• bağcılar-kabataş tramvay hattı'ndan ötürü her gün kan kaybeden yapı. senelerdir türküsü söylenir bu tramvay sarnıca zarar veriyor diye, ama icraat yok. korkuyorum bir gün tramvaydayken sarnıcın içine düşeceğim diye. haliç'e o andik köprüyü yapana kadar tramvayı yusufpaşa'dan itibaren atatürk bulvarı'na çevirip de, unkapanı köprüsü'nden yürütüp kolaycacık metronun şişhane durağına kadar götürseydiniz, köprü çıkışından basitçe kabataş yönüne bağlantı yapsaydınız, hem iş çıkmasaydı, hem görüntüyü mahvetmeseydiniz, hem tarihi yarımada biraz ferah kalsa olmuyor muydu sayın belediye yetkilileri? aksaray'dan eminönü'ne kadar da birer vagonlu nostaljik tramvaylar... hem turistik ve şık olsa, hem mevcut kocaman tramvaylar yerebatan'a ve gülhane-sirkeci arası silme geçtiği binalara zarar vermese, daha iyi olmaz mıydı? ama pardon ya, uzun tüneller, çirkin ve pahalı köprüler yapıp daha çok para kazanacaktınız değil mi...
  • madem gündem oldu hakkında biraz bilgi verelim de ekşi sözlük sözlük olarak anılmaya devam etsin.

    yerebatan sanıcı; istanbul'da, ayasofya’nın güneybatısında bulunur. sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir bazilika bulunduğundan bazilika sarnıcı olarak da adlandırılır. bizans imparatoru ı. justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yeraltı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında “yerebatan sarayı” olarak isimlendirilmiştir.

    sarnıç, uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçiminde bir alanı kaplayan, dev bir yapıdır. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her biri 28 sütun içeren 12 sıra meydana getirirler. sarnıcın tavan aralığı kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır. çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır. bu sütunların başlıkları, yer yer farklı özellikler taşır. bunlardan 98 adedi korint stilini yansıtırken bir bölümü de dor stilini yansıtmaktadır. sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir. toplam 9.800 metrekarelik alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir.

    sarnıçtaki sütunların köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük bir çoğunluğu silindir biçimindedir. sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki medusa başı, roma dönemi heykel sanatının şaheserlerindendir. sarnıcı ziyaret eden insanların en çok ilgisini çeken medusa başlarının hangi yapılardan alınıp buraya getirildiği bilinmemektedir. araştırmacılar, genellikle sarnıcın inşası sırasında salt sütun kaidesi olarak kullanılması amacıyla getirildiklerini düşünmektedirler. bu görüşe rağmen, medusa başı hakkında birtakım efsaneler oluşmuştur.

    bir efsaneye göre medusa, yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç gorgon’dan biridir. bu üç kız kardeşten yılan başlı medusa, kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. bir görüşe göre o dönemde büyük yapılar ve özel yerleri korumak için gorgon resim ve heykelleri kullanılırdı ve sarnıca medusa başının konulması da bu yüzdendir.

    bir başka görüşe göre; din olarak hristiyanlığı benimseyen ı. justinianus demek istiyor ki; ben sizin putlarınızı baş aşağı ettim, onları yendim. o yüzden de medusa başını bir aşağılama ifadesi olarak ters şekilde sütun kaidesi amaçlı kullanmıştır.

    en az medusa başı kadar önemli olan bir başka sütun da, rivayete göre sarnıcın inşasında yaşamını yitiren işçiler için yapılan ağlayan sütun'dur. sütun diğerlerine göre ıslak ve desenli olduğu için ağlıyormuş gibi bir görünüme sahiptir. bu sebeple diğer adı da gözyaşı sütunudur.

    sarnıcın ortasına doğru kuzeydoğu duvarı önünde yer alan 8 sütun, 1955-1960 yıllarında yapılan bir inşaat sırasında kırılma tehlikesine maruz kaldıklarından, bunların her biri, kalın bir beton tabaka içine alınarak dondurulmuş ve bu yüzden eski özelliklerini kaybetmişlerdir. bizans döneminde bu çevrede geniş bir sahayı kaplayan ve imparatorların ikamet ettiği büyük sarayın ve bölgedeki diğer sakinlerin su ihtiyacını karşılayan yerebatan sarnıcı, istanbul’un osmanlılar tarafından 1453 yılında fethinden sonra bir müddet daha kullanılmış ve padişahların oturduğu topkapı sarayı’nın bahçelerine buradan su verilmiştir.

    islam anlayışı gereği temiz olması için durgun su yerine akar vaziyetteki suyu tercih eden osmanlıların şehirde kendi su tesislerini kurduktan sonra kullanmadıkları anlaşılan sarnıç, 16. yüzyılın ortalarına gelinceye kadar batılılar tarafından fark edilmemiş, 1544-1550 yıllarında bizans kalıntılarını araştırmak üzere istanbul’a gelen hollandalı gezgin p. gyllius tarafından yeniden keşfedilerek batı dünyasına tanıtılmıştır. gyllius, araştırmalarından birinde, ayasofya civarında dolaşırken, buradaki evlerin zemin katlarında bulunan kuyu benzeri yuvarlak büyük deliklerden ev halkının aşağıya sarkıttıkları kovalarla su çektikleri, hatta balık tuttuklarını öğrenmiştir. büyük bir yeraltı sarnıcının üzerinde bulunan ahşap bir binanın duvarlarla çevrili avlusundan, yerin altına inen taş basamaklardan elinde bir meşaleyle sarnıcın içerisine giren gyllius, çok zor şartlarda sarnıcı sandalla dolaşarak ölçülerini alıp sütunlarını tespit etmiştir. gördüklerini ve edindiği bilgileri seyahatnamesinde yayımlanan gyllius, birçok seyyahı etkilemiştir.

    sarnıç, kurulduğundan günümüze kadar çeşitli onarımlardan geçmiştir. osmanlı imparatorluğu döneminde iki defa onarılan sarnıcın ilk onarımı 3. ahmet zamanında (1723) mimar kayserili mehmet ağa tarafından yaptırılmıştır. ikinci onarım ise sultan 2. abdülhamid (1876-1909) zamanında gerçekleştirilmiştir. cumhuriyet döneminde de sarnıç, 1987'de istanbul belediyesi tarafından temizlenerek ve bir gezi platformu yapılarak ziyarete açılmıştır. 1994 yılının mayıs ayında yeniden büyük bir temizlik ve bakımdan geçmiştir.

    günümüzde müze olarak kullanılır ve her gün saat 09:00-17:30 saatleri arası ziyarete açıktır. hani gidip düşüncelere dalmak isterseniz, uygun saatler bunlar. internet sitesi var, hatta yazdıklarımın çoğu oraya ait. buyrun linki de bırakıyorum, belki okursunuz.

    yerebatan.com
  • tam yaşanılacak yer. böyle su var, huzur var, cep tel cekmiyor, karanlık, taş gibi de bi hatun var* insan daha ne ister üleyn! derkeneee kafama pıtt diye eşşek kadar bir su damlasının düşmesi ile bütün hayallerim suya düştü hacı. yaptırın şunun üstünü kalmaya gelicem.
  • "yerebatan sarnıcında sevişirken suya duşen çift bekçilerin yoğun çabaları sonucu kurtarıldı. boğulma tehlikesi atlatan çifti balık ağı ile yakalayan bekçi gigs solkanat (73) hergün suya düşen ortalama yedi çift olduğu ve artık suya düşenleri olta ile çekeceğini açıkladı."
  • sarnıcı dolaşırken, önümde bi grubu rehber edasıyla gezdiren bi adamdan şu sözleri duyduğum su toplama yapısı..

    __ çok kötü bi hükümdar varmış* , çok zalimmiş, sonra allah belasını vermiş bu hükümdarın, sarayı sular altında kalmış işte böyle.. *
  • 1500 yıllık tarihi bir eser içine, kafe açılarak, görgüsüzlük de sınır tanımamak uygulamalı olarak gösterilmistir. tebrik ederim.
  • ayasofya için imapartorluğun her yanından toplanan sütünların kullanılmayanlarıyla oluşturulmuş mekan, yeraltında hatta yağmurlu mevsimde tamamen sualtında kalacak bir yer için özellikli sütünların kullanımı muazzam bir turizm öngörüsünden çok giderlerde rasyonalizasyondur.

    medusalar hristiyan olan bizanslılar tarafından artık batıl kabul edilen tanrılara hakaret amacıyla ters ve yan konmuştur.
  • 6.yuzyilda imparator justinyen tarafindan sehrin su ihtiyacini karsilamak amaciyla yaptirilmis sarnic.
  • cok az insanin bildigi gibi medusanin ters durmasi pagan sembollerinin hristiyanlik karsisinda gucsuz durmasi bir nevi altinda ezilmesidir. sarnic aslinda tum yerebatan caddesi boyunca devam eder ama ziyarete acik olan sadece gorunen kismi sarnicin sonuna dogr giderseniz duvara bakinca oranin kapandigi anlasiliyor.
  • sudaki balıkların; bilhassa yerli turistler için, sarnıcın geçmişinden, mimarisinden ya da medusa'nın başından daha çok ilgi çektiği tarihi mekan. sarnıcın içinde gezerken sağdan soldan "aga bu balıkları alcaksın, bi güzel ızgara yapcaksın var ya.. yanında da bi ufak off!!" şeklinde cümleler mutlaka duyulmakta.

    ulan hani balıkları tutmak serbest falan gibi bir izin, birşey çıksa bütün memleket oltaları kapıp buraya akacak.
hesabın var mı? giriş yap