• hayatın anlamı.
  • yalnızca bir defa aramış, saat 17:45'te. uyumuşum, telefonun sesini de açmamışım. yaklaşık iki saat sonra mesaj atıyorum whatsapp üzerinden. arıyor. "ınanılmaz güzel bir lahmacun yedim" diyor. "aklımda sürekli sen vardın. bunu linus da yemeliydi şu anda, nasıl yemiyor olur diye düşündüm hep. bitirene kadar bunu düşündüm. şimdi sen yemekle ortaklaşa paylaştığın güzellik niteliği dolayımıyla mı aklıma geldin? yoksa seni güzel şeylerle beslemek istediğimden mi aklıma geldin ? " evet, ister inanın ister inanmayın, iki felsefeci en iyi böyle anlaşıyor.

    yemekle pek aram yoktur benim, yemem gerektiği için yerim, coğunlukla unuturum, bir haz kaynagı değildir. bana çokça "börek yiyorum, sana da getireyim mi?" ya da "köfte yiyorum, sen bugün ne yedin?" diye sormuşluğu vardır. ınsanın bir diğerine beslemeye, yedirmeye çalışması, onu yaşatmaya çalışması bana hep çok saf bir çaba, arzu gibi geliyor. bu çaba kendinden bağımsız diğerinin saf varlığını sevmeye dair bir şey. çünkü bedenimin özdeşliği ve devamlılığı beni ondan kesin olarak ayıran şey. bedenli olduğum müddetçe ayrıyım, ayrılabilirim. ayrı olarak, kendi başıma, neysem o olayım istiyor. bu istek bana nedense epey hüzünlü de gelen bir şey. beni beslemek istediği fikrinden uzaklaşıp güzele odaklanıyorum. "çok mu güzeldi?" diyorum. " çok güzeldi linus. yarın alıp geçerken eve, sana bırakayım." güzele de tutanamayacağımı fark ediyorum. güzeli paylaşmasa da olur, benim bir yerde, bir şekilde güzeli deneyimlediğimi bilmesi yeter, yetiyor. değişmiyor ki, ruhumu da beslemek istiyor, onu da yaşatmak. varlığımın tümünü devam ettirmek istiyor. daha da hüzünleniyorum. " yiyelim" diyorum. yiyelim.
  • dünya'da herkese kadar yetecek kadar olmadığı söylenti. herkese yetecek kadar hatta fazlası var. ama çocuklarınızı açgözlü yetiştirmeyin.
  • (bkz: (#127675386)) iki üstteki bu entry sadece bana mı zırva olarak geldi acaba. debe'ye girmiş bir de.
  • kainattaki her şey gibi yemek de, belli ilahi isimlerin tecellileri, açığa çıkışlarıdır. bu durumda aynı zamanda her yiyecek, bir kısım isimlerin kapalı kalmaları ve açığa çıkamayışları anlamına geliyor.

    dolayısıyla, belli bir yemeği gıda olarak bünyemize almakla, ondaki ilahi isimlerin kuvvelerini de edinmiş oluyoruz ve kişi hâline göre diyetini ayarlayarak dengelerini koruyabilir veya dikkat etmeyerek bozabilir.

    her insanın da neticede birer esma terkibinden ibaret olduğunu göz önüne alırsak, bazı insanlarla bazı yiyeceklerin asla bir araya gelmemesi gerektiğini anlarız.
  • •peygamber, “ben rabbime misafir olurum, o beni doyurur, suya kandırır.” buyurmuştur. cenâb-ı hakk da, ”ferahlanarak rızıklanırlar.” diye buyurmuştur. (al-i imran sûresi’nin 169-170)

    • bu ağır, kesif rızık kırıntılarından(dünya yemekleri) kurtulursan, yüce, latîf hafîf rızıklara(nurani boyut yemekleri) kavuşursun.

    • o manevî rızıklardan binlerce okka yesen, yine de peri misali, tertemiz tüy gibi hafif bir halde yürür gidersin.

    • o yemek, sende ne yel yapar, ne kulunç, ne mide sancısı, karın ağrısı verir,

    • dünya yemeğinden az yersen karga gibi aç kalırsın, çok yersen miden ekşir, geğirmeye başlarsın.

    • az yersen huyun kötüleşir, kabalaşırsın, asabîleşirsin. çok yersen şişmanlar,
    hantallaşırsın.

    • fakat allâh yemeğinden, o lezzetli yemekten denizler kadar ye! yine de hoş bir halde gemi gibi yüzer gidersin.
    (mesnevi'den)
  • kişinin yemek yapma veya yeme şekli benim gözümde kişinin karakterine dair önemli ipuçları verir. o yüzdendir ki, bir insanı yemek yaparken veya yerken izlediğimde daha iyi tanıdığımı düşünürüm. bu konularda daha iyi olmak kimi zaman öğrenilen şeylerden olsa da çoğunlukla içindedir insanın. asıl mesele özen göstermektir.

    kimi insan yemek yaparken tarif ne diyorsa onu yapar. dışına çıkamaz. kendi çapında kurallara uyuyor, bilirkişiyi takip ediyor ve asli sorumluluğu tarif sahibine yüklüyordur. "ben her şeyi tarifteki gibi yaptım, bu oldu ne yapalım?" veya "benim değil. tarifin marifeti." gibi bir sözlerin sahibidir.

    diğeri, doğaçlama insanıdır. onun için ortada tarif veya belirli bir yemeğin adı yoktur. canının istediğini katar, istemediğini katmaz yemeğe. onun yaptığı yemeklerin adı yoktur. tadı varsa da yoksa da "ben yaptım. böyle oldu" der. bu yemeği yapan kişi bana güven verir.

    gelelim yeme şekillerine;

    kimi insan, yemek son halini alıp masaya konana kadar sabreder. yemek, masada en güzel halini almıştır. muhteşem görünür ve o sahne yeri gelir beyne kazınır. kişinin en iştahlı olduğu an bu andır. ardından tüm iştahıyla yemeği afiyetle yer. yemek yapılırken ertelediği tüm hazzı yemeğinden almaya bakar.

    bazısı ise tırtıkçıdır. yemek yapılırken sağına soluna el atar, parmak atar. sabretmeyi, tadını çıkarmayı bilmez. ufak ufak tırtıklayıp yemeğin hem şeklini bozar hem de kendi iştahını azaltır. yemek bir şekilde yamalak masaya konur. iştahını körelttiği için tadını da alamaz, yemeğin hakkını da veremez.

    bir de iştahsız görünen insan vardır. onun yemekle arası pek iyi değildir. çünkü yemeğin tadını da hazzını da tatmamış insandır. doğru yemeği henüz görmemiş olabileceği gibi hasta da olabilir. doktora görünmelidir.

    dediğim gibi yemek önemlidir. sadece yapma ve yeme şekliniz değil, kiminle yediğiniz de.
  • seksle bir çok ortak yönü bulunan içgüdülerden bir tanesi.

    -ikisinde de "en iyisi bu" diyemezsin, belki daha iyisini görmedin henüz.
    -ikisi de anlıktır, doymazsın. belki o an tamam dersin ama tekrar tekrar istersin.
    -ikisinde de önce pişirip, biraz dinlendirip öyle denemen lazım. aceleyle pişirip yemeye kalkarsan hem güzel bir tat alamazsın, hem de midene oturur.
    -ikisi de fazla bekletilmeye gelmez, soğur.
    -ikisinde de sabit fikirli olanlar, ben onu yemem, ben bunu denemem diyenler sıkıcıdır.
    -ikisinde de uğraşıp pişirdiğinle, o an karnının açlığını gidermek için dışarıdan hazır aldığın bir olmaz.
    -ikisinde de bunlardan birini seven ya da bunlardan birinde iyi olan diğerini de sever ya da diğerinde de iyidir nedense.
    -ikisinde de tüketirken karşında sohbet edebileceğin biri varsa güzeldir.
    -ikisinde de farklı şeyleri karıştırmak tadını almanızı engeller. eğer gerçek tadını almak istiyorsan karıştırmadan sade dene.
  • bugün debeye giren entry’e ithafen (bkz: ha siktir be sezai) diyerek ferhan şensoy‘u da analım.
  • titreşim? karanlık? ne yiyorsanız söyleyin valla biz de yiyelim.

    derin görünen saçmalıkları da yanlışlanabilen somut şeyler değil de ne kadar su katsan alan tasavvuf gibi konulara saklayalım.

    hayır bir de debeye falan sokmuşsunuz, harika.
hesabın var mı? giriş yap