aynı isimde "yargı (dizi)" başlığı da var
  • altınordu türkçesinden aparılmıştır. tdk tarafından kazâ kelimesine karşılık olarak önerilmiştir. tutmuştur.

    kökü yarmaktan gelmektedir. neşeli günler filminde bir sahne vardır. iki kardeş bir hıyar dilimini paylaşamamakta, çatallarıyla iki tarafından kendilerine çekiştirmektedirler. adile naşit gelir, o dilimi ortadan ikiye yarar ve adaleti sağlar. işte yargı budur.

    arapça kaza kelimesinin kökü de yarmaktan gelir.

    nitekim latince hüküm vermek, karar vermek anlamındaki decidere'nin kökü olan caedere de "yarmak" anlamına gelir. (bkz: yaran entryler)

    (bkz: #6675126)
  • (bkz: #6332821)

    eski yunancada krisis. bu sözcük "yargı" kadar "koparma" da demektir ve fiili olan krinein'i araplar yerine göre kazâ' diye çevirmiştir. neşeli günler'de adile naşit'in hıyarı yarması gibi büyük iskender'in gordion'un düğümünü ortadan yarmasını anlatırken plutarkhos krinein fiilini kullanmamışsa da, almancada "yargı" anlamındaki urteil "yarmak, bölmek" gibi şiddetli anlamlara gelen teilen fiilinden gelmiştir ve ortaçağ işkencesi ordeal ile kökdeştir. nitekim şiddetli spektaküler spekülatif hegel de ansiklopedisinin taslaklarında urteilur-teil ("ilk yarılma") diye yazarak bu anlamla oynar (bkz: #3983303): "ursprüngliche teilung..., was das urteil in wahrheit ist..." sereserpe bir çeviriyle: "yargı ilk infazdır."

    ur-teil ile ilgili güzel bir yazı için şu köprüden geçiniz: http://www.verkac.com/otium/index.php?p=138&page=8

    ayrıca (bkz: vorurteil)
  • kişinin bi olgu üzerindeki deneyimleri sonucu vardığı düşünceleri, fikirleri ve kararlarının tümüne verilen ad. bunun deneyimlenmeden sahip olunanı için (bkz: önyargı)
  • "yargıç karşısındayım.
    adımı soruyor.
    söylüyorum: hakim.
    soyadımı soruyor.
    söylüyorum: tasvir.
    yaşımı soruyor.
    söylüyorum: kırk.
    iddia edildiğine göre, ailenizi bırakıp kaçmışsınız ve onlara karşı olan yükümlülüğünüzü yerine getirmemişsiniz, doğru mu? diyor.
    doğru, diyorum.
    yargıç, yazmana dönüp,
    yaz, diyor. sanık suçunu kabul etmiştir. kaçtığını ve yükümlülüğünü yerine getirmediğini açıkça söylemiştir.
    ama, diyorum yargıca, niçin ailemin bana karşı yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini sormuyorsunuz? ben konuştukça, onlar dilsiz gibi sustu. ben onlara gittikçe, onlar benden kaçtı. ben ve onlar bir türlü buluşamadık. sonunda kaçtım, evet, ama bir umutsuzluğun sonucuydu bu.
    bu ayrı bir dava konusu, diyor yargıç. davayı siz de açabilirdiniz. oysa açmadınız. gene de açabilirsiniz.
    ama bu, bugün, burada hüküm giymenizi engelleyici bir durum yaratmaz.
    ya neyi yaratır? diye soruyorum yargıca.
    açacağınız dava sizin için olumlu sonuçlandığında onların da mahkum olabileceğini, diyor yargıç.
    bir başka deyişle, onlar da, ben de kodeste öyle mi? diyorum.
    evet, diyor yargıç. ama dava dışı bu sorgu suali burda kesiyorum. burası mahalle kahvesi değil.
    yargıcın arkasındaki duvarda çerçevelenmiş bir resim: adaletin simgesi teraziyi gösteriyor. o, her zaman dengedeki teraziyi."

    ferit edgü*
  • "bütün toptancı yargılar çürük ve tehlikelidir."
    (montaigne, "denemeler")
  • bülent ecevit'in bir şiiri.

    -yargı-

    öldürenle katiliz çalanla hırsız
    tümümüz sanığız tümümüz savcı
    tümümüz suçlu tümümüz yargıç

    kimi aklar kimi suçlarız
    kimi bağışlar kimi asarız
    kendimizi başkasında

    hergün bıçak saplı
    birinin arkasında
    vurulan da biziz vuran da
  • ülkemizde sürekli olarak bütçeden en az pay alan, üvey evlat muamelesi gören , erk
  • bazı ülkelerde, yürütme ve yasamanın müdahale ettiği birim. eğitim seviyesi düşük, cahil halkın çoğunlukta olduğu ülkelerdir bunlar.
  • görünen odur ki günümüzden dört bin yıl önce konuşulan akat dilinde de "yargı" kelimesi kesmekten türemiş:

    javascript:showarticle('e3119.html')

    yargılamak di+kud

    kud kelimesinin anlamları:

    1. to break off, deduct
    2. to separate, cut off
    3. to cut
    4. to incise
    5. to decide
    6. to make clear

    yani yarmak, ayırmak, açıklık getirmek, karara bağlamak.sanırım tüm dillerde bir anlaşmazlığı karara bağlamakla yarma'nın eşanlamlı kullanılması sümerlere kadar dayanan bir gelenek.
  • gecerli / objektif olsun olmasin, bir durumunun belirlenmis kural ve davranis kaliplarina uygunlugunun subjektif olcusu.
hesabın var mı? giriş yap