• tim burton bu filminde "vincent malloy" adinda 7 yasinda bir karakter yaratmistir. vincent, sessiz sakin bir cocuktur ve kendi yaratmis oldugu dussel bir dunyasi vardir. kahramanimiz kendini vincent price'la ozdeslestirmektedir. bir kedisi ve bir de kopegi vardir fakat bunlar yerine yarasa ve orumceklerle beraber yasamanin hayalini kurar devamli. kopegini bir zombiye donusturmek yada teyzesini balmumu kazaninda kaynatmak gibi ucuk dusunceler gecer arada bir aklindan. bos vakitlerinde resim yapmayi yada edgar allen poe okumayi tercih eder.

    vincent hikayenin sonunda gucu tukenerek olmektedir ve son nefesini vermeden onceki sozleri de; poe'nun "the raven"indandir:
    "and my soul from out that shadow floating on the floor, shall be lifted. nevermore!"

    yaklasik 5 dakika suresince yine hayal gucunun doruklarina cikmis sevgili burton. etkilenmemek mumkun degil...
  • vincent malloy is seven years old,
    he's always polite and does what he's told.

    for a boy his age he's considerate and nice,
    but he wants to be just like vincent price.

    he doesn't mind living with his sister, dog and cat,
    though he'd rather share a home with spiders and bats.

    there he could reflect on the horrors he's invented,
    and wander dark hallways alone and tormented.

    vincent is nice when his aunt comes to see him,
    but imagines dipping her in wax for his wax museum.

    he likes to experiment on his dog abacrombie,
    in the hopes of creating a horrible zombie.

    so he and his horrible zombie dog,
    could go searching for victims in the london fog.

    his thoughts aren't only of ghoulish crime,
    he likes to paint and read to pass the time.

    while other kids read books like go jane go,
    vincent's favorite author is edgar allen poe.

    one night while reading a gruesome tale,
    he read a passage that made him turn pale.

    such horrible news he could not survive,
    for his beautiful wife had been buried alive.

    he dug out her grave to make sure she was dead,
    unaware that her grave was his mother's flower bed.

    his mother sent vincent off to his room,
    he knew he'd been banished to the tower of doom.

    where he was sentenced to spend the rest of his life,
    alone with a portrait of his beautiful wife.

    while alone and insane, encased in his tomb,
    vincent's mother suddenly burst into the room.

    "if you want to you can go outside and play.
    it's sunny outside and a beautiful day."

    vincent tried to talk, but he just couldn't speak,
    the years of isolation had made him quite weak.

    so he took out some paper, and scrawled with a pen,
    "i am possessed by this house, and can never leave it again."

    his mother said, "you're not possessed, and you're not almost dead.
    these games that you play are all in your head.

    you're not vincent price, you're vincent malloy.
    you're not tormented, you're just a young boy."

    "you're seven years old, and you're my son,
    i want you to get outside and have some real fun."

    her anger now spent, she walked out through the hall,
    while vincent backed slowly against the wall.

    the room started to sway, to shiver and creak.
    his horrid insanity had reached its peak.

    he saw abacrombie his zombie slave,
    and heard his wife call from beyond the grave.

    she spoke from her coffin, and made ghoulish demands.
    while through cracking walls reached skeleton hands.

    every horror in his life that had crept through his dreams,
    swept his mad laugh to terrified screams.
    to escape the madness, he reached for the door,

    so he and his horrible zombie dog,
    but fell limp and lifeless down on the floor.

    his voice was soft and very slow,
    as he quoted the raven from edgar allen poe,

    "and my soul from out that shadow floating on the floor,
    shall be lifted--nevermore!"
  • buyumek istemeyen yonetmen tim burton dan nefis bir kisa animasyon.stop motion teknikleriyle cekilen bu kisa animasyonda burton butun dehasini konusturur.kim bilir belkide yonetmenin en ozgur oldugu isi diyebiliriz. yogun disavurumcu mekanlar,daha sonradan burton ile butunlesecek 'anlasilamamis' karakterler,ve butun masalsiligiyla hayal gercek arasi gidip gelen bir hikaye.
    siirle paralel giden kurgusu mukemmeldir,vincent karakteri ise burton un kendi cocuklugudur bence.hayallerin icinde yasayan 'gunesli park' tan sa karanlik tavan arasini tercih eden garip cocuk tam olarak burton un kendi cocukluguna gondermedir.
  • çevirisini şu şekilde yaptığım tim burton mucizesi:

    vincent malloy yedi yaşındadır.
    her zaman söz dinler ve kibardır.
    o yaştaki bir çocuğa göre nazik ve saygılıdır.
    ama tek isteği vincent price gibi olmaktır.

    memnundur yaşamaktan kız kardeşi, köpek ve kedilerle
    aslında örümcekler ve yarasalarla bir evi paylaşmayı tercih edeceği halde.

    orada düşünebilir icat ettiği korkunç şeyler üstüne
    ve gezebilir karanlık koridorlarda yalnız ve azap içinde

    vincent, teyzesi onu görmeye geldiğinde iyi davransa da
    onu müzesi için balmumuna batırmayı hayal eder aslında.

    deney yapmayı ister köpeği abercrombie üstünde
    korkunç bir zombi yaratmak ümidiyle
    böylece o ve korkunç zombi köpek
    londra sisinde kurban aramaya çıkabilsinler diye.

    oysaki tüm düşüncesi korkunç suçlar değildir
    zaman geçirmek için resim yapar ve okur
    diğer çocuklar “git jane git” gibi kitaplar okurken
    vincent’in en sevdiği yazar edgar allan poe’dur.

    bir gece, tüyler ürpertici bir hikâye okurken
    rengini solduran bir paragraf gördü
    haberler dayanmayacağı kadar kötüydü
    çünkü güzel karısı canlı canlı gömülmüştü!!!

    onun ölü oduğundan emin olmak için mezarını kazdı,
    bihaber mezarın olduğundan annesinin çiçek tarhı

    annesi vicentı odasına gönderdiğinde,
    vincent sürüldüğünü biliyordu kıyamet kulesine,
    hayatının geri kalanını orada geçirmek üzere
    baş başa güzel karısının portresiyle

    kapatıldığı mezarda yalnız ve delirmişken
    vincent’ın annesi içeri girdi aniden.
    “eğer istersen dışarı çıkıp oynayabilirsin.”dedi.
    “dışarıda çok güzel, güneşli bir gün var.”

    vincent konuşmaya çalıştı, ama tek kelime çıkmadı ağzından
    yalnız geçen yıllar vincent’ı oldukça zayıf düşürdüğünden.
    o da biraz kâğıt aldı ve bir kalemle karaladı sözcükleri.
    “bu ev bana hükmediyor artık ve terk edemem bir daha asla onu.”

    annesi “ev sana hükmetmiyor ve ölmek üzere falan da değilsin”dedi.
    “oynadığın bu oyunlar sadece kafanda.”
    “sen vincent price değil, vincent malloy’sun.
    azap içinde veya deli de değilsin.
    sen sadece küçük bir çocuksun”
    “yedi yaşındasın ve benim oğlumsun
    şimdi dışarı çıkmanı ve biraz eğlenmeni istiyorum.

    öfkesi şimdi geçmişti, odadan çıkıp koridorda yürüdü
    ve vincent yavaşca gerileyip duvara yaslandı.
    oda sallanıp titremeye ve inlemeye başladı
    korkunç deliliği zirveye ulaştı.

    zombi kölesi abercrobie’yi gördü
    ve karısının mezarından seslendiğini duydu.
    tabutundan konuşup iğrenç isteklerde bulunuyordu.
    çatırdayan duvarlardan ona uzanırken iskelet eller

    rüyalarından emekleyerek çıkan tüm korkuları
    çılgın kahkahalarını, korkunç çığlıklara çevirdi.

    çılgınlıktan kaçmak için kapıya uzandı
    ama sendeleyerek cansızca yere düştü.

    sesi yumuşak ve yavaştı
    edgar allan poe’nun “kuzgun”undan bir alıntı yaparken,
    “yerde süzülerek yatan bu gölgeden çıkan ruhum kaldırılmamalı—bir daha asla.
  • don mclean'ın van gogh'un biyografisini okuduktan sonra yazmaya karar verdiği bir parça vincent. bir insanın diğeri için yazabileceği en güzel parçalardan.

    şarkıda geçen sözlerin van gogh'un tablolarına kimi zaman dolaylı yollardan değinmesi çok hoş. "starry starry night" ile başlayıp "sketch the trees and the daffodils" sözleriyle dinleyene şu iki tabloyu hatırlatıyor:..
    "flaming flowers that brightly blaze" kısmında ayçiçeklerini, "swirling clouds in violet haze" ise tarlanın resmini akla getiriyor.

    van gogh'un hayatında her şeyin pek yolunda gitmediğini ve toplum tarafından da pek saygı görmediğini düşünerek don mcclean,

    "now i understand what you tried to say to me
    how you suffered for your sanity
    how you tried to set them free" kısmını yazmıştır belli ki. devamında ise onu dinlemediklerini, anlamadıklarını, ama belki şimdi anlayacaklarını söyler. özellikle bu kısım ve
    "but i could have told you, vincent
    this world was never meant for one
    as beautiful as you" kısmı çok güzeldir, duygulandırır dinleyeni.
  • vincent malloy 7 yaşında
    her zaman naziktir ve durur sözünde
    onun yaşındaki bir çocuk için çok düşünceli ve iyi
    ama olmak ister tıpkı vincent price gibi
    kardeşi, köpeği ve kedisiyle memnun yaşamaktan
    halbuki daha çok hoşlanır örümcek ve yarasalarla aynı evi paylaşmaktan
    onu bekleyen korkular üzerine düşünebilirdi bu evde
    ve gezebilirdi karanlık hollerde, yalnız ve acılar içinde
    iyi davransa da ziyarete gelen halasına
    müzesine koymak için onu balmumuna daldırdığını düşler aslında
    sever deneyler yapmayı köpeği abacrombi üzerinde
    bir zombi yaratma ümidiyle
    ki korkunç zombi köpeğiyle birlikte
    kurban arayabilsin londra'nın sisli sokaklarında kendine
    düşünceleri sadece iğrenç suçlar üzerine değil
    resim yapmayı ve kitap okumayı sever, vakit geçirmek için
    cin ali'ye bayılırken öteki çocuklar
    edgar allen poe, onun en sevdiği yazar
    bir gece korkunç bir hikaye okurken
    bir haber gördü onu bembeyaz kesen
    canlı canlı yanan güzel karısının
    acısına dayanamayıp ölen bir adamın
    öldüğünden emin olmak için, mezarını kazıp çıkardı
    fark etmedi ki o mezar, gerçekte annesinin çiçek tarhı
    annesi vincent'ı, gönderdi odasına
    biliyordu ki kaleye mahkum ediliyordu aslında
    hayatının kalan kısmını mahkum olarak geçireceği
    güzel karısının bir portresiyle tek başına
    kapatıldığı kalede yalnız ve delirmişken
    annesi belirdi odada birden
    “istersen çıkıp oynayabilirsin dışarıda
    çok güzel ve güneşli bugün hava”
    konuşmaya çalıştıysa da olmadı vincent
    zayıf düşürmüştü onu, yıllar süren mahkumiyet
    o da karaladı kalemle bir parça kağıda:
    “bu ev bana hükmediyor ve çıkamam artık asla!”
    “ne mahkumsun ne de yarı ölü” dedi annesi
    “oynadığın bu oyunlar... kafanda hepsi!
    sen vincent price değil, vincent malloy'sun.
    işkence altında değilsin, sadece küçük bir çocuksun.
    yedi yaşındasın ve benim oğlumsun,
    dışarı çıkmanı ve biraz eğlenmeni istiyorum!”
    kızgınlığı geçip hole, dışarı çıktı
    vincent yavaşça duvara yaslarken sırtını
    oda dalgalanıp sallanmaya ve gıcırdamaya başladı
    vincent'in cinneti zirvesine ulaştı
    gördü zombi kölesi abacrombi'yi
    ve mezarın ötesinden duydu karısının seslendiğini
    tabutundan konuşup dile getirdi korkunç bir isteği
    uzanırken çatırdayan duvarlardan iskelet elleri
    rüyalarından emekleyip çıkan tüm korkuları
    çevirdi korkunç çığlıklara, çılgın kahkahalarını
    delilikten kaçabilsin diye kapıya uzandı
    kendisi ve zombi köpeği
    ama sendeleyip yere cansız uzandı
    sesi yumuşak ve yavaştı
    edgar allen poe'nun “kuzgun” şiirinden
    bir alıntı okurken:
    "ve içimden çıkıp yerlerde sürüklenen gölge ruhum

    tim bu filmde kendi ve tabiki onun gibi olanların iç dünyasını en iyi anlattığı filmi
  • tim burton'ın vincent price'a ithafen yaptığı stop motion. arka planda süregelen şiir bizzat vincent price tarafından seslendirilmiştir. içindeki poe göndermeleri ise apayrı bi tattır, damakta kalır.
  • an itibariyle şişesi şirincede şarap satan dükkanlarda 15 tl'den, asıl üretimin yapıldığı şirince girişinde solda bulunan şaraphanede şişesi 12 tl'den satılmaktadır. istendiği takdirde 6 adet seçeceğiniz çeşitte nefis şaraplar içeren kolisi toplam 6 tl kargo ücretiyle türkiyenin her yerine kargolanmaktadır. meyve şarabı sevenlere duyrulur, istanbulda şişesine 20 tl vermek yerine tanesi 13 tl'ye oricınıl vincent'leriniz olabilir :)
  • van gogh'un resimlerini imzalarken kullandığı isim. bütün resimleri vincent diye imzalıyken neden van gogh diye tanınır acaba?
  • lost'da walt'ın köpeğini oynayan köpeğin gerçek adı madisonmış...
    buraya kadar tamam da beni şaşırtan imdb'de dizinin orjinal kadrosunda adının yazması bir sayfası hatta biyografisi bile olması..şöhret sen nelere kadirsin diyorum...
    http://www.imdb.com/name/nm1807667/

    yada lost bu..hiç belli olmaz..belki köpek yakında konuşmaya bile başlayabilir...
hesabın var mı? giriş yap