• çok yakışıklı bi adam değilim ben, hatta hiç yakışıklı bi adam değilm, en azından şuan bunun farkındayım...
    daha bunun farkında olmadığım, ergencik zamanlarımda, bir eczacı kalfası "ne istiyorsun bakalım yakışıklı" dediği günü hatırlıyorum, işimi bitirdikten sonra, bir yakışıklıya uyacak şekilde kasıla kasıla çıkmıştım eczaneden... sonuç olarak, bir büyük ya da çaplı biri bana yakışıklı demişti. "yakışıklı mıyım lan ben yoksa" diye geçirmiştim içinden. mutlu olmuştum...

    tanım: eski bir hatıradan dolayı, muayene ettiğim erkek çocuklara "yavru kuş" dışındaki hitap şeklim..
  • her ne kadar kadına dair olan "güzel" sıfatının karşılığında erkekler için kullanılıp, öyle algılanıyor olsa da, kadının varlığı olmadan pek bir anlam ifade etmiyor. güzel, her şartta güzeldir. yakışıklı olmak için ise, illâ ki bir kadın gerekir. ki erkek, yakışabilsin. yakışmaya bir yer yoksa, yakışıklı olabilmek ne mümkün?

    (bkz: yakışmak)
    (bkz: yakışık)
    (bkz: yakışıklı)

    tabii sen, "ben güzele güzel demem, güzel benim olmadıkça" diyorsan, o ayrı bir bakış açısı.*
  • " şu ön sıradaki çocuğu görüyor musun, ne kadar yakışıklıymış yaa.. tanışabilir miyim acaba??"

    üniversiteye başlayalı 3 hafta olmuştu. ilk 2 hafta herkes birbiriyle kaynaşır, konuşurken, ben sınıfa girer girmez kendimi kimsenin uğramadığı sıralara atıyor, kimseyle muhabbet etmiyor, ders bitince de koşarcasına kaçıyordum okuldan. zaten oldum olası sevmediğim okul hayatı, gitgide daha iğrenç tiplerle bezeniyor, " üniversitede süper ortam, süper kızlar var abi yaa.." mottosuna inanıp geldiğim üniversite benim için adeta bir işkenceye dönüyordu.

    sonra 3. hafta o geldi. kıpkırmızı saçları ve siyah uzun giysiysiyle sanki tim burton filmlerinden fırlamış gibiydi. mavi gözleri ve beyaz teniyle bir elf edasıyla sınıfın kapısından girdi.. onun kapıdan girişini görür görmez bir şeyler kıpırdadı içimde. arka sıralara doğru yürümeye başladı.. bakamadım, gözlerimi kaçırdım ama olan olmuştu.. yanıma oturdu. geçen 2 hafta süresince kimse benim farkıma varmamışken, "yanına oturabilir miyim??" diyerek bir anda girmişti hayatıma. kendimi bir an seçilmiş tercih edilmiş biri gibi hissettim. o kadar boş sıra sıra arasından beni yanımda olanı tercih etmişti. çok heyecanlıydım. o kadar heyecanlıydım ki, kızın yanımda olduğunu bile unuttum bi an.. hayallere dalmaya başladım. sınıftan birlikte çıkıcak, akşam taksim de içmeye gidecek, sonra ufaktan kıvılcımlar başlayacak, dayanamayacak birbirimize aşık olduğumuzu söylecek, sonra üniversite hayatımız boyunca çılgın çılgın şeyler yapacak, hatta ve hatta belki mezun olduktan sonra niagara şelalerinde evlenecektik..

    ders falan derken muhabbet etmeye başladık yavaştan.. ne kadarda çok ortak zevkimiz vardı.. aynı müzikler, aynı filmler, aynı kitaplar.. dersler ilerledikçe biz de samimileşiyorduk.. sonunda aradığım kızı bulmuştum. güzel, akıllı, benimle aynı zevklere, aynı düşüncelere sahip ve hepsinden önemlisi diğer herkesten farklı, sadece bana özel olan bir kız.. ancak her zaman başıma geldiği gibi bugün de bize ayrılan mutlu sürenin sonuna gelmiştik. nitekim " şu güzel ortamı bozma amk.." demeye kalmadan kafasıyla ön sırada oturan bir çocuğu işaret edip; " şu ön sıradaki çocuğu görüyor musun, ne kadar yakışıklıymış yaa.. tanışabilir miyim acaba??" demesi bir oldu.. bir anda bir southpark sessizliği oluştu aramızda.. demek ki ben yakışıklı değildim, ben şişman sevimli arkadaştım, ben " sen çok iyi bir insansın" dım.. bir süre sonra " tanışabilirsin tabii, senin gibi güzel bir kızla kim tanışmak istemez..:)" diyerek madem benden geçtin git gönlünün götürdüğü yere diyerek olayı akışına bırakayım düşündüm.. öyle de oldu.. bir süre sonra çocukla kız çıkmaya başladılar.. ben arkada onları izlerken, onlar ön sıralarda çifte kumrular gibiydi.. ilk başlardaki n ber nasılsınlar da yok olmaya başladı.. yüzümü gördüğünde kafasını çevirmesinden artık selamı sabahı kesmem gerektiğini anladım ve yine sessiz yerime doğru yürüdüm.. kıskanıyormuş gibi anlatıyorum ama kıskanmıyordum sadece bu soğuk davranışa şaşırmıştım.. demek ki artık gözünde iyi bir insan bile değildim.. neyse sonra çocukla kız ayrıldı.. kız saçlarını koyu kestaneye boyadı.. sonra başka adamlar geldi, onlarla gitti geldi, sonra da onlar da gitti.. sonra mezun olduk..geçen istiklal caddesinde yürürken gördüm onu, yanında uzun boylu esmer yakışıklı bir adam vardı, ona baktım, o da baktı, sonra kafasını çevirdi, içimden bir sürü şey geçti hiçbirini söyleyemedim, ona söyleyemediğim herşeyi içimde kendime haykırarak metroya doğru yürümeye devam ettim..
  • okul hizmetlisinin, bir iş yaptırmak istediği öğrenciye hitap ediş biçimi.
  • kemal sunal'ın güzel bir filmidir.

    1987 yapımıdır.
  • gezi'de cadir kurma, sonra polisin gelip cadiri sokmesi sahnelerini iceren bir kemal sunal filmi
    soyle ki: http://alkislarlayasiyorum.com/…i-1987-92-dk/t:4554
  • garsona seslenme efekti
    -birader
    -bakarmısın
    -garson
    -şşşt
    ve bilumum el kol maymunluğu sonucu bakmayan garsona
    -yakışıklıı
    şeklinde seslenilir
    5 saniye içinde buyur abi diyerek tepenizde biter. masa kopar...
  • çocuk yorumu;

    "birisi saçlarını yana atıyor, ona yakışıklı denir. örnek: babamız, abimiz, kardeşimiz yakışıklı olur. yakışıklıya herkez bakar."
    neslihan (9)
  • kemal sunal'ın vasat filmlerinden biri olsa da, hemen hemen her sahnede çıkan özgün müziği tek kelimeyle mükemmeldir.
  • telsiz döneminde geçen bir kemal sunal filmi.

    o dönemin çocukları için güzel detaylar içerir. nostalji duygusunu yaşamak istiyorsanız, bulun izleyin.
hesabın var mı? giriş yap