• askeri başarıları takdire şayan olsa da osmanlı'nın coğrafi genişleme yönünü batıdan doğuya çeviren sultandır. bu esnada önüne çıkan anadolu alevilerini de şah ismail'e destek olurlar endişesiyle kısmen sürgün etmiş, kısmen de kılıçtan geçirmiştir. anadolu'da o tarihe kadar aşağı yukarı %50 - %50 olan alevi-sünni dengesini de nihai olarak bozup sünni-dominant bir anadolu yaratmıştır.

    bunun için dir ki, padişahçı, osmanlıcı, alperenci, neo-gerici kesim pek sever kendisini. hele hele alevileri rencide ederek prim yapmaya çalışan eziklerin ağzından düşmez yavuz sultan lafı.
  • sadece doguya sefer yapmis ve halifeligi osmanliya getirmis padisahtir.

    acaba sadece batiya sefer yapsaydi papaligi da osmanliya getirir miydi diye dusunmeden edemiyor insan.
  • oğlu süleymanı süslü elbiseler içinde görünce "bre süleyman, anana ne bıraktın!" diye kızmış..:))
  • filmlere konu olabilecek hayatı babasının bedduasına uygun olarak geçmiş ilginç osmanlı padişahıdır. ünü henüz şehzadeyken yeniçeri arasında yayılır. babası ikinci beyazıt'ın yumuşakbaşlı ve sakin yaradılışlı olması, fütuhata pek meraklı olmaması yeniçerileri kızdırır ve "yavuz padişah isterüz" diye ayaklanan yeniçerinin başına geçer yavuz sultan selim. nihayetinde babasını devirip imparatorluğun başına geçer. bu noktada rivayet edilir ki babası yavuz'a üç bedduada bulunur:
    "oğul, hayatın at üzerinde geçsin
    girdiğin her savaştan zaferle çıkasın
    ciğerlerini görerek ölesin"..
    garip bir şekilde yavuz sultan selim'in 8 yıl ve birkaç ay (hatırlayamadım) süren saltanatı at üzerinde , seferde geçmiştir. girdiği her savaştan zaferle çıkmış, osmanlı hazinesini kendisinden sonra gelip 46 yıl hüküm süren oğlu süleyman'dan daha fazla "mangır"'la doldurmuş ve kendi mührü devletin yıkılışına kadar (ve halen) topkapı sarayı'nın hazine dairesinin üzerinde kalmıştır. en nihayetinde herkesin bildiği gibi sırtında şirpençe adı verilen bir çıban çıkmıştır. hekimbaşı hasancan'a çıbanı patlatmasını söyler. hekimbaşı itiraz etse de padişah ısrar eder ve çıban patlatılır. rivayet odur ki padişah sırtına tutturduğu gümüş bir tepsiyle çıbana bakar, çıban çok derindir ve oradan ciğerlerini görür. bu noktada hekimbaşı ile arasında şu konuşma geçtiği yazılıdır kaynaklarda:
    -hasan can bu ne haldir?
    -hünkâr'ım, allah'a varmak zamanıdır?
    -çocuk, sen bunca zamandır bizi kiminle bilirdin?
    çok güzel şiirler yazabilecek kadar ince ruhlu bir insan olan yavuz'un aynı zamanda tahtın bekası için akraba ve kardeş kıyımı yapmış olması da enteresandır. osmanlı imparatorluğu'na, yaptığı mısır seferi sonucunda başlı başına ayrı bir kimlik vermiş, hilafeti getirmiş, osmanlı devlet yapısında köklü değişikliklere neden olmuştur. ki bu değişikliklerin osmanlı'nın yıkılışını hazırlayan sebepler olduğunu iddia eden tarihçiler de az değildir. sol kulağındaki küpesi, mekke seferindeki bir cuma hutbesinin eseridir. o zamanki adetlere göre hutbeler, o yerin fatihi adına okutulurdu. mekke fethedilince beytullah'da kılınan ilk namazda imamın kendisinden "hakim-i harameyn" (harem-i şerif'in -kabe'nin) hakimi ) diye bahsetmesi üzerine itiraz etmiş ve "biz buranın hakimi değil, kölesiyiz" diyerek o zamanlarda kölelik sembolü olan küpeyi sol kulağına takmıştır.
    yavuz sultan selim aynı zamanda memleketin saç uzatmak isteyen erkeklerinin de kurtarıcısı olmuştur. yaygın alışkanlıklara ters olan bu durumda tepkiyle karşılaşan uzun saçlı gençlerimiz "ne var yani, yavuz sultan selim de saç uzatmış, küpe de takmış hem. bana ne ben de bırakıcam, küpe de takıcam, yaşasın yavuz" diyerek yırtmaya çalışmışlardır. (tamam itiraf ediyorum, bir dönem ben de aynı cümleyi etmiştim ama işin içinde küpe yoktu. şimdi artık istesek de yavuz'a benzeyemiyoruz)
    mısır seferinden sonra kutsal emanetleri topkapı sarayına getirtmiş, başına 39 tane hafız koyup kendisi de aralarına karışarak (sarayda olduğu zamanlarda) kendisi de aralarına karışarak 40 kişi olmak suretiyle sürekli kuran okutmuştur. bu adet osmanlı devletinin ömrü boyunca devam etmiştir. şu anda kutsal emanetler bölümüne giderseniz orada sürekli kuran okuyan bir imamın bulunduğunu görürsünüz ki bu gelenek tek kişiyle de olsa devam etmektedir.
    neticede enteresan bir şahsiyettir yavuz sultan selim. ruhu şad olsun.

    on yıl sonra gelen edit: yukarıda yazılanların bazıları efsane ve rivayet türü şeyler olabilir ama ilginç olan şu ki yavuz sultan selim'in hayatı, bu ve bundan çok daha ilginç detaylar barındırmaktadır. yaygın olarak okullarda okutulan (en azından bizim dönemde), yavuz sultan selim'in babasına isyan edip hemen idareyi ele aldığı şeklindedir. oysa evliya çelebi, olayı çok derinlemesine anlatır ve böyle değildir. anlatışına göre yavuz selim babasına bir kaç kez yenilmektedir. çelebi, yavuz selim'in hayatını özellikle şam, mekke, medine, kudüs, mısır vs. anlattığı 9.ve 10. ciltlerde oldukça detaylı anlatır. anlatısının kaynağı, yüksek bir devlet görevlisi olan babasının çok yaşlı ve yavuz selim'e yetişmiş, yanında bulunmuş bir arkadaşıdır, canlı olarak dinlemiştir. o dönemin insanlarının hayatının da anlayışlarının da farklı olduğu gözden uzak tutulmazsa, anlattıklarında doğruluk payının sanıldığından yüksek olduğu anlaşılmaktadır. dolayısıyla yukarıdaki hikayelerden etkilenen veya bu konu ilgisini çeken arkadaşların, evliya çelebi seyahatnamesi 9 ve 10 ciltleri karıştmasını tavsiye ederim. maalesef bizim tarih ulemamız, yıllardır çelebiyi bize laubali, abartıcı, tatlı dilli öylesine bir adam gibi tanıttıkları için seyahatnamesini adam gibi tartışma konusu yapmamıştır. fakat inanın bana, orada bir hazine yatmaktadır. 10 cildin tamamını okudum, son cildin yarısındayım. osmanlı hakkındaki bütün bilgilerimin, düşüncelerimin hizaya geldiğini, farklı bir şekil aldığını söyleyebilirim. yavuz selim'in hayatı da bu başlıklardan bir tanesidir. vesselam.
  • aleviler hakkında olumlu bir şey söyleyecekleri zaman "ne var canım, onlar da hz. ali'yi seviyor, ben de seviyorum.", olumsuz bir şey söyleyecekleri zaman "hz. ali namaz kılardı, bunlar niye kılmıyor?" diyenler şunu fark edemiyor: alevilik ali'yi sevmekten ibaret değildir. alevilik şia ile ilintilidir ama şiaya eşit değildir. alevilikte vaktizamanında yaşanmış hilafet kavgasının önemi vardır ama alevilik bu da değildir. alevilik farklı ritüelleri olan, kendi kültürünü yaratmış bir kurumdur. alevilerin bir kısmı kendilerini müslüman olarak görmez, kimi görür. alevilik gerek temeliyle, gerek ritüelleriyle tartışılırken, o tartışma sünni inanç kaideleri üzerinden yürütülemez. sünnilik prensipleri ile komünyon ayinini tartmak ne kadar saçma ise, alevi ritüellerini tartmak da o kadar saçmadır.

    yavuz sultan selim, elbette müslümandı ve sünni idi. bununla birlikte, alevilerle olan münasebeti ne benim savunduğum anlayışla ne de eleştirdiğim anlayışla izah edilebilir.

    yavuz sultan selim'in "ali'nin adını lekeleyenlerle savaşmak" gibi bir gayesi yoktu. öyle olsa, kendi tebaası olan ve aynı anlayışa göre isa'nın adını lekeleyen ortodokslara da aynı tavrı takınırdı. hayır, yavuz sultan selim bir devlet adamıydı. safevilerle rekabet içindeydi. safevilerin propaganda ile yanına çektiği yahut çekmeye çalıştığı alevilere karşı sert bir tutum takındı.

    eleştiriler de bunun üzerinden yapılmalı. sultan selim bu politikayı ne "yezitliğinden" ne de çok sevdiği hz. ali'nin adının kirletilmesine tahammül edemediğinden yürüttü. siyaset. bu kadar.
  • vay arkadas ya, ulan tamam elestirin de az zamana gore elestirin ya. adam 16.yy'da yasamis padisaha gerici, yobaz diyor. ne yapmis ulkeyi selcuklu siyasetiyle mi yonetmeye calismis?
    herif 21. yy.da cikiyor 16. yy.da ilk batiya degil de doguya yoneldi diye padisah elestiriyor. tabi bizi avrupa birligine tasimak varken suriye ve irak batakligina cekmesi buyuk vizyonsuzluk olmus.
    ozguvene bak ya inanilmaz.
  • mısır'ı fethettikten sonra halkın huzuruna çıkıp şunu diyen büyük osmanlı padişahı:

    "ey mısır tebam! ben şimdi gidiyorum ama arkamda oniki yeniçerimi ve bir valimi bırakıyorum. eğer ki bu kullarımdan birinin bir tek kılına zarar verirseniz bizzat ben geri gelirim!"

    yakın tarihe kadar mısır yüzyıllarca kuzu kuzu oturmuştur. ne korkuymuş be!
  • mekke ve medine emiri tarafından kendisine sunulan "sahib ul-haremeyn" unvanını saygısızlık sayarak onu "hadim ul-haremeyn" olarak çevirterek almış, kendisini mekke ve medinenin sahibi diil hizmetçisi olarak görmüş büyük hükümdar,büyük şahsiyet...
  • şah ismail ile olan meselesinde birçok fantastik hikayeye konu olan padişahtır. yok kendisine bir kasa bok gelmiş o lokum göndermiş, yok derviş kılığında satranç şampiyonu olup şahı yenmiş. şahı yendi diye kalkmış şah ismail bunu tokatlamış vs vs. eğri oturalım doğru konuşalım ki sefer haricinde padişahlar istanbul'dan, tahta göz diken şehzadeler de vali oldukları şehirden ayrılmazdı, hatta bu uğurda hacca bile gitmezlerdi. şimdi kalkıyorsunuz koca padişah tek başına bedevi gibi yüzlerce km katediyor oyun oynuyor vs. mantıklı olun biraz, bu hikayelerin bu zamanlarda çok dillenmesi alevi katili olarak anılan bir padişahın başka hikayeler ile övülmesi, bu vesile ile dinci-yeni osmanlıcı kesimin coşmasıdır.
  • bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, yavuz ona:
    - sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. vezir:
    - evet hünkarım, bilirim dediğinde, yavuz cevabı yapıştırmış*:
    - ben de bilirim.

    (bkz: fikra anlatmak)
hesabın var mı? giriş yap