• bir toplantıda george deli gibi karides yemektedir ve karşısındaki adam ona ayar vermek ister:
    -hey george, okyanus aradı, karides kalmamış.
    geogre'un içine fena oturur bu laf. ondan sonra bir gün bu lafa verecek güzel bir cevap bulur ve sırf bu cevabı vermek için aynı koşulları tekrar oluşturur; o elemanı bir şekilde yine bir toplantıda yine aynı insanların önünde george öncekinden de daha pis bir şekilde karides tabağına gömer kendisini. adam dayanamaz ve yine sataşır.
    -hey george, okyanus aradı; karides kalmamış.
    - hey frank*, salak dükkanından aradılar senden kalmamış.
    bu lafın üstüne arkasına yaslanır ve göt etmenin dayanılmaz hafifliğini yaşar. ta ki frank şu cümleyi sarfedene kadar.
    -ne fark eder ki, tüm zamanların en çok satanı sensin*.
  • seinfield'in bir bölümünde son derece eğlenceli bir şekilde irdelenen olay.
    öyle ki george costanza sonradan aklına gelen cevabı vermek için uçakla seyehat etmeyi bile göze alıyordu.
  • verilecek okkali cevabin akla 10 saniye gec fakat 1 dakikadan daha kisa bir sure icinde gelmesi en pis durumdur. 1 dakika icinde ortam kaybolurken, ve ortam degisirken acaba cok mu gec kaldim, hala got edebilir miyim diye kendi kendinizi yer durursunuz. alternatifleri degerlendirirsiniz ama dakikalar suratle ilerlemektedir, konu ayni yere donsun gelsin diye cirpinmalariniz bosunadir.

    edit : imla
  • ''şimdi sana bir şey derdim ama boşver'' ile eziklik daha da kuvvetlendirilebilir böyle durumlarda. hatta her lafa verecek cevabınız vardır kesin ama bir lafa bakarsınız bir de adama tabii. siz de haklısınız.

    -kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne niçin inanmıyorsun?
    +ya şimdi hocam bi kere o öyle değil. aslında şimdi sana bir şey söylerim ağzın açık kalır. o açıdan bakmayacaksın yani. herkesin kendine göre bir şeyi var bi kere. ufff suskunluğumun asaletimdendir!!
  • bitip tükenmeyen bir hırs ve yeniden anı yaşama isteği yaratır. kişide sürekli hesaplaşma hali ve içe kapanma gibi kötü durumları da doğurabiliyor.
  • insani sinir eden bir durum. daha sonra ayni durumu kafanda defalarca kurgularsin, soyle deseydim, boyle deseydim. karsidakini defalarca o akla gelmeyen okkali, is bitirici sozunle mat edersin ama bunlarin sadece senin kafanda olmasi cileden cikmak icin yeterli ve de gecerli bir sebep olur.
  • fr. l'esprit de l'escalier. buna fransızcada merdivenin ruhu da deniliyor.

    fransız filozof denis diderot tarafından ortaya atılan bu kavram, bir tartışma veya konuşma sırasında, o an doğru cevabı veremediğinizi fark ettiğinizde, artık çok geç olduğunu ve uygun cevabı merdivenleri çıkarken bulduğunuzu hissettiğiniz anlamına gelir. yani, geriye dönük olarak, zihninize geçmişte vermeniz gereken doğru cevabı veya yanıtı bulduğunuzda hissettiğiniz o öfkeyi ve hayal kırıklığını ifade eder ve "keşke orada şunu deseydim" demenize neden olur.
  • -ben şuranın şuranın ve de buranın, ha evet oranın da padişahıyım. sense fransa gibi cüccük kadar bi yerin kralısın yarraaam. ne bu tatava. skerler hayatını.

    fransuva'nın içine bu mektup dert olur. birkaç zaman sonra fransuva bir bar çıkışında kanuniye rastlar.

    -içeride emdiğim kızları görüdn mü sülo? yaa işte böyle badak badak bakarsın etrafına. önce o bıyığı bi kes. ahahah.

    yine olmadı fransuva. yine yapamadın.
  • insanın içine oturan, kendi kendini yemesini sağlayan kötü durum.
  • 'ne alakası var' demekten başka bir halt edemediğin konuşmanın ne de saçma birşey olduğu, hep gece yastığa başını koyduğunda gelir insanın aklına. o sonradan akla gelenler vaktinde söylenmiş olsa var ya, hepimiz birer yaşar usta olabilirdik. sen mi büyüksün hayır ben büyüğüm ben yaşar ustaderdik muhatabımıza. yaşar usta demezdik tabi. ben büyüğüm ben behemehal derdim pek bir havalı olurdu. ama olmuyor işte olmuyor. hiç aklıma gelmiyor o okkalı cevap. varsa yoksa 'ne alakası var'. halbuki ne alakası var şimdi onun.
hesabın var mı? giriş yap