• sanıldığının aksine hiçlik "bir hiç olmak" değildir. kabaca açıklarsak, hiç olmak egodan sıyrılarak bütün evrenle ve tanrıyla bir olduğunu farketmektir. tabiki bunu farkeden kişi kalkıp da "benim kişilik olarak hiçbir değerim yok evrenin öylesine bir parçasıyım" demez zira egosundan kurtulmuş olan kişi için artık " ben" diye bir kavram yoktur. o heryerdedir, kendini evrendeki bütün maddelerin bir parçası olarak görür, hisseder. çiçeğin,denizin,taşın, yazı yazdığı klavyenin bir parçasıdır ve bu o kadar normal bir duygu gibi gelir ki ona. yani aslında hiçlik dediğimiz şey aslında herşey olmaktır.
  • bir gece vakti ve hatta sabaha karşı, hareketsiz ve dümdüz bir denizin üzerine sırt üstü kendini koyverdiğinde hissedebiliyorsun iki kavramı birden. kendin için ne kadar ağır, doğa için ne kadar hafif olduğunu anlıyor ve bu mükemmel dilemmanın verdiği korkunç hazla bedenine dışardan bakıyorsun. tam anlamıyla : korkunç bir mutluluk!
  • "tümel zaman [temps universel] kendi-için aracılığıyla dünyaya gelir. kendindenin zamansallığı yoktur, çünkü o tam da kendinde olandır ve zamansallık devamlı bir biçimde kendi'ye kendi için mesafeli olan bir varlığın birlikçi varlık kipidir. bunun tersine, kendi-için zamansallıktır, ama kendiliğinden bir biçimde "düşünümsel-üzerine düşünülmüş" münasebeti içinde ortaya çıkmadıkça zamansallığın bilinci değildir. zamansallığı, üzerine düşünülmemiş kipte varlığın üzerinde, yani dışarıda keşfeder. tümel zamansallık nesneldir."

    (sayfa no:287)
  • amaç ve varoluşun alakasızlığı da değinilen bir diğer noktadır. varolduğunu idrak edebildiğin andan itibaren evrenle bir bütün olarak varsındır ve bir saniye sonra atacağın adım bile kesin değildir; ancak sen adım atarsan bir adım varolacaktır, sen eyleme geçene kadar o adım kesin olarak yoktur, bu yüzden atılmayan bir adım için üzülmek aptallıktan başka bir şey değildir.
    evrenle bütün olma hissi ise algı açısından bakıldığında tanrısal bir duyumdur. bilgi ve maddeye duyulan açlıkla soyut olanın anlamını dengede tutmayı sağlar.

    ben/#20057741
  • senlilik ve sensizlik halleri.
  • hayat döngüsünde kendini bulmanın iki halidir aynı masal başlangıçlarında dendiği gibi bir varmış bir yokmuş...
  • kimileri için bir hiçken...başkası için herşeysin...
    herşey olmayı umarken, bir bakıyorsun ki...
    hiçsin.
  • 2 yıl sonunda almayı başardığım sartre şaheseridir. tam anlamıyla anlayabildiğimi söylersem yalan olur, ama kapabildiğimi kapıyorum şimdilik. daha fazla okumaya ve araştırmaya sürüklemiştir beni.

    ayrıca sartre bu kitabı 2-3 ay gibi bir sürede yazmış... simone de beauvoir veriyor bu bilgiyi... adam aşmış...
  • içi su dolu bir kova düşünün. bu kovanın içerisinden bir miktar su alın, bir kalıba koyup dondurun.

    sonra o şekilli buz parçasını tekrar kovanın içine koyun ve ona bir hayat verin. korkuları, kızgınlıkları, egoları, kısaca bir insanda var olan tüm duyguları verin ona. yaşadığını, var olduğunu zannederken bir yandan da eriyip, ait olduğu yere, kovaya tekrar akmaya başlasın. geldiği yere tekrar döndüğünün idrakine varırsa ve kalan hayatını nefsine hakim olarak geçirmeye karar verirse ne ala, ama son damlasına kadar bunun farkına varmayıp kibir, ego, kötülük duygularından arınmadan kalırsa. o zaman idrak edene kadar dondurup tekrar eritin.

    işte varlık o buz kalıbından çıkan buz parçası, hiçlik de kova içerisindeki sudur. var olduğunu sandığımız şey aslında hiçlikten ibarettir. önemli olan hiçliğimizi, var oluş sanrımızın hangi amaçla oluştuğunu idrak etmek ve var olduğunu sandığımız bu ömrü bu idrak içerisinde geçirmektir.
hesabın var mı? giriş yap