• 1948-1982 arasında yaşamış eski tkp merkez komite üyesi. kendisi iktisatçıdır. diyarbakır doğumludur. 12 eylül sürecinde işkenceden ölmüştür.
  • "deniz yoldaşımız katledildiği zamanda dünyada, türkiye'de komünist hareketin çözülüş süreci yaşanan bir dönemdi. o bu çözülüş sürecine direnen bir yoldaşımızdı. onun katledilmesi tesadüf değildir."

    http://haber.sol.org.tr/…-ozturku-andi-haberi-82735
  • <<kasım ayında yitirdiğimiz yoldaşlarımız mustafa asım hayrullahoğlu (deniz yoldaş), ismail bilen ve talip öztürk'ü her yıl olduğu gibi bu yıl da 16 kasım tarihinde mazarları başında anıyoruz. bu yıl da ilk anmayı saat 12.00'de kulaksız mezarlığı'ndaki tkp merkez komitesi üyesi ve istanbul il sekreteri hayrullahoğlu'nun mezarı başında törenle yapacağız. burada aynı zamanda partimizin “73 atılımı”nın öncüsü, dönemin tkp merkez komitesi genel sekreteri ismail bilen'in de anması yapılacak.>>

    http://www.tkp.org/…iz-mucadelemizde-yasayacak-1387
  • “esir düştüğünde
    düşmana
    kalbi,
    kızıl bir bayrak gibi dalgalı
    gözleri,
    deniz gibi,
    mavi,
    engin
    ve derin,
    gözleri,
    mustafa subhi'nin gözleri
    gibi.

    deniz yoldaş
    işkencede
    başı dimdik
    ağzında kan
    içinde nefret
    ve sıkılmış bir yumruk
    gibiydi
    deniz yoldaş
    ayrılırken aramızdan
    perondan hızla geçen bir tren
    gökte alçalan bir martı
    bir ağacın dalından yemiş koparan çocuk
    bir el sıcak,
    bir türkü kederli
    bir kadın sevdalı
    fabrikada vardiya değişimi
    deniz yoldaş!
    deniz!
    yoldaş!
    tkp böyle savaşıyor!
    s a v a ş a c a k!”

    hayrullahoğlu yakalandı, günlerce sürdü kavga, karayılan boyun eğmedi… bizimkiler dışarda, kavga sürüyor dedi… hayrullahoğlu bir an aynur’u düşündü? yalnız değil, partiye, yoldaşlara emanet o… verilmiş sözümüz var, teslim olmak yok… teslim olmadı hayrullahoğlu… deniz adını düşmana vermedi, vermedi parti sırrını, tertemiz bir bayramlık gibi giydi onu ölümüne

    komünistlere, işçilere, tüm halkımıza: tkp merkez komitesi üyesi mustafa hayrullahoğlu, deniz yoldaş kasım ayında istanbul’da cuntanın politik polisi tarafından, işkence edilerek öldürüldü. gerici askersel diktatörlüğün bu politik cinayeti mart ayında öğrenildi. cellatları onu kasımpaşa kimsesizler mezarlığı’na gizlice gömdüler. ama gerçekte o partimizin, işçi sınıfımızın, halkımızın bağrında yatıyor. onun adı, emperyalist boyunduruktan, her türlü sömürü ve ezgiden kurtuluş için savaşanların yüreklerinde yanıyor, yanacaktır.

    “öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; bir parti ileri geleni, partinin göz bebeği, kendine pay çıkarmaksızın, yaşamını işçi sınıfının yoluna adamış bir yoldaş, iz bırakmadan kayboluyor ortadan” diyor lenin. yıl 1910. yıllarca ne en yakınları, ne karısı çocukları, ne de arkadaşları bilebiliyorlar ne olduğunu. işte ivan vasiliyeviç babuşkin’in başına bu geldi. 1906 yılında bir gün, kurşuna dizdirildi çar’ın generali, devrimci celladı rennenkampf’ın buyruğuyla. yanında beş yoldaşı gömüldüler aynı birlik aynı dayanışma ve gözlerinde aynı savaşım kıvılcımının 1910 yılında bir aralık günü gene lenin; “..işte böylesi örnek kişilerin, yorulmak bilmez, yiğitçe ardıcıl çabalarıdır proletarya yığınlarının içinde partimizin dününü bugününe bağlayan, yarınlara umut ışıkları saçan, işte bunlardır halk yiğitleri, babuşkinler… bir iki yılını değil, işçi sınıfının kurtuluşuna değin yıllarını veren… proleter yığınları içinde, onların sınıf bilincini yükselten, örgütlerinin devrimci içtenliklerini…”

    babuşkinler olmadan; köleler köle kalır, olmadan hayrullahoğlu mustafalar, deniz yoldaşlar ölmeden suphiler, nejatlar ve daha kim bilir kimler.

    deniz yoldaş 1948 yılında diyarbakır’da doğdu. yükseköğrenimini istanbul üniversitesi iktisat fakültesinde yaptı. gençlik yıllarında amerikan emperyalizmi ve nato’ya karşı yükselen 60’lı yılların öğrenci hareketine katıldı. fikir kulüpleri federasyonu’nda, devrimci doğu kültür ocakları’nda çalıştı. yine bu yıllarda gelişen işçi hareketine bağlandı. tip’e üye oldu. 1969 sungurlar işçi direnişine ve o tarihlerdeki bir dizi işçi direnişine katıldı. 1970 yılında 15-16 haziran işçi gösterilerinin örgütlenmesinde, “tekel gerçek” adlı bir fabrika gazetesinin yayınlanmasında aktif rol oynadı. 12 mart 1971 askeri darbesi ile pek çokları gibi o da ilk illegal çalışma deneylerini edindi. çok sayıda devrimciyi 12 mart teröründen korumakta eşsiz görevler yaptı. 1975 yılında deniz yoldaş tkp saflarına katıldı. değişik düzeylerde istanbul parti örgütlerinde çalıştı.

    deniz yoldaş, her şeyi ile kendini partiye adamış örnek bir komünistti. yoldaşlarıyla kurduğu insancıl, sıcak ilişki onu tanıyanların yüreğinden silinmeyecektir. o, en zor durumda bile çelik iradesinden bir şey yitirmeden savaştı. bundan böyle de, marksizm-leninizm’e, proletarya enternasyonalizmine bağlılığın, parti için, komünizm davası için canını esirgemezliğin, yoldaşça alçak gönüllülüğün, sınıf düşmanına, polise karşı bilinçli direngenliğin canlı bir sembolü olarak aramızda yaşayacaktır. halkımızın düşmanları, gerici cunta, polis onu tutuklamakla önemli bir fırsat yakaladığını sandı. aralıksız saldırı ve tutuklamalara karşın çökertemediği istanbul parti örgütlerini yok edebileceğini umdu. ama yiğit yoldaşımız oyunu bozdu. o, güçlenmesi için sayısız özveriye katlandığı parti örgütlerimizi canıyla korudu. ser verdi, düşmana sır vermedi. komünist onuruna leke sürdürmedi. deniz yoldaş yaşamında olduğu gibi, can verirken de partimize güç verdi. egemen burjuvazinin, polisin ve her tür yeminli tkp düşmanlarının çökertmeye çalıştığı leninci parti birliğini, komünist morali o daha da yükseltti. şimdi polise düşen her yoldaş kendinde daha yüksek bir direnme gücü bulacaktır. o aynı zamanda savaşan komünistin partisine bağlılığını kırmak komünizm idelerine inancı zayıflatmak isteyenlerin önüne güçlü bir kalkan oluyor. o, ölümden korkmadan savaşanların zafere inancını daha da keskinleştiriyor.
  • bugün katledilişinin yıldönümü..

    mustafa asım hayrullahoğlu’nun katledilmesi:

    "mustafa asım hayrullahoğlu, 16 kasım 1982 günü sabah saatlerinde, koluma kelepçeli olarak katledilmişti."

    tanık anlatıyor:

    dev-sol davasından yargılanan namık kemal cibaroğlu, kasım 1982’de, işkencehanelerden birinde gözaltında tutulurken mustafa asım hayrullahoğlu ile tanıştı. yaklaşık 12 saatlik bir süreyi hayrullahoğlu’yla beraber geçiren cibaroğlu, o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

    “devrimci tutsakları belirli yerlerde tutarlardı. ben de 20 metrekarelik, camları olmayan, bodrum katta olduğu anlaşılan bir yerdeydim. polisin işi bitmediği, daha bilgi almak istediği insanlar orada tutulurdu. duvarlarda zincirler vardı, insanlar oralara bağlanıyordu. zincirlere bağlı, gözlerimiz kapalı, beton zemine oturtulurduk. odada bir yatak vardı, o akşam bu yatakta ben yatıyordum, benden başka da kimse yoktu. iki kolum da kalorifer borularına bağlıydı. akşam saatlerinde bir kişiyi sürükleyerek getirdiler. sağ tarafıma yatırdılar. kolumun kelepçesini çözüp birbirimize kelepçelediler. gelenin kim olduğunu, sürekli dövdükleri, tekmeledikleri, ‘konuş mustafa’, ‘konuş deniz’ diye bağıran polislerden öğrendim.
    ikimiz vardık o gece. kim olduğunu öğrenmek istedim, hiç konuşmadı, adını bile söylemedi, sadece inliyordu. kısa bir süre sonra nöbetçi polisler geldi. durumuna baktı. kötüydü. gözlerim bağlı olduğu halde inlemelerinden ne kadar kötü olduğunu anlıyordum. polis korktu. benim sol kolumu çözdü, ‘buna bak, tedavi et’ dedi, çekti gitti. yanına döndüm, kış günü olduğu halde müthiş terliyordu. kötü bir şey olduğunu hissettim. gömlek vardı üzerinde, gri renk pantolonu vardı. gömleğini açtım, konuşturmaya çalışıyordum, nefes almakta zorlanıyordu. yastık olarak kullandığım paltomu başının altına koydum. ne yapacağımı bilemedim.
    bir süre sonra polisin tkp timi geldi, mustafa’nın o tim tarafından işkence gördüğü belliydi. kollarımın açık olduğunu görünce bana da saldırmaya başladılar. niye yardım ediyorum, diye kızdılar. ‘mustafa konuşacak mısın, seni gebertiriz’ diye bağırıyorlardı. ‘seni biliyoruz; merkez komite üyesisin, kabul et, isim ver, kendine eziyet etme. hasta değilsin, rol yapıyorsun’ gibi sözlerle bağırıp dövüyorlardı. mustafa’yla ilgili her şeyi polislerden öğrendim, adını, kim olduğunu. tekmelediler, vurdular, yumrukladılar hiç sesi çıkmadı. hastaneye götürün, durumu kötü dedim. ‘götürmeyiz, senden sorumlu” dediler. kolonya istedim, gömleğini çıkarttım. göğsünün sol kısmında bir madeni para büyüklüğünde morartı vardı, darbe almıştı. ayaklarında falaka izi var mı diye bakmak istedim, uzun boyluydu, eğilemedim. diğer polisler gelip beni yardım ettiğim için dövüyorlardı.
    o ölünce, bana işkence bitti.
    o tür yerlerde saat kavramını yitirmiştik. polislerin mesai saatlerinden zamanı anlamaya çalışıyorduk. sabah 7 gibi koşuşturmacalar ile uyandım. mustafa’nın inlemesi kesilmişti, sesi gelmiyordu. elim kelepçeliydi, kolunu tutmaya çalışıyordum,
    terlemesi de geçmişti. rahatladı diye düşündüm, uyuyor sandım, öleceğini hiç düşünmemiştim. tkp timi geldi daha sonra, gözlerim bağlı uyuyor pozisyonunda durdum. biri üstümden eğildi, mustafa’nın kalbini dinledi. ‘bu ölmüş’ diye bağırdı. ‘yapma ya’ sesleri geliyordu. süratle odadan kaçtılar. yalnız kaldım, dokundum, kolu buz gibiydi. mustafa’dan ses yoktu. hemen dev-sol timi geldi, kelepçelerimi çözdüler.
    beni bir odaya götürdüler, göz bağımı çıkardılar. bana müthiş kibar davranıyorlardı. halbuki sorgum bitmemişti daha. ‘seni bugün hemen sevk edeceğiz, sana inanıyoruz’ dediler. mustafa ile ilgili hiç konuşmadık.
    olaydan 2,5 yıl sonra, metris cezaevi’nde avukat ziyaretine çağrıldım. avukat ergin cinmen cezaevine gelip, ‘hayrullahoğlu’na şahitmişsin, bildiğin bir şeyler varmış, bana anlatır mısın’ dedi. mustafa’nın öldürüldüğünden artık emindim. dava açacaklarını söyledi. tanıklık yapıp yapmayacağımı sordu. yaparım dedim. mahkemede de anlattım. o işkenceleri yapanlardan üç polis 10 yıl 8 ay hapis ceza aldılar; ancak daha sonra yargıtay’da karar bozuldu. bu kadar bariz tanıklık varken, işkencecilere daha sonra beraat kararı çıktı.”

    ****************************************

    namık kemal cibaroğlu - yoldaşça zamanlar adlı kitabından alıntıdır.
hesabın var mı? giriş yap