• *yalan dört nala gider, gerçek adım adım yürür, fakat gene de vaktinde yetişir. diye norveç atasözü olarak öğrendiğim ve beğendiğim bir söz var. burada gerçekler hala yetişemedi ama yine de bir fenerbahçe'li olarak serdal adalı'ya tayfur havutçu'ya ve diğer futbol adamlarına şimdilik geçmiş olsun demek istiyorum.

    elbette ki tahliye oldukları suçsuz olmadıkları anlamına gelmiyor. sadece artık bir savcının keyfi inisiyatfinde henüz kanıtlanmamış bir suçtan ötürü artık içeride yatmayacakları anlamına geliyor, aileleriyle vakit geçirebilecekleri anlamına geliyor, sadece iddialardan ötürü kaybettikleri özgürlüklerini geçici bir süre için dahi olsa yaşayabilecekleri anlamına geliyor.

    öte yandan suçsuz bulunurlarsa ki, benim iddianamaden görebildiğim kadarıyla bu kuvvetli bir ihtimal pisi pisine içeride 5 ay yattıkları anlamına geliyor. savcının paranoyası nedeniyle haybeye hapiste 5 ay geçirdikleri anlamına geliyor.

    tekrar geçmiş olsun. umarım bu kişiler bir daha böyle işlere (!!!!) karışmazlar. böyle işlerden kast ettiğim normal futbolculuk işleri. cep telefonuyla arkadaşlarla konuşmak, başkalarına göre şifreli (!!!) olarak değerlendirilebilecek ifadeler kullanmak. transfer görüşmeleri filan yapmak.

    ben iddianameyi okuyorum. imkanım olursa hakkında bir şeyler yazmak isterim. çok acayip bir iddianame. yazan kişi sanki, nasıl desem... birşey diyemiyorum. ilk izlenimim cumhuriyet savcılarına dilbilgisi ve gramer dersi okutulmadığı yönünde. galiba savcılık sınavı test usulünde yapılıyor, sonra da bu kişiler formel bir raporlama eğitiminden geçmiyorlar. rapor yazım tekniği ve iddianamenin organizasyonu gerçekten kötü.

    aziz yıldırım avukatları vasıtasıyla buna iddianame yığını demiş. gerçekten insaflı bir ifade sarfetmiş. iddianameyi okuyup anlayabilmek için savcının "beautiful mind" ına girmek gerekiyor. fakat bunu yazmak için mi bu kadar ay uğraştın diye de sormadan edemiyorum. gerçekten türk spor tarihinin en önemli davası olan, türk hukuk tarihinin ise tartışmasız en önemli davalarından biri haline gelen bir konuda bu şekilde iddianame hazırlanıyorsa gerçekten içler acısı bir haldeyiz.

    savcı bu haldeyse, burada spor hukuku, adalet, vicdan, spor etiği gibi konularda ahkam kesen liseli / üniversiteli gençlerimizi ne ölçüde ciddiye almalıyız? ne diye cehaletin zincirinden boşaldığı bir toplumda kamuoyu vicdanına (kamuoyu da sonuçta bu bireylerin bir bileşkesi, averaj zekaların toplamı) ve sağduyusuna güvenmeliyiz? gerçekten bilemiyorum.

    türkiye'de bir çok kurum-kuruluş, buna medya, meclis, televizyon basın vs. gibi pek çok organ dahil maalesef meritokrasi yapısından (yani bir işi, mesleği o işin uzmanının, o işin ehlinin ve en çok hak edenin yapmasından) nepotizme geçiş yaptı. yöneticiler ve uzmanlar artık mesleki yetkinlikleriyle, elde ettikleri başarılarla, kariyerleriyle ön plana çıkmıyor. onun yerine bunun yakını, şunun akrabası, partiye yakın, cemaate yakın, yandaş gazeteci gibi tanımlamalar ön plana çıkıyor. yasama/yürütme/yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı prensibi, haydi bu üç güce dördüncü kuvvet medyayı da ekleyelim, en ufak tabirle zedelenmiş durumda. ben bunları anlatıyorum ama eminim ki bazılarımız bu üçü arasındaki farkı dahi bilmiyorlar. hatta eminim ki şu anda mecliste oturan bazı milletvekilleri dahi bu kavramlardan bihaberdir.

    umarım bu ve diğer bunun gibi davalarda cumhuriyet savcıları ve yüce türk adaleti üzerlerine düşen görevleri isimlerine yakışır ciddiyette ve sorumlulukla icra ederler.

    benim için adalet duygusu ve fenerbahçeli olmanın kendisinden öte temsil ettiği değerler şampiyon olmaktan ve şampiyonlar ligi'ne katılmaktan çok daha önemli.

    kendi yöneticimden ve sporcumdan nasıl ki bir an, bir nebze olsun kuşku duymadıysam beşiktaşlı yöneticilerden ve tayfur havutçu'dan da aynı şekilde kuşku duymadım. aklı başında ve sağduyulu insanlar gerçekte olan bitenin ne olduğunu, olayların kronolojisinden, kurgusundan, zamanlamasından ve medyaya servis ediliş biçiminden çok net algılayabiliyorlar.

    bunu takımımla övünmek için söylemiyorum, ama övünmekle ve gururlanmakta sonuna kadar haklıyım, aynı ölçüde beşiktaş taraftarı da, galatasaray taraftarı da, trabzonspor taraftarı da haklıdır. bunlar bizim sahip olduğumuz 100 yılı aşan değerler. iktidarlar, partiler, parti başkanları bunlar geçicidir. değerlerimiz iktidar üstüdür, parti üstüdür. o şekilde kalması için çaba sarf edelim. siayaseti futbola bulaştırmayalım.

    tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. darısı başta aziz yıldırım ve şekip mosturoğlu olmak üzere tüm tutuklu yargılanan vatandaşlarımıza.
  • darısı balyoz'dan, ergenekon'dan suçsuz yere içerde olanların başınadır.

    ama bir an düşündüm de, bu memlekette futbol birçok şeyden daha önemli iken bu durumun fark edilmesi, tepkiye dönmesi, futbol kadar vatandaşın ilgi ve alakasında olması zor...
  • tahliye olanlar arasında en çok korcan çelikay'a sevindim. abisinin ve ailesinin de gözü aydın..

    edit: olmayan ablasını da unutmamak lazım tabi. onun da gözü aydın..
  • içeride hiçbir futbolcunun kalmamasıyla birlikte, bu kadar maç şikeyi kim yaptı sorusuna da akıllara getiren tahliyelerdir.
  • bu tahliyelerin yeni yasayla alakalı olmadığı ve hakim heyetinin iddianame incelemesi sonucu verdiği kararlarmış diye bir söylenti var. ayrıca yeni yasanın resmi gazetede yayınlanmasından sonra tahliye sayısının artması bekleniyormuş.
  • suçlulardır, değillerdir bilmiyorum ama bir fenerbahçeli olarak serdar adalı'yı dışarıda görünce ciddi anlamda mutlu oldum. içerideki insanlar adam öldürmedi, başka bir şey yapmadı. futboldan men edersin, farklı yaptırımlar uygularsın. hapis cezası gerçekten çok ağır.

    edit: eski görüntülermiş, henüz cezaevinden çıkmamışlar :)
  • mahkemenin tahliye edilen sanık avukatlarının her hangi bir tahliye istemi olmamasına rağmen resen gerçekleştirdiği tahliyelerdir. bazı gerzekler bunu sitelerine dipnot olarak eklesin. aziz yıldırım ve fenerbahçe yönetici avukatlarının bir tahliye istemi olmadı ki taleplerini reddedilsin.
  • tahliye bir beraat olmadığı için tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilme olayı. hemen suçsuzlar işte, gördünüz mü vb. vb. tarzı bıdı bıdı yapmanın gereksizliğine dem vurmak isterim
  • az önce gerçekleşmiş.
    tahliye edilenlerden bazıları; ibrahim akın, serdal adalı, tayfur havutçu, ümit karan
  • baklava çalmadıkları için, ana dil hakkını, parasız eğitim hakkını savunmadıkları için serbest kalan kişilerden oluşurlar.
hesabın var mı? giriş yap