• ayni hikayeyi ben diyeyim 5 siz deyin 8 farkli bakis acisiyla anlatan bir film.. düsünce olarak sahane duruyor dimi "vaaaauv bakis acisi coook zekiceee" diyveriyorsunuz.. hop elinizle biletle kendinizi sinema salonunun önünde buluyorsunuz..

    ama kazin ayagi oyle cikmiyor dostlarim.. 1 bucuk saat boyunca 6 kere ayni oykuyu tekrar ama tekrar ama tekrar izliyorsunuz.. bir yerden sonra hababam sinifindaki ahmet gibi deliriyorsunuz "terorist sensin.. evet sen sen sen hepiniz! huncacik baskani öldürmeye utanmiyor musunuz!" diye deliriyorsunuz.. iki hikaye arasinda kücük şok dalgalarinin "aaaa o oyle degilmis ya" demenin bana kattigi zerre bir heyecan olmamasi da cabasi..

    belki filmden beklentimiz daha sanatsal, daha suya sabuna dokunur bir seydi.. bir avrupali yapaydi bu filmi, misal veriyorum ken loach yapaydi, film sizi apayri yerlere, gercek bakis acilarina goturebilirdi.. yani mesela teroristlerin bakis acisindan gordugunuzda hadiseyi hakli bir olay olarak gorebilirdiniz, gazeteciler icinse sadece bir haber olabilirdi, turist icin bir anıdan oteye gitmeyebilirdi.. ama filmde nolmus? turist icin de, terorist icin de, o icin de bu icin de olay ayni. bakis acisindan ziyade "baskan patladiginda neredeydim" filmi gibi olmus..

    karakterler sıg kalmiiiiiş, olay siig kalmis, aksiyon basarisiz olmus o olmus bu olmus ve berbat olmus film.. forest whitaker bile kurtaramamis hikayeyi.. sahsen ben bu filmi izleyecegime harrison ford'lu air force one i bir pazar ogleden sonrasi kanal d de izlemeyi tercih ederim..

    sözün özü on üzerinden 3.2 anca vermek isterim..
  • olay kurgusu lost un flashback ve flashforwardlarına alışık bünyeler için aslında fena değildir. bugüne kadar çekilmiş amerikan başkanına suikast filmleri içersinde üst sıralarda yerini alacaktır mutlaka. saçma yanları elbette vardır, sonuçta bugüne kadar hiç bir başkan suikasti ülkenin kendi adamlarının desteği olmadan gerçekleşmemiştir, kitle imha silahı kullanmadan da gerçekleşemez. sonu dışında göze batan çok büyük bir saçmalık yok.

    --- spoiler ---

    sen yüzlercelerce insanı uçuracak iki tane bomba kullan, ama yüzünü gördüğün, temas kurduğun bir çocuğu ezmemek için bütün bu çabaları boşa çıkartacak hareketi yap. ulan pezevenk, yapıyorsun bişi, millete " kardeşini bir daha görmek istiyorsan", "bunun acısıyla yaşayabilirmisin" gibi laflar et, onlarca kişiyi bu uğurda feda et, sonra önüne çıkanı ezeme. o durumda baban olsa ezip geçeceksin, yıllarını vermişsin bu plana, ömrünü çürütmüşsün. o plan gerçekleşmeden sen bir hiçsin. devirdin ambulansı nooldu, aldın babayı.. hey allaam ya. uyuz oldum yine..

    --- spoiler ---
  • o kadar başarılı oyuncuyu biraraya toplayıp amerikan propagandasını göze soka soka nasıl değişik kurgulu ilginç olmaya çalışan bir film yaparızın örneği.

    --- sağlam spoiler ---
    film, ilk yarım saat insanda "vay be sonunda değişik kurgulu, büyük oyuncularla kurulu objektif bir suikast filmi izleyeceğiz" düşüncesi yaratıyor. fakat film ilerledikçe sürekli "amerika aslında sanıldığı gibi kötü değil", "aslında amerika'nın ölüme seve seve gidecek liderleri var", biz öyle savunmasız ülkelere saldırmayız ama arada oluyor işte", "biz hiç kirli iş çevirmeyiz, hep bizi yoketmek için kirli iş çevirirler" tarzında diyalog ve sahneler seyirciye empoze ediliyor. özellikle amerika başkanının gözünden olay anlatılırken karşımıza dublör kullanmayı öldürülmekten bile korkunç bulabilen, terörist diye nitelendirdikleri milletlere "ya onlarda insan birader, öyle bi düğmeye basıp patlatamam, öldüremem insanlar"ı imajı çiziyor film. sonra aklımıza bush ve niceleri geliyor, bir öff çekiyoruz. filmde amerika'ya ihanet eden ajan matthew fox'un amerikalı değilde yine terörist diye nitelendiren milletlerden olması ayrı bir ironi. burada da rahatsız edici bir "amerikalılar iyidir hocam ya bizde ihanet neyim olmaz. olursa teröristlerdir onlar araya sızarlar böyle." gibi bir yaklaşım var. çirkin, basitçe ve direk klişe. seyirciyi şok etmek için yapılmış gizli ilişkiler, düzenekler vs. hepsi filmin sonunda yine amerika (iyiler) ve diğer uluslar (kötüler) olarak ayrılıyor. buda nispeten başarılı olan gizem ve gizli ilişkileri direk çökertiyor.

    aksiyon, efekt vs. hepsi dört dörtlük. zaten artık bunlarda başarısız olan pek hollywood filmi yok. araba takip sahneleri oldukça başarılı ama dikkatimi çeken şöyle bir olay var. filmdeki hiç bir araba hertürlü duvar, kamyon, otobüs ve binimum yol vasıtasına girmesine rağmen birinin bile hava yastığı açılmıyor. arabalar hala yola devam edebiliyor ama hava yastıklarıda açılmıyor. artık güvenlikte nasıl bir son noktaysa...

    filmdeki teröristlerin psikolojileri de ayrı bir saçmalık. amaçları uğrunda her türlü katliamı yapabilen bu arkadaşlar, ne hikmetse filmin sonunda küçük bir kızı ezmemek için işin içine ediyorlar. sen git onu bunu vur, bomba patlat sonrada dayanamayıp küçük bir kızı ezeme! film bitsin diye yapılmış rezalet bir kurgu.

    bir tarafta çevre, silahlanma gibi çok önemli global anlaşmaları imzalamayıp gücüne güç katan gerçek amerika, diğer tarafta bilmem kaç tane ulusla ispanya'da buluşup ortalığa sevgi çiçekleri saçan film amerika...

    (bkz: yersen)

    --- sağlam spoiler ---
  • güzel ve farklı gözüken ama yine ve malesef hollywood klişesi olmaktan öteye gidemeyecek bir sona imza atmış film.

    --- spoiler ---
    "kardeşim bu amerikalılar ne melek insanlarmış böyle, bir karıncayı bile incitmeye çekinen insanları var. taa başkanından en altta sıradan bir zencisine kadar. zenci menci deyip de geçmeyin (ya da afro amerikan diyelim ehehe) haa, amerika'nın havasını teneffüs etmişse melek olması yeterlidir" gibi bir mesajı adapte etmeye çalışıyor film.

    operasyonun beyni olan adamın, olabildiğince kötü gösterilmesine uğraşılmış. önüne geleni öldürüyor. arkadaşlarını, bu yola başkoyduğu yoldaşlarını bile şahit olmaması için yok ediyor veya ettiriyor. yani -eeee siz türkler nasıl diyorsunuz?- tam bir orospu çocuğu* görüyoruz ortada. amma velakin bu kadar cana kıyamakta beis görmeyen adamımızın, bir veledi ezmemek için girdiği o tür atraksiyonlara kargalar bile güler. eğer muro bu adamı görseydi diyeceği laf şu olurdu. "nalet olsun senin bu içindeki çocuk sevgisine!". niye filmi böyle bağlamaya çalışmışlar ki. saçma sapan bir durum olmuş.

    ben zaten seyrederken o çocuk sahnesine bile yeterince ifrit olmuştum. "bir amerikalı'nın içindeki çocuk sevgisini göstermek için senaryoya kıytırıktan bir anneli çocuklu sahne eklemişler" izlenimi uyandırdığı için de o çocuğu her görüşümde "gebersin(!) de kurtulalım" dedim. tabi filmlerde çocukların asla ölmemesi gerçeğinden haberdar olduğum için, filmin içine edebileceğini de aklıma getirmiştim. neticede de o veled-i zinanın yaptığı aşırı mallıklar ile filmin içine edildi.

    nasıl edildi bir bakalım. içinde yüksek çocuk sevgisi bulunan amerikalı eli kameralı adamımız, yavrucağı içinde çocuk sevgisi o kadar da fazla olmayan ispanyol bir polise teslim etmekle ondan kurtulduğunu sanarak yanılmıştı. polisin elinden nasıl ve niye kaçtığını anlayamadığımız gereksiz varlık anna da mallığın zirvelerine tırmanarak, yol ortasında arabaların geldiğini görünce yürümeyi değil de durmayı tercih ediyor. (gerçi niye yola çıktı orası da muallakta. kaldırımdan yürüsene be çocuk!). bir de bekliyor ki, birisi 50 m uzaktan koşarak gelsin de onu kurtarsın. neticede de öyle oluyor. saatte 90* km hızla kayan ambulansın önünden çocuğu "yürüyerek" çeken adamı görüyoruz. yahu öyle yürüyerek kaçılabiliyorsa eğer kayarak gelen arabadan, o mal çocuk da öyle yapsaydı ya donup bekleyeceğine! genelde bu tür sahnelerde kahraman kişi, hoplar ve uçarak kurtarır insanları ki süper esnek ve kıvrak hareket görürüz ve böyle yapmasa hayatta kaçamazdı deriz bir seyirci olarak.

    bir de bu sonu hazmedemedim ben arkadaş. zaten amerikan başkanı ölmedi diye deli oldum. adamlar amerika başkanını rehin olarak alıp ne yapacaklardı da öldürmediler orasını da bi söyleseydiniz keşke. başkanın ölmesini istememdeki sebep belki de içimizden birisi olan dr. jack shephard'ımızın teröristerlerden tarafta olması da olabilirdi. o yönden bile sempatik geldi adamlar.

    son olarak da çok kolay yakalandı başkan. tek adam, tak tak vurdu herkesi. kurtlar vadisi pusu'da kızdığımız sahnelere benzer şeyler oldu. koskoca başkanı koruyan adamlar öküz gibi öldü gitti. üstelik ispanya'daki her esmer insan, -ki muhtemelen faslı olanlar- ihanette baş rol oynadı. resepsiyonistinden kameramanına, berboyundan polisine kadar. "insanlar amerikalı değilse, asla güvenilmezdir ve içlerinde her daim ihaneti veya terörizmi barındırır. güvenmeyin ulan bunlara" alt mesajı çıkardım ben.

    --- spoiler ---

    ah ah ne güzeldi oysa film ilk başlarda. 11 14 ile bile kıyaslarım belki demiştim.
  • --- spoiler ---

    12:00:00 pm

    --- spoiler ---
  • "bakış açısı" değil "görüş açısı" üzerine yapılmış olan film.
    ben yandan gördüm, sen arkadan gördün, öteki önden gördü, beriki çaprazdan gördü...
    aynı sahneleri sekiz defa izledik, sekizinde de bir fark yoktu.
    neden? çünkü biz olayı görüş açılarına göre gördük, kişilerin bakış açılarına göre değil.
    sadece teröristin gözünden görünen farklı bir bakış açısıydı, yani ben 2 farklı bakış açısı gördüm filmde. diğer altısı aynıydı.
    fikrin orjinalliğine güvenmişler ama fikrin orjinalliğini kullanmamışlar bile. yazık etmişler fikre.
  • erkekleri çocukluklarına götüren film.

    --- spoiler ---
    filmi izlerken bi sahneden sonra filmle az olan bağlarım tamamen koptu. matthew fox filmde hain işbirlikçi ajanı oynuyor ve filmin bir yerinde otuz kere izlediğimiz patlamadan sonra ortağının yanından ayrılırken yüzünde ortağını kandırabilmiş olmanın yan etkisi olan bir gülücükle ayrılıyor. o gülüşün anlamı ve yaşı bellidir. yaş derken yeni ergenliğe giren çocukların yaşını kastediyorum. bu yaşlarda çocuklar kağıt oynarken hile yaparlarsa, okeyde taş çalarlarsa, taş üstünden attıkları bir golü gol diye kabul ettirirlerse yüzlerinde tam olarak "lan nasıl kandırdım kekleri" manası olan bir gülüş belirir bunu yakalayan arkadaşları olursa hemen taşları sayar- golü iptal eder falan. ilerleyen yaşlarda yalanların sayısı arttığı için ve insan görece ustalaştığı için artık bu tip yalanlardan sonra kendini ele verecek gayet keko olan bu gülüşü tekrarlamaz. fakat filmde koskoca amerikan başkanının korumalığını yükselmiş bir ajan olan matthew fox'un yüzünde aynen bu gülüş beliriyor.

    matthew fox bu gülüşü elde edebilmek için altı ay çocuklarla beraber yaşayıp hile yapan çocuklardan işin inceliklerini öğrenmiş olabilir mi? hadi jack güldü bi kere e bu gülüşü gören yönetmen ne demiş olabilir. "harika matthew tam istediğim gülüş senin hain olduğunu anlamayan kalmamıştır" yahut filmin ön gösteriminde "lan bi anlamadık jack iyi mi kötü mü" diyen bi kitle mi oldu da ekstra bu ifadeye ihtiyaç duyuldu. film setinden bi figüran, bi personel çıkıp "lan o nasıl sırıtma senin başkanın vurulmuş iki dakika önce ne sikime gülüyosun" demedi. hayır bu adamlar en üst düzey ajan ve filmlerin bize öğrettiğine göre yalan makinasından kaçar, işkenceye dayanır, kendini ele vermez. bu gülümsemeye dair bulduğum en makul açıklama yapımcıların yönetmene "kötü ajan için lost dizisinden bi eleman ayarlıyoruz kızlar gülüşüne hasta muhakkak bi sahnede gülsün" demiş olması ve sawyer'ın son anda başka bir filmi seçmesi yüzünden jack'in bu filmde görev almasıdır. yönetmen kesin uyanmıştır duruma "lan güldürdük adamı ama nesi var bu gülüşün karılar nesine tav" anlamadım diye iç geçirmiştir.
    --- spoiler ---
  • ilk yarıdaki oluşan soru işaretlerinin ikinci yarıda seyirciye birbir cevaplandığı film. filmin 15-20 dakikası aynı sahneleri seyrederek geçmiş olmasına rağmen içerdiği süprizlerle seyredeni hafif de olsa şoka uğratmıştır. forest whitaker'ın oyunculuğunu beğenmediğim, çok şımarık ve yüzeysel bulduğum filmdir.

    http://www.vantagepoint-movie.com/

    --- spoiler ---

    ilk başlarda amerikan karşıtı* oluyorsunuz, daha sonra amerikan başkanının* bombalama reddiyle amerikan taraftarı oluyorsunuz. aslında film, birçok suikast filmlerinden kurgusuyla sıyrılıyor. diğer suikast filmlerinde olayın geçmişiyle daha çok ilgilenilir ama bu filmde suikast ile daha çok zaman harcandığı için diğer noktalar karanlık kalmış. bu da seyirciyi biraz merak içinde bırakıyor. ayrıca araba takip sahnesinin gereksiz uzatılmasına rağmen ben keyif ile izledim.

    --- spoiler ---
  • ayaküstü atıştırmalık yemekler nasılsa bu filmde izleme fiilinde odur. izleyiciyi sıkan tek saniye yok. sürükleyici ve şaşırtıcı.

    --- spoiler ---

    militanın son sahnede yufka yürekliliğinin tutması meselesine gelirsek; filmde öldürdüğü kimseler her zaman yetişkindi. kendisi soğukkanlı bir katil olmasına rağmen göz göre göre küçük bir çocuğu öldürecek yapıda değildir. ekibindeki zayıf halkayı indirmesi, canlı bomba ile otel girişini gümletmesi, eli kolu bağlı kardeşi öldürmesi vs. hepsi azılı bir cani olduğunu gösteriyor fakat film hatta bir sahnesinde, izleyicinin kafasında bu konuda soru işaretleri oluşmaması için dondurma aldıktan sonra adama gülümseyen küçük kıza karşı bizim elemanın da ona gülümsemesini gösteriyor. aralarında bir iletişim bir muhabbet oluşuyor. adam muhabbet bağına giriyor o an...

    --- spoiler ---
  • son yıllarda izlediğim en heyecanlı filmlerden biriydi. üstelik çok da iyi bir oyuncu kadrosu vardı. imdb linki
hesabın var mı? giriş yap