• "bütün yokluğuna rağmen hayatımdaki tek kadın sensin."
    (27 mayıs 1947 tarihli mektuptan)
    orhan veli'ye yine sevdalanmanıza sebep olabilecek bir kitap.

    bir yandan da şunu anladım ki eğer ekşi sözlük o zamanlarda da olsaydı orhan veli muhtemelen sözlük yazarlarının şiirleri başlığından çok fakirlik belirten hareketler başlığına entry yazardı.

    velhasıl, zaman zaman yazdığı mektubu postalayacak kadar bile para bulamayan büyük şairimizinden, okuması mangal gibi yürek isteyen mektuplar bunlar.
  • kitap ismini tarihsiz ilk mektupta geçen şu cümleden alıyor ki ben yazmaya kıyamıyorum aslında:

    --- spoiler ---

    emin ol, dünyada hiçbir şeyden zevk almıyorum. bütün bu tatsız günler içinde yalnız seni arıyorum.

    --- spoiler ---
  • kitapta samimi gelmeyen, buz gibi tek bir mektup var; o da nahit hanım'ın orhan veli'ye yazıp gönderemediği mektup. oysa ki orhan veli'nin her bir cümlesini okurken ona bir çift çorap, bir çift ayakkabı, bir pardesü almak istiyorsunuz yeter ki ankara'ya gidebilsin diye.
  • --- spoiler ---

    "ben de birçok kötü şeyler biliyorum. ama onları düşünmek istemiyorum. içimin bu kadar seninle dolu olduğu bir zamanda düşünemiyorum demek daha doğru olur. aramıza giren şeyleri yok etmekten zevk duyacağını söylüyorsun. nahit, sen bunu istiyorsan aramızda, yani seninle benim aramda, hiçbir kötü şey yok. bizden başka hiçbir şey yok. inan bana. sen benim için daima tek varolan şeysin. dikkat et, ben çok etmiyorum, tek diyorum. senden başka hiçbir şeyim yok. hiçbir şeyim olmasını da istemiyorum." orhan veli, yalnız seni arıyorum, syf. 61

    --- spoiler ---
  • çok özel mektupları genele açan kitaptır... son derece üzücüdür...

    özel mektuplar yani iki kişi, iki sevgili... yayınlanması tam bir garabettir ki orhan veli'nin mirasçılarının buna nasıl izin verdiği apayrı bir konudur...

    bu insanların ölmüş olması bu kadar özel şeylerin açığa çıkartılıp yayınlanmasını meşru mu kılar ? insanların özel yaşamlarının gizliliği hakkı ölene kadar mıdır ? insan ölene kadar mı insandır ?
  • --- spoiler ---

    "istanbul'a gelebilmek yahut gelememek vesilesiyle istanbul muhabbetinden bahsediyorsun. istanbul muhakkak ki güzel şehir. ama benim için güzel şehir, çirkin şehir diye bir şey yok. sadece senin bulunduğun şehir, senin bulunmadığın şehir diye bir şey var. nitekim şu son mektubunda benim ankara'ya gelmemden bahsederken elbette bir gün geleceksin demişsin. ankara'ya hususi hiçbir muhabbet duymadığım halde bu sözünü okuyunca bilsen nasıl oldum. seni görmek için bir şehre geliyorum, görüyorum ve ömrümün sonuna kadar benim yanımda oluyorsun. çok acayip ama çok tatlı bir his. hayatımda birçok sevinçli günlerim olmuştur. fakat hepsinden güzel, hepsinden sevinçli olabileceğini umduğum bir tek gün daha olabilir. o gün seninle ve hiç ayrılmamacasına yaşayacağıma inanacağım gündür. sen böyle bir günün gelebileceğini pek tahmin etmezsin. doğrusu ben de edemiyorum. ama hayattan da başka hiçbir beklentim yok. bugün için sana da bana da bu kadar imkânsız görülen bir saadet günün birinde gerçek olabilirse, bütün ömrüm içindeki kayıplarımdan hiçbirine üzülmeyeceğim. yalnız o sevinç bana kâfi derecede yaşamış olmak için yetecek." orhan veli, yalnız seni arıyorum, syf. 95

    --- spoiler ---
  • nahit hanım'a yazılmış eşsiz orhan veli çağrıları, itirafları, arzuları, kaygıları...

    ilk mektuplarda yeşilçam melodramlarından sahneler izliyormuşçasına tebessüm ederken, ilerleyen yazışmalarda yüzümdeki tebessüm gittikçe acılaştı, hatta kalbim sıkıştı...

    --- spoiler ---

    "ayrıca benim muhitime giremeyeceğinden bahsediyorsun. benim hiçbir muhitim yok. binaenaleyh o endişen de yersiz."

    --- spoiler ---
  • orhan veli yine mösyö lambo'nun dükkanında - pek çok mektubunu, şiirini, öyküsünü ve edebiyat üzerine makalesini bu dükkanda yazmış orhan veli - yazdığı 12 ekim 1950 tarihli son mektubunda nahit hanım'dan ankara'da askerlik yoklamasıyla ilgili bir evrak takibini yapmasını rica ediyor ve nerelere uğranacağını, hangi evrakların lazım geldiğini detaylıca anlatıyor.

    ardından aralarındaki münasebetin gizli bir tarafının olmaması gerektiğini düşündüğünü ve artık tüm mektupları nahit hanım'ın evine göndermeye karar verdiğini söylüyor orhan veli ve mektubun burasına gelince ayağa kalkıp mösyö lambo'ya "içime birdenbire bir sevinç geldi" dediğini ve lambo'nun elbette bundan bir şey anlamadığını ekliyor. nahit hanım'a gönderdiği son mektup - bildiğimiz kadarıyla - bu oluyor.

    bu mektuptan yaklaşık bir ay sonra, 14 kasım gecesinde bir arkadaşının evinde fenalaşıp hayatını kaybediyor orhan veli. hayatının son yılları hep bu şekilde, arkadaşlarının evlerindeki emanet yataklarda, malsız mülksüz geçtiği için belki de, nahit hanım'ın orhan veli'ye gönderdiği mektuplar ne yazık ki ortadan kaybolmuş. (buna rağmen, orhan veli'nin satırlarında nahit hanım'ın sızlanmalarının ve kaprislerinin gölgesini görmemek mümkün değil.) nahit hanım'ın orhan veli'ye yazdığı mektuplardan yalnızca biri - sonuncusu - bize ulaşmış:

    "orhan, cevapsız mektup yazmak çok garip oluyor. geçen akşam seni rüyamda gördüm. ankara’ya gitmişsin. sana dora iş bulmuş... seni acaba ankara’da mı diye düşündüm. mektuptan herhalde benim çok sıkıntılı olduğumu anlamışsındır. elimden geldiği kadar muhite uymaya ve neşeli görünmeye çalışıyorum. bu mektubuma cevap yaz. yılbaşında tatil olursa ankara’ya gitmeyi düşünüyorum. istanbul’da sefil oluyorum. yatağım gözümde tütüyor. sen yakından bilirsin. zaman zaman evden ne kadar sıkılırdım. işte böyle, herşey tersine... senin ankara’ya gitmeye niyetin var mı? tabii bütün bunlar şimdilik düşünülecek şeyler. yılbaşına epey zaman var. bana çok ender mektup yazdığına göre uzun yaz. ben sana cevap istediğim zaman bildiririm. yeni şiirlerin varsa gönder. şiire de hasret kaldım. meğerse ihtiyaçmış. mektubun taahhütlü olsun. ne yapıyorsun? nasıl vakit geçiriyorsun? behzatları gördün mü? herkese ayrı ayrı selam söyle. sabahattin bey'e, mualla hanım'a, fuat ömer'e. velhasılıkelam herkese. dora ankara'da mı? bugün cumartesi. mektepte benden başka kimse yok. çocuklar bahçede bir maç dinliyorlar, saat dört buçuk. beş buçukta mütalaaya girecekler. bugünlük kimse gelmezse onlara ben bakacağım. ben yazacak bir şeyler bulamıyorum. ancak kendimden bahsedebildim. o da hayli sıkıntılı iş. senden muhakkak mektup bekliyorum. uzun olsun, baştan savma olmasın. yeni şiirleri istiyorum. gözlerini öperim.
    nahit"

    12 kasım tarihli mektubu nahit hanım, sürgüne gönderildiği edirne'deki bir okulda, bir cumartesi günü yazmış. orhan veli'nin mektuplarından nahit hanım'ın mektuplarına bazen uzun aralar verdiğini ve bu kaprislerin orhan veli'yi çok üzdüğünü, bu nedenle nahit hanım'a serzenişte bulunduğunu görüyoruz. bu son mektubun da böyle bir niyetle gönderilmediğini, nahit hanım'ın, orhan veli'nin ölüm haberini almasının ardından bu gönderilmemiş mektubu şairin mektuplarından oluşan desteye büyük pişmanlıkla eklediğini düşünmek mümkün.

    orhan veli'nin çok sevdiği, vakit buldukça türkçeye çevirmeye çalıştığı, kendi şiirine de yön veren baudelaire, verlaine, rimbaud gibi isimlere baktığımızda şunu fark ederiz: aşk hayatları felaketlerle doludur ve bu felaketlerin detaylarını edebiyat tarihçileri bulmuştur. demem o ki paltosuzluktan, ayakkabısızlıktan, bilet parası bulamamaktan ankara'ya nahit hanım'ının yanına gidememesi, mektup satırlarına sinen üçüncü şahsın varlığı, bir mektup postalayacak paraya sahip olamadığı günlerde dâhi hayatındaki tek yokluğu nahit hanım olan, çıldırmanın eşiğinde gezinirken istanbul'da, paris'te, ankara'da ya da dünyanın başka herhangi bir sefil şehrinde kavuşma ihtimaline tutunup, denizden, limanlardan, yapraklardan, şirket vapurlarından, paçalarından sevgi ve sefalet akan insanlardan söz eden enfes sadelikte şiirler yazabilmesinin sebeplerinden biri de - her ne kadar kendisine biraz kızsak da - nahit hanımdır.
  • yeni okumaya basladigim ve okudugum yere kadar, her mektubun her kelimesi kalbimi acitan kitap. ben orhan veli'nin nahit hanimi cok sevdigini bilirdim de, bu kadar cok sevdigini bilmezdim. keske nahit hanimin orhan veli'ye yazdigi mektuplari da okuyabilsek. icimde naif, aska inanan bir taraf kalmis, iste tam oraya dokunuyor bu kitap.

    nahit hanim ayrica sen nasil bir kadinsin ki, her donemde kafasi aydinlik ne kadar adam varsa sana asik. cocuklugumdan beri o kadar kiskaniyorum ki, o kadar olur.
  • çok güzel kitap öncelikle, sıkıcılıkla uzaktan yakından alakası yok. sonra gerçekten içime bişeyler otururak okudum, kimi yerde çok güldüm, triplere, nazlara, sitemlere. sonunda ise baya gözlerim doldu, çünkü tam filmin en heyecanlı yerinde esas oğlan ölüyor. hep üzülürdüm orhan velinin erken ölümüne ama bu kitapla başka bi boyut kazandı.

    uzak mesafe ilişkilerine, mesajlara dair: (koskoca edebiyatçılar anlatamıyorlarsa dertlerini, biz nasıl anlatalım):
    --- spoiler ---

    sükunet bulmamız için bir arada olmamız lazım. yazı ile halimizi anlatamıyoruz. söyleyeceğimizi zaten dolambaçlı yollardan söylemişiz. işin içine bir de dinleyenin hissiyetı karıştı mı bütün laflar başka başka manalar alıyor.
    --- spoiler ---

    ve pms'li kadın deliliklerine dair :
    --- spoiler ---

    evvela geçmiş olsun. hastalığın nedir? herhalde aydan aya tekerrür eden hal olsa gerek. o takdirde fazla mühim değil demektir. bu mektubum eline geçinceye kadar da herhalde bir şeyin kalmamış olacaktır. son mektubunda acayip bir hal var
    --- spoiler ---

    neyse, sonuç olarak fakirliğin gözü kör olsun.

    bir de sayfa 56'da bella'ya dair not var. eğer orhan veli bile bu kadar mektuplar yazdığı kadını aldatmışsa, erkek milletine cidden güvenmemek lazım. sonra vay efendim kadın niye huysuzmuş, kuruntu yapıyormuş, dedikoduymuş. bu konuda bilgisi olanlar aydınlatabilir tabi. yoksa bu kitap romantik bir mektuplar destesinden, bir erkeğin sayfalarca nasıl aynı yalanları yazabileceğinin kanıtı olacak.

    ha bu arada nahit hanım evli tabi de o nasıl iş anlamadım hiç.
hesabın var mı? giriş yap