• ingeborg bachmannın ünlü veczi; tam ifade şeklinin bu olup olmadığından emin olamadığım söz öbeği.
  • 'fasizm, atilan ilk bombalarla baslamaz. her gazetede uzerine bir seyler yazilabilecek olan terorle de baslamaz. fasizm, insanlar arasindaki iliskilerde baslar, iki insan arasindaki iliskide baslar... ve ben anlatmak istedim ki, savas ve baris yoktur, hep savas vardir'

    der ingeborg bachmann, haziran 1973 deki bir soylesisinde.
  • faşizm'in çıkış noktasını anlamak için, sosyoloji kitaplarını hatmetmeden önce, kendi hayatımıza bakmamız gerektiğini yüzümüze çarpan söz.
  • ingeborg bachmannın (sözümona)"düşman" (olan) topraklara bayrak diken sözü.
    "fascism begins in relations between people," demiş önce. sonra da "fascism is the primary element in the relationship between a man and a woman," diye karşı kalenin filelerini dalgalandırmış.
    peki ne mi demek istemiş bir tanem, sevdiceğim, fikrimin ince gülü, kalbimin en ücra köşesi?
    şöyle demek istemiş :
    hani sen bana diyorsun ya,
    "sen şöyle et, böyle et, öyle etme, öbür türlü şey et, öylesini ettin, böylesini etmedin, öyleyken böyleydi, şöyle yapsan böyle olmazdı, öyle edersen öbür türlü olurdu..."
    hani demesen de ima ediyorsun ya,
    ima etmesen de ben senin öyle düşündüğünü, öyle ima edeceğini, öyle sevdiğini, öylesini seksi bulduğunu, öyle istediğini, öyle arzu ettiğini düşünmek zorundayım,
    düşündürttürülüyorum ya,
    hani çekip gidemiyorum ya ben tatlım,
    hani sensiz olamayacağını düşünüyorum ya bebeğim,
    hani benim kişiliğim, karakterim, sensiz tanımlandığım bir alanım yok ya sevgilim,
    hani iktidarsızlıktan, güvensizlikten, kaygan zeminler, bencil beyinler, cevval pipilerden dertliyim ya aşkım,
    hani "ama ama sen farklı olmalısın" ya,
    hani ben hep güzel olmalıyım ya canımın içi, hep çekici olmalıyım, çekip çeviren, tutup sürükleyen olmalıyım, ama hep aciz, hep ağlayan, hep muhtaç, hep seven, hep ödün veren olmalıyım ya ballı böreğim, sen istediğinde seni toparlayacak kadar güçlü, sen istediğinde altında eriyecek kadar güçsüz olmalıyım ya lokumum,
    işte onu demek istemiş aşkısının bir tanesinin çiçeği...
    ondan sonra "bu karıların topu mu histerik arkadaş?" diye şikayet ediyorsun ya bebişkom?
    işte ben o ihtimali seviyorum.
    o yüzden seni seviyorum.
    kendimi o kadar sevmiyorum ki, seni o kadar çok seviyorum.
    anla beni, sev beni, tırmala beni, kaşı beni.
    bana dokunmayan yılan sana girsin, sana dokunmayan yılan da beni dürtsün sevgilim.

    sincerely yours,
    bir tanecik aşkın.
  • (bkz: mikro faşizm)
  • mikro faşizmi düşündüren cümledir. günlük hayata sirayet etmiş faşizmin sıradanlaşması da buradan gelir.
  • hemen bir adım evvelinde barbarism begins at home vardır: "a crack on the head/ is just what you get/ why?/ because of what you are!"
  • bachmann'ın düşüncesinde bana asıl trajik gelen nokta, iki insan arasında bir kez uç vermeye görsün, faşizmin ortadan kaldırabilmesi için aynı iki insanın ne nicelik ne de nitelik olarak yetebilecek olması. faşizm iki insan arasında başlayabilir ama iki insanın soluğu o faşizmi bitirmeye hiçbir zaman yetmez. faşizmin salgın karakterinin gücü burada yatıyor olmalı.

    her şeye karşın, ümidi diri tutabileceğimiz nokta tam da burası: tek tek iki insanın insanlığın bütününe duyduğu muhtaçlık. insanlık durumu bize faşizmi hediye edebilir ama o faşizmin üzerine çıkabilmemiz için gerekli yükseltiyi de ayaklarımızın altına iliştiririr, adam bir ada olur o zaman, kadın da deniz. tıpkı ergülen'in avlusundaki gibi.

    gelgelelim ne yazık ki dünya tarihi bize defalarca göstermiştir ki every woman adores a fascist
  • faşizm üstüne bu ilginç cümleyi, aklını sevdiğim ingeborg bachmann kurmuştur.

    "faşizm iki kişilik ilişkilerde başlar."

    biraz düşünün şu cümlenin üstüne. iki dakika bile yeter. kendi ilişkinize/ilişkilerinize bakın. sonra en yakın çevrenize; annenize, babanıza, ailenize, akrabalarınıza, arkadaşlarınıza, onların ikili ilişkilerine. iş hayatınıza bakın. sonra da faşizmle birlikte gündelik hayatımıza girmiş ve biz farkında olmadan tanımlanmış şiddete bakın. sıradanlaştırdığımız ve gündelik hayatın içindeki pek çok tepkinin o kadar da normal olmadığını gördüğümüzde ve bunları değiştirmeye başladığımızda daha mutlu insanlar olabiliriz ve dikkatli bakmaya devam edersek dünyayı bile güzelleştirebilirmişiz gibi geliyor da o yüzden diyorum.
hesabın var mı? giriş yap