• "bir gün müslüman memleketlerinden birinde(mısır) bağımsızlık davası için çalışan liderlerden biri, mustafa kemal'i görmeye gelmiştir. kendisine:

    -bizim hareketin de başına geçmek istemez misiniz ? diye sordu.
    olabilecek bir şey değildi ama insan yoklamalarını pek seven mustafa kemal;

    -yarım milyonunuz bu uğurda ölür mü ? diye sordu.

    adamcağız yüzüne bakakaldı:

    -fakat paşa hazretleri yarım milyonun ölmesine ne lüzum var ? başımızda siz olacaksınız ya... dedi.

    +benimle olmaz beyefendi hazretleri, yalnız benimle olmaz. ne zaman halkınızın yarım milyonu ölmeye karar verirse o vakit gelip beni ararsınız. "

    sadece bu konuşma bile bugünkü ortadoğu ve türkiye arasındaki farkı gözler önüne sermeye yeter. vatanı ve bağımsızlığı için ölmeyi göze alanlar ve vatanını satıp kaçanlar. değişen bir şey yok. aradan geçen zamanda türk milleti kısmen türklük kimliğinden uzaklaşıp araplaşsa ve ümmetçi yöneticilerle uyutulmuş olsa da damarlarındaki asil kan hala aynı. en iyi heykeltraş, mermerini bulmalıdır. çamur, kireç ve kerpiç eser tutmaz. türk milleti mermerdir ve onun heykeltıraşı da gerçek komutan mustafa kemal atatürk'tür.

    türkün kuruluş zaferi 30 ağustos kutlu olsun.
    kazananlar kutlar, kaybedenler susar.

    debe editi; 30 ağustos zafer bayramı girdisi ile debeye girmek. gurur verici. arkadaşlar bu ülkeye bir miras bırakmak istiyorsanız atatürk'ü sevin ve çocuklarınıza sevdirin. şu coğrafyada tek ülkemiz var. o'nu ayakta tutmak istiyorsak o'na sahip çıkmamız lazım. ne mutlu türküm diyene.

    hikayenin kaynağı : falih rıfkı atay - çankaya.
  • 57. tümen komutanı olan albay reşat bey büyük taarruz sırasında çiğlitepe''nin alınması öncesi, ulu önder mustafa kemal atatürk ile arasında geçen diyalog tarihe şu şekilde geçmişti:

    saat: 10.30
    atatürk: reşat bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız?
    albay reşat: komutanım, yarım saat sonra alacağız.

    saat: 10.45
    atatürk: düşmanın halen direndiğini görüyorum.
    albay reşat: mutlaka alacağız.

    saat: 11.00
    atatürk: reşat bey''i istiyorum.
    albay reşat''ın eri üsteğmen bozkurt: komutanım reşat bey tepeyi alamadığı için intihar etti.
    paşa'nın boğazı bir anda düğümlendi. üsteğmen bozkurt konuşmayı sürdürdü:
    bozkurt: 'miralay reşat size bir not bırakmış, okumamı ister misiniz'.
    benzerine rastlanmaz bir silah arkadaşına veda ettiğinin farkında olarak güçlükle cevapladı
    atatürk: 'rica ederim okuyunuz'
    miralay reşat son notunda şöyle yazmıştı:
    'komutanım, yarım saat zarfında bu tepeyi almak için size söz verdiğim halde bu sözümü tutamamış olduğumdan dolayı artık yaşayamam.'

    böyle şerefli askerler sayesinde bu topraklarda yaşıyoruz.ruhunuz şad olsun.
  • yan sanayi 15 temmuz ile karıştırılmamalı.

    hakikidir bu.

    gerçektir.

    kan kokar.

    acı kokar.

    göz yaşı kokar.

    buram buram zafer kokar.

    izindeyiz atam ve son nefesimizi verene kadar izinde olmaya devam edeceğiz. andımız olsun ki bu yoldan dönmek yok. sen huzur içinde uyu.
  • bugün çalışmak zorunda olduğumdan kızımı babanesine bırakırken bir tanıdığın bayramını kutladım.

    geçmiş bayram dedi.

    yok dedim bugün bayram.

    bizim bayramımız değil dedi.

    sevap kazanmayınca bayram olmuyo mu yahu dedim.

    yok dedi bayram olmuyo.

    bişi diyemedim. espiride olabilir çünkü gülüyordu hafif hafif ve vatan millet sakarya muhabbeti yapsam beni ezer geçer onu da biliyorum.

    ben bir çoğu gibi lafı gediğine anında koyamayan gece yattığında şunu deseydim bunu deseydim diyenlerdenim. ama bu sefer noldu kafam yediğim kepekli ekmekten çok mu çalıştı bilmiyom ama şunu farkettim: *bugünü bayram olarak bi bizim ülke kutluyor. (merhaba ben rasyo 36 yaşındayım:) öyle tüm din kardeşlerimiz(!) filan değil. fark yaratmış bir başarıyı kutluyoruz. yüzyıllar öncesinde yaşamış oğlunu kesmekten vazgeçmiş bir adamın ritüelini devam ettirmiyoruz, bu başarıyı elde edenlerin torunlarından biriyim ben, kanlı canlı hikayelerini biliyorum. eskiden sosyal gazla kutlardım belki ama met-üst’ün dediği gibi “40’dan sonra değil farkından sonra başlar hayat.” çok farkındalıklarım var bu ara zaten. tarihe not düşsün : bu 30 ağustos zafer bayramını unutmayacağım. herkesin bayramı da kutlu olsun
  • 100. yılını kutlarken,
    mustafa kemal atatürk'ün izmir'de yayımladığı bildiriyi hatırlayalım:

    "büyük asil türk milleti!
    ordularımız 9 eylül 1338 (1922) sabahı izmir’imizi ve yine 9 eylül 1338 (1922) akşamı bursa’mızı muzafferen kurtardılar. akdeniz, askerlerimizin zafer terâneleriyle dalgalanıyor.

    asya imparatorluğu’na yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanlarıyla kumanda heyetleri günlerden beri türkiye büyük millet meclisi hükümeti’nin savaş esiri bulunuyorlar.

    düşmanın başkumandan tayin ettiği general (trikopis) birçok gece ve gündüz ümitsizce muharebeyi ve her kurtuluş çaresini tecrübe ettikten sonra nihayet mahiyetindeki generaller ve kurmayları ve kumanda ettiği ordunun elinde kalabilenleriyle teslim oldu. eğer yunan kralı da bugün esirler meyanında bulunmuyorsa; bu taç sahiplerinin, işleri esasen yalnız milletlerinin sefâlarına iştirak etmek olduğundan muharebe meydanlarının felâketli günlerinde onların saraylarından başka bir şey düşünmemek tabiatlarındandır.

    batı fabrikalarının çelik zırhları ile kaplanan muazzam yunan orduları artık anadolu dağlarında subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürüler, cinayetlerinden dehşete düşerek kudurmuş kitleler ve ağaç diplerinde kalmış dermansız yaralılardan ibaret kaldı. düşman malzemesi hemen üçte iki itibariyle topraklarımızdadır. düşmanın esirlerden başka insan zayiatının yüz binden ne kadar fazla olduğunu tayin etmek müşkildir. fakat resmi ağızla milletimize müjdelerim ki bizim insan zayiatımız dörtte üçü hafif yaralı olmak üzere on bin nüfusa baliğ olmaktadır.

    büyük türk milleti!
    ordularımızın kabiliyeti ve kudret düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza emniyet verecek bir kemâl ile tezahür etti. millet orduları on dört gün zarfında büyük bir düşman ordusunu imhâ ettiler. dört yüz kilometrelik fasılasız bir takip yaptılar. anadolu’daki bütün işgal edilmiş topraklarımızı geri aldılar. bu büyük zafer münhasıran senin eserindir. çünkü izmir’imizi siyasi hırslar neticesinde âdeta memnunen düşmana teslim eden heyetlerle milletin hiçbir münasebeti yok idi. bursa’mızı istila eden yunan kuvvetleri ise ancak imparatorluğun askeri teşkilatıyla işbirliği yaparak muvaffak olmuşlardı. vatanın kurtuluşu, milletin rey ve iradesi kendi mukadderatı üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zamandan başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla müspet ve kati neticelerle ermiştir.

    büyük ve necip türk milleti!
    anadolu’nun kurtuluş zaferini tebrik ederken sana izmir’den, bursa’dan, akdeniz ufuklarından ordularının selamını da takdim ediyorum.

    izmir 12.9.338 (1922)
    türkiye büyük millet meclisi başkanı başkomutan mustafa kemal”

    özellikle şu kısımları tekrar yazıyorum. emsaldir:

    "eğer yunan kralı da bugün esirler meyanında bulunmuyorsa; bu taç sahiplerinin, işleri esasen yalnız milletlerinin sefâlarına iştirak etmek olduğundan muharebe meydanlarının felâketli günlerinde onların saraylarından başka bir şey düşünmemek tabiatlarındandır."

    "vatanın kurtuluşu, milletin rey ve iradesi kendi mukadderatı üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zamandan başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla müspet ve kati neticelerle ermiştir."
  • yeni türkiye saçmalığının değil gerçek has türkiye'nin bayramı. kutlu olsun!
  • türk silahlı kuvvetleri günüdür aynı zamanda.

    cephane ıslanmasın diye kundaktaki bebeğinin üstünden battaniyeyi alıp cephaneyi koruyan fedakar türk kadınını,

    taarruzun henüz başında yaralanmış olmasına rağmen tedavi için geriye gitmeyi reddeden ve bölüğün önünde hücum ederek şehit düşen bayburtlu üsteğmen agah efendiyi,

    belen tepeyi bir an önce ele geçirmek için yanan çalılıkların arasından geçen türk askerini, bir buçuk saat süren topçu ateşi ile yunan tahkimatını yerle bir eden türk topçusunu,

    400 km geriden ordusunu yöneten yunan başkomutanına karşı zafertepe'de askerinin ve süngülerin yanı başında savaşı yöneten ebedi başkomutan mustafa kemal atatürk'ü, onun dava arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi saygıyla, rahmetle ve minnetle anıyorum...

    30 ağustos zafer bayramınız kutlu olsun...
  • genç bir subayın karadeniz kıyılarında sessiz yolculuğu ile başlayan bir inancın

    bir milletin cephede ölüm emrini korkusuzca yerine getirmesi ile birlikte

    vatanın dört köşesinde yedi düvel ile savaştıktan sonra düşmanı ege sularında boğmanın zaferidir

    kutlu olsun!
  • değersizleştirmeye çalışan tüm orospu çocuklarına inat kutlu olsun.
  • 29 ağustos 1990;

    henüz 9 yaşındayım, memleketteyiz, bir ilçede, kuzenlerle beraber takılıp duruyoruz, takılmak dedikse eğer bilye topaç, top, çelik çomak yaşındayız, babam benle kuzenime yarın sabah 8 de kalkmamızı ve okul formalarını giymemizi emretti, annem mızırdanacak oldu, kaldırdım formaları diye. babam yarın bayram var, okulun bayrak ve flamasını bizimkiler taşıyacak dedi. annem bir şey demen sustu.

    30 ağustos 1990;

    ertesi gün sabahın köründe kalktım. iki aydır giymediğim kara önlüğü giydim, beyaz yaka takıldı, beyaz mendil üçgen şeklinde önlüğün sol yakasına itinayla yerleştirildi. cebin içine, babam cebinden bir atatürk rozeti çıkarttı ve göğsüme taktı. kuzenimi almaya gittik, babam elimden tuttu ve bana 30 ağustosu anlattı, koca bir düveli yerle bir ettiğimiz günü, koca bir emperyalist orduyu yendiğimizi, bu gün böyle rahat ediyorsak bu gün akan kanların yüzü suyu hürmetine olduğunu kafama kazıdı adeta.

    hükümet konağının önüne gittiğimizde her yer bayraklarla ve atatürk posterleriyle kaplıydı, bizim fırıncı osman amca bile ekmeği bırakıp gelmişti, tatlıcı oradaydı, terzi yasin hemen tepedeydi, inanmayacaksınız ama 76 yaşındaki naşide teyze bile oradaydı, hep beraber bayramı kutladık.

    eve geldiğimde güçsüz kollarım bayrak direğini kaldırmaktan iyice yorulmuştu. ben ise atatürk ve silah arkadaşlarının bayramını kutladığım gururla daha bir büyümüştüm.

    koca bir halkın emperyalizme karşı mücadelesini kazandığını cihana ilan ettiği gündür. öyle kulak ağrısıyla değil, haritada yeri gösterilemeyecek olan memleketlere ziyaretlerle değil kan katarak, can katarak koca bir ulus tarafından kazanılmıştır. o ulus ki ne türk dedi ne kürt, ne arap dedi ne çerkez, gittiler ve direnen bir memleketin namusunu o meydanda kurtardılar.

    afyona girerken 50 kilometre geride bir yazı yazar dağlarda, o dağların yanından her geçtiğimde tüylerim diken diken olur benim, koca dağda aynen şunlar yazar

    “cumhuriyetin kazanıldığı topraklardasınız”

    evet o topraklar bu ülkenin kazanıldığı topraklardadır, şimdi vatanı saanların, din uğruna, başkanlık uğruna bölmeye çalışanların kurtarıldığı topraklar, o topraklar anadolunun her yanında gelmiş, dini, dili, ırkı mezhebi sorulmadan omuz omuza can verdiği topraklar.

    bugün altı üstü bir öğretmen diye aşağılanan o adamın, sıska kollu çocuğunun ve yeğeninin gösterdiği dirayeti göstermeyip kulağının iltihabını, götünün kılını bahane ederek meydanlardan kaçanlar unutmasın ki, bu topraklarda ne atatürkçü öğretmenler biter, ne onların sıska kollu çocukları ne de coşkulu halkı, siz bitene kadar inadına bir 30 ağustos fazla yaşama andı içtim bugün. sokağımdaki evlerin camlarında bayraklar var, size ina, düşmana inat, bir bayrak daha fazla asılacak her sene ve siz eriyerek biteceksiniz.

    tanım: koca bir ulusun direne direne namusunu kurtardığı, ölene kadar kutlayacağım gündür.
    gazi mustafa kemal ve tüm silah arkadaşlarına minnet ve saygıyla rahmetlerimi diliyorum.
    çocuklarınız burada, hala buradayız ve bizi bu topraklardan atamayacaklar, aynı sizi atamadıkları gibi.
hesabın var mı? giriş yap