa referandumunu 'tartışıyor' güya. kelimeyi tırnak içine almamın sebebi, konuşmasında resmen çamura yatmasıdır. hazırlıklı gelmiş stüdyoya, elinde çelebi'ye ait 2004 tarihli bir konuşmanın metni. takip edebildiğim kadarıyla, çelebi'nin o ana kadar neden "hayır" oyu vereceğini gayet makul ve içerikli bir şekilde açıklamaya çalışmasına rağmen, uslu, "niye o zaman darbeciler yargılansın diyordunuz da, bugün bunu mümkün kılacak bir düzenlemeye karşı diğer darbecilerle 'hayır' cephesinde yer alıyorsunuz?" gibi safsatalarla dolu zırvalar savurmaya, sağ demagojisine yakışır bir biçimde olayı kişiselleştirmeye başlayarak, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışan iktidar yandaşlarından pek bir farkı olmadığını gösterdi. ama sonuçta kendi kazdığı bu çukura yine kendi düşerek, çelebi'den "12 eylül darbesinin kimleri beslediği ortada", "ayrı oylama getirmedi iktidar - bunu bir yem olarak atıyor, bizi tuzağa düşürmek istiyor" gibi ayarları da yemekten kurtulamadı.

    yanlış anlaşılmasın: amacım çelebi'yi savunmak değil - amacım, bir sözde sendika liderince başvurulan, nefret ettiğim bir 'tartışma' yönteminin* burada bir örneğini sunmak.

    ntv videoyu sitede yayımlamış bile: http://video.ntvmsnbc.com/…kalar-hangi-safta-1.html

    yandaş medyaya da manipülasyon için bol bol malzeme çıkmıştır böylelikle.
  • suleyman celebi'yle katildigi ntv'deki programda munazaraya katilmis liselilerden, munarazada on plana cikarak ogretmeninin gozune girmeye calisan acik goz ogrenci gibidir. referanduma "evet" diyebilmek icin tek sebebi de 12 eylul darbecilerinin yargilanmasidir anladigimiz kadariyla. bu kadar yani. referanduma evet demek icin kilifi bulmus oldular.

    cocuk kandirmak icin eklediler o maddeyi oraya, goren cocuklar "evet" diyelim diyor bizim mahallede.
  • buradaki habere göre yandaşlığın utanılacak bir şey olmadığını iddia etmiş işçi sendikası başkanı. işçi-işveren-sendika ilişkilerinden ne anlıyor ki bu arkadaş
hesabın var mı? giriş yap