• buyuk bir sirketin ust duzey yoneticilerinden biri bir gun new york uzerinde balonla dolasmaya cikar.

    aksilik bu ya, pusulasini asagiya dusurur ve kaybolur. inmek icin uygun bir yer ararken bir gokdelenin tepesinde sigara icen bir adam gorur ve alcalir. "pardon. ben neredeyim acaba?" diye sorar.

    "yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icindesin" der adam.

    yonetici sinirlenir:

    "sen muhendissin degil mi?" diye sorar.

    "evet." der adam. "nereden bildin?"

    "cunku basim belada ve sana bir soru soruyorum. verdigin cevap 100% dogru fakat hic bir isime yaramiyor."

    "sen de yoneticisin degil mi?"

    "evet sen nereden bildin?"

    "cunku yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icinde kaybolmussun. pusulan yok, berbat durumdasin. fakat bu simdi benim sucum oldu."
  • liderlik gorevi verilen fakat lider olmak yerine yonetici olmayi tercih eden insanlar.
    aralarindaki fark ise soyle aciklanabilir :
    isi dogru yapana yönetici, dogru isi yapana lider denir.
  • normal koşullardaki birinin 4-5 senede geldiği pozisyona 20 senelik iş yaşamının 20.senesinde ancak yönetici sıfatına "mecburiyetten gelen" bir kimse ise bu kişi, tabiki 20 senelik iş yaşamında kendisini ezen, yoran, köpekletenlerin mirasıyla kendisine verilen sorumluluğu yerine getirirken yaşadıklarının aynısını da onlara yaşatmayı, o zevki "yaşatan" olarak tatmayı deneyecektir.
    fakat tüm bunları yaparken karşısındakinin aptal olduğunu düşünmesi ve öyle davranması ise en büyük hatası oluyor.
    her şeyi yöneteyim derken bir bakacak el bombasının pimini çekmiş ve mandalı bırakalı 7 saniye olmuş...
    işte o zaman aptal olduğunu düşündüğü kimselerin tertiplediği diskodan "eğleniyor muyuz gençlerrrr" çığlıkları duyulacak.
    fakat artık iş işten geçmiş olacak, bombanın patlamasını, blast'ı seyretmek büyük keyif verecek.

    bir söz var çok seviyorum "yukarı çıkarken gördüklerini unutma, aşağı inerken de yine onları göreceksin."
  • sırf mesaiye kalmamak için gün içerisinde deli gibi çalışıp neredeyse işkolik olmanıza rağmen "bu aralar sizi mesaide görmüyorum, her hafta mesaiye kalacaksınız" diyen insandır (mesai ücreti mi, ne ki o). sorsan üzerinde bir sürü baskı filan vardır, üst yönetim de ona aynısını yapıyordur, öyle davranmak zorundadır. bu ibneyle aynı görevi yapan avrupalı adama ise mesai saatinden sonra kendi altında çalışan adamın yarım saat daha çalışması durumunda sonraki gün çalışmanıza gerek kalmadığını söylediğinizde yüzünüze rahatça benim elemanım çinli değil diyebilmektedir. aynısını bizim türk yöneticiye söyle, sırf yalakalık olsun diye 3 saat dikmezse sizi oraya ben bir şey bilmiyorum. neden? göt çünkü.iyisi mi defolup yurtdışına gidin fırsatınız varsa. çünkü burada ne emeğin ne de bilginin bir değeri yok.
  • üzeyir garih, yöneticilere $u tavsiyelerde bulunmu$:

    * altınızdakilerle konuşurken ses tonunuzu yükseltmeyiniz. bu onları tedirgin eder, sizinle tartışma zeminini yok eder. sonuçta yanlış karar alma olasılığınızı artırır.
    * münakaşaları uzatmayınız. ikna olamadığınız veya edemediğiniz hallerde, görüşmeyi erteleyiniz.
    * kızma hakkınızı, karşınızdaki bu hakkını kullanmasını müteakip derhal uygulamayınız. kızma hakkı, soğuk yenmesi gereken bir yemektir. aksi halde durum kavgaya dönüşür.
    * taltifi aleni, cezalandırma veya haklı dahi olsa tenkidi, ilgili ile teke tek yapınız.
    gülümseyiniz, gülünüz ve muhatabınızı gülümsemeye ve gülmeye teşvik ediniz.
    selamlamayı ve mümkünse el sıkmayı ihmal etmeyiniz. kimseyi görmezlikten gelmeyiniz.
    * karşınızdakine hakkını her durumda teslim ediniz.
    * yanlış bir hareketiniz olursa, duruma göre gerekirse aleni özür dilemekten çekinmeyiniz. bu sizi yüceltir.
    * aşırıya kaçmadan ve istihza izlenimi vermeden karşınızdakine zaman zaman kompliman (iltifat) yapmaktan geri durmayınız. sempatiyi artırır.
    * her gelen mektup ve yazıya bekletmeden aldığınızı belirten bir cevabı mutlaka ve derhal yazınız. ciddiyetinizin bir ifadesidir.
    * lüzumsuz münakaşalardan sakınınız ve bunlardan kaçınınız. zaman ve prestij kaybetmeyiniz.
    * muhatabınızla karşılıklı olarak birbirinizi ikna edemiyorsanız, ısrar etmeyiniz. güvendiğiniz uzman bir danışmanla istişare ediniz.
    * uzmanı olmadığınız konularda kesinlikle ısrarcı olmayınız. mümkünse bu konularda dinleyici olmayı yeğleyiniz.
    * karşınızdakini durum ne olursa olsun hele alenen aşağılamayınız.
    * bir konunun size izahı halinde, konuyu anlamış olsanız bile karşınızdakinin sözünü kesmeyiniz. en kötü halde o sırada zihnen başka bir sorununuza çözüm arayın. muhatabınızın içini boşaltmasına izin veriniz.
    * kesinlikle astlarınıza talimat vermeyiniz. gerekçeli kararlarını talep ederken aynen tashihen veya tadilen, görüşerek onaylamaya çalışınız veya reddediniz.
    * muhatabınızı huzura kavuşturmaya gayret ediniz. oturma şeklini örnek olarak rahatlatınız.
    * birini karşılarken ayağa kalkıp rahat bir köşeye karşılıklı oturtmaya bakınız. masanız başında büyüklük taslar durumdan kaçınınız.
    * muhatabınızı biliyor iseniz karakterine ve eğilimlerine uygun şekilde motive etmeye çalışınız.
    * konuşma arasına konuya uyumlu bir fıkra anlatmak durumu yumuşatır. kişiye dokunacak veya kaba esprili nükte ve anekdotlardan kaçınınız.
    * psikolojik davranıp, karşınızdakinin görüşmeden, sonuç ne olursa olsun rencide olmadan memnun ayrılmasını sağlamaya bakınız.
    * nihayet, dış görünümünüze dikkat ediniz. görünüm bir oranda şahsiyeti belirler.
  • çalışanları ile arasındaki yaş-eğitim-maddi durum farkı onları anlamasını zorlaştırır. yönetici-çalışan arasındaki bu "anlamaktan uzak olmak"tan kaynaklanan mesafe ", anlama çabası" ile azalır. yani kendini anlamayan yöneticiye olumsuz tepki verme potansiyeli barındıran çalışan, yöneticisinin kendisini anlamaya ve anladığında problemlerini çözmeye istekli olduğunu, bunun için çabaladığını görürse sakinleşir. motivasyonu da artar.

    (bkz: sözlük sana söylüyorum müdür sen anla)
  • yonetici kendi sorumlulugundaki konu ile ilgili insanlari yoneten ve son kararlari veren kisidir..

    iyi bir yonetici olmak icin gereken sartlar :

    1-kendisi ile barisik komplekssiz bir insan olmali
    2-disiplinli olmali
    3-arkadas gibi olmali
    4-2 ve 3 uncu maddeler arasindaki dengeyi cok iyi saglamali
    5-konusunda birikimi yuksek seviyede olmali
    6-etrafinda kendisi gibi dusunen insanlardansa farkli dusunen insanlar bulunmali

    yoneticilerin cogu komplekslidir , bulundugu mevkiyi hazmedememislerdir , cogu kendini oldugundan daha buyuk gostermeyi sever..

    pek cok yonetici disiplinlidir , disiplin kelimesinden algiladigi kendini karsisindaki insandan ustun gorup oyle davranmaktir..aslinda bu o insanlara sozunu baska turlu dinletemeyecegini dusundugunden ya da oyle oldugunu bildiginden kaynaklanir..

    arkadas gibi davranan yoneticiler de malesef bu ayari yapmakta o kadar zorlanirlar ki sonucta yoneticiden cok abi , abla gibi olurlar..

    yoneticilerin cogu kendi gibi dusunen, kendine sorun cikarmayacak sozunu gecirebilecegi kisileri tercih ederler , aslinda kendisi gibi dusunen ayni fikirleri ureten insanlar o sirketten cok yoneticinin kendi pozisyonu icin avantajdir..eger etraftaki insanlar farkli fikirler uretebilirse en verimli yolu bulmak cok daha kolay olur..

    butun yukaridaki maddelere sahip bir yonetici zaten bulundugu ortamda parlar , her noktadan farkedilir..
  • sikilmedikçe işini yapmayan çalışanların çoğunlukta olduğu bir ülkede ister istemez kırbacı eline alan idare adamı.
    çalışanlarınız ister cahil ister eğitimli olsun zihniyetleri çalışmaktan kaytarmak olduğu için bazı üslup farklılıkları olmakla birlikte yönetici, çalışanları sikme üzerine bir düzen kurmak zorundadır.
    işin ilgi çekici yanı ise askerdeyken saçma gelen bu düzeni revize edip iş hayatına uyarlamak zorunda kaldığınızı görmenizdir. çünkü sorumluluğunuzdaki adamlar aynı askerdeki mezbele erler gibi işlerini iyi yapmamak için elinden geleni yapmaktadır.
    onlar ile dost olunmaz çünkü dosta emretmek zordur. demokratik bir yönetim tarzı ise işlerine gelir çünkü çalışmamak için size uzun uzun bahaneler anlatabilme şansları doğar ve işler nasıl kolaylarına geliyorsa sizi o noktaya çekmeye çalışırlar.
    dolayısıyla çalışmaktan bu kadar kaçan ve yaptığı işin kalitesi umrunda olmayan çalışanlara sahip bir ülkede yönetici,çalışanları düzenli periyodlarla bilinçli olarak sikmeli, sürekli yap-yapma gibi emirler vererek kazan kaldırmaya meraklı beyinleri tahrip etmeli,yeri geldiğinde bağırıp ortalığı yıkmalı(çıt çıkmıyorsa durum iyi demektir) ama hakkaniyetten asla uzaklaşmamalı, çalışanlar adil bir yöneticileri olduğunu ve bu bakımdan güvende olduklarını hissetmelidir.
    ceza mekanizmaları sık kullanılmamalı, işleri savsaklayan laf dinlemeyen çalışana işten soğutucu saçma disiplin cezaları değil doğrudan "işten atılma" korkusuyla kalmasını sağlayacak bir tehditle yaklaşılarak işe daha sıkı sarılması sağlanmalıdır.tabi yaptığı çok büyük bir kusur değilse bu, genelde bir bloftür.çalışan da bunun blof olduğunu bilmektedir ancak arada bu şekilde sikilmek kendisine iyi gelmektedir.
    ödül mekanizması cezaya göre daha sık kullanılmalı ama ödülün sevinci çalışanla paylaşılmamalı(hatta hiç bi sikim paylaşılmamalı) hak eden çalışanlara ödülleri verildikten sonra kendileriyle yüz göz olunmadan o havadan çıkılmalıdır.
    yönetici yeri geldiğinde çalışanlara da sorumluluk vermeli, ancak sorumluluk verilecek çalışan çok iyi seçilmeli, diğer çalışanları kontrol edebilmeli, duygusal olarak da size bağlı olmalıdır.
    çalışanlar içinde gruplaşmalar varsa bu kesinlikle iş kalitesine zarar verecektir.dolayısıyla grupların üzerine gidilerek kendilerine patronun kim olduğu öğretilmeli hatta derin kutuplaşmalar varsa birbirine düşman olan çalışanlar aynı projede çalıştırılmalı,hır gür çıkaran olduğunda gözünün yaşına bakılmadan kovulmalıdır.it ite kırdırıldığında görülecektir ki büyük itlerin forsundan medet uman enikler tek bir firmanın emrinde ortak bir menfaat için çalıştıklarını daha iyi idrak edecekler, kuyruklarını kıstırıp işlerine bakıcaklardır.
    yönetici, problemleri olan çalışanın sorunlarıyla ilgilenmeli ama bu ilgilenme dert ortağı olma şeklinde olmamalı,doğrudan çözüme yönelik bir fiil(parasal yardım,izin verme vs...)şeklinde olmalıdır.
    çalışanlarla zaman zaman toplantılar düzenlenmeli ya da duyurular yapılmalı, konulan kuralların ya da getirilen bir uygulamanın nedenleri açıklanmalı ve bunun iş kalitesine olan katkısı özellikle vurgulanmalı,işin iyi yapılması kavramının çalışanların beyinlerinde yer etmesi sağlanmalıdır ancak konulacak bir kural ya da getirilecek bir uygulama, kolay uygulanabilir bir nitelikte olmalı çalışanlara gereksiz yükler bindirmemelidir.
    yönetici mutlaka çalışanların yaptığı işlerden az çok anlamalı ve sektörle ilgili gelişmeleri, yenilikleri ve uygulamaları takip etmelidir.aksi halde yönetemeyen bir yönetici konumuna düşer.
  • çalışanlarını savunma cesareti olmayan kişi, yönetici pozisyonlarını işgal etmemelidir.

    | peter drucker
  • iş kitleyen kişi.

    iyileri işi kitlerken nasıl yapacağın konusunda yönlendirir; kötüleri işi kitler, tüyer. bazen o kadar kötü kitlenir ki size, sıcak suyla ancak ayırabilirler.
hesabın var mı? giriş yap