• hollywood'un rus asıllı oscar'lı oyuncusu.

    1962 yapımı taras bulba filminin setinde kendisine yeşilçam oyuncusu feridun çölgeçen tarafından atatürk'ü anlatan bir kitap ve fotoğraf hediye ediliyor.
    görsel

    1964 yılında ise yul brynner'ın anıtkabir'i ziyaret ettiğine dair şöyle bir görsel var:
    görsel

    2 yılda rus bir oyuncunun geldiği nokta...
    etkilenme seviyesi ortada.

    atatürk'ün ölümünün üzerinden 85 yıl geçti ve bırakın bir kere kabrini ziyaret etmeyi, hala büstüne zarar vermeye çalışan insanlarımız var. bu seviyede bir aymazlığa zamandan bağımsız bir şekilde, dünyanın her yerinde insanların g.tüyle güleceklerine eminim.

    umarım bir gün "atatürk'ü tanımak" şerefine nail olurlar.

    edit: bir yazarın entrisi dolayısıyla oluşan yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. yul brynner'ın ölümünün ardından newyork times'ta yayımlanan bir yazıda şu ifadeler yer alıyor:

    despite the fullness of his career, mr. brynner said he always longed to make a film about kemal ataturk, the founder of modern turkey. ''ı would have needed 20,000 men to re-create his battles,'' mr. brynner said. ''the turkish government agreed to that, but no one could agree about the facts of his life.''

    yani kendisi atatürk'e olan hayranlığından ötürü onunla ilgili bir filmde oynamayı kendisi talep etmiştir. bu hayranlığın başlangıç noktası feridun çölgeçen'in hediye ettiği kitap olmayabilir net bilgi bulamadım evet. ancak kendisine film teklifi götürülmesi, ardından yaptığı araştırmalar neticesi bir hayranlık olmadığı aşikâr.

    ankara üniversitesi türk enstitüsü'nün hazırladığı atatürk yolu dergisi'de kaynaklarla belirtilmiştir ki: bahsi geçen film united artists ve ve paramant şirketleri ortak yapımı olacaktı. yul brynner atatürk rolü için 1962-1967 yılları arasında bilfiil mücade vermiştir. cumhurbaşkanı cemal gürsel ile görüşmeyi kendisi talep etmiş ve hükümetten gereken desteğin alınması noktasında güvence almıştır. atatürk'e benzemedeği konusunda yapılan eleştirilere "önemli olan o'na benzemek değil, o'nun karakterini, iç dünyasını ve idealizmini ifade edebilmektir" cevabını yapıştırmıştır. 1967 yılında eşi dorris brynner ile defalarca türkiye'yi ziyaret etmiştir.

    bunca çabadan, ısrardan, dolmabahçe sarayı'nda hissettiklerini ifade ediş şeklinden etkilenmemek de mümkün değil.

    detaylara çok da takılmamak lazım. atatürk gerek dünya liderleri, gerek dünyaca ünlü önemli oyuncular, gerek bir çok sanatçı tarafından her dönem hayranlık uyandıracak bir karaktere sahip yüzlerce başarının altında imzası olan gerçek bir devrimcidir. ve gerçek olan bir şey daha var ki evet hâlâ büstüne zarar vererek kişisel tatmin sağlamaya çalışan ziyan insanlar var. çok yazık
  • yul brynner'ın ankara ve anıtkabir ziyaretiyle ilgili anektodun debe'ye girmesinden sonra o ziyaretin detaylarını da buraya almak istedim. star gazetesi'nde 14 mart 1993'te mete akyol tarafından haberleştirilen bu ziyaretin arkasında hayli ilginç bir hikaye var. "yul brynner'ı kaçırtan bürokrasi" adlı makaleden alıntılayarak devam ediyorum:

    --- 14 mart 1993 ---

    ...aradan on yıldan fazla bir süre geçip de, douglas fairbanks jr'un da unutulduğu, "ah bir atatürk filmi çevrilse" projelerinin de unutulduğu bir dönemde, hollywood kovana bir çomak daha soktu. fakat bu kez, türk halkının atatürk konusundaki duyarlılığını ön planda tuttu ve...

    aile babası, efendi, adı aşk ve boşanma dedikodularına karışmamış, skandallardan uzak kalmış, dünya kamuoyu tarafından "mazbut" imajıyla tanınmış bir hollywood yıldızını aday gösterdi atatürk rolüne.

    sadece özel yaşamıyla değil, sinemadaki mesleksel yaşamıyla da atatürk rolü için hollywood'un göğsünü gere gere sunduğu bu "mazbut" ve efendi aday, yul brynner idi.

    "kral ve ben" ve "taras bulba" gibi filmlerdeki başrolleriyle soyluluğunu da kanıtlamış olan yul brynner'in atatürk'ü canlandırması aleyhinde söylenebilecek tek söz, kafasının kelliğiydi. kafasında tek tel saçı olmayan kel bir aktörün atatürk rolünü oynamasını türk halkı nasıl karşılayacaktı acaba?

    hollywood endüstrisi, türk halkına farkettirmeden, türk halkının bu konudaki eğilimini anketler yaptırarak bilimsel yöntemlerle saptadıktan sonra, yul brynner'a "go" ışığını yaktı. ve yul brynner, halk tepkisinden çekine çekine değil, tam tersi, halk desteğine dayanacağını bilmesinin verdiği bir güven ve rahatlıkla, göğsünü gere gere geldi türkiye'ye...

    doğulu komşulardan kiminin pek anlamak istemediği, batılı dost ve düşmanlarımızın ise "abc" kadar somut bir biçimde bildikleri bir kuralı yul brynner, ankara'ya gelir gelmez ayağının tozunu silip, hemen uyguladı ve...

    "türklerin kalbine giden yol, anıtkabir'den geçer" diyerek ankara'daki ilk soluğunu anıtkabir'de almak istedi.

    yul brynner, ankara'daki ilk şokunu işte o zama yaşadı. sıradan bir ziyaretçi olarak anıtkabir'e gidip, atatürk'ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunmak istediğini söyleyince, o yılların turizm ve tanıtma bakanlığı yetkililerinin "ı-ıh" nidalarıyla karşılaştı.

    "herhangi bir kişi gibi, herhangi bir turist gibi ziyaret edemezsiniz siz anıtkabir'i" dediler "çünkü türk ulusunun gözünde artık, siz de bir çeşit atatürk sayılırsınız."

    yul brynner, hayretini gizleyemedi:

    "benimle şaka yapmadığınıza emin misiniz?" diye sordu.

    o yıllarda kültür bakanlığı olmadığı için, bugünkü kültür bakanlığı'nın görevlerinden bir bölümünü turizm ve tanıtma bakanlığı yapıyordu. atatürk filminin çevrilmesiyle ilgili "ev sahipliği" çalışmalarını da o nedenle, turizm ve tanıtma bakanlığı yetkilileri üstleniyordu. bu yetkililer, türk halkının atatürk konusundaki duyarlılıklarını göz önünde bulundurdukları için, atatürk filminde atatürk rolünü oynayacak yul brynner'a sıradan kişi işlemi yapılmasından bürokratik bir ürküntü duyuyorlardı.

    "sizinle şaka yapmıyoruz, mr. brynner" dedi bu yetkililerden biri "türk halkı bugünden sonra size artık, atatürk'e baktığı bir gözle bakmaya başlayacaktır. lütfen unutmayın bu uyarımızı..."

    görevliler, yul brynner'ın bulvar palas oteli'nde kalmasının da halk tarafından doğru karşılanmayacağını söylediler:

    "bu otelden daha yeni, daha lüks ve daha pahalı olan büyük ankara oteli vardır" dediler "bu akşamdan sonra bulvar palas'tan ayrılsanız ve büyük ankara oteli'nde kalsanız, sıfatınıza çok daha uygun davranmış olursunuz."

    yıl brynner'ın saçsız tepesi yavaştan yavaştan kızarmaya, "ha attım, ha şimdi atacağım" noktasına gelmeye başlıyordu.

    "ben bulvar palas oteli'nden çok memnunum ve o nedenle başka bir otele geçmeyi de düşünmüyorum" dedi "ayrıca, atatürk rolünü oynamakla atatürk olamayacağımı da biliyorum. onun için de, bana sanki atatürk'müşüm gibi davranılmasından da hoşlanmıyorum. ben sadece bir aktörüm."

    yul brynner'ın kaldığı bulvar palas hotel'in eski bir fotoğrafı: görsel
    binanın günümüzdeki hali: görsel

    bizimkiler, sanki atatürk konuşuyormuş gibi bir hayranlıkla dinledikleri yul brynner'a hem hak verdiler, hem de yine bildiklerini okudular:

    "biz şimdi sizin adınıza kocaman bir çelenk ısmarladık" dediler "anıtkabir'e bu çelenkle gideceksiniz. çelengi lahdin yanına ellerinizle yerleştirdikten sonra üç adım geri çekileceksiniz ve ti sesiyle başlayan, ikinci ti sesiyle biten saygı duruşunda bulunacaksınız."

    yul brynner anıtkabir'in merdivenlerinde koskoca çelengi görünce, ev sahipleri bürokratlardan yardım istedi:

    "ben bu kadar kocaman bir çelengi taa bu yoldan mozeleye kadar nasıl taşırım?" dedi "lütfen siz de yardım edin bana bunu taşımakta..."

    bürokratlar gülmelerini tutamadılar:

    "aman mr. brynner, sizin için şu anda resmi ziyaret töreni uygulanacak" dediler "çelengi siz değil, sizin adınıza, sizin önünüzde yürüyecek olan askerlerimiz taşıyacaklar."

    "hani ben ellerimle yerleştirecektim?"

    "askerler çelengi lahdin önüne kadar taşıyacaklar ve lahdin karşısına onlar yerleştirecekler... o yerleştirme anında siz de çelengin bir ucundan simgesel olarak tutacaksınız."

    "sonra?"

    "sonra üç adım geri çekileceksiniz ve ti sesini bekleyip, ikinci ti sesine kadar saygı duruşunda bulunacaksınız."

    "hepsi bu kadar mı?"

    "ayrılırken, şeref kürsüsündeki şeref defterine de atatürk'le ilgili duygularınızı, görüşlerinizi yazacaksınız."

    görsel

    kameraların objektifleri karşısında o güne değin kimbilir kaç kişinin kimliğine giren yul brynner, o gün ilk kez kamerasız bir ortamda, kendisine uygulanan resmi bir ziyaret töreninin başrolünü oynamak zorunda kaldı.

    akşam otele döndüğünde ise, "atatürk gibi önemli bir kişinin rolünü üstlenemeyeceğini" söyledi. "kusura bakmayın, amerika'ya dönmeye kararlıyım" dedi.

    bizim bürokratlar, türk basınına, dolayısiyle türk halkına bu durumu açıklamanın çok zor olacağını söylediler:
    "nasıl açıklayabiliriz bu kararınızı türk halkına, mr brynner?" dediler.

    mr. brynner, sakin sakin yanıtladı bizim telaşlı ev sahiplerini:

    "siz hiç zahmet etmeyin" dedi "yarın bir basın toplantısı düzenlerim, basına ben kendim açıklarım bu kararımı..."

    ev sahipleri, basın toplantısının hazırlık çalışmalarında yardımcı olmak istediler:

    "biz büyük ankara oteli'nde uygun bir salon hazırlatırız" derlerken...

    mr. bryner onların sözlerini yarıda bıraktı:

    "ben basın toplantısını, kaldığım otelde, bulvar palas'ta düzenleyeceğim" dedi ve... ev sahiplerine veda etmeden önce, şakasını da yaptı:

    "atatürk rolünü üstlenmekten vazgeçtiğime göre, basın toplantımı aktör sıfatımla yapmamda bir sakınca yoktur sanırım" dedi.

    yul brynner o gün bulvar palas'ta saat 11'de düzenlediği basın toplantısını bir sürprizle bitirdi:

    "şimdi sizlerle birlikte öğle yemeği yemek istiyorum" dedi "haydi hep birlikte içeri geçelim... masamızı orada hazırlattım."

    aktör sıfatıyla, gazetecilerle keyifli bir yemek yediğini hatırlıyorum. bir de... tam ağzına lokmasını atarken fotoğrafını çeken bir gazeteciye verdiği dersi hatırlıyorum:

    "çektiğin bu resmi lütfen iptal et ve bir daha da, yemek yerken hiç kimsenin fotoğrafını çekme" dedi "çünkü ağzına lokmasını attığı an, bir kişinin görüntüsünün en çirkin olduğu andır. kimse de çirkin bir görüntüsünün fotoğrafı çekilsin istemez."

    yul brynner belki aktörlüğü kadar fotoğrafçılığıyla da ünlüydü. onun bu özelliğini öğrenmek, o gün orada, turizm ve tanıtma bakanlığı yetkililerinin yüreklerine su serpti:

    "iyi ki kendi arzusuyla vazgeçti atatürk rolünü oynamaktan" dedi üçünden biri "bula bula bir fotoğrafçıyı mı buldunuz atatürk rolünü oynatacak diye kimbilir halktan ne eleştiriler alırdık, yukardan ne fırçalar yerdik, onun bu özelliği duyulduktan sonra..."

    --- 14 mart 1993 ---

    görsel görsel görsel

    kaynak: http://www.meteakyol.com.tr/…acirtan-burokrasi.html
  • 1960' lı yıllarda çekilecek olan atatürk temalı film için kendisinin uygun görülmesi ve gelip görüşlerini bildirmesi için çağrılması üzerine " biz çektiğimiz filmlerin gerçekçi olması için insanların yaptığı yanlışları, hataları da göstermek isteriz ama bu şartlar altında türkiye' de bir atatürk filmi çekilemez" demiş kişidir.
  • işe giderken ankara çankırı caddesi'nde konuşlanmış olan kral ve ben adlı pavyonun önünden her gün geçerim ve bu kel şahsiyet ve başrolünü oynadığı anna and the king (kral ve ben filminin orjinal ismidir.) filminin global etkisi beni hayrete düşürür. daha sonra pavyonun üstünde ankara oyun havaları tabelasını ve eryamanlı x'i görünce bu küçük büyü bozulur.
  • kellerin en yakışıklısı
    kral ve ben,anastasia filmlerinin süper aktörü
  • hz süleyman'ı canlandırdığı 1959 yapımı solomon and sheba filminde saçları vardır. gördüğüm kadarı ile kızıl-kestane rengi arası olup yaklaşık 300 bin tanedirler.
    o haliyle de yakışıklıdır tabi. lakin saçı olan birçok kişi eli yüzü de biraz düzgünse yakışıklı olabilir
    kafayı kazıtınca yakışıklı görünmek ise her babayiğidin harcı değildir, yul brynner'a mahsustur
    ben bir kere denedim 1 ay t...oğlanı oldum oradan biliyorum. (bkz: kabak kafa)
  • 1964 yılı anıtkabir ziyaretinden bir fotoğrafı.
    görsel
  • imdb'nin dalga geçer gibi profil fotoğrafına saçlı resmini koyduğu aktör.

    http://i52.tinypic.com/ixbktj.jpg
  • bir matemeatik dersi sırasında öğrenmiştim öldüğünü.. bütün günüm bok gibi geçmişti...

    idolümdür evet...
  • sinema tarihinin tartışmasız en iyi aktörlerinden biri. karizma ilahı. özellikle 1956 yılında çevirdiği
    anastasia, the king and i, the ten commandments filmlerinde gönüllere taht kuran bryner. özellikler the ten commandments'deki ramses rolüyle beni kendine hayran etmiştir.
    o zaman filmerini de verelim bilgi olur, iyi olur. şöyledir:

    port of new york (1949)
    anastasia (1956)
    the king and i (1956)
    the ten commandments (1956)
    the brothers karamazov (1958)
    the buccaneer (1958)
    the sound and the fury (1959)
    solomon and sheba (1959)
    the journey (1959)
    le testament d'orphée (1960)
    surprise package (1960)
    once more, with feeling (1960)
    the magnificent seven (1960)
    taras bulba (1962)
    escape from zahrain (1962)
    kings of the sun (1963)
    flight from ashiya (1964)
    morituri (1965)
    return of the seven (1966)
    poppies are also flowers (1966)
    cast a giant shadow (1966)
    the long duel (1967)
    la fantastique histoire vraie d'eddie chapman (1967)
    the double man (1967)
    villa rides (1968)
    the magic christian (1969)
    the madwoman of chaillot (1969)
    the file of the golden goose (1969)
    bitka na neretvi (1969)
    romance of a horsethief (1971)
    the light at the edge of the world (1971)
    catlow (1971)
    the bounty hunters (1970)
    le serpent (1972)
    fuzz (1972)
    westworld (1973)
    the ultimate warrior (1975)
    gli indesiderabili (1976)
    futureworld (1976)
    con la rabbia agli occhi (1976)
hesabın var mı? giriş yap