• (bkz: ramizem)
  • dizide* kullanılan şekli "sütci raamiz"dir. bir de kızlarına "sütcinin kızi", naamık'a da "sütcinin yigeni" diye seslenilir.
  • erdal özyağcılar ın yabancı damat dizisinden sonra nasıl bir karakterle karşımıza çıkacağını düşünürken, bambaşka bir şive ve konuyla oyunculuğunu konuşturduğu karakterin adı.
  • eşek kamuş un babası. kırmızı başlıklı kızdan sonra bence modern zaman masallarından biri kabul edilse kimse itiraz etmez. erdal özyağcılar'ın selimiye camii'dir ustalık dönemidir. nereden esinlenildiğini bile bile kızçelerin kimlere varacağını tahmin ede ede seyrediyorum. her sabah onlara sarılışını, nenelerden kulaklarımıza çalınan tekerlemeyi sıkılmadan ezber ediyorum. sarılıyor işte bir baba ne kadar sarılamazsa, sevgisini gösteremezse o o kadar gösteriyor. bizim evin içi şenleniveriyor o akşam. annemin benden gayrı doğurmadığı kızçeler yanıma oturuyor. hem arada fıkırdaşıyorlar ama susturuyorum onları. iki tarafında iki cin cini olan sarı kızçe küçüklüğümüze benziyor. dişlerimizin döküldüğü 7 yaşlarımız civarı belli ki bir fotoğrafımız var stüdyoda kardeşimle- o zaman giyinilir kuşanılır stüdyoya gidilir fotoğraf çektirmek için- gülmüşüm ben, o olmayan dişlerini ciddiyetinin ardına saklamış. tıpkı şimdiki gibi.
    ramiz'in omuzlarına yüklenen dünyayı kaldıramadığı zamanlarında tanrı'yla bağıra çağıra konuşması çocukluk yıllarımın dedesine götürüyor. gür sesli endamlı bir dedeye. artık hastalanmış ve kızınca salladığı bastonu yatağın yanında düşkünlüğünün bir sembolü olarak kalmış dedem nefesinin yettiği kadar bağırıyor. annem yanına girip "babacım yapma be babacım komşular rahatsız oluyor" deyince de "benim tek silahım be kızım. allah'la konuşurum. ona şikayet ederim" diyor. çok eskiden okunmuş bir kitabı hatırlıyorum hemen. çocukların tanrıyla olan konuşmaları vardı orada. anlam, yapı vesair analizin de çok artık esamesi okunmayan samimiyet gözlemi yapıyorum bir tek. "allahım hep aynı sinekleri görmekten sıkıldım" diyor bir çocuk. diğeri aynı anda yeni yılda tanrıdan istediği hem bisiklet, hem çikolata, hem beyzbol topunun çok olduğunu düşünüp "neyse teker teker ver o zaman diyor." işte öyle içten bir adam konuşması, inanıyorum. dibimde kalmış birkaç damla inancı sallıyor bu dizi. inanıyorum. kamuşla konuşurken, tanrı'ya sitem ederken, hep o artık kalmayan iletişimin muhabbetin kendini görüyorum. dizi bitince iletişimin araçları kalıyor yeniden elimde. samimiyet bir yaz yağmuru gibi buharlaşıp uçuyor. ramiz kamuşla ve tanrı'yla konuşuyor, zarife bir ağacın dallarıyla ve küçük kızçelerle. alex mezarının başında babasıyla, uzağa anlatıyorlar dertlerini. belki de zemane iletişiminin modern eleştirisi budur. çünkü nasılsa herkes yok, muhabbet yok, herşey gaib değil mi? kamuş bile daha iyi bir dert dinleyici. insanlar artık onun kadar olamıyor hem. aksanların abartısına takacak filan değilim. birşey dibimde son kalan inanç kırıntılarına dokunuyor ya, ben onun peşindeyim.
  • bugünkü bölüm ile birlikte tekrar süt satmaya başlayan insani güldüren bir karakterdir. tanriya ettiği sitemlerle de dikkat çekmeyi başarmıştır.
  • --- spoiler ---
    rabbim sen böyle güzel düşünceleri kafamdan eksik etme
    "ben ramiz, sütçü ramiz"
    --- spoiler ---
  • (bkz: kofteci ramiz) *
hesabın var mı? giriş yap