• iş kazalarıyla en çok gündeme gelen sahalar, madenler ve tersaneler. bir de ölümcül rahatsızlıklara yol açan meslekler bir işçi ölürse medyaya yansıyor. sadece bu iş sahaları değil aslında... inşaat alanlarında, gemi inşaatlarından daha çok işçinin hayatını kaybettiği biliniyor.

    ancak, bu iş sahalarında demokrasi, iktisadi adalet, bilimsel standart ve sosyal değerler gibi ölçütlerin dışlandığı açıkken, ihmaller gün gibi ortadayken -otoriteye bir güven duygusuyla- patronların/sorumluların beyanlarına güvenilebiliyor.

    iş kazalarında dünyada üçüncü, avrupa'da birinci sıradayız. sanki mesele işçilerin hoyratlığından ya da doğal felaketlerden değil de başka bir şeyden kaynaklanıyor.

    tersaneleri uzun süre inceleyen aslı odman tersanelerdeki kazaları ve sebeplerini bir bir sıralamıştı: "mesele 'baret takmaya üsenen egitimsiz isçiler' degil"

    http://www.limteris.com/…haber_detay.asp?haberid=92

    "tuzla'daki isçiler "baret, gözlük takmadiklari için" ölmüyorlar. tuzla'da isçiler, tersanesinde gemi yapilan, üretim zincirinde en büyük kâr marjina sahip tersane sahibi isyerinin güvenligini -is baslamadan önce ve üretim sirasinda- almazsa ölüyorlar.
    mesele "baret takmaya üsenen egitimsiz isçiler" meselesi degil:

    **gemi insa sektöründe agirliklar tonla degil, grosston ile verilir. isçilerin üzerine düsen saç parçalari 3, 5 tonluk parçalardir. bu parçalar, "kostura kostura" büyüyen bu "basarili" sektörde, olmasi gerektigi gibi vinç yerine, forkliftlerle, daracik tersane mekaninda, acele acele bir yerden bir yere tasinirsa, forkliftten isçinin üstüne düsüp isçiyi, teknikeri, mühendisi ikiye bölebilirler.

    **böyle ölen isçiler vardir. isçilerin yüksekte çalisacagi iskeleler, geminin dis yüzeyi bozulmasin, ikinci kere taslama gerektirmesin, is "çabuk çabuk" yetissin diye kaynakla uygun bir sekilde sabitlenmezse, düsen isçi baretli, gözlüklü de olsa ölme ihtimali büyüktür.

    **is çabuk çabuk siparis sözü verilen tarihte yetissin, tersane sahibi gecikme tazminati ödemesin diye, bir yardimci esliginde yapilmasi gereken isler tek kaynakçi, tek montajciyla yapilirsa, isçi ambara veya denize düsse, düstügünden haberdar olunmasi saatler, bazen bir gün bile sürebilir.

    **is çabuk çabuk bitsin diye, oksijen hortumlari ve elektrik kablolari birbirinden düzgünce ayrilmazsa, isçinin kaynak yapacagi gemi dehlizleri fanlarla gazlardan arindirilmazsa, isçi patlamada ölür.

    bütün bu tedbirler, is kanunu'na göre ve her akliselim insanin tahmin edebilecegi gibi, isyerinde üretim yaptirtan, isçi, mühendis istihdam eden, bu isten kâr eden isverenin yükümlülügündedir."

    madenlerde de benzer ihmallerin olduğu açık.

    özetle:

    "ocağa her türlü gaz ölçümü yapılarak, önlem alınarak girildi." diyen işverenlerin/sorumluların senaryolarını pek dinlememek gerekiyor.
  • madenci tanıdığım yok. madencilikten anlamam. bu adamlar, her an ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olmak zorunda olan adamlar, mevcut tüm haksızlıkların, adaletsizliğin can, kan bulmuş halidir. bu sefer, bir mucize olsun ve ailelerine kavuşsunlar demekten başka bir şey elden gelmiyor. ne kadar duyarsız bir toplum olduğumuz, insan hayatının beş kuruş etmediği gibi konular içinse artık çok geçtir.
  • her göçükte aynı şeyleri yazan yazarlar bir kere olsun göçüklerin sebeplerini ve madencilik sektörünün gelişiminin nasıl olduğunu araştırmış mı merak ediyorum? geçen sene ingiltere'de olan göçükte de bu dediklerini yazabildiler mi? tamam bu göçükler bir faciadır ancak bunun sebebini kapitalizm diye sınırlamak sadece facialar üzerinden zihinsel mastürbasyon yapmaktan başka bir şey değildir. yeraltında bir kere bile bulunmadan lütfen facialar hakkında böyle yorumlar yapmayın çünkü yeraltında bulunanlar için ifade ettiğiniz sadece züppelik.

    (bkz: ölü işçi fetişistleri)
  • patlamanın meydana geldiği kuyuda tahribat nedeniyle kuyu kafesi çalışmıyormuş ve işçilere, o kuyunun 2-2.5 km uzağındaki başka bir kuyudan ulaşılmaya çalışılıyormuş. ne zaman ulaşılacağı meçhul yani. asıl şok eden kısımsa; önceleri "durum ciddi değil, kısa sürede ulaşacağız kendilerine" açıklaması yapılırken; hala ulaşılaması neticesinde "hayatta olup olmadıklarını bilemiyoruz" denilmesi. yerin altında 32 insan var ve kendilerinin bulunması için el yordamıyla hareket ediliyor. tekrar ediyorum, empati kuruyorum, düşüncesi bile kalbimı sıkıştırıyor. yerin altında 32 insan...

    "çalışmaların sürdüğünü dile getiren dinçer, maden ocağında geçtiğimiz ekim ayında denetleme yapıldığını ve herhangi bir eksiklik saptanmadığını sözlerine ekledi."

    bursa'daki maden de denetlenmişti aynı bu şekilde, masa başında, madene bile gitmeden, herhangi bir eksiklik saptanmadığı rapor edilmişti. elimiz kolumuz bağlı 19 işçinin yanarak ölmelerini, tek tek cesetlerinin çıkarılışını bekledik sonra. bu sefer böyle olmasın. lütfen...
  • ne ilk, ne de sondur....
    ne diyeyim ki ulan... haberi aldığımdan beri kaç kişiyi aradım burda, abi dışarda mısın diye. ulan bi senedir tanıdığım adamların içeride olabileceğini düşündükçe ben kafayı yedim de, ya o içerdekiler, onların aileleri? ekmek parası bokuna can pazarı... kimse kusura bakmasın, nereme de girerse girsin, ama içimde kalmayacak; sizi oraya o şekilde gönderip, çalışmak zorunda bırakanların ben ta amına koyayim.
  • ilk grizu patlaması değildir. son olsundur. devlet yada patronlar artık önlemleri alsınlar yeter.insan hayatı bu kadar ucuz olmasın. evet belki fazla iyimser düşünüyorum ama gerçekten öyle olsa ya. herkes daha fazla paranın değil insanlığın kölesi olsa ya.
    ateş düştüğü yeri yakar tabii de. yanmamış insandan insaniyet bekleyemezsin orası da var ya.

    sabır diliyorum ailelere.
    geri dönecekler ümidi ile.
  • birçok üzücü "iş kazası" durumunda olduğu gibi yetkililerin yine kamuoyundan "sabırlı" olmasını bekledikleri kaza.

    nedense

    işverenlerden, patronlardan, kapitalistlerden

    -iş güvenliği ile ilgili önlemler almalarını beklemiyorlar.
    -fiziksel çalışma koşullarını gelişmiş ülkelerin standartlarına getirmelerini beklemiyorlar.
    -insan sağlığını kar dürtüsünden daha üstün tutmalarını beklemiyorlar.
    -önlenebilir kazaları doğal afet gibi göstererek üzerini örtmemelerini beklemiyorlar

    ama kamuoyundan sakin ve anlayışlı olmalarını bekliyorlar hep.
    birileri maden göçüğünde mahsur, birileri tersanede "ölümüne" çalışıyor
    fabrikada iş kazasını kurum doktoru örtbas ediyor,
    gerisi enformel sektörde canlı cenaze

    nasıl bir hayat insanı mecbur bırakır da ölebileceğinizi, göçükte kalabileceğinizi bile bile işe gidersiniz?
    nasıl bir hayat tüketir bizi de otuziki insan göçükte kalmışken hayat bu kadar rahat devam eder, televizyonda şarkılar, türküler, maç geyikleriyle..
    nasıl bir hayat susturur bizi de sesimiz çıkmaz, hiçbir şeye..
    hiçbir şeye..
  • bu entiriye yüzlerce kez taşeronlaşma, taşeronlaştırma yazma istiyorum.

    kapitalizmin kar hırsı

    akp'li müteaahitlere yarıyor (hoş chp si de mhp side aynı halt)

    bir devlet kurumu düşünün.

    madenden daha fazla verim almak istiyor.

    işçi daha ucuza çalışsın, daha az önlem alınsın, daha az masraf yapılsın, üstüne üstlük iktidar partisine bağış yapan müteahhit çok kazansın

    açık açık böyle denmiyor tabi. verimlilik hesabı , en şık ünüversitelerin en şık işletme bölümlerinde en şık hocaları tarafından öğretiliyor. hatta ağızları o kadar gevişliki bu kelimeye, verimlilik değil productivity diyorlar iki cümle başında.

    bu konuda 3 yıl öne 2 yıl önce 1 yıl önce gönüllü olarak rapor hazırlayan birisi olarak artık yazmaktan duyurmaktan sıkıldım.

    katili devlettir, katili neo liberal politikalara gözü kapalı oy veren sizlersiniz, katil müteahhit parasıyla işleyen saçma sapan demokrasimizdir.

    bir emekçinin kadrolu, düzgün ekipmanlarla, düzgün çalışma saatleriyle, düzgün çalışma ortamıyla, dört dörtlük güvenlik önlemleriyle, huzurlu bir çalışma yaşamıyla, kıdem tazminat hakkı, izin hakkı ile, emeklilik hakkı ile çalışma hakkı kalmadı mı kardeşim.

    sizin oy verdiğiniz partilerdir katilleri, sizsiniz.

    bir kere de kendinizin de emekçi olduğunuzu görüp buna yönelik taleplerde bulunun, bunu programıan koyan partilere oy verin, oy verecek parti yoksa oturun siz oluşturun ama verimlilik karlılık hesabıyla insanları yerin 540 metre altına gönderirseniz, sıçayım sizin "cehenneme" inanan algınıza inancınıza.

    sorsan bu işçilerin iş yaptığı havzadaki sendikaya, kader der. sendika toplantıların duayla açar. lan oğlum sen paranın kölesi olmuşsun, müritlere daha bu dünyada cehennemi yaşatmışsın, senin ne okuduğun duanın hayrı var ne kazandığı ne verdiğin verginin, ne okuduğun okulun.

    hep baraber alllah belamızı versin, bu düzene dolaylı dolaysız desteğimizden dolayı.

    edit: insanlık
  • sonunda çok pişman olunabilecek bir olay. annem anlattı bugün; vakt-i zamanında amasya'da buna benzer bir patlama oluyor ve kurtarılanlar kurtarılıyor. geriye kimse kalmayınca tünel kapatılıyor. çok sonra bulunan küreklerin üzerinde "biz yaşıyorduk." diye notlar bulunuyor -ki iç parçalıyıcı oluyor.-
hesabın var mı? giriş yap