• mirkelamın ünlü olmadan önceki sözü.
  • (bkz: forrest gump)
  • evlenmeye karar verdik vereli ilkel afrika kabilelerindeki çiftleşme ritüelinden tut da aztek gençlerinin bir kıza evlenilecek kız mı eğlenilecek kız mı muamelesi ettiğini anlamaya varan geniş bir skalada yeni örf adet gelenek görenek öğrendik. misal şevsenko kafama yapılan o iğrenç şeylerin hepsine sadece dişleriyle gülümseyip güzel olmuşsun canım demeyi ( ki oğlan korkusundan uçuk çıkarttı o gün allah gösterme yarabbim! gibisinden) ben de"tarlatanın gücü adına" nazım ve niyazımla parmağıma yüzüğü geçirdim geçireli değme nurhayata taş çıkartacak türlü " gelin olma 101" trikleri ve stratejileri geliştirdim. ( ben ne anlarım kadın başımla rızammmm gibi)

    annemin yoğun ısrarları sonucu alınan nişan gıyafeti sebebiyle nişan salonunun girişine astırdığımız " içerdeki nişan elbisesi kalıcı körlüğe sebep olabilir, uv filtreli gözlüğünüzü takmadan girmeyiniz." ibaresi biraz abartılı olduğundan gelinliği biraz daha sade daha insani boyutta birşey seçelim dedik. annem olaya el atmadan ben işi bitireyim diye gidip sanki kız yetiştirme yurtlarında yetişmiş hülya koçyiğitmişim gibi tek başıma gelinlik deniyorum. aynadan gözgöze geldiğim kendime o kadar acıyorum ki... bu yılın modası korseler elbiseyi kendin kapatmayı imkansız kılarak 1) yalnızlığımı yüzüme vuruyor 2) beni anneme mecbur ediyor. sonra ver elini swarowski taşı kaplanmış pepsi şişesi olmak, ver elini seda sayanlık! şimdilik beğendiğimiz bir kaç modelin parasının biraz daha eklense 1 yıllık kira paramız edeceğini düşündükçe iyice çileden çıkıyorum.

    paramız damacana örtüsü, fiskos masası, saplı el gırgırı gibi şeyler için oluk oluk akıyor gidiyor bir dur diyemiyoruz ( saplı el gırgırı ohahsuahaushauahsuah:)müstakbel evimiz için harcadığım paraya bakarsak diyebilirim ki ne ben ne de şevsenko bugüne kadar insan gibi yaşamayı bilememişiz. bir tek üstünde gtümüzü yaya yaya yatttığımız antep işi yatak örtüsü için 1.5 maaşımı verdim. taşlı çay bardağı, taşlı tabak seti, taşlı likör bardağı ( ki hayatımda sevdiğim tek likörün nane likörü olduğunu onu da içmesini değil " neyyy nane likörü mü bayılırım!" demesini sevdiğimi herkes bilir), taşlı hac takkesi, taşlı tepsi, taşlı tuvalet terliği. artık simden pırıltıdan taştan kusma geldi yemin ediyorum. gittiğimiz her çeyiz dükkanında şöyle sade bişeylere yöneldiğimi gören annemin 3500 çimdik gücünde bakışlarıyla beni simlere doğru yöneltmesi. almıyorum o zaman da aramızda kavga çıkıyor. taşlı çay bardağı seti için 3 hafta tartıştık. sonunda ne oldu gittim 6 bardağa 100 lira verdim ( ki o para benim için en az 6 defalık kebap, burger king de en az 10 defalık hamburger menü, 2 manikür, 4 kaş, 1 pedikür parası) sonra da " siz ne zaman kadınlık öğreneceksiniz" oluyor. o iş simle pırıltıyla olsa bülent ersoy en kadınımız olurdu anne ama oluyor mu olmuyor!

    şevsenkoyla bu yıl bi beyaz eşyacı dükkanı açsak yeminle hiç zorlanmayız. artık "devir, inox, litre, hacim, lcd, led, inç, 3-5-7 programlılık, kaç kiloda battaniye yıkanır, hangi makine üşenmez bi bardak da suyunuzu getirir" filan gibi herşeye hakimiz. ilk girdiğimiz beyaz eşya mağazalarına iki ürkek kedi girerken sonrakilerde bize bir güven geldi, işte şu eşyamızın özellikleri de şöyle şöyle diye anlatan satıcıya kısa kes aydın havası olsun iç hacmi ne kadar, acil şoklama özelliği var mı gibisinden şeyler soran "atılgan" lara dönüştük.

    benim merak ettiğim o gümüşlüğün içine dizilecek bardaklar olmadan önce içtiğimiz içecekler neydi, üstüne bastığımız halılar neydi, içine yimek koyduğumuz dolaplar neydi? yahu tüm bunlar olmadan önce biz insan değil miydik? tutacağı bambu kendi porselen havanım, bilmemkaç parça yemek takımım, konsolun üstüne konacak biblolarımın olmadığı zamanlarda ben ne yapıyordum, demek ki it sefaletinde hayat yaşıyormuşum da habarim yokmus. evli insanların neden sıkıcı olduğunu anladım yeminle şu 3-4 ayın içinde. ama yapacak bişey yok. bunları eşşek gibi alır, kullanmadan da bi kenara koyarız. maksat aileler mutlu olsun canım amannn...
hesabın var mı? giriş yap