• mucize yiyecek.

    sade yersin, tuz eker yersin, şeker eker yersin...

    içine ekmek doğrarsın, yersin...

    içine meyve doğrarsın, yersin...

    içine sarımsak katarsın, içine sarımsak katıp salatalık doğrayıp su katarsın ve tuz serpersin... yemekle içmek arası kase kase göçürtürsün...

    içine su katıp içersin... sıcaklarda iyi gider. hele hamamdan çıkışta sodayla karıştırırsın ki daha da ferahlatsın...

    suyunu süzdürürsün, içine sebze rendelersin ya da kuru nane, pul biber katarsın; havuçları, salatalıkları, cipsleri bana bana yersin...

    yemeğin suyuna katarsın, terbiyelersin... pek lezzetli olur...

    eti içinde bekletir, terbiyelersin... lokum gibi olur...

    kurabiyeye, keke koyarsın; böreğinin üzerine sürersin; kıtır kıtır, çıtır çıtır yapar...

    ekşirse kaynatırsın, kesmik olur... doğrarsın içine maydanozu, serpersin karabiberi, pulbiberi, naneyi, koyarsın çörekotunu, mis gibi kahvaltılık olur...

    mucize gibi yav.
  • bir amerikalı aileyle istanbul turu atarken ne kadar çok kullandığımızı farkettiğim gıda maddesi.

    şirket hesabından olduğu için dayandık iskender kebaba, dayandık kızartmaya. e tabii bunlar yoğurtsuz olmuyor. gel gelelim elin amerikalısı da bunu anlamıyor. zannediyor ki "bunlar her boka yoğurt koyuyor".

    en son lahmacunun içine yoğurt sürerken yakaladım. olm ne yapıyon dememe kalmadan akıta akıta yedi öyle. dedim yok abicim bunun içine limon sıkacan. asidik tadı öyle verecen buna. eleman "sizin de ne kadar çok kuralınız var" dedi. he yarraam koşer gibi. lahmacunla yoğurt yenmez.

    en son tuza erik bandırdım yankilere. orada bokunu çıkardığımı kabul ediyorum.
  • insan gibi he, hani böyle biri gider de insanın içi bomboş kalır ya, yoğurttan bir kaşık alınca da orası bomboş kalıyor, o kendi kendine orayı dolduruyor, kendi öz suyu ile, eskisi gibi olmasa da en azından yüzeyi düz duruyor. ne var ki bu metal kaşık için geçerli, tahta kaşıkla açılan boşluğu doldurmaz yoğurt, öylesine durur orası, bomboş ve yeni çukurlara gebe.
  • çok küflenmediği sürece ya da iyice yeşile dönmemişse, bozulduğunu anlamıyorum ben bunun. misal yiyorum, bakıyorum tadı bi' miktar ekşimiş, zannediyorum ki yoğurdun orijinal tadı o. bi' de saf gibi diyorum ki, ulan ne değişik yoğurt, acayip hoşuma gitti. sonra eş dost diyor ki, olm bozulmuş bu, niye yiyip duruyorsun, rahatsız mısın sen? e amınakoyım bozulduğunu anlasak yemeyiz zaten. anlamıyoruz ki. neyse, eve yoğurt alınmıyor şu sıralar. farkında değilim sanıyorlar ama yoğurdun bozulmasını bekleyip yiyeceğimi düşünüyorlar. hey güzel allah'ım, diyecek söz bulamıyorum. gerçi ekşi ekşi de güzel oluyordu ne yalan söyleyeyim. belki bozuk süte yönelebilirim. bilmiyorum. kafam çok karışık şu sıralar.
  • bulgar efsanesine gore ilk kez bulgarlar tarafindan uretilmis. ilgili etimolojiye bakarsak, yogurt üreten kabilenin dilinde "yog" yogun, "urt" da sut demekmis. lakin "yogurt" kelimesini ilk kez divani lugatit turk'te goruyoruz... dolayisiyla bu hikayeyi pek de yemiyoruz sanirim...
    edit: imla
  • bunu sevmeyenle mesafeli dururum, ilişkimi sorgularım, abartırsa alakamı keserim. o kadar da aşığım kendisine.
  • arkadaş nasıl bir icat bu
    balla gidiyor, lahmacunla gidiyor..
    ister üzümle ye, ister köfteyle, sade ye meyvelisini ye..ye babam ye..
  • yoğurtla pilav konayla moşe gibi her takımda oynar
  • faydalı bir bakteri topluluğu. bayılırım ama yerken süt ürünü değil, bakteri ordusu yiyormuşum gibi geliyor. tuhaf bir şey...

    özellikle kadınlar için faydalı ama 20-25 yaşlarından sonra yoğurt yemeyi boost etmenin kemik erimesini önlemek için çok bir faydası yok. üzgünüm. küçüklükten başlayan sistematik bir yoğurt yeme alışkanlığı gerekli. işe de yarıyor, kendimden biliyorum. fakat kalsiyum böbrekte taş yapabileceğinden böbrek sağlığından yana da şanslı olmak lazım.

    ilk yoğurdun mayalanması konusunda natgeo "bu bir sır" falan demez. ne zaman olduğunun bilinmediğini kasteder. ilk yoğurt, herkesin malûmu, açıkta bırakılmış sütü doğada zaten zibil miktarda mevcut bakterilerin mayalaması ile gerçekleşmiştir. binlerce yıl önce kadavra kesip hastalık araştıran, söğütten ağrı kesici ateş düşürücü yapan insanoğlunun yoğurdun mayalanmasına şaşırdığını ya da "dur bi daha mayalayayım"ın büyük bir keşif olduğunu düşündüğünü sanmıyorum. ona bakarsan salamura, turşu, konserve... esas bunlar tesadüf değil. bunlar nasıl akıl edildi o daha merak edilesi.

    biri de "sütü kaynat, tam gereken anda mayalamak üzere ılıt, 15 saat* dinlendir. nasıl akıl ettin?" demiş. o da şöyle; sütü sterilize etmek amacıyla pişiriyoruz. pişirmek ateş bulunduğundan beri var. teknik olarak mayalanma her ısıda gerçekleşir. yoğurt için söylersek farklı ısılarda yine mayalanır ama kıvamı ve tadı farklı olur. ılıktan daha sıcağa doğru ekşilik oranı artar. ekşi olsun istersek biraz daha sıcak tatlı olsun istersek ılıktan biraz daha soğuk mayalayabiliriz. ama esasen sütün mayalanmasını hızlandırmak için sıcakken mayalama işlemi yapılır. yani tam o ısıda yakalamazsan mayalanır yine de ama süre ve süreçler değişir. edit :çok sıcakken mayalanırsa süt kesilir. bu ürün de yenebilir bir şeydir aslında. peynir falan diyoruz ona...

    çiğ ve yağmur ile mayalandığı doğrudur ama o kültüre hakim olmadığımızdan bilgi düzeyinde kalmalı. hazır yoğurt ile mayalamak hem "sakızlanma" dediğimiz iğrençliğe sebep olduğu için hem de fabrikasyon olduğu için hiçbirimizin hoşlanmadığı bir şey. istenirse bir litre süte birkaç tane olacak şekilde haşlanmış nohut atılarak, hazır yoğurt katmadan, orijinal yoğurt elde edilebilir. böyle mayalanan yoğurt başlangıç kabul edilebilir. burada ardışık olarak aynı yoğurt ile yoğurt mayalamanın, zamanla daha hızlı ekşiyen ve daha hızlı küflenen yoğurtlar mayalayacağını unutmamak gerekir. yani hızlı bozulmanın rahatsız ettiği noktada mayayı sıfırlamak lazım.

    bir de en acayibi, taşrada bazı kadınlar sütü yalnızca parmaklarıyla şöyle bir karıştırarak, hiçbir şey katmadan mayalarlar. bazı insanların vücudundaki bakteriler sütü mayalayıp yoğurt yapabiliyor. bu kadınlara yörelerinde "elinin mayası var" deniyor.

    bonus: toddler sahibi anneciklere altın değerinde öneri; bir su bardağı sütü bir-iki çay kaşığı yoğurtla mayalayın. hani sütü iki üç saat pamuklara sarar sarmalarız mayalanırken, sonra da buzdolabına koyar en az yarım gün dokunmayız ya, hah işte o dolaba koyma aşamasından önce, yoğurdu mayalayalı birkaç saat olmuşken bebişinize yedirin. kefirimsi, anne sütümsü bi'şeydir bu. her seferinde yenisini, tazeciğini yapın, yedirin. hangi aydan sonra yedirebileceğinizi doktorunuza danışın. hem görüntüsü hem bağışıklığı süper bir evladınız olacak.*

    velhasıl yoğurt da, biyoloji de manyak bi'şey.
  • turklerin dunyaya en buyuk katkisi yogurttur kanimca. kendi yogurdumu mayaladigimi goren yabanci arkadaslar mucizevi bir is gerceklestiriyormusum gibi baktiklarinda "yogurdu biz kesfettik zaten yeaa! ehemmm" diye yavsiyorum bi de, cok guzel oluyor.

    her seyde oldugu gibi yogurtta da geri kalmamis yunanlilarin uretip piyasadaki yogurtlardan kat kat fazla fiyata sattiklari yogurdun en buyuk ozelligi zeka acici olmasidir. "salak miyim ki bu tada bu kadar para verdim?" diye aydinlanma yasatir insana.
hesabın var mı? giriş yap