• cem boyner’in bu hareket ile yapmak istediklerini, yıllar sonra bir parti yapmıştır. bilmiyorum ne kadar hatırlanıyor ama bu hareketin yapmak istedikleri, üslubu, programı aynen kopyalanmış resmen. kürt sorunundan tutun da, koydukları hedeflere kadar… evet hakkını verelim, dönemim şartlarını bırakın, bugün bile söylenmesi zor şeyleri söylüyor. acaba diyorum bu politikanın tutacağını görenler, cem boyner ve benzerlerini kenara çekip, yerlerine gömlek değiştiren bir islamcıyı yerleştirmiş olmasınlar ?

    cem boyner’in şu hedefine bir bakalım mesela;

    ''bırakın ölmekte olan partileri birleştirmeyi, merkezde, yeni demokrasi hareketi’nde birleşelim. yüzde 46’yla iktidar olduğumuzda, bunun bir halk hareketi olacak ve türkiye’de çok şeyi köklü değiştireceğiz''

    ne kadar da benziyorlar değil mi ? şaşırmaya biraz daha devam edelim o zaman. cem boyner durup dururken ortaya çıktı bu hareketle. ve ne hikmetse hemen doğu’ya gitme kararı aldı. kars, digor, susuz, hasköy, ardahan, şavşat, artvin, hopa, arhavi’ye bir gezi düzenledi. 3 gün boyunca halka derdini anlatmaya çalıştı. tabi özel tim eşliğinde… kahveler geziyorlar eşi de yanında. ümit hanım, şimdinin cesur ! kadını. kendilerini görenler şaşırıyor başta ama sonra da anlatmaya başlıyorlar özel time ! aldırmadan;

    ''geçen yıl, digor’un köylerinden digor’a kadar sessizce yürüyüş yapan kalabalığa özel timin ateş açması sonucu 100 kadar kişi öldü. digor’da hemen herkes işkence gördü. digor’da hemen her erkeğin, kızının, gelininin, torununun yanında pantolonu indirildi, sünnet olup olmadığına bakıldı. şimdi siz giderseniz, arkadan bizi alırlar''

    yani şuna vurgu yapmak istiyorum, öyle bir zamanda gitmiştir ki oralara, insanların en çok baskı gördüğü, tutunacak dal aradığı vakit. çok şey anlatıyor aslında ama fazla detaya giresim yok şu an.

    cem boyner'in ağzından gelsin;

    *ben türk’üm ve türk olmaktan gurur duyuyorum. ''ne mutlu kürdüm diyene'' yazan taş, dağ, şehir görürsem içim burkulur. kendimiz için ne istiyorsak başkaları için de istemeliyiz. bize göre demokrasi başka, başkalarına göre başka olmaz. ne mutlu türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım dediğimizde müjde türkiye’ye, türkiye kürt meselesini çözmeye hazırdır demektir.

    *biz şimdi savaş sonrasını nasıl halledeceğiz onu düşünüyoruz. post vietnam hastalığını nasıl çözeceğiz ? `dağda, taşta duran, adam öldürmeye alışmış insanları biz normal hayata, politikaya nasıl kazandıracağız.` biz ateşin üzerine su dökmeliyiz.

    *devlet kutsal değil. anayasa, kutsal devlet diye başlar. kutsal devlet yok, kutsal insanlar var. devlet, bizim yan yana oturup yaşayabilmemiz için kurduğumuz müessese, başka bir şey değil. biz devlet için canımızı vermeyiz. üzerinde yaşadığımız toprak için, anamız, bacımız, çocuğumuz için veririz. devlet, vatandaşın haklarını sınırlamak için anayasa hazırlıyor, aman devleti vatandaşa karşı koruyalım diyor. biz diyoruz ki, hayır, devlete karşı vatandaşı koruyalım. devlet nesini koruyacak, topu var, tankı var, işkencesi de var. anayasa’da düşünce özgürlüğü varama ondan sonraki on sayfa, bunları kazara uygularsanız başınıza neler geleceğini yazıyor. bir tanesi beş kelime için yirmi ay yedi. cuntacıların giydirdiği deli gömleği anayasasını değiştirmeliyiz. anayasada devletle vatandaş yer değiştirmeli.

    *devlet arazilerini vatandaşa satmalı. devlete versen yedi kazı güdemez ama her şey onun. ingiltere’de kadastrosu yapılmış arazilerin yüzde 10’u, fransa’da yüzde 8’i, türkiye’de yüzde 60’ı devletin. bunları vatandaşa dağıtmalıyız. koşulları koyarsanız dağıtırsınız. şurada, burnunuzun dibinde ormanlarınız var, kendi ormanınıza yabancısınız, giremiyorsunuz. devlet de işlemiyor, size de işletmiyor. koruyamıyor da, cayır cayır yanıyor ormanları.

    *kit’ler özelleştirilmeli. bankaları özelleştirmek zorundayız. kars’ın kendi bankası olsun, kendisi toplasın parayı, kendisi dağıtsın krediyi. kars’taki küçük sanayici ankara’daki holdingciyle yarışmasın. devletin ekonomideki payını azaltmak zorundayız. ama bunu yaparken de, sendikacının görüşünü almazsan olmaz.

    *yerel yönetimler güçlenmeli. merkezi yönetimin yerini yerel yönetime bırakacağız. karslı vatandaş sorununu kars’ta çözsün. 450 bin küsur öğretmenin tayini ankara’dan yapılıyor. yerel yönetimler kendi vergisini toplasın, kendi okulunu açsın, kendi valisini seçsin.

    ---

    sonuç olarak, cem boyner durup dururken ortaya çıkmış ve tepkilerden sonra kenara çekilmek zorunda kalmıştır. ki bunu taa 94 yılında yapmıştır. daha sinsice bir politikayı benimseyenler tarafından yönetiliyoruz şu an.
  • zamanında genel başkanı cem boyner aracılığıyla sanırım "atatürkü de muhammedi de aşmalıyız" diyebilmiş popilizmden uzak eskinin erkenci liberal partisi. hala aldığı sayılı oy sebebiyle ekodiyalogta asaf savaş akat ile alay edilmesine sebeptir.
  • hareket, lacivert zemin üzerinde ambleminin yer aldığı ipek kravatlar imal ettirip kongresinde delegelerine dağıtmıştı. arkasında "ydh %100 demokrasi" yazıyor. bunlardan bir tanesi de gardırobumda, ara sıra takıyorum; %100 nostalji, niyetiyle.
  • 90'lı yılların derin devlet ve mafya temalı dizisi deli yürek'in 5 ocak 1999 tarihinde yayımlanan 13'üncü bölümünde, bu partinin neden başarısız olduğu irdelenirken ilginç mesajlar verilmektedir. söz konusu dizide cem boyner "can boyar" olarak geçmekte ve dizide ağabey olarak bilinen istihbarat bağlantılı kişi ülkenin başına en çok beş yıl içinde geçecek yeni bir yüzü başbakanlığa hazırlarken "can boyar" hadisesinin çok iyi etüt edilmesi gerektiğini söylemektedir. dizide adı geçen savaş doğan adlı karakter başlangıçta bu iş için düşünülmüş ancak sonrasında başka bir yola saptığından proje gerçekleşmemiştir. bununla birlikte, burada, 90'lı yılların sonunda karanlık güçlerin türkiye'nin başına en çok beş yıl içerisinde yeni bir yüzü başbakanlığa getirme hazırlığında olduğuna ilişkin ilginç göndermeler vardır.

    https://www.youtube.com/…atch?v=04x-x_mih4s#t=9m22s
  • genel sekreterinin kemal anadol olması bir hayli şaşırtıyor insanı bugünden bakıldığında.
  • 12 eylül askeri darbesinden sonra, yeniden dönülen çok partili sistemde, genel olarak türk halkının özel olarak da aydın kesimin daha fazla demokrasi talebini dillendirerek, siyasi yelpazeyi bu söylemleriyle dalgalandıran, liberalinden/komünistine, işadamından/işçisine çeşitli çevreden kişileri etrafında ve tanınmış aydınları etrafında toplamış ve aynı adla, aralık 1994’de partileşmiş liberal aydın hareketidir.
    *
    ydh, partileştikten sonra 1995 yılı seçimleri öncesinde yapılan çeşitli kamu oyu yoklamaları %5 ila 8 arasında bir oy potansiyeline sahip olduğunu ortaya koymaktaydı. bunun üzerine, inişte olan anavatan partisi’nin yeni ve genç genel başkanı mesut yılmaz’ın talebiyle seçim ittifakı görüşmelerinde bir anlaşmaya varılamayınca tek başına girdiği ilk seçimde uğradığı hezimet, ydh’ni kurulduğu hızla içini boşaltmıştır.
    *
    parti, 1997 yılında borçlarından ötürü kapanamaz hale gelince, kurucusu ve son genel başkanı hüseyin ergün ve çevresinde kalmış bir avuç aydın oturup ali haydar veziroğlu’nun desteğindeki barış partisi’ne katılma kararı aldılar. ydh’nin tüzel kişiliği de bu parti içinde eridi.
    bir aydın hareketinin serencamı da böyle bir görünmez trajedi ile sona ermiş oldu.
    *
    bu tür hareketlerin, mevcut siyasi örgütlenme ve mecliste temsili öngören anayasa ve yasa hükümleri karşısında hiçbir şansı yok. ama, otoriter egemenliğin, türk siyasi hayatını ardı ardına gelen darbeleri ile atomize etmeleri ve bunun etkilerinin hala sürüyor olması, bu umutsuz heyecanı hep taze tutmaktadır.
    bu heyecanla, benzerlerine, farklı amaç ve çizgide olsa da en yenisinin geçtiğimiz mayıs ayı içinde kurulup kendisine siyasi bir gelecek aramasına saygı duymamak elde değil.
  • kurucular kurulu üyeleri arasındaki çeşitlilik önemli. neden önemli? çünkü yeni demokrasi hareketi'ni (ydh) basit bi şekilde, cem boyner'in macerası ya da zengin muhitin pay kapma mücadelesi olarak görmek yanlış. bi kere, doksanların parçalı siyasetinde hiçbi anayasal düzenleme biçimsel (burjuva) demokrasiyi dahi getiremiyordu. önemli bi tıkanıklık vardı ve hakim sınıflar dahi bu tıkanıklığı açmak zorundaydı. hatırlayalım: sivas katliamı, "düşük yoğunluklu savaş", faili meşhur cinayetler, vs. vs. bunlar ülkedeki çözülmenin alametlerinden biriydi. ne merkez sağ, ne de merkez sol partiler artık "demokrasi mücadelesinde" yer alamazlardı, zaten tüm "haddini aşan" söylemler otoriterizmin içinde katledilmişti.

    yeni demokrasi hareketi de, demokrasi mücadelsindeki asıl etkisi şöyle tanımlanmalı: arzu. demokrasi birtakım normların sınırlarına göre tanımlanıyordu amma velâkin otoriterizmi -açık ya da gizli- sorunsallaştırmıştı. parti kısa ömürlü ama etkisi uzun ömürlü oldu. örneğin, doğu ergil'in tobb için hazırladığı rapor anılmalı. bülent tanör'ün tüsiad için hazırladığı "türkiye'de demokratikleşme perspektifleri" en önemli adımdı mesela. bunun haricinde özellikle merkez sağ partiler bi revizyona gitme ihtiyacı duydular. bu yedeha'nın hayaletiydi bence. ancak, liberal-demokrat müdahale feodal devlette gerçekleşen mutabakat sonucu otoriterizmin içinde eriyerek iflasa sürüklendi de diyebiliriz.
  • türkiye'de şimdiye kadar gerçekleşen tek adam gibi liberal hareket.
  • dönemin yazılı ve görsel ana akım medyası tarafından övülmüş, yüceltilmiş, sürekli gündeme getirilmiş, sabahtan akşama konuşulmuş, öyle böyle değil çok ağır biçimde göze sokulmuş, olağanüstü derecede desteklenmişti.

    ilk seçimde (1995) %0.48 civarında oy almış, 2 yıl sonra da kapanmıştır.

    bir anlamda, sorgusuz sualsiz yoğun basın desteğinin siyasette pek bir işe yaramadığının göstergesidir.
  • ülkenin belki de tek şansıydı bu parti. o kadro iktidara gelmiş olsaydı şu anda hayal bile edemeyeceğiniz ekonomik ve medeni seviyelerdeydik. ancak halkımız tabii ki buradaki vizyonu anlayamadı. şimdi kursan yine anlayamazlar.
hesabın var mı? giriş yap