• "kart oyunu mangası animesi yapalım" kafasıyla üretilmiş bir seri değildir.

    kart oyunu, aslında seriye sonradan dahil olmuştur. hikaye aslında firavun karakterinin oyunlar (akla gelen her tür oyun) üzerinden suçluları çatır çutur cezalandırması üzerinden yürür. firavun'a "king of games" denilmesinin sebebi budur, çünkü firavun bir oyunun değil, tüm oyunların kralıdır*. kart oyunu ise sadece bu oyunlardan bir çeşidi olarak yüzeysel bir şekilde işlenecekken, okuyucular tarafından çok sevilmesi sonucunda varsayılan oyun haline gelmiş, yazar da seriyi komple kart oyunu üzerine özelleştirmiştir.

    yugi muto isimli oyun ve bulmaca meraklısı çocuk, adına milenyum yapbozu denilen, çözmesi imkansız olan çok parçalı karmaşık bir yapbozu çözmeyi başarır. bunun karşılığında firavunun ruhu peydah olur ve yugi'nin bedenini kullanmaya başlar. firavunun özel bir gücü vardır ve bu da gölge oyunu (yami no game - karanlık oyun) denen oyunu oynayabilmesidir. gölge oyunu, ilk paragrafta bahsedildiği gibi her çeşit oyun olabilir ancak belli kuralları vardır:

    + oyunun kuralları belli olmalıdır. firavun her oyunun kurallarını açıklar.
    + zorlama yoktur. kişi oyunu oynamayı özgür iradesiyle seçmelidir.
    + oyun adil olmalıdır. firavunun ve rakibin kazanma şansları eşit olmalıdır.

    bu şartlar sağlandığında gölge oyunu başlar ve bu oyunların %99.9'unu firavun kazanır. çünkü gölge oyunu, tanrısal başyargıç olan firavunun kullandığı bir yargılama metodudur. ruhunda karanlık olan, suçlu olan, günahkar olan kişiler bu yüzden oyunu kaybederler. firavun oyunu kazandıktan sonra "karanlığın kapısı açıldı" der ve suçlu kişiyi antik mısır'ın tahtalıköy'üne yollar.

    yanılmıyorsam ilk bölüm
    kısa bir demo
    kişisel favorim

    "oyunlar" konsepti atılıp hikaye tamamen kart oyunu üzerinden ilerlemeye başladığında da bu tema işlenmeye devam eder. her rakip/kötü karakterin destesinde kullandığı canavarlar, büyüler ve tuzaklar çizer tarafından onların kişiliklerini temsil edecek şekilde tasarlanmıştır. seri boyunca firavunun her galibiyetini kendi sabit stratejisini oynamak yerine rakibin stratejisini counter'layarak kazandığını görürüz, çünkü firavun yargıçtır ve her düelloda karşısındaki kişiyi yargılamakta, bu yüzden de her farklı kişiye farklı bir hüküm uygulamaktadır.

    firavun'u yenebilmek mümkündür, bunun için de masum ve temiz bir ruha sahip olmak gerekmektedir. bunu da seri boyunca iki kişi başarabilmiştir, biri kanka kontenjanından joey'dir, öbürü de yugi'nin bizzat kendisidir. (istisna: pegasus)*
  • bu oyunun, 'kartla oynanan satranç' olarak nitelendiği gördüm birkaç kez... mevzuyu anlatmak için yapılmış basit bir benzetme olsa dahi katılmıyorum!

    strateji oyunları, oyunda kullanılan birimler ünikleştikçe kompleksleşir. örneğin damada tek bir ünik birim vardır; tüm taşlar tek özelliklidir ve tek şekilde hareket eder. satrançta ise altı adet ünik birim vardır piyon, fil, at, kale, vezir, şah. her bir birim kendine özgü hareket eder ve haliyle daha kapsamlı düşünme gerektirir oyun.

    yu-gi-oh!'da ise 7.000'e yakın ünik kart mevcut ve oyun içinde bir karttan en fazla üç adet olmak üzere 40-60 kart ana deste+0-15 kart yan deste yani minimum 14 maksimum 75 adet ünik kartla oynanıyor. kısaca en düşük halde bile satrancın iki katından fazla... oyuna başlarken rastgele 5 kart çekildiği yani rastgeleliğin de bir etmen olduğunu varsayarsak bir oyunun iki kere tekrarlanması sadece istatistiksel olarak mümkün. satrançta açılış hamlelerini ezberlemiş iki oyuncu belki 10-15 tur boyunca birbirinin kopyası oyunlar oynayabilirken, taraflar destesini üzerine inşa ettiği strateji uygulamasına rağmen yu-gi-oh!'da bu pek olası değil.

    kısaca varacağım nokta yu-gi-oh!'un temelde satrançtan çok daha kompleks bir oyun olduğudur.
    eğer 15'nci yüzyılda cenevizli bir rahip yu-gi-oh!'u tanrı'nın oyunu diye icat etseydi mesela incil'deki kavramları kullanarak 2000 küsür kart icat etseydi ve günümüze kadar bu oyun oynanagelseydi ve satranç da 20'nci yüzyılın sonunda icat edilseydi bugün satranca 'çocuk oyunu', kart oyununa da müthiş bir strateji oyunu olarak bakardık... bu söylediğim 20'nci yüzyılda üretilmiş tüm tur bazlı strateji oyunları için geçerli!

    peki, hiç mi kötü yanı yok?! var elbette. en kötü yanı ticari bir meta olması... oyun geliştiricisi ve kart üreticisi olan konami, belirli aralıklarla yeni kartlar çıkartmalı ki yeni kartlar satabilsin, oyunun dengelerini bozacak bir şeyler yapmalı ve ürününü pazarlamalı. sürekli oyunun dinamiklerini kökten etkileyen yenilikler getiriliyor oyuna; senkron çağırma, xyz çağırma ve son olarak da sarkaç çağırma... ama buna rağmen 9-10 yıldır aynı desteyle oyunu oynayan insanlar var.
    ayrıca bu tarz oyunların mekaniğinde nispeten şans da bir ölçüde etkin olduğu için oyunu çok iyi oynamanıza karşın sadece makus bir talih yüzünden kaybetme şansınız da mevcut. satrançta tüm oyun birimleri oyun sahasında açık halde bulunduğu için rakibin hamlelerini dolayısıyla geleceği tahmin etmek büyük oranda mümkünken bu tarz kart oyunlarında ne yazık ki hiç mümkün değil... bu geleceği tahmin edememe şans faktörü ile de birleştiğinde oldukça can sıkıcı anlara gebe olabiliyor oyun. bir anda sadece şansın yardımı ile desteden eline çektiği kart ile oyunu değiştirmek mümkün... aslında bu durum hem oyunun oynanabilirliğini artırıyor hem de büyük oranda azaltıyor. iki ucu keskin bıçak!

    her neyse biraz da konuya türkiye tarafından bakalım...

    türkiye, ne yazık ki medeni zengin ülkelerin geliştirdiği bu tarz yeni akım kültürel ögelere adapte olabilen bir ülke değil... ülkede 50 yaşındaki adam kahvehanede pişpirik oynar ama elinde canavar kartları bulunan genci, 'abuk subuk iş' yapmakla itham ederek kolayca mahalle baskısı oluşturabilir. bu tarz oyunların gelişmesinde en büyük engellerden biri, toplumda geçim sıkıntısı olduğu için eğlenceye dair yapılan bu tarz farklılıklara anlayışın olmamasıdır, gereksiz ve hor görülmesidir.
    ayrıca oyunun bence asıl hedef kitlesi 15-25 yaş arasındaki gençler, türkiye'de aileleri tarafından finanse edildiği ve bu tarz ithal ürünler hayli pahalı olduğu için kartlara herhangi bir yatırım yapamazlar. hiçbir genç, zaten az evvel bahsettiğim mahalle baskısını yaratan düşünceleri barındıran ailesini kart almaya ikna edemez. haliyle yu-gi-oh! ve benzeri tüm kart oyunları sadece kısıtlı ve maddi açıdan hiçbir sorunu olmayan bir kitlenin tekeline sıkışıp kalır. bu da oyuna dair bir komünitenin gelişmesini büyük oranda engeller ve komünite gelişmediği için büyük organizasyonlar, turnuvalar kısaca komünitenin yapacağı etkinlikler yapılamaz haliyle ülke, ilgili kartların satılabileceği bir pazar görünüme sahip olamaz ve dolayısıyla kart üretici ülkeye yatırım yapmaz! yatırım olmadığı için de oyun yaygınlaşmaz... birbirinin nedenleri olan bu durumlar silsilesi yüzünden türkiye'de bu tarz yeni akım kültürel ögeler ne yazık ki mevcudiyet bulamazlar ki zaten bulamamışlardır. yu-gi-oh!'un dünya çapında en çok tanınır hale geldiği 2000'lerin ilk yarısında o havayla türkiye'de ulusal kanallarda oyunun animesi gösterilmiş, atıştırmalık satıcısı kimi firmaların ürünlerinin içerisinden promosyon ürünleri çıkmış olsa da ülke oyun geliştiricisi/kart üreticisi tarafın bir pazar olarak görülmediği için ilk atılımın ardı gelmemiştir.

    bugün türkiye'de uzak ve anlaşılmaz olan yu-gi-oh! kart oyunu; amerika, avrupa ve tabi ki japonya'da büyük organizasyonlarda, insanların birbiriyle vakit geçirebileceği turnuvalarda, etkinliklerde oynanıyor. anime, manga gibi destekleyici pazarlama ürünleri, geniş kitlelere ulaşırken, zeka gelişimi için faydalı olduğunu -bilimsel olmasa da sezgisel olarak iddia edebileceğim- bu strateji oyununu çocuklardan gençlere hatta yaşlılara kadar farklı demografik gruplara ait insanlar oynuyor. türkiye'de çocuklar ve gençler ise olup bitenden habersizler... eyahut kötü bir türkçe çeviri ile çocuk kanallarında yayınlayan animeden ibaret sanıyor! olup bitenden haberi olan yüksek gelire sahip ailelerin çocukları ise mevcut bir yu-gi-oh! ortamı bulamadığı için ya işten vazgeçiyorlar ya da arkadaş çevrelerinin bir kısmıyla kısıtlı olan yu-gi-oh! takipçileriyle nispeten düşük seviyede oyunu oynuyorlar. üstelik resmi bir satıcı olmadığı için ilgili kartları ya yurt dışından getirtmekle uğraşıyorlar ya da fahiş fiyatlara ülkede kartları satan kimi ticaret akbabalarına yemek oluyorlar.

    ne yazıktır ki satrançtan daha kompleks bir oyunu oynamak şu yana dursun, oyundan bihaber bir durumdayız... zaten ülkede şöyle bir araştırılma yapılsa satranç oynamayı bilenlerin sayısının da hayli düşük olduğu ortaya çıkacaktır! yu-gi-oh! bizim neyimize...
  • belki problem bendedir ama zamanımın çoğunu evde geçirdiğim rahat ama parasız günlerimde severek izledigim çizgi dizi... benim de böyle saçma sapan kartlarım olsa, kolyem parıldasa ve ben bir şizofrene dönsem...nihohahaha
  • en nadir ve pahalı oyun kartının adı "tyler the great warrior" (büyük savaşçı tyler) olan anime serisi.

    türünün tek örneği olan kart tyler gressle tarafından yaratılmış. türkiye'de de faaliyet gösteren make-a-wish adındaki, ölmek üzere olan çocukların son dileklerini gerçekleştirmek için çalışan bir yardım kuruluşundan isteği kendi yu-gi-oh kartını yaratmak olmuş tyler'ın. yardım kuruluşu da kendisine yu-gi-oh'nun basım fabrikasının bir turunu ve kendi kartını yaratıp basmasını mümkün kılmış. bu kart 2005'te kendisine teslim edilmiş.

    çok nadir bir karaciğer kanserinden muzdarip olan tyler sonrasında tamamen iyileşmiş. yarattığı kart ise dünyada tek olduğu için hala en nadir ve değerli yu-gi-oh kartı konumunda.
  • yugi moto adında, ramiz karaeski'nin japon şubesi bi karakter barındırır. en sıkışık durumda en güçlü kartlara karşı öyle bir numara çeker ki rakibinin aklını alır.

    güzel olan pek çok şey gibi kıymeti bilinememiştir. konsepti bakugan ve digimon sezon 3'e ilham kaynağı olmuştur.
  • yugioh olduğumuz dönemlerde son serisine giriş yaptı vrains adıyla ve şimdiye kadar 10 bölüm çekildi bile... derdimi anlatayım istedim çünkü taştı.

    yugioh ilk sezonunda 2000'li yıllarda karşımıza çıktığında her birimiz hayran kaldık, izlemeye doyamadık. peki neden?

    1- yeni bir oyun, ilgi çekici geldi. daha önce hiçbir çizgifilmde böylesine zeka içeren yetişkinlere yönelik birşey görmemiştik.

    2- yaratıklar her zaman ilgi çekici olmuştur. pokemon, digimon ve beyblade'de arada görünen yaratıklar hep ilgi çekici gelmiştir ve bu saydığım çizgifilmler yugioh'un bize sunduğu birçok şeyi sunmamasına rağmen sırf aradaki rekabet ve söylediğim şeyden dolayı inanılmaz izlenmiştir.

    3- hikaye; 5000 yıl önce eski mısır'da bir firavun yaşardı... diye başlar çizgifilm. mükemmel... eski mısır antik halkalar gizemli hikayeler, dostluklar. büyükbabasını kurtarmak isteyen bir çocuk falan filan veya başka bir sezonunda 10000 yıl önce atlantiste bir hikaye orikalkosun ruhları toplaması o mistik hava inanılmazdı.

    4- baş karakter. yugi ... firavun atem ... inanılmaz. dengi görülmedik karakterler. sinirli olduğunda sinirli sakin olduğunda insancıl konuşmaları etkileyici kendini beğenmiş değil fakat silik bir kişilikte değil. tamamiyle dengili bir karakter. şöyle düşünüyorum ki az çok çizgifilmden anlayan insanlara en büyük karakter kim diye sorsanız size firavunu gösterecektir. mesela bir repliği;

    dartz: yapamazsın !!
    yugi: öyle bi yaparım kii !!

    noah: yapabileceğim bişeyler olmalı.
    yugi: korkak bir çocuk gibi dımdızlak ortada kaldın. :)

    gibi.

    ses tonuyla birleştiğinde dahada efsaneleşiyor.

    5- yaratıkların ortaya çıkışı ve alanda duruşları ve durdukları alan. yaratıklar ortaya çıktığında alanda sanki bir animasyon ile onu yansıtmamışlarda gerçekten orada bulunuyormuş gibi duruyordu. zaten yaratıklarda gerçeği andırır cinsten tiplerdi buna ilerde vrainsi gömerken zaten değinicem. ortaya çıkışları konusunda; bir anda beliriyorlardı uçup kaçmıyorlardı havada takla atmıyorlardı. durdukları alan sadeydi eskiydi. ben her zaman sadeyi sevmişimdir herkeste böyle diye düşünüyorum. bu sadelik konusunuda gömerken detaylandırıcam.

    6- oyun sistemi; of of of of. çok içimi yakan bir konu. oyun sistemi ilk başta çok iyiydi yani bildiğimiz yugioh kuralları ve canavarlarından bahsediyorum. normal ve efektli canavarlar vardı feda kuralı vardı (ilk sezon hariç - yeni izleyenlere ağır gelmesin kurallar diye koymadılar galiba) sihir kartları tuzak kartları ve bildiğimiz 5 canavar alanı 5 de sihir ve tuzak. herşey çok basit ve yavaş oynanıyordu. bir düello 2-3 bölüm sürüyordu (yarâb o günlere dönder). yani kısacası her izleyen izleyici oynayanın ne yaptığını rahatlıkla anlıyordu ve normal hayattada yapabileceğimiz hamleler oluyordu. şimdi 1 hamlede 3-5 canavar çağırmalar fantastik hamleler hızlı hızlı oynamalar vs vs. değinicem. (neye değiniyosan çabuk değil lan demeyin az sabır. :) )

    şimdi yeni sezonun ve önceki birçok sezonunda kusurlarına geçelim.

    1- yeni bir oyun demiştik. artık yeniliği falan kalmadı bu şekilde insanları etkileme faslı elden çoktan gitti.

    2- yaratıklar demiştik. (tabiki fikirlerim tamamen özneldir-inşallah sizde benim gibi düşünüyorsunuzdur.) yaratıklar konusunda yugiohun ilk sezonlarında her zaman aklımdan şöyle birşey geçerdi. o dönemler duel masters diye yugioh benzeri bir kart oyunu çıkmıştı ve tutmamıştı tutmama sebeplerinde biride yaratıkların biçimiydi.(ayrıca üstte belirttiğim oyunun bir türlü anlaşılamaması baş karakterin vasatlığı canavar animasyonlarının eksikliği o çizgifilmi çok kısa zamanda yok etti izleyenler bilir. benim sözlerimin doğruluğunun bir kanıtıdır o çizgifilm.) şöyleydi yaratıklar:

    https://i.pinimg.com/…51--duel-masters-takayama.jpg

    bir tanede yugiohun ilk sezonundan bir canavar verelim.

    https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/…ck-dragon.jpg

    aradaki fark ne mi? canavarın sadeliği. o zamanlar hep derdim ki yugioh'a helal olsun canavara baktığımızda ne olduğunu anlayabiliyoruz duel masters gibi değil derdim. canavarları değişik yapalım diye o kadar karmaşık yaptılar ki sonunda yugioh'da mayayı bozdu.

    işte son dönem bile değil yugiohun 2. sezonundan bir canavar;

    https://uploads4.yugioh.com/…il/4125.jpg?1385126632

    düşünsenize mısır tanrı kartlarının üstteki gibi bir şey olduğunu.
    buda obelisk the tormentor;

    https://i.hizliresim.com/1gjxjb.png

    işte bu abi ya şu sadeliğin mükemmelliyetine bakar mısınız?

    bakın abartı örnek bile vermedim alın en son dönem canavarları size:

    https://i1.wp.com/…-arc-v-ep-148-img-0001.png?ssl=1

    https://i.ytimg.com/…/oev6nnwz2z4/maxresdefault.jpg

    3- hikaye; en önemlilerinden... ilk sezon neden beğenildi demiştik eski mısır veya atlantis gibi eski antik ve mistik hikayeler anlatılmasıydı. nereden çıktı bu merak bilmem şimdide bir teknoloji merakı sardı yapımcıları gitgide geleceğe gidiyorlar ben diyorum mö 5000'den 10000'e git oradan 15000'e adamlar sürekli ileriye bir merak saldılar. ya kardeşim bu millet şunu görmek istemiyor.

    https://vignette.wikia.nocookie.net/…20131115231252

    burada düello yapıldığını sadece ilk sezonu izlemiş birisine söyle inanmaz cidden. bu başka çizgifilm der. yine yine söylüyorum sadelik ve antiklik istiyoruz abi. bize mısırın pramitlerini verin uzayda uçarak düello yapan ergenleri değil.

    4- baş karakter. yugi gibisini getirin demiyorum mümkün değil lakin baş karakterin sesi kalın olsun dik dursun çocuk gibi durmasın gözlerinde konuşmalarında o zekayı hissedelim kıyafetleri adam gibi birşey olsun saçlarını yugiye benzetecez diye herkesi şekilden şekile soktunuz. adam gibi saçları olsun. bak jaden'e yusei'e göze batıyor mu tipleri hiç bide şu palyaçoya bak:

    http://cfile232.uf.daum.net/…241a544a53070cf1398795

    şundan hiç baş karakter olur mu arkadaş. veya şu 10 yaşındaki bebeye bakın.

    https://lightningamer.com/…lash-duel-carnival-5.jpg

    gelde buna baş karakter de.

    yanındaki kişilerde adam gibi tiplere sahip olmalı. şu ne abi ya:

    http://uploads3.yugioh.com/…girag-lg.png?1396885835

    http://uploads1.yugioh.com/…/bronk-l.png?1374598980

    bak adamım öyle mi gözünde zeka var. tipi kıyafetleri normal.

    https://i.skyrock.net/…/3276739996_1_2_242cgrvp.png

    5- yaratıkların ortaya çıkışı; önceden canavarı oynardı tık diye çıkardı ve alanda dururdu bazende farklı biçimde ortaya çıkarlardı şimdi canavarı her oynadıklarında sanki bilgisayar oyunu gibi her zaman aynı animasyon ile canavar ortaya çıkıyor saldırırken aynı animasyon ile saldırıyor ve nerdeyse sadece o anlarda canavarı görebiliyoruz. asıl konu olan ortaya çıktıkları alana gelince yine teknoloji meraklısı yapımcılar kendini kasmaya devam ediyor. her düelloda boyutsal bir mekana giriyorlar ortam evlere şenlik. düello yapıyorlar demeye bin şahit ister havada uçmalar mı dersin uzay benzeri ortamlar mı dersin... örnek;

    https://i2.wp.com/…o-vrains-ep-7-img-0001.png?ssl=1

    resimlere bakarken dikkatimi çekti herşey ortamda bitiyormuş, son sezonda şöyle bir kare yakaladım arka kısmındaki uzay benzeri alan hariç eskiyi hatırlattı heyecanlandım, işte istediğim bu abi, canavar adamın yanında dursun ortam taşlık kayalık olur veya 1. sezondaki düello alanı gibi olur bi yer olsun kısacası baktığımda bu adamlar düello yapıyor diyebileyim.

    https://i0.wp.com/…ains-12.png?resize=672,372&ssl=1

    düşünün buna râzı olduk, neden adamlar uçmuyor :)

    asıl görmek istediğim;

    https://i.hizliresim.com/povgy8.png

    https://pimg.mycdn.me/…token=0hejpwhvahxgugxqdlq8qw

    ve son olarak 6 - düello sistemi. sadeydi anlaşılırdı 3-5 bölüm sürerdi. şimdi imkansız hamleler havada uçuyor bir elde 5 canavar çağırmalar falan bunun sebebide şu. ben zexale kadar sonradan oyuna dahil edilen sistemleri beğendim, oyunu geliştirmek adına gxde fusion desteleri geliştirildi sonra synchron kartları çıkarıldı onuda beğendim oyun adına inanılmaz güçlü bir sistem değildi çağrısı zordu, stratejikti. eyvallah. zexalde xyz kartları çıktı bazı çok güçlü kartlar hariç hadi onuda kabul ettik güzel bir yenilikti fakat abi pendulumla oyunun içine s*çtılar yani bunun başka bir açıklaması yok s*çtılarrr. oyunu başka bir oyun yaptılar resmen şimdi vrains ilede yeni bir sistem getirerek oyun alanının sayısınıda bozdular s*ça s*ça gidiyorlar hayırlı uğurlu olsun 1 bölümde biten düelloları, 10 yaşında palyaço tipli baş karakterleri, havada uçan, bir hamlede 5 canavar çağıran düellocuları yok edince mezara gitmeyen canavarları, teknolojik hikayeleri, anlamak ve yetişmek için k*çımızı yırttığımız hamleleri, bakınca ne olduğu anlaşılmayan fantastik canavarları ile hayırlı uğurlu olsun.
  • leş bir oyun.

    2007 eylülde joey the passion ile oynamaya başladım, 2010'da resmi turnuvalara katıldım. aynı sene reeli bıraktım. online oynamayı da azaltmaya başladım, 2012'de red-eyes darkness metal dragon limitlenince tamamen bıraktım. hopeless dragon isimli eğlence amaçlı oynadığım bir deste vardı, chaos dragon diye bir başka deste oyunu domine etmeye başladığı için onu nerflemek üzere benim destemin ana kartını sınırlandırdılar adamlar. amk sizin.

    bu destenin başka bir ana kartı* limitsiz oynanmaya başlamış diyip geçen gün oyunu kurdum. benim oynadığım dönemde genelde ilk turda bir canavar çağırır arkasında bir kart kapar turu rakibe verirdik. şimdi ise adam ilk turdan on bin tane kart efekti çalıştırıyor, 3500 ataklı bir canavarın yanına iki üç tane daha canavarı ilk turdan döşüyor. bu ne amk? infernity zamanında bile bu kadar sikilmemişti oyun. üstelik tek bir deste de değil, girdiğim 3-4 maçta bu oldu.

    tamam olsun dedim, benim destemin stratejisi hala işliyor. nah işliyor. adamlar kartların efektlerini değiştirmişler. o ne saçma iş amk. sen gideceksin para verip kartı alacaksın sonra adamlar para verdiğin ürünü tepeden değiştirecek. tövbe yarabbim.

    o güzel crystal beastler, gladiator beastler, destiny herolar, evil herolar, six samurailar, gigaviselar, quickdrawlar, blackwingler, monarchlar, froglar (bu ipnelere bir şey olmaz gerçi) o güzel atlara binip gittiler. pendulum diye siktiriboktan şeylere kaldık. aq böyle işin.
  • yapıştırma kartlarının reklamı tv'de yapılan hede. yapıştır, değiştir eywallah da tokuştur ne oluyor onu anlamadım
  • amazon.com da arandiginda, 8,469 kitap, 107 oyun & oyuncak, 41 video, 32 ev ve bahce hedesi, 31 dvd, 19 bilgisayar& video oyunu, 17 ev ve mutfak aracgereci vs sonuclariyla boyutlarinin ciddiyetini daha iyi anlamama sebep olmus salgindir.
hesabın var mı? giriş yap