• öylesine sömürülmeye açık ki.

    bir spor salonuna gidiyorum, spora gelenler ile bir whats app grubumuz var. çok güzel paylaşımlar oluyor, o nedenle gruptan çıkmak istemiyorum. aslına bakılırsa çoğu kişiyi tanımıyorum.

    dün -yine tanımadığım bir üyeden- bir mesaj geldi. bir arkadaşının çocuğunun lösemi olduğundan ve bir türlü uygun ilik bulunamadığından bahsediyor, üyelerden yardım istiyor. "ne yapabiliriz?" diye soranlara ise "para topluyorum" diye cevap veriyor. bunun üzerine bazıları hemen iban yollamasını, yardım edeceklerini söylüyorlar. bu kadın devam ediyor "üç beş demeyin lütfen" vs. diye. bu sefer birçok kişi destek mesajları atıyor yine. birkaç mesaj sonrası "aile ile konuştum, teşekkürlerini iletiyorlar" diyor.

    ben eskiden -aşırı empat ve vicdanımın kölesiyken- hemen atlardım böyle şeylere. en önde ben olurdum. para gönderir ve çevremdeki herkesten de aynı şeyi yapmasını isterdim. yardım eden kişi sayısı az olursa da oturur ağlardım elimden daha fazlası gelmedi diye.

    şimdilerde mi? daha uyanığım mesela. empatinin dozunu ayarlamaya çalışıyorum ve sanki başarılı da oluyorum. bu konuda da iki şeyi göz önünd ebulundurdum:

    - ilik bağışı ile ilgili hiçbir talep yok.
    - valilik onaylı bir bağış toplama işlemi yok.

    oratada kendi iban numarasını göndererek para toplayan bir kadın var. bilemiyorum doğruluğu nedir. sadece işi kitabına uygun yapmayan insanlardan çekiniyorum ve bu insanlara bir türlü güvenemiyorum.

    vicdan dediğimiz şeyi sömürmeye doyamıyorlar bir türlü. vicdani baskılar da bitmiyor.

    bu konu özelinde değil de genelde de sanırım aptallığım yüzümden okunuyor. sinyalcisi beni çeviriyor, dilencisi bana yalvarıyor, kadının biri elinde mavi boncukla "ay ne kadar da güzelsin" diye peşimde koşuyor, elinde atatürk fotoğrafı olan beni durduruyor, gazete satan öğrenciler önümü kesiyor, vs. vs. he bir de "aaa çok daha genç gösteriyorsunuz diyen wwf'ci genç var. kendisine selamlar olsun buradan.
  • tolstoy’a göre kalbimizdeki tanrı.
  • askere gitmeden evveldi.

    şantiyede oturuyoruz. herkes ben askere gideceğim diye, orada yaşadığı birer ikişer kuple anısını paylaşıyor. bıraksam sabaha kadar anlatacaklar da, arada atarlanıyorum. çekine çekine anlatıyorlar. hepsininki de birbirine benziyor. yok işte ayakkabısı vurmuş, yok yemeği fazla almış, yok buna tuvalet temizletmişler. çok vurucu şeyler yok içinde.

    bizim emre var muhasebeci. o da başladı anlatmaya. seviyorum da, güzel anlatıyor. biraz da "angaralı" ağzıyla anlatıyor, daha bir hoşuma gidiyor. delikanlı çocuk, delikanlı ağzıyla, delikanlı gözünden anlatıyor olayları. bilmiyorum belki de sevdiklerimiz diğerlerinden daha delikanlı mı görünüyor gözümüze? neyse onu boşverelim. işte emreye ikinci gün paspas yaptırmışlar. sonra işte banyoyu yıkatmışlar. akşam olmuş bu uyumuş. gece birden birisinin bunu yataktan aşağı çekmesi ile uyanmış. kıdemli bitanesi var karşısında. "tuvaleti temizleyeceksin" demiş. emre bu saatte mi diye sorunca, evet demiş. o sıra emre birşey söyledi. çok acayip bir savunma cümlesi;

    "ben de bir anadan doğmadım mı? niye bana böyle yapıyorsunuz, dedim onlara"

    yani bu kadar basit bir söz neden bende böylesine derin bir tesir yarattı bilmiyorum. ama düşünmekten de kendimi alamıyorum. bir ananın doğurması, başka hiçbirşey olmasan bile karşı tarafın vicdanına uzanan bir el. "ben de bir anadan doğdum." yani diyor ki, beni s*kret, annem var diyor, o üzülür diyor. senin de annen var diyor. o da üzülse iyi mi, diyor. bak; ben de sana yapsam ne dersin, demiyor. annen üzülse senin de nasıl olur, diyor.

    biraz önce insanları düşündüm. beni çok üzen insanları.

    annemi de düşünmüşler midir aceba? benim ağladığımı gören annemin halini.

    çünkü ben hep düşünüyorum sizin annenizi, onu ne kadar üzdüğümü. zerre kadar düşünmüyorum sizleri. sadece anneleri düşünüyor, onları seviyorum.

    sırtımda bir heybe; vicdan; içinde anaların gözyaşları.
    kalkmaz ki, gideyim, kaçayım buradan.
  • vicdan dediğimiz şey, içimizde alevlenen belli bir arzunun dış dünya tarafından reddedildiğinin iç dünyamız tarafından algılanmasıdır.*
  • dramatik etki yaratmaktan ziyade komedi filmi tadina sahip olan erden kiral filmi.. her seyi gectim, bu filmin adi neden vicdan, onu anlamak pek mumkun degil. zira karakterlerin hicbiri vicdani sorgulamaya gitmiyor, bir atraksiyon yasamiyor.. ama filmin adi vicdan..

    --- spoiler ---

    oykusu soyle.. tulin ozen, murat han'la mutsuz bir evlilik yapmistir.. murat han'in gozu de arasira vuslata erdigi nurgul yesilcay'dadir.. tulin, eski kankasi olan nurgul'le murat'in iliskilerini bilir. hatta ikisinin iliskisine gozleriyle sahit olur. bu sahit olmalar esnasinda nurgul'un vucudunun guzelliginden etkilenmis olsa gerek, nurgul'le daha yakin iliskiler kurmaya calisir tulin.. hatta ikisi bir thelma and louise tandansi yakalayacaklardir.. ikisinin arasindaki cinsel cekim git gide su yuzune cikmaya baslar.. (eger tulin vakitsiz olmeseydi, ikisinin cinsel aktivetelerine sahit olabilirdik, ama kismet degilmis) romantik bir dugunde gaza gelen ikili, butun kurtlarini dokmeye baslar. (dugune beyaz bir kafes icinde gelen gelinle birlikte evliligin kadin icin bir kafes, yani bir tur hapishane oldugu da vurgulanmak istenmistir, onu da es gecmeyelim) kurtlarini dokmekle birlikte isin kantarini kacirip atesli sahnelere yelken acarken ciftimizin yaninda murat han bitiverir. eline aldigi kiremitle (kiremitin fabrika, dolayisiyla kapitalizmle esdeger bir anlami vardir filmde) tulin'in pekmezini akitiverir..

    yillar gecer. cok gecmez. topu topu uc (rakamla 3) yil icerde yatar ve murat han dahsan affiyla kosullu saliverilir.. bu arada muhtesem ikiliden hayatta kalan nurgul bos durmamis, calistigi pavyona gelen maliyeci riza sonmez'in evlilik teklifini kabul etmistir. boylelikle nurgul dogru yolu bulur ve kapanir. akabinde nurgul'den hevesini alan riza da sikilmistir.. ikisinin iliskisi ya banyoda ya da yatak odasinda gecer.. fransiz ya da japon filmleri izleyen riza, ben gidiyorum diyerek kapiyi ceker cikar. sonrasinda goruruz ki riza, kurban kesmeye selami abi'nin yanina gitmistir. selami abi, kurbanlik etin en temiz parcalarini riza'ya vererek onu yolcu eder (nurgul=kurban denmis olabilir burada). aldigi izgaraliklarla selami abi'ye tesekkur eden riza, arabasina atladigi gibi kayiplara karisir. bir daha onu gormeyiz..

    nurgul, riza'nin ardindan durum degerlendirmesi yapar ve gittigi yolun cok dogru yol olmadigini anlayip tekrar kotu yola duser.. bu arada murat han, vietnam'dan donmus travis edasiyla, bir pavyonda body guard'lik yapmaktadir.. nihayetinde de murat han, nurgul'u bulur.. hapiste gecen uc yilin ardindan, cinsel duygulari tavan yapmis, testesteron komasina girmis murat han, nurgul'u bir otel odasina kapatir. travis'ligin cinsel anlamda cok getirisi olmadigini fark eden murat han bir anda ahmet selcuk ilkan olur, ve siirler okumaya baslar. nurgul de bu manzara karsisinda "vermeyecegim, vermeyecegim" diyerek, murat han'in bu comert onerisini (fanfinifinfonu yani) reddeder..

    nurgul ikinci bir ahmet selcuk ilkan'in varligina dayanamayacagini anladigindan murat han'dan kacmaya calisir. ama murat han onu yakalar. ikisi bir taksidedir. murat han, cinsel bakimdan kendisini tatmin edemedigi icin bir fallik obje olan tabancayla disari ates eder. boylelikle sembolik bir bicimde murat han disari bosalmaktadir. ancak silahi nurgul'e dogrultugunda tetige basamaz. bu yine sembolik bir anlamda onun nurgul'le vuslata eremedigini, bir anlamda da onun iktidarsizligini simgeler. bunun akabinde silahi eline alan nurgul, murat han'i kursun sikarak oldurur. bir anlamda kadinin zaferidir*.. sonrasindaki polis sorgusu sirasinda nurgul, "neden oldurdun" sorusuna, yari huzunlu yari matrak bir yuz ifadesiyle bilmiyorum anlamina gelecek bir seyler soylemeye calisir. film de biter..

    --- spoiler ---
  • arapçada bulmak anlamına gelen "vecede" kökünden gelir; bulunan, insanın içinde bulduğu şey anlamındadır.
    karşılaştırmak için (bkz: mevcut)
    (bkz: vücut)
    (bkz: vecd)
  • vicdan, içimizde sürekli havlayan bir köpektir.
  • ya var olandır, ya yok. ortası yok bunun.

    benim için bir insanı değerlendirmemdeki yegane faktördür kendisi. ırkına bakmam, ırkı biz seçmiyoruz, doğuştan. dinine bakmam, doğuştan olmasa bile toplumun etkisiyle ya güçleniyor ya azalıyor inanç. diline bakmam, çünkü o da din gibi toplum kaynaklı. rengine bakmam, genetikle ilgili sadece. zekasına bakmam. çok zeki yada çok saf olabilir. bu da genetik bir olgu. doğuştan. eğitimine bakmam. biraz şansla, biraz aileyle, biraz çevreyle, biraz da kendi içindekilerle ilgili kişinin. maddi gücüne bakmam, çünkü bu da ya aileden ya sonradan yapılan hırsla. cinsiyetine bakmam, seçebilen hanginiz? cinsiyetini değiştirme arzusuna bakmam? çünkü bu onun hayatı onun kararı. tek baktığım, vicdan sahibi olup olmaması.

    çünkü vicdandır insanı insan yapan. vicdan sahibi bir insan, başkasını öldürmez, malını çalmaz, canını yakmaz, bunları geçtim kalbini kırmaktan bile rahatsız olur. dürüsttür. ahlaklıdır. yanlış olanı seçmemek için herhangi bir dine, inanca mensup olması gerekmez. yahut inançsız olması da gerekmez. doğruya yönlendirilmesi gerekmeyendir o. bunu sağlayan tek şey de vicdandır.
  • bu aksamki bolumuyle izlemeye basladigim ve restaurant sahnesiyle gercekten insana yumruk atilmis gibi hissettiren dizi. timucin esen'in dogalligi, karizmasi o kadar dolduruyor ki diziyi, ahu turkpence'nin yapayligina ragmen kendisini izletebilecek olan dizi su an gozumde.

    --- spoiler ---
    yunus: napmis olabilirim ki? sen gitmeden uc gun onceydi, mobilya bakmaya gidecektik beraber. ben bugun keyfim yok baska zaman bakabilir miyiz demistim. ona mi bozuldun acaba? yine baska bir gun, iki gun onceydi, ya da o mobilya muhabbetini yaptigimiz gun. tam olarak hatirlamiyorum. sen otobusle donmek istemistin. ben ille minibus diye tutturmustum, acaba ona mi bozuldun? dusunuyorum da belki de ona bozuldun. ama ben biliyorum neye bozuldugunu. cok dusundum sonra buldum. sen gitmeden bir gun once ogretmen oldugunun mujdesini vermistin bana, tum gucunle sarilmistin, ben de sana sarildim ama oyle tum gucumu veremedim, seni incitmemek icin. sana zarar vermek istemedim. acaba diyorum oyle senin bana sarildigin gibi sarilamadigim icin mi gittin?
    --- spoiler ---

    bu sahnede calan muhtesem sarkiyi dinlemek icin
  • eski sevgiliden gelen o söz...

    --- spoiler ---

    ben yabancı değilim
    --- spoiler ---

    küfür etsen daha az dokunur insana.
hesabın var mı? giriş yap