• kiliselerin çanlarını günde beş defa, hele bi tanesini de sabah olmadan çaldığını zannedenlerce anlamsız bulunmuş.

    her sabah bi sürü kiliseden arka arkaya çan kakafonisi dinleyip zorla uyandırılsaydın o zaman görürdüm senin özgürlükçülüğünü..

    edit: x - italyada özellikle de liguriada günde x defa calıyor efendim. sabah 7de baslıyor pazar mazar ayrımı yapmadan

    brick top -> x: italya'daki değil bizim konumuz. buradaki kiliselere biz laf etmedik diye yazılmış.. ona laf ettim.

    ayrıca sabah yedi ile sabah beş arasında baya bi fark var ama dediğim gibi konu burası.. burada özgür bıraktık, orada da minareyi özgür bıraksın diye bi karşılaştırma yapılıyor. ben hayatım boyunca çan sesi duymadım ama günde en az sekiz defa ezan dinlemek zorunda kalıyorum.

    -x- orada laf etmedik burada laf etmedik tartısması deil elbette. beş yedi arasındaki fark da pek önemli deil bence pazar günü. ve de günde gercekten x defa calıo her caldıgında baska melodiyle baska uzunluklarda calınıo

    brick top -> x: eğer ezan sabah yedide ve pazar günü okunsaydı ben bu kadar muhalefet etmezdim. ama her gün her sabah ezanla zorla uyandırılıyroum şu an. evimin yanına bana hiç sorulmadan cami dikildi ve eminim italya'da da üç yüz kişiye bi kilise düşmüyordur. bu ikisini karşılaştırmak polisin birisine küfretmesiyle polisin işkence etmesini karşılaştırmak gibi. ikisi de kötü ama ikisi de aynı derece kötü diyemem asla.

    x - valla birincisi hergün calıo. sadece pazar değil. o eyalette adetmiş. ikincisi inanın italyada da kilisesayısı cok ama cok yüksek 5 6 hafta yasadım ben italyada. inanın ezandan daha beterdi. yani avrupalıların da tamamı farklı dinlere, dinsizlere saygılı deil ben bunu diyorum. yoksa camide ezanın sesi kısk olmalı vs vs bunlara itirazım zten yok
  • isviçre devletinin ilk gericiliği değildir.
    (bkz: isviçre'de ermeni soykırımı yoktur demek)
    tabii onların gericiliğini bizim de gericilikle misillememizi gerektirmez. daha geniş platformlarda daha kararlı savunmalıyız sadece.
  • referandumla ilgili bazı yanlış algıları düzeltmek gerek. isviçre'de bir konunun referandumla oylanması için devletin bir şey yapmasına gerek yoktur. yeterli miktarda imzayı toplayabilen (100.000) herhangi bir kişi/parti/dernek/kurum/her neyse istediği şeyi (yasalara aykırı olmadığı müddetçe) referanduma götürebilir. hatta, halk imza toplayarak (50.000 imza) devletin çıkarttığı yasaları dahi oylamaya açma hakkına sahiptir.

    bu referandum da isviçre'deki sağcı isviçre halk partisi'nin başının altından çıkmış bir referandumdur. yani isviçre devleti'nin görüş/tutumlarını yansıtmaz. bildiğim kadarıya isviçre'de daha önce de bu tür referandumlar yapılmış ve sonuç hep bu tür yasakların reddedilmesi olmuştur. bu referandumdan da başka türlü bir sonuç çıkması sürpriz olacaktır.
  • bu arada bu referandumun ezan sesi değil, minare yasaklanması üstüne olduğuna dair beni uyardılar. önceki entry'm ezan sesi ve çan sesi karşılaştırması üstüneydi, isviçre'de n'olup bittiğini umursamadan bu karşılaştırma üstüne yazmıştım. ama şöyle dendi,

    isviçre'de zaten ezan sesi yasakmış, üstüne bi de minare yasaklanması için referanduma gidilecekmiş. hah eğer durum buysa kabul ediyorum, bu referandum özgürlükçü değil, çoğunluk faşizminin tezahürüdür. ezan sesi yokken minareyle derdi olan adam bildiğin ırkçı bi faşisttir.

    ama ezan sesine karşı muhalefetim aynen devam o ayrı..
  • minare, ezan, çan, gürültü vs üzerine son derece ilgili bir yazı için:

    http://www.radikal.com.tr/…11.2009&articleid=963645
  • malatya zirve yayınevi katliamı unutan bünyelerin demokratlık tasladığı seçimdir.

    din, dindir. temeli de aşağılamadır. hala bunu anlayamadınız mı?
  • dini uygulamaların referanduma sunulabilmesinin yanında önemsiz kalan referandum.
  • bu referandumdan 3 ana karakter farklı sonuçlar çıkarır.

    türk; genel olarak almanya, fransa, hollanda ve bütün avrupada yüksek orandaki türk göçmenlerini hakir görür. türkiye türkü, genelde, der ki: oradaki türkler aykırı, topluma entegre değil, hala sarıkla geziyor, ülkenin dilini öğrenmemiş, yasadışı işlerin peşinde hep, alamancı. vb.

    avrupalı; ekşisözlükte yani türkiye'de yazıyorsak bu yazıyı (ki almanya'da okuyorum şu an), düşündüğümüz ve bunun gibi haberlerde bize gösterilen avrupalı, islam veya herhangi bir dini, dili, ırkı vb. "dağdan gelip bağdakini kovan" olarak görüyor. onlara göre öçmenler sadece çalışmalı, burası onların toprağı değil.

    avrupadaki göçmen (bu başlıkta bu türktür); bir yandan on yıllar geçtikçe kendilerini avrupaya ya da tam zıttına daha da yakın görerek gelişmeye devam ediyor. bir çoğu düzenin sunduğu imkanlar doğrusunda zamanla toplumda daha yararlı seviyelere doğru gelişiyor. bir çoğu da aşırıya kaçıyor. ancak neredeyse hepsi, yani asıl yerleşmiş göçmen için bir fark yok, günlük hayatın içindeler. hepsi de öğreniyor yabancı dili. yabancı dili öğrenmeyen göçmen, aynı okuma yazma bilmeyen kişi gibi aslında devletin bi hatasıdır.

    şimdi bu 3 bakış açısının bu minera olayında harmanlayalım:
    aslında farklı olduklarını düşündüğümüz avrupalı ve türk aynı şeyi düşünüyor, orada minare kurmak haksız bir değişim isteğidir. fakat bi kere olay baştan yanlış çünkü avrupanın ikinci dünya savaşından sonra temelini oluşturmuş özgürlükler anlayışı ve günümüz dünyasının artık geri dönüşü olmayan hakkında zırvalık yapılmasının alemi kalmamış karma toplum gerçeği bu tarz bir minare olayına zıt düşüyor. ben kendim, dinci biri değilim, barış-insanlık-kardeşlik gibi çiçek-böcek insanı da değilim; fakat beni bile isviçrenin yaptığı ırkçılıktır dedirtti. çünkü bunun adı ırkçılıktır. oradaki türkler avrupayı işgal etmeye çalışmıyorlar. evet çok büyük sorunlar var avrupada, ama geri zekalı gibi 1 tanesine izin verirsek önünü alamayız ve o resimdeki gibi bütün isviçre bayrağı minare ile dolar gibi zırvalar, almanya'nın 30-40 yıl salakça uyguladığı bastırma politikasından başka bir şey değildir. açıp biraz tarihlerini okusunlar, bugün geldikleri yere kağıt kalemle mi ulaştılar yoksa böyle kürsülerle mi onu hatırlasınlar.

    referandumun söylediği tek şey: x%'deki insanın içini yeterli seviyede nefret ve dar kafalılık ile doldurabilecek bir yönetimi/kitabı/kılavuzu vardır. yoksa bayıra saldığın zaman avrupalı insan güzele tükürecek kadar moğol değildir.
  • minare yapma saplantısı da, minare yasaklansın mı referandumu da birbirinden aptalcadır. inancını yaşamak isteyen, bunun gösterisini yapmadan istediği şekilde yaşayabilir, fakat yaşayabilmelidir.

    zamanın ötesi edit'i: hangi inançtan olursa olsun, dinine gerçekten samimiyetle bağlı olanlar, imkanları olmadığı halde bile dinlerini yaşamak için her şeyi yaparlar, gereksiz gösteriş kaygısına düşmezler; "bakın biz burada ibadet ediyoruz, herkes görsün" diye.

    bununla beraber dini özgürlüğü kısıtlamak da saçmadır, üç beş camii ve minare var diye yaygara çıkarmak da din faşizmidir. dolayısıyla isviçredeki durum için al birini vur ötekine demekten başka çare kalmıyor. şimdi anlaşıldı mı?
  • isviçre halkının %57'si bu referandumda evet oyu kullandı, yani minare yapımının durdurulmasını istedi. oysa, önceki akşam isviçreli ev arkadaşımla referandum pusulasını önümüze açmış konuşurken, isviçre gibi toleransı yüksek bir ülkede asla bu inisiyatife evet oyu çıkmayacağını, insanların hayır oyu kullanacağını söylemişti bana. çok da emindi kendinden. ama 4 kanton hariç (ki bunların 3'ü romande denilen fransızca konuşulan kantonlar) çıktı evet oyu. aynı pusuladaki, askeri mühimmat ihracatını yasaklansın mı sorusuna da hayır çıktı bu arada, nötral isviçre'den. aynen böyle devam etsinler!
hesabın var mı? giriş yap