• bu gece hac ibadetimizi gerçekleştirdik hacı.

    eric'in saçları uzamış. "thank you" ve "steve winwood" demek dışında da tek kelime etmedi şarkı aralarında; ama yine de tapılası herif. 2 saatten uzun bir süre sahnede kaldı, 20 civarı şarkı çaldılar steve'le. akustik gitarla çaldıkları dört şarkının ilk ikisinde kalabalık konseri dinlemeyi bırakıp çok sağlam geyik çevirdi, benden okkalı küfürler yediler. sonra leyla'yı duyunca ayaklarını denk aldılar. hepsinden öte voodoo chile'ı eric clapton icrasıyla dinlediğimiz konser oldu. dünya üzerinde daha kaliteli bi jimi hendrix cover'ı dinlemek de mümkün olmaz kanımca. yani gecenin özetine gelirsek:

    --- spoiler ---

    (bkz: clapton is god)

    --- spoiler ---

    not: bir de bu konseri babalar günü vesilesiyle babamla birlikte izledim. baba adammış eric, yüzümü kara çıkarmadı, müziğe doymuş ve keyfimiz yerinde ayrıldık kuruçuşmeden.

    not2: adam gibi bira tuborg gold, %100 malt.

    edit: babalar günü haftayaymış aslında da canımız sağolsun, biz bu hafta biliyorduk*.
  • en akustiğinden bir layla , en gazından bir cocaine çalındığı, hammond ile stratocaster ikilisinin inanılmaz uyumunun gözümüze gözümüze sokulduğu konserdi. muhtemelen yaşayan üç gitar tanrısından (bkz: david gilmour) (bkz: ritchie blackmore) (bkz: eric clapton) birini canlı canlı dinleme şerefine nail olduk. o hiç kullanmadığın serçe parmağına kurban be eric baba. ha, steve reyis e de değinmezsek çok ayıp ederiz. senin de vokaline, hammonduna, gitarına kurban.
  • biraz kelek bir organizasyon ve bazi alakasiz kayip seyirci kitlesi haricinde guzel bir konser oldu - $arkilara e$lik edilmesine ali$ik insanlara pek yaramadi, ancak clapton / winwood uyumu cok guzeldi. steve winwood'a nispeten uzak turk seyircisi icin agirlikli adam clapton babamiz oldu, hatta arada genc arkada$lardan "oduncu gomlekli adam pink floyd'dan roger winwood abi" gibi bir cumle duydum ki, gittim musaade isteyip bir kac ki$inin ortasinda ta$akoglani yaptim elimde olmadan.

    winwood baba iyiydi, clapton baba iyiydi. babam icin georgia on my mind soyledi steve winwood. catir catir hammond ba$inda dokturdu, yetmedi aldi eline stratocaster'i, orada da dokturdu. slowhand'in sol elinin kucuk parmagi yine 5. perdenin altina indiginde hic klavyeye dokunmadi, slowhand her zamanki gibi muhte$emdi.

    'cause i'm a voodoo chile, and i don't take no for an answer...
  • yüzlerce seyircinin konserle zerre ilgilenmeyip içki ve bilahare tuvalet peşinde koşarak, konseri izlemeye gelmiş ben dahil birçok seyirciye zehir etmiş olduğu etkinliktir. konserin ortalarına doğru delirmelerine ramak kalmış bir grup insan etten duvar örerek her geleni başka tarafa yönlendirme çabasına girmiş olsak da, 2 saatin sonunda, büyük konuşmamak lazım ama, kuruçeşme arena'ya bir daha adım atmama kararı aldırmıştır. gamsız bünyeyi stres sahibi yaptılar resmen.

    not: belirtmek lazım ki, yukarıda bahsi geçen tacize maruz kalınmayan ender zaman dilimlerinde müzikal açıdan ilaç gibi gelmiş, mutlu etmiştir eric ve steve abiler.
  • her şeyiyle mükemmel bir konserdi. eric baba ve steve reis tadından yenmez bir akşam yarattılar. 60 yaşlarında 2 dede adeta herkese blues nası yapılır dersi verdiler. belki çok konuşmadılar ama gerek te yoktu zaten , strat ve hammond'ları bizlere yetti.

    not: mark tamam , eric tamam bi de david gilmour'u görürsem 27imde mezarımı kendim kazıcam *
  • iki baba müzisyenin saniyede 28 nota basmadan virtüöz olunabileceğini hepimize çatır çatır gösterdiği konserdir.

    eric clapton: o nasıl bir çalıştır ya, dokunduğu her perdede mest oldum. eminim gitarı icat eden adam orada olsaydı "ulan ne iyi etmişim de icat etmişim şu meredi" derdi.
    steve winwood: o yaşta o ses, o enerji. hammond'ın her tuşunu teker teker kırdı adam, kesmedi "verin bana da bir strato, biz de tutalım bir ucundan" dedi.
    bir de davulda steve gadd vardı ki, bu iki adama anca o uyardı o sahnede.

    yalnız, değinmek istediğim bir nokta var. midland maniac çalarken boğazın öbür tarafında yapılan havai fişek gösterisinde o gürültüden bir süre şarkıları duyamadık. anlamadığım şey, desibel sınırı muhabbetinden ötürü kuruçeşme'de ses fazla açılamıyor, hatta şöyle diyeyim, konserin tamamını sağ taraftaki kolonların önünden izledim, şu an ne başım ağrıyor, ne kulağım çınlıyor. tamam, konsere gelmeyen, çevrede oturan insanları rahatsız etmemek lazım. ama o havai fişek ne? desibel sınırında olan bir konserin sesinden fazlaysa demek ki o da desibel sınırını aşıyor. onu niye yasaklamıyorsunuz? oğlunuzun, kızınızın düğününde patlatamayacağınız için mi? bok mu var her düğünde, açılışta patlatıyorsunuz o havai fişekleri? biz de boğazda düğün yaptık ama aklımızın ucundan bile geçmedi havai fişek patlatmak, bizim eğlencemizden kime ne? bir gün götünüzde patlar o havai fişekler umarım. havai fişekler patlarken içimden hep şunu dedim: "eric clapton'ın elindeki gitarı kıçınıza sokayım sizin, hem de klavyesini değik kasasını!"

    not: bu yazı evinde bir adet bile eric clapton veya steve winwood cd'si olmayan biri tarafından yazılmıştır.
  • konser beklediğim muhteşemlikte geçti genel olarak. zaten daha farklı ne olabilirdi. bir tek nathan east' ı çok aradım. o da gelseydi, bembeyaz bbne2' sini çalsaydı en naif ve sempatik tavırlarıyla.
    bir de havai fişek faciası var. bununda facia kısmını bir kenara atarsak eric clapton' un tepkisi çok iyidi. şarkı gayet yumuşak şekilde ilerlerken birden havai fişekler patlamaya başlar ve eric clapton donup kalır. şarkı bitene kadar havai fişeklere kitlenmiş şekilde kimbilir aklından neler geçirerek çalar. bu olaya sinirlendiği gayet açık olan the god bir sonraki parçada öyle bir çalar ki gitarını gaza gelen seyircilerin tuttuğu tempo havai fişeklerin sesini bastırır. biz de boşuna clapton is god denmediğine canlı şekilde şahit oluruz.
  • yanımdaki bir grup ısrarla athena'nın nasıl bir grup olduğunu tartıştı, anlam veremedim. sonra da "i shot the sheriff" diye bağırdılar. renk geldi.
  • çok leziz bir blues gecesi yaşatan konser.

    öncelikle muhteşem olan kısımlar;

    - iki devi aynı sahnede yanyana görmek. bisten sonra steve'in eric'in omuzuna elini atması. ne sahneydi ama!

    - voodoo chile! ok, bu parça söz konusu olduğunda benim gözüm de kulağımda öbür steve'i arar, rahmetli olanı. ama buradaki yorum da çok lezizdi. (edit: benim rahmetlinin çaldığı slight return olanmış. kc'ye uyarısı için teşekkürler!)

    - crossroads. normalde eric kendi konserlerinde bu parçayı daha hızlı tempoyla çalar. yanılmıyorsam just one night'da olağanüstü bir yavaş versiyonu da vardır. burada ilginç şekilde ikisinin arasında tuttular tempoyu. crossroads'un bu versiyonunu ilk defa dinledim. süperdi! (edit: just one night'ta değil direkt crossroads albümünde var bu yavaş versiyon. halen en iyi yorum olarak bilirim. bu arada after midnight yorumu da süperdi burada).

    - bugüne dek dinlediğim en iyi cocaine yorumu. bis öncesi kapanış parçası olarak gerçekten muhteşemdi!

    - gimme some lovin. steve'den ters köşeye yatıran şahane bir sürpriz! o değil de bir ara klavye başında shake your tail feather'a girseydi sağ taraftan twist yaparak denize dökülürdük!

    şimdi de rahatsız edici kısımlar;

    - ustaların konseri fazlasıyla resmi bir havada tutması. ne bileyim isterdim bir "hellooo istanbul" veya "istanbul'da pek güzel bir ırmağınız var" yada bilahere "oh thank you törkiş people, bizim için havai fişek gösterisi yapmışsınız ama biz çalarken bu kadar gürültü çıkaracağını düşünmemişsiniz, olsun yine de sağolun" desinler. çıktılar, döktürdüler, gittiler. yüz vermediler bize fazla.

    - şimdi gelelim konserin temel işkenceye dönme nedenine; seyirci. yüz verilecek seyirci değildi maalesef. sözlük aracılığıyla turkcell arena'da bundan sonra konser izleyecek istanbul halkına ufak bir ricada bulunayım; muhterem istanbul seyircisi, tıklım tıklım dolu olduğunu gördüğünüz bir alana "pardon" "ayh tüh kusura bakmayın" diye paldır küldür dalmak normal bir davranış değildir. normal şartlarda ilkokulda görmüş olmanız gereken basit lineer fizik kanunları gereğince bir yerlerde sıkışır, etrafınızı da sıkıştırırsınız. bunu yapıyor olmanız sizin konsere girmeden önce ciddi bir iq testine tabi tutulmanız gerektiğini gösterir. ha tabi sizlerin araba kullandığı bir şehrin trafiği de anca çıkıştaki gibi olur zaten. mümkünse sizinle bir daha turkcell arena'da konser izlemeyelim. hayır o değil, zaten dağın başında olan olimpiyat stadına nasıl gidilebilir de u2 izlenir ben şimdiden onu düşünmeye başladım!
  • daha yazın başı, çok konser var önümüzde. ama şimdiden 2010' un en iyi konserlerinden biri olduğu garantidir. iyi bir konser bekliyordum, ama bu kadar hatasız, akıcı, eğlendirici bir konser beklemiyordum.

    "ben eric clapton izledim" cümlesi hala garip geliyor.

    -----

    konser kalabalığını gözümde tartarken (festivaller hariç), roger waters' ı standart alırım. roger waters' dan beri gördüğüm en kalabalık kuruçeşme konseriydi; hatta belki daha kalabalıktı.

    -----

    ve bir konser enstantanesi;

    yanımda duran kızla, erkek arkadaşı arasında şu diyalog gerçekleşti (şaka yapıyor zannettim, ama değildi):

    kız: eric clapton hangisi?
    erkek: gitar çalan.
hesabın var mı? giriş yap