• isviçre'deki camilerde minare olmadığı için işviçre'de dua eden veya namaz kılan müslümanların duası, namazı kabul edilmeyeceğinden müslümanların cehennemde yanmasına sebep olacak referandumdur. faşikliktir, ırkçılıktır... kabul etmek mümkün değildir.

    diğer taraftan sabahın köründe en yüksek perdeden bağırmak, çoluk çocuk, hasta yaşlı, müslüman hristiyan, yorgun argın demeden insanları rahatsız etmek dini özgürlüktür, engellenemez... bu durumdan hoşlanmayanlara da kafam girsin.

    bu ararada geçen bizim mahalleye kilise dikmek istediler. pazar günü de çan çalacaklardı. referandum gibi çağdışı yollara gitmeden kiliseyi sabote ettik, yaktık, pederi de öldürdük... hamığa koduklarıma bak... hem misyonerlik yapıyorlarlar hem de müslüman mahallesinde çan çalıp kafafımıza edecekler. böyle bir şey olabilir mi? gerçi tamam çan çalmayalım ama haç dikelim dediler. onu da bir taraflarına soktuk... yani utanmadan gözümüzün önüne haç dikecekler. bak sen şuna! nerede din ve vicdan özgürlüğü? bak gene tepem attı...

    iyi ki müslüman doğmuşum. en doğru en güzel din bu... hoşgörü, insanlık hep bunda. diğer kafir ve sapıklar gibi cehennemde de yanmayacağım. cennet, huriler, kütür kütür...
  • bu referandum ve sonucunun bir başka ironik hatta traji-komik yanı ise, kendi ülkelerinde muhafazakar sağ partilere oy veren vatandaşların, başka ülkelerin muhafazakar sağ partilere oy veren vatandaşlarına şaşırmasıdır, hatta sinirlenmesidir. hayır ne bekliyordun ki, sağ bu, muhafazakarlık bu. başkası yapınca ne kadar çirkin göründüğünün farkındasın madem, kurtul bu içine ettiğimin sağ fikirlerinden ve partilerinden, dostum. kurtul ya!
  • avrupa'da ne kadar sosyalist, solcu parti varsa eleştirmiş, ne kadar sağcı, ırkçı parti varsa destek vermiş.

    sadece bi anlığına şu manzaraya bakın ve düşmanınızın hangi fikir olduğunu görün n'olur.. biz sağcı olalım ama diğer herkes solcu olsun, haklarımızı gaspetmesin deme yüzsüzlüğündense, ulan bu sağcılık harbiden kötü bi şeymiş diyebildiğiniz günleri görmek umuduyla.
  • isviçre halkının %57'si bu referandumda evet oyu kullandı, yani minare yapımının durdurulmasını istedi. oysa, önceki akşam isviçreli ev arkadaşımla referandum pusulasını önümüze açmış konuşurken, isviçre gibi toleransı yüksek bir ülkede asla bu inisiyatife evet oyu çıkmayacağını, insanların hayır oyu kullanacağını söylemişti bana. çok da emindi kendinden. ama 4 kanton hariç (ki bunların 3'ü romande denilen fransızca konuşulan kantonlar) çıktı evet oyu. aynı pusuladaki, askeri mühimmat ihracatını yasaklansın mı sorusuna da hayır çıktı bu arada, nötral isviçre'den. aynen böyle devam etsinler!
  • valla bu konunun haberini annemle (ki namazdan niyazdan uzak, başı açık fakat "dindar" türkiye'ye özgü bir kadındır) beraber izledim tv'de.

    annem önce kızdı, sonra ona; "burada kilise açılsa çan kulesi falan olsa ne yapardın?" diye sordum; "istemem" diye cevap verdi. konuşma sonunda ise "kendi görüşü baz alındığında" isviçreliler'i haklı buldu.

    ne diyeyim ben şimdi ha?
  • aslında kısmen makul bir karardır minarelerin yasaklanması(hele bir dur yeğenim abanma hemen "çok kötü"ye).

    minare, caminin olmazsa olmaz bir parçası değildir. en azından dini bir zorunluluk değildir. bir mekanın cami olması için çok basit bazı temel koşulları yerine getirmesi yeterlidir. cami dediğimizde bugün gözümüzün önüne kubbe, minare, mihrap vs gelse de bunlar kesin dini kurallarla belirlenmiş bir mimarinin ürünü değildir. bunlar zamanla ihtiyaçlar doğrultusunda ortaya çıkıp gelenek haline gelmiştir.

    minarenin maksadı nedir? günümüzde gerçekten minareye ihtiyaç var mıdır? minarenin amacı, ezan sesinin daha uzaktan duyulmasıdır. ezanın amacı da insanları namaza çağırmaktır* . binalar yükseldikçe minareler de yükselmiştir. 2 ya da daha fazla minaresi olan camilerin varlığı tamamen padişahların kendi adlarına yaptırdıkları camilerin gösterişli olmasını istemesinden kaynaklanır.

    bugün, minareleri kullandığımız binalarla yarıştırmak abesle iştigal olacaktır. gidip de tai pei'nin yüksekliğinde* minare yapan olursa ancak gerizekalılığın sınırlarını zorlamış olur. öte yandan artık herkesin çalar saati, alarmı var. yani herkes namaz kılacağı saatleri rahatlıkla takip edebilir. bu saatler ezanla duyurulacaksa bile hoparlör denen aygıt, minareyi yeniden gereksiz kılacaktır.

    sonuç olarak artık minarelerin mimaride bir işlevi yoktur. yeri de olmamalıdır. tarihi camiler birer kültür mirasıdır ve tabii ki korunur ama gidip de betonarme malzeme ile kubbe yapan, bu teknolojik ortamda bir de yanına minare diken zihniyet mimarlıktan bir bok anlamıyordur. öte yandan başka türlü bir cami yapsanız bilinçsiz halkın "böyle cami mi olur la? töbeee..." demesi ve yadırgaması oldukça olasıdır. bunun yaşanmış örnekleri de vardır.

    kısacası, minareler zaten artık camilerden silinmelidir. bu açıdan hayırlı bir iştir. ancak minarelerin, kullanıcıların ve mimarların istekleri doğrultusunda değil de devlet yaptırımı ile yasaklanarak kaldırılması tartışmalı ve üzücüdür. ha, eğer devlet böyle bir tavır alacaksa da doğru olanı çan kulesinin de aynı şekilde yasaklanmasıdır, zira minare için yazdıklarım üç aşağı beş yukarı çan kuleleri için de geçerlidir. kiliselerin de aynı camiler gibi kesin dini kurallara dayanan bir formu yoktur. bugün pantheon** bile kilise olarak kullanılabiliyorsa gerisini siz düşünün artık.

    edit: tabii ki böyle saçma sapan yasak koymasalar da dinin mensupları kendi ihtiyaçlarını belirleyebilse şahane olur. kilise çanı da yasaklansın değil maksadım, kastettiğim şey en azından ayrımcı bir tavır olmasaydı ve dediğim sebeplerden yasaklansaydı minareler kiliselere de aynı yaptırım uygulanırdı. yani yine yanlış olurdu ama ayrımcı olmazdı. ha, yer mi? yemez bence.
  • özünde sadece minarelere yönelik bir karar değildir. referandumla ilgili afişlere göz attığımızda çarşaflı bir kadın ve minare görüyoruz. yani referandum aslında islama yönelik bir tepkiyi içeriyor. zira kampanyanın estetikle veya şehir mimariyle ilgili olduğuna dair fiili bir göstergesi yok. en azından bizim medyada aktarılan şeklinde yok.

    islamın özgürlükçü olup olmadığı, başkalarına yaşama şansı verip vermemesi islamın sorunudur. müslümanların negatifliklerini isviçrelilerin dangalaklığıyla savunmak daha dangalakça bir yöntem.

    isviçre kelimesi burada kilit bir role sahip. tüm dünyada özgürlükler ülkesi olarak gösterilen üç beş yerden biri. ve kalkıp bu isviçre öyle ya da böyle islamın en önemli sembollerinden biri sayılan minareye yasak getiriyor. "minare işlevsel değil", "zaten ezan okunuyor", bunlar mazeret değil, her ne sik olursa olsun ortada müslümanlara ait bir sembol var ve sen bunu eften püften gerekçelerle yasaklıyorsun.

    açıkçası bu bir başlangıçtır. yabancı düşmanlığı güçlendikçe minare yasağının ardından cami yasaklama, cami kapatma, ibadet yasağı vs gibi yasaklar gelebilir. bu kararı alkışlayan adamlar türkün biri kalkıp ya sev ya terket dediğinde kıyameti koparıyor.

    biz doğuyu adam etmeye çalışırken öte taraftan batı koyveriyor.
  • dini uygulamaların referanduma sunulabilmesinin yanında önemsiz kalan referandum.
  • tüm ülkelerde sol-sosyalist düşüncedeki insanların çoğunlukta olmadığı sürece aynı sonuç alınabilir. bu sol, sosyalizm "dine özgürlük konusunda kendini paralar" manasında bir ifade değil. isviçre klasik sağ liberal bir demokrasi olduğu sürece insanların dallama muhafazakar milliyetçi dini ön yargıları ve korkularından sıyrılması mümkün olmayacaktır. sol düşünce insanlara bu dünyada esas meselenin emek üretime katılma düzeyinde olduğu ve buradan hareketle konunun amacın kim olursa olsun herkes için toplumsal adalet olduğu, "eşitlik" olduğu bilincini kazandırdığı içindir ki insanları din ve/veya etnisite milliyetçilik kullanılarak üretilen sahte düşünce dünyaları ile kandırmak zorunda kalmaz. yani sol düşünce insanları esas objektif mesele ile endoktrine ettiği için, sahte kamplara, tarihlere, kimliklere ve inançlara hapsetmek, bu kamplara bölmek, kandırmak durumunda değildir. yani sol düşüncedeki adam genel dünya görüşünü buna uyumlu hale getirdiyse "bu ülkenin bir milli kimliği tarihi karakteri var, minare ne lan, işgal mi ediyonuz ülkeyi fetih mi bu" demez, "kilise kulesi minare hepsi aynıdır, hepsi yasak olsun ya da serbest olsun" gibi bir mesafe ve objektiflik kazanır.

    bence sosyal adalet bile bu zihinsel açıklık yanında önemsizdir. tersten söylersek, varsın birileri daha az çalışıp biraz daha iyi yaşasın benden. buna razı gelmem için bana yutturulan sahte ideolojilerin kölesi olmak asıl kayıp bence.

    özetle isviçre gibi halkı hayvan gibi müreffeh eğitimli, demokrasinin, medeniyetin beşiği bir ülkede bile "kilise kulesi olur ama minare yasak" gibi bir karar demokratik yollarla alınıyorsa (ortada faşist bir dikta falan yok) bunu genel sağ liberal sermayeci toplum düzeninin yeniden ürettiği ve insanlara aktardığı toplum düzeniyle, süregiden dini aidiyet, milli aidiyet gibi arızalarda aramamız gerekir.

    not: biz ülke olarak isviçrelilere göre yüz defa daha bağnaz ve üstüne şiddet eğilimliyiz. iki ülkede de aynı refah düzeyi vaad edilse bile isviçreyi tercih ederim.
  • milli irade nin üzerinde hiç bir güç yoktur diye bağıranların bir anda akıllarına hukuk kavramını getirmesini sağlamıştır en azından.
hesabın var mı? giriş yap