• ilk entrylerde genellikle kötülense de zamanının gayet sürükleyici ve izlenesi dizilerinden biriydi. elbette kalite olarak bayağı eksikti ama kesinlikle bok atılacak bir yapım değil, aksine gayet iyi bir diziydi.

    jöleli memoli, yaralı köylü kızı zeyno, çok bilinmeyenli denklem duygusal-kötü erkan ağa, iyi bir kalbe sahip olan kötü adam kürşat, her eve lazım arkadaşlardan komiser cem, yaşlı kurt başkomiser kemal, şamar oğlanı yusuf, ruh hastası gülsüm, her türlü gideri olan komiser başak, çaycı avni, dayaklık rambo berk, rambonun ağzına kürekle vurulası sinir bozucu annesi ve diğerleri...

    o dönem bu dizinin müziğini flütle çalan nesil için yeri ayrı bir dizidir. şöyle bir geçmişe bakınca da duygulandırır.

    edit: ayrıca bu dizi türkiye'deki en iyi dizi jeneriklerden birine de sahipti. yılan hikayesi - jenerik
  • bu dizideki kürşat ve gülsüm ikilisi bence acayip roket takımına benziyorlardı. hatta sesleri bile benziyordu.

    edit: tipleri falan da benziyor hatta. james kürşat'a jessie de gülsüm'e benziyor. hatta biraz zorlarsak yusuf da miyav olabilir.*
  • haberi görür görmez re mi fa sol laaaaaaaa diye başladığımdır. bu kir arınmaz beynimizden arkadaş!
  • her perşembe 21:45'te izlerdim bunu. sonra bir de büyük bir zevkle pazar günü 21:30'da tekrarını izlerdim. hayır, anlamadığım neden tekrarını izlediğim falan değil, dizi zaten hep aynı şekilde ilerlerdi. niye aynı şeyleri 282812818 kere izledim ben?

    --- spoiler ---

    memoli sabah uyanırdı, işe gitmek için merdivenlerden aşağı inerken, rambo berk hemen kapıda belirirdi. memoli "allah allah, kesin burada bir düğme var. nereden anlıyorlar çıktığımı" derdi. sonra annesi ile memoli arasında genellikle seyirci tarafından da anlaşılamayan ve memoli tarafından "neeeee" diye cevaplanan süreç başlardı. en sonunda o kriz aşılır ve rambo berk "memoli abi, sana bruce willis gülüşü yapabilir miyim?" der, bruce willis gülüşü ile memoli'yi işe uğurlardı.

    memoli işe vardığında, genellikle mesai arkadaşı cem'in diğer polis memuru başak'a olan ilgisini dinlerdi. cem başak'ı ayarlayamadığından efkarlanır, memoli de hiç sektirmez, ona direkman "sapık" derdi. cem hemen olayı kabullenir, başak'a olan aşkını anlatmaya ısrarla devam ederdi. öyle tuhaf bir arkadaşlıkları vardı. o saatlerde aynı anda memoli'nin üst komşusu belgin abla, zeyno'yu yanına almış, hayat dersi vermektedir. bunu da atlamayalım, önemli.

    sonra memoli mesainin bitimiyle askeri jipine atlar, eve gelirdi. merdivenleri çıkarken, rambo berk gene atlar, memoli bu sefer "yok kesin düğme var" derdi. sonra iki üç şaka yapar, yukarı dairesine çıkardı. daire kapısının önüne vardığında, kapının kırık olduğunu fark eder ve "buraya kasap eleği koyacağım, nasılsa her gün kapı kırılıyor" diye esprisini patlatırdı. sonra da dudaklarını her iki yöne doğru bayram namazında kafayı çevirip "esselamünaleykümverahmetullah" dermiş gibi sağa sola kıvırır ve silahıyla içeri girerdi ve içeride zeyno'nun olmadığını fark ederdi. sonra da hiç şaşmaz "e be köylü kızı, e be köylü kızı! gene başını hangi derde soktun?" derdi.

    sonra memoli hala çözemediğim bir teknikle zeyno'nun yerini bulur, onu kurtarırdı. sonra da hiç sekmez "anlamıyorum ki, kesinlikle bela mıknatısı var sende. belayı çekiyorsun" diye fırça kayardı. o da ona "memoooliiii" derdi. öyle bir iletişimleri vardı işte ve dizi de böyle biterdi.

    dizi de sabit olmayan tek şey, "yalnızca iş arkadaşlarım memoli der, bana" kalıbıydı. memoli bunu her yerde derdi ama rambo berk'inden, zeynosuna, belgin ablasına, alt komşusuna, çaycısına herkes ona "memoli" derdi. içi boş bir kalıptı.

    bir de erkan ağa ile yaşar zeyno'yu ararlardı, onların derdini, hikayelerini hiç kavrayamadım. yaşar bir gün çöp kokteynırında yatar, öbür gün 5 yıldızlı otele giderdi. atkısını da asla çıkarmazdı.

    --- spoiler ---

    haa, bir de memoli mi, miroğlu mu tartışmaları vardı. hey allam yarebbim! daha kötüsüyse, bu dizi sayesinde tüm mehmet ali'ler bir gecede memoli oldu, amk.
  • derya: açıkça söyliyeyim, ben senden çok hoşlanıyorum
    cem: şimdi kuyruğum olsa delice sallardım
  • kendisi yüzünden polis koleji sınavına girmiş kazanamamıştım. yıllar sonra mehmet ali alabora ile tanıştım, dizi üzerine konuşurken durumu anlattım. 'beni ekranda izleyip polis olmaya çalışacağına, oyuncu olaydın ya.' dedi.

    gözümü açıp kapadığımda, kendimi eva tarafından öpülmüş wall-e gibi uzay boşluğunda dönerken buldum.
  • evet, bir nesil icin gecmise donus yasatacak dizidir.

    haydi gencler, blok flutlerimizi sandiklardan cikaralim!
  • ilk bölüm dışında bütün bölümlerini izlemiştim. tabi o zamanlar diziler hemen malum ortamlara düşmüyordu, mecburen her perşembe tv'den takip ediyordum. ehehe. neyse, bacağından vurulan memoli'nin arabanın peşinden koşup suçluları yakaladığı süper bir diziydi. nail kırmızıgül yancılığın kitabını yazmıştı. dudağını büzünce bruce wills'e benzediğini sanan otistik eleman yağmur kaşifoğlu'na aşıktı. kral diye bi adam vardı, oturduğu yerden her siki görüyordu. it gibi tırsıyolardı bundan. memoli'nin çocuğu da onun yüzünden ölmüştü. bunların komiseri memoli'nin ev sahibine aşıktı. bi bölümde vurulmuştu, ışığı falan görmüştü. o dönem için acayip ilerici olaylardı. görkem yeltan derya diye sert bi polisi oynuyodu. bi bölümde memoli'yle cem onun çantasını çalmıştı. hatta o bölümde bunlara ödül mü ne verilmişti. yıllar sonra behzat amir'in "tabak güzel ama çekin amına koyim" dediği yerdi yanlış hatırlamıyorsam. şu anda lost'un, dexter'ın falan cıvıdığını düşünen biri olarak kişisel gelişimimi eskiden sevdiğim bu dizilere bakarak takip edebiliyorum. onun dışında şu replikler kaldı aklımda:

    - memoli? + yalnızca iş arkadaşlarım memoli derler bana.

    - her düştüğümde elimden tutup kaldıracak mısın?

    - e be köylü kızı, e be köylü kızı.

    - ya belgin abla ya nolur ya nolur ya.

    - 1,2,3,4,5,6... + belgin abla bak memoli yine keçileri sayıyo

    - yılaaan, yılanın soyu erkaaan, beni aldaatttın.

    - kraaaaaaaaaaaaaaaaaaaal
  • bir karede polislerden biri tv karsisina gecmis, boxer shorts, elinde plastik bidonla süt iciyordu. koptum. amerika amerika duy sesimizi.
  • bu dizide bir de kral olgusu vardır... karısıyla mutlu bir aile hayatı yaşamakta olan sinan bey yemekte üstüste dördüncü gün barbunya yiyince ev hayatından, aile hayatından, iş hayatından bıktığına karar verir, orta yaş bunalımına giren her erkeğin yaptığını yapar, kendisine ölmüş süsü verip amerikaya gidip mafya babası olur... yirmi yıl sonra orta yaş bunalımı geçince de buna pişman olur... kral keyzer soze'den araklanmamıştır diyeni allah jöle yapar...
hesabın var mı? giriş yap