• rutkay azizin her roldeki sekspiryen tavirlari ne kadar bayik lan..minibuscuyu bile oynasa kral lear aq..
  • açılın ağır konuşacağım:

    öncelikle notum: 3 / 10. ayrıca muhsin bey en çok beğendiğim türk filmi olabilir (belki şimdi izlesem o kadar sevmem diye düşünüyorum bu filmden sonra, orası ayrı).

    --- spoiler ---

    - eğer yıl 2017 değil de 1957 olsaydı, bu konuların çok daha iyi işlendiği binlerce film yapılmamış olsaydı, 1941 yapımı citizen kane'i hiç izlememiş ve rosebud araklamasını (gönderme değil maalesef) hiç bilmemiş gibi yine de beğenebilirdim belki.
    - kaza sahneleri, mahalledeki çatışma sahnesi, ödül töreni vb. uzayan bir liste yapabilirim; hepsi o kadar sahte ve amatörce çekilmiş ki başkası adına utandım. (bkz: başkaları adına utanmak)
    - nasıl bir lens kullanımı varsa artık, dandik türk dizisi izliyormuşum gibi hissettim film boyunca.
    - film ortalama zeka altı insanlar için yazılmış herhalde çünkü her şeyin uzun uzun açıklanması izleyiciyi aptal yerine koymaktan başka bir şey değil.
    - semboller, ah o semboller: bisiklet, kolye, yeni hayat... sen citizen kane misin, the maltese falcon musun? olmuyor, olamıyor.
    - hele o tablolar...
    - volvo çok güvenli araç. tamam.
    - sinema ile tiyatro farklı şeylerdir. birinin bunu yavuz turgul başta olmak üzere oyunculara söylemesi gerek.
    - aile de olmamış. bu insanlar şimdiye kadar hiçbir şey konuşmamış da birdenbire mi her şey konuşuldu?
    - kimse babasıyla konuşurken saat 14'te buluşalım demez, hatta kimse saat 14 demez.
    - alkol problemi olan biri nedense iyi aile çocuğu izlenimi bıraktı bende.
    - kendisinden 2 yaş büyük kadını anne rolünde oynatmak izleyiciyi aptal yerine koymaktan başka bir şey değil.
    - anne rolündeki kadın çok kötü oynuyor. türk dizisi zengin ve kötü annesi olmuş tam.
    - besim karakterinin sinirlendiği sahne hiç inandırıcı değil, bir insan bu kadar sinirlenip bağırıp sonra hiçbir şey olmamış gibi fazla gittim demez. dese bile sesi, eli titrer. daha gerçekçi olur.
    - rutkay aziz, sen koca bir gereksizsin azizim. bir insan hep aynı karakteri oynamasından ölüm sahnesinin dandikliğine hiçbir şeyini sevmedim bu karakterin.
    - nur'un gemisi dünyanın en itici yeri olabilir herhalde. birden ayşecik çıkacak ve herkes hayat sevince güzel şarkısını söylerek dans edecekler sandım, öyle olmadı ama yine de dans ettiler, etmez olaydılar.
    bkz: https://www.youtube.com/watch?v=khpolb_zfew
    - kör adem, satılmış doktor, hakim aşırı inandırıcılıktan uzak, kötü yaratılmış karakterler.
    - filmde solculara, kürtlere, alevilere bir selam çakılmış ama konuyla pek alakası yok. derinlik de yok. olmamış.
    - filmin nerede durduğu belli değil, aslında filmle verilmek istenen mesaj da net değil. eğer parayı boşver, eşitliğe bak ise, neden bana besim karakterinin söyledikleri daha mantıklı geldi? bir şirketin çalışanları illa hissedar olmak ve yönetimde söz sahibi olmak zorunda mıdır? meritokrasi neden kötüdür? bunu yapıp çalışma koşullarını iyileştirince şirket daha sağlıklı finansallara sahip olacaksa aslında işçilere iyilik mi kötülük mü yapılmış olunur? kısacası ucuz fakir edebiyatı, geçiniz. kalitelisine canımız feda. (bkz: ladri di biciclette)
    - bu filmi izledikten sonra the irishman'i heyacanla beklemiyorum artık. kurtların kocayınca kuzulara maskara olması nedensiz değildir belki de. umarım yanılırım.
    - bu laflarım da şener şen'e:
    - kimse normal hayatta o şekilde türkçe konuşmaz.
    - 7 yıl beklediğin senaryo bu muydu?
    - sanırım normal yürümen bu şekilde ama hiç normal durmuyor. eğer robot gibi yürümek oyunculuksa, maalesef hiç olmamış.
    - nuri bilge ceylan filmlerini neden beğenmediğini şimdi çok iyi anlayabiliyorum.
    - yine de seni seviyorum ve her filmini izlerim. ama bu olmadı. 3 puanın biri sen, biri nihal yalçın, biri de mahcup için.

    --- spoiler ---
  • şener şen'in canlandırdığı karakterin adı mazhar kozanlı. kozanlılık haliyle adana'ya işaret ediyor. şirketin duvarında mazhar bey'in babası ve dedesi kör hikmet'in resimleri yer alıyor o arada annesi anlatıyor: kör hikmet balyalardan dökülen balyaları toplaya toplaya iş kurdu diye. sonra aile sırları dökülünce de tanıdıkları akman ailesi'nin mallarını ele geçirerek büyümüşler vs. bu haliyle sabancı ailesi'nin öyküsüne benzemiş biraz. yavuz turgul bir reklamcı olarak bayağı riske girmiş yani. sabancı ailesi'nin resmi olmayan tarihinden detaylar alarak. çünkü hacı sabancı da böyle dökülen pamukları toplarmış ve ortağı salih bosnalı'nın hisselerini katakulli ile ele geçirmiş vs.
  • --- spoiler ---

    bunu yazmasam olmaz. tırt bir kaza sahnesini dahi çekmeyip, tünelin içinden çarpışma sesi, ateş ve duman vererek etki yaratmak istemişler. paraları yetmemiş herhalde.

    --- spoiler ---
  • kemal tahir'in esir şehir üçlemesinin üçüncü ve son kitabı. milli mücadeleyi omuz omuza veren kişilerin cumhuriyet döneminde menfaatlerinin farklılaşmasını ve kendi aralarındaki çatışmalarını çok güzel yansıtıyor.
  • sağlam kadrosuna rağmen eksik kalmış film. rutkay aziz ve şener şen birlikte the bucket list tarzı bir film çekseler tadından yenmez.

    filmin bize anlattığı mesaj çok açık.

    --- spoiler ---

    volvo çok sağlam araçlar üreten bir firma.

    --- spoiler ---
  • rutkay aziz hariç, şener şen dahil hiçbirşeyin iyi olmadığı bir film. diyaloglar o kadar amatör ki oyuncuları da amatör göstermiş.

    kötü...
  • ne zaman karşıma çıksa bu, bilemeyip ortadan yardırıp, alnımın çatına yiyorum dalı kütüğü.
    ortada ağaç var beyler, ama bilin ki, o en değerlisi.
    hihoh. şaka amk, gene gafam yandı.
    içinizden seslenen ne tarafsa ona gidin işte lan, o kadar içten çağıran bilir senin için hangi yol değerlisi. belki inecek beynine yine dalın hödüğü, kütüğün budağı da işte, yapacak bir şey yok.
    sen çiçek oluverir de açarsın onun için toprağa düşen ilk cemrede bir kar tanesi.
    ne diyorduk, yol ayrımı,
    ayırmayın lan amına kodumun yollarını,
    bu kadar dal, bu kadar budak bize fazla.
    kafamız basmıyor bu patikalara, kısa yollara.
    kırmızıda zor duruyoruz ibneler, başlatmayın yol ayrımınıza.
  • genel bir yanılgı var; yol ayrımı, kemal tahir'in esir şehir üçlemesinin son kitabı olarak değerlendirilir. bu değerlendirme doğru olmakla birlikte eksiktir. şöyle ki, yol ayrımı okunana kadar okunması gereken kitapların sıralaması aşağıdaki gibi olmalıdır;

    - esir şehrin insaları
    (bkz: esir şehrin insanları (kemal tahir romanı)/@panic13)

    - esir şehrin mahpusu
    (bkz: esir şehrin mahpusu/@panic13)

    - yorgun savaşçı
    (bkz: yorgun savaşçı/@panic13)

    - kurt kanunu
    (bkz: kurt kanunu/@panic13)

    - yol ayrımı

    zaman buldukça diğer kitaplara ait diğer başlıkları da dolduracağım ama doğrudan bu başlığa gelenler için kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.

    hikaye (yukarıda da yazdığım gibi) esir şehrin insanları ile başlar. güçlü bir osmanlı paşası olan selim paşa'nın oğlu kamil bey yurtdışında çok iyi bir eğitim almış, varlık içinde bir delikanlılık dönemi geçirmiş ama babasının vefatı ve parasının bitmesi sonucunda hanımı ve kızı ile tam da büyük yıkım sırasında memlekete dönmek zorunda kalmış bir osmanlı aydınıdır. ülkeye döndüğünde hem genel ahval ve şerait hem de parasızlığı sebebiyle büyük bir buhran içine düşmüştür. bu dönemde arkadaşları ve genel durumun kendisi üzerinde yarattığı ruh hali hasebiyle kendisini bir anda milli mücadeleyi desteklerken aynı zamanda kanun dışı işlere bulaşmış olarak bulur. bu arada zenginliğe alışmış ama kendini bir anda fakirlik içinde bulan çocuk sayılabilecek yaştaki hanımı ile de sorunları vardır. tüm bu sorunların ortasında debelenirken biraz kumpas biraz da şartların getirdiği bazı olaylar sonucunda yakın arkadaşlarından biri olan nedime hanım'a atılan iftirayı üstüne alarak hapse düşer, ilk kitabımız böylece biter.

    ikinci kitabımız esir şehrin mahpusu, ilk kitabın bittiği yer olan kamil bey'in hapse girmesi ile başlar. normalde "millicilerin" has adamlarından biri olan kamil bey'in ayrı bir koğuşa yerleştirilmesi gerekirken, çeşitli hinlik ve iddialar yüzünden itin kopuğun bulunduğu koğuşa yatması uygun görülür. burada bulunduğu şartlar neredeyse kabusa eşdeğerdir. bazı sebeplerle kimliğini sakladığı için koğuştaki it-kopuk ona hırsızmış gibi davranmakta ve parasına çökmeye çalışmaktadır. aynı anda evliliği de çok kötü durumdadır. eşiyle çok derin sorunlar baş göstermiştir ama hapiste olması sebebiyle elinden bir şey gelememektedir. bir noktada itin kopuğun yaptıklarına artık katlanamaz ve (genelde okuyanlar için kitabın en güzel yeri olan) üzerine oynayan herkesi bir güzel pataklar (bizim de içimizin yağları erir). sonrasında milliciler tarafından rahat bir koğuşa alınır, çünkü milli mücadelede tüm ibreler ankara hükümetine dönmüştür. milli mücadeleyi destekleyen herkes için umut dolu ama kendi için çok umutsuz şekilde roman biter.

    üçüncü kitabımız yorgun savaşçı, kamil bey'in yurda döndüğü dönemlerde başlar. olaylar koyu bir ittihatçı ve "cehennem" lakabını alacak kadar yetenekli topçu yüzbaşı cemil bey üzerinden ilerler. istanbul'da durum çok karanlıktır. işgal kuvvetleri kabus gibi cemil bey dahil tüm ittihatçıların üzerine çökmektedir. istanbul merkezli bir kurtuluş umudu kalmamıştır. gönül işleri ile alakalı sıkıntılar ve bazı olaylar sonucunda cemil bey ile arkadaşları anadolu'ya geçerler. geçerler geçmesine de buz gibi gerçekler yüzlerinde patlar; bir iki vatansever bürokrat dışında ne halkın ne esnafın devlete, millete, askere... itimadı kalmamıştır. velhasıl ittihatçı bakiyesi kim kaldıysa hepsine karşı derin bir öfke ve kin mevcuttur. askeri birlik veya herhangi bir devlet kurumu kurmak mümkün değildir. bu günlerde hem biraz tesadüflerle hem de ankara'dan gelen emirle çerkez ethem'in eşkiya topluluğunda kendisini bulur. koca osmanlı devleti'nin ordusu demirci efe, çerkez ethem gibi eşkiyaların harami çetelerinden ibarettir. kitap ethem'in birliklerinin baska bir eşkiya paşası ama padişahçı aznavur çetesini tasfiyesi ve ankara hükümeti'nin olayları yavaş yavaş kontrol altına alması ile biter.

    dördüncü kitabımız kurt kanunu yeni rejimin kurulduğu ama mustafa kemal'in şahsi karizması dışında henüz yeni rejimin rüştünü ispat edemediği zamanlarda başlar. ittihatçı artıkları nereden estiyse mustafa kemal'i öldürmeye karar verirler. 3-4 tane fedai eskisi, bir iki muhalif vekil ve bürokratın gazıyla uyduruk bir plan yapar. plana da hiç haberi olmadığı dahası bu tip işlere net muhalefet olduğu halde kara kemal bey'i dahil ederler. kara kemal bey, ittihatçılar arasında küçük efendi diye bilinen, büyük yıkım sonrası ve enkaz halinde bile olsa bir kaç ay fiili şekilde ülkeyi yönetmiş ünlü ittihatçılardandır. tabii bu tip bir olay, 3-5 fedai eskisinin altından kalkabilceği bir şey değildir ve bu suikast girişimi kolayca ekarte edilip kontra bir şekilde nerede rejim muhalifi ve potansiyel bir rakip varsa onların tasviyesine dönüşür. sonunda çeşitli olaylardan sonra yanına sığındığı yakın arkadaşı emin bey'in konağında acı şekilde öldürülür. kitap boyunca kara kemal ve yakın arkadaşı emin bey üzerinden yoğun bir rejim eleştirisi yapılır. kemal tahir'in, daha önce üzeri oldukça kapalı ve yoğun sarkazm ile yaptığı eleştirlerin yerine ağır eleştirilere başladığı ilk eser bu kitaptır.

    büyük yıkım ve yeni rejimin doğuşu yukarıda bahsettiğimiz 4 kitapla ilmek ilmek işlenir. bütün kitapların buluştuğu ve harmanlandığı o ulu tek kitap, yol ayrımı'dır. diğer kitapların cehennem yüzbaşı cemil, selim paşa'nın oğlu kamil bey, kara kemal bey'in yakın dostu emin bey, gazeteci murat ve doktor münir bey gibi ana karakterlerinin tamamı bu kitapta buluşmuşlardır. bütün karakter hem kendileri ile hem de memleket ile derin bir hesaplaşmaya girerler. kitabın son bölümü osmanlı bakiyesi üzerine kurulan yeni rejime yönelik türk edebiyat tarihi (ve kemal tahir özelinde) en sert eleştirilerdir. kemal tahir'in kişisel birikimi ve cesaretinin doruk noktası bu eserin finalinde okuyucunun suratına olabilecek en sert tokak vurulur. bana (ve çok sevip büyük saygı duyduğum halit refiğ'e) göre türk toplumu siyasi yapısı üzerine yazılmış en sert ve net eser yol ayrımıdır. tespitlerin ve çözümlemelerin tamamı hem birey ile hem devlet ile hesaplaşmaktadır. günümüz türkiye'sinde böyle bir cesaretle bu şekilde net bir eser yazacak bir yazar olduğundan şüpheliyim.

    kemal tahir, türkiye cumhuriyeti tarihinde ödediği bedeller ile olsun yazdıkları ile olsun mensup olduğu memlekete borcunu ödemiş, üzerine (bence) alacağa geçmiş yegane yazardır. yol ayrımı ise onun tüm birikimi, memleket sevgisi, bütün hesaplaşmaları ve belki kompleksleri ile bu büyük yazarın tacıdır. bence siyasete ilgisi olup da yukarıdaki 5 eseri okumamış bir türkiye cumhuriyeti evladının görüşleri her zaman bir parça eksik kalacaktır. bir gün kıymetinin anlaşılması dileği ile...

    edit: düzeltme için trip 'e çok teşekkür ederim.
hesabın var mı? giriş yap