• bir arastirmaci gazetecilik ornegi olarak, ugur dundarin da yardimlariyla hubble teleskopuyla yaptigim roportaj sonucu, hakkinda birtakim carpici bilgiler elde ettigim sey.

    bu hubble in 1999da yaptigi tahminlere gore evrende su anda 125 milyar tane galaksi var. fakat 2002 yilinda, gozlemlere kismen dayali olan bir alman superbilgisayarinin yaptigi simulasyon ise galaksi sayisinin 500 milyar civarinda olabilecegini gosteriyor. bu galaksilerin yanliz 3000 tanesi gorulebilir galaksi, yani teleskobun mercegiyle tabii. geri kalanlarinin varligi infrared, radyo dalgalari, yani elektromanyetik isimalar munasebetiyle bilgimiz dahiline giriyor

    bugun "gorebildigimiz" en uzak galaksi 10 ila 12 milyar isik yili uzakta. arkaalan mikrodalga isimasi olcumleri sayesinde evrenin boyutlarinin 78 milyar yil oldugu tahmin ediliyor, bu rakam 90a kadar cikabilirmis. tabii evrenin su anki en cok kabul edilen modele gore, genisledigini de unutmayalim.

    orta buyukukteki galaksimizdeki tahmini atom sayisi 10 uzeri 66, fakat karanlik madde de hesaba katildiginda bu rakam 10 uzeri 69a cikiyor. dolayisiyla cok iyimser bir tahminle evrendeki atom sayisinin 10 uzeri 78 ila 81 arasinda degistini hesaplayabiliriz.

    butun bu rakamlar o kadar muazzam ki, hakkinda ne kadar cok konusursak konusalim, ne kadar bilgili gorunursek gorunelim, zavalli beyinlerimizin tahayyul sinirlarinin disindadirlar. evrimimiz boyunca, cogu zaman sadece birkac metrelik bir menzille kisitlanmis gorusumuze alismis olan beynimiz, 90 milyar isik yilini birakin, 90 isik yili gibi bir uzakligin bile ne demek oldugunu hayal edemez. ama bu evreni anlamaya bir engel teskil etmiyor elbette, hesap yetenegimizi kisitlamiyor. matematik, biz anlamasak da, beynimizin sinirilarini arasarak bizi dogrulara goturebilir.
  • einstein uzay hakkında şöyle demiştir;
    "insan aklı uzay konseptini algılayabilecek kapasitede değildir. hepimiz dev bir kütüphaneye giren ufacık bir çocuk gibiyiz. duvarlar yerden tavana değişik dillerde yazılmış kitaplarla kaplı. çocuk, birisinin bu kitapları yazmış olmak zorunda olduğunu bilir ama kimin yazdığını ve nasıl yazdığını bilmez. kitapların yazıldığı dilleri anlamaz. ama çocuk, kitapların dizilişinde bariz bir düzen olduğundan şüphelenir - algılayıp anlayamayacağı kadar gizemli bir düzendir bu; sadece zayıf bir şüphe doğar içine."
  • hakkında en güzel yorumlardan biri bilimkurgu yazarı arthur c. clarke tarafından yapılmıştır;

    'iki olasılık var; ya evrende yalnızız, ya da değiliz. ikisi de eşit derecede korkutucu...'
  • tek gitmek istedigim yer
  • buraya bir hata sebebi ile astronot elbisesi/kaskı olmadan adım atıldığında insanın anında şişip patlayarak öleceği, donarak can vereceği söylenir. bu doğru değildir.

    vücut bu duruma bir 10 saniye dayanabilir. bu noktadan sonra rahatsızlanmaya başlar kişi, görme sorunları yaşar ve genelde 15-20. saniyede bayılıverir.

    ölür mü? hayır. 90. saniyeye kadar beyin ve kalp çalışmaya devam eder. bu noktadan sonra iş sakata binmeye başlar, 90 saniye sonrası için elde bir veri yoktur fakat 120 saniyeye kadar kişi kurtarılabilir.

    15-20 saniyede uzayda elbisesiz takılan bir adamı kurtarıp yaşaması için gerekli koşulları sağlarsanız adamı çok hafif yaralar ve rahatsızlıklar ile kurtarırsınız. 1-1:30 dakika aralığına düşerse rahatsızlıklar daha ciddi olur fakat bunlar kalıcı veya ölümcül değildir.

    demekki neymiş, boşluğa kaçan zıpır arkadaşımızı "aha patlayacak" diye orada bırakmıyormuşuz.
  • yil 2008 olmus, hala ama hala insanlar uzay hakkinda "efendim çok soguktur aman diyeyim dikkatli olalim sıkı giyinelim" diyorlar.. eh yani ayip artik bu.. tamam 2000'li yillarda aleminyum folyo giyip dolasmiyoruz ama uzay'in da soguk bir yer olmadigini, bilakis vakumlu bir ortam olmasindan dolayi, komple sauna belt misali bir yer oldugunu bilmek gerek..

    "ee efendim pluton -273 derecede oldugu icin ben sandim ki uzay cok soguk bir yer".. olur mu hic oyle? o zaman ben size sorayim.. diyeyim "bir madde gaz olmasi icin neye ihtiyac duyar" şı da vereyim "a- ısı" ,"b- sıcaklik" , "c- ateş kaynagi", "d- ferhat güzel" tak dersiniz siz heralde "isi".. ee derim ben.. kompile gazdan olusan bir yer olan jupiter nasil oluyor da oluyor gaz olabiliyor?

    şimdi soyle anlatayim ben size.. termodinamik'in birinci yasasi sundan bahseder "kofteler sogur, biralar isinir".. bunu biraz daha konumuza uydurursak "gazlar sogur, metaller isinir" ya da tam tersi..(aslinda kozmik işima diye bir hadise var ama onu anlatip kafanizi karistirmak istemiyorum) benim yapmak istedigim komiklik şurada "pluton geceleri soguk olur, günes geceleri ise olmaz"

    yani pluton ve dünyamiz hali hazirda "aman günes gormeyeyim de soyle soguyayim" diyen yaratiklar olduklari icin sogurlar.. yoksa sogumak istemese bir cisim, rabbulalemin oyle yaratsa cismi, hayatta sogumaz uzay ortaminda.. hayir mesela düsünün.. günes isigini aldiniz, sonra topuklayip kactiniz.. hangi arada o aldiginiz sicakligi kaybediceksiniz? var mi baska cisim etrafta "aman cok sicak oldu, bi essin de ferahlayalim" diyebileceginiz bir ruzgar var mi? yok..

    o yüzden bir kez daha diyorum ki, uzay çok sahane bir ortam olmakla birlikte, ne sıcak ne soguk bir ortamdir.. neyse osun uzayda.. ellerin mi üşüyor mesela.. siktir edicen.. hayatta isitamassin..

    ya uzay demisken.. cok istiyorum yahu uzaya gitmek.. allah biliyor.. en azindan bir başımı sokup cikartmak istiyorum.. gercekten..
  • calida garcia rawles'in (d. 1976) seyahat ettiğimiz uzay (2019) adlı tablosu: görsel

    üç-boyutluluk öyle etkili ki tabloya bakınca suyun içine düşüyor gibi hissediyorum. vertigo efekti gibi tekinsiz bir duygu-durum. hem içimizde seyahat ediyor hem de ikinci bir gözle kendimizi dışarıdan seyrediyoruz. bakışın kendine dönüklüğü: ben ve gölge-benliğin el ele tutuştuğu o esrarengiz anda.

    ayrıca (bkz: chiaroscuro) ve (bkz: hipergerçekçilik)

    resim sanatına dönük kısa analizler, açıklamalar, anekdotlar için ayrıca bakınız:

    tablolar;

    (bkz: absent /@hanging rock)
    (bkz: açgözlülük /@hanging rock)
    (bkz: bal du moulin de la galette /@hanging rock)
    (bkz: danae /@hanging rock)
    (bkz: dante alighieri /@hanging rock)
    (bkz: emile zola /@hanging rock)
    (bkz: franz schubert /@hanging rock)
    (bkz: franz liszt /@hanging rock)
    (bkz: guernica /@hanging rock)
    (bkz: günah /@hanging rock)
    (bkz: il bacio /@hanging rock)
    (bkz: inferno /@hanging rock)
    (bkz: kefaret /@hanging rock)
    (bkz: landscape with the fall of icarus)
    (bkz: las meninas /@hanging rock)
    (bkz: malinconia o pia de tolomei /@hanging rock)
    (bkz: medusa /@hanging rock)
    (bkz: melancolie/@hanging rock)
    (bkz: mona lisa /@hanging rock)
    (bkz: odalisque /@hanging rock)
    (bkz: stephane mallarme /@hanging rock)
    (bkz: the temptation of st. anthony /@hanging rock)
    (bkz: venüs /@hanging rock)

    ressamlar;

    (bkz: alin bozbiciu /@hanging rock)
    (bkz: claude monet /@hanging rock)
    (bkz: edgar degas /@hanging rock)
    (bkz: egon schiele /@hanging rock)
    (bkz: eugene delacroix /@hanging rock)
    (bkz: francisco goya /@hanging rock)
    (bkz: gustave caillebotte /@hanging rock)
    (bkz: gustave courbet /@hanging rock)
    (bkz: gustave klimt /@hanging rock)
    (bkz: johannes vermeer /@hanging rock)
    (bkz: leonardo da vinci /@hanging rock)
    (bkz: masaccio /@hanging rock)
    (bkz: michelangelo /@hanging rock)
    (bkz: oskar kokoschka /@hanging rock)
    (bkz: pablo picasso /@hanging rock)
    (bkz: paul gauguin /@hanging rock)
    (bkz: paul verlaine /@hanging rock)
    (bkz: pieter brueghel /@hanging rock)
    (bkz: salvador dali /@hanging rock)
    (bkz: sascha schneider /@hanging rock)
    (bkz: vasili kandinski /@hanging rock)
    (bkz: vincent van gogh /@hanging rock)

    filmler;

    (bkz: at eternity's gate /@hanging rock)
    (bkz: les amants de montparnasse /@hanging rock)
    (bkz: moulin rouge /@hanging rock)

    belgeseller;

    (bkz: edward hopper /@hanging rock)

    dönemler/akımlar;

    (bkz: ekspresyonizm /@hanging rock)
    (bkz: klasisizm /@hanging rock)
    (bkz: rönesans /@hanging rock)

    kavramlar/terimler;

    (bkz: aseksüel /@hanging rock)
    (bkz: bohem /@hanging rock)

    kitaplar;

    (bkz: #102220909) (leonardo da vinci)
  • kendisi hakkinda cok garip bir animi anlatmak istedigim şey.. bosluk..

    oncelikle sanilanin aksine bu uzay boslugu denilen ortam hic de soguk degilmis arkadas.. yokus asagiya diye bosa atarak ciktik günes sisteminden etrafta tek bir tekel bayigini birak yildiz bile yokken, yine sicak.. nicin? cünkü hava yok ulan! alenen ortam "cift camli pimapen" misalinde bir isi yalitimina sahip.. bugun evimi alsam ben uzay bosluguna kursam aha yaziyorum buraya dogal gaz parasini ayda 2 liradan yukari vermem.. cayim sogumaz, biram isinmaz oyle bir isi yalitimi akliniz durur..

    ayriyeten eger aceleniz yoksa, istediginiz yere gidebilirsiniz 5 kurus mazot, benzin parasi vermeden. niye? cünkü sürtünme yok. varsayimsal olarak ajax in fezaya gonderdigi ok, su anda günes sistemini terketmistir gibime geliyor benim kimbilir neler vardir ayrica arkadas pehey..

    bu sürtünmenin olmamasi dramatik sonuclar da doguruyor tabi. mesela uzayda sürtünme, yer cekimi, soguma, gibi sorunlar yokken (isinma gibi bir sorun var.. insanin isisi kendisini cok isindirior.. uzayda herkes bir tarzan!) uzay boslugunda dolanan cisimlerin sizin "yer cekiminize" kapilma ihtimalleri var.. zira uzay boslugunda her hangi bir yer cekimi yok. oranin yer cekimi bizzat sizsiniz.. kendi kücük uydularinizi bile yaratabilirsiniz. "azuth cekimi" mesela boyle sahane bir olay. 3 uydum var birisi su kaplumbagasi.. misal veriyorum tabi farazi işler bunlar.
  • sonunun olmadigi dusunulmeye baslandiginda insanda bitmeyen bir dusunce kisirdongusune yol acabiliecek , cok dusununce su gunluk hayatta ugrasilan seylerin bi anlami olmadigini , insanoglunun sanki bosu bosuna bitmeyen bi yarista oldugunu hatirlatan, basit ve sakin gozuken kompleks ve karmasik, bi o kadar da rahatlatici yer.su anki hayattan daha ustun ve guclu bisey oldugunun kaniti...
  • orta 1'e gidiyorum. babam bilim ve teknik'in bilmem kaçıncı sayısını getirmiş. içinden bir cd çıktı. koydum cd-rom'a. iteledim cd-rom'u içeri. önünde uv engelleyici ekran koruyucusu olan tüplü monitörümde bir animasyon başladı. sırayla güneş sistemindeki gezegenler döne döne ekrana yerleşti. en son da güneş geldi ortaya kösüldü ve dönmeye başladı. ekranın üstünde bir yazı belirmeye başladı:

    uzay: sonsuzluğun başlangıcı.

    o gün, bugündür, uzayı daha iyi anlatan bir şey okumadım. bazen matematik bir şeyler ifade etmeye çalışıyor şu küçük beynime ama sonsuz işte. sonsuz. hiçbir şey anlamıyorum.

    dünyaki kumdan daha fazla yıldız var uzayda. dünyaki kum sayısını hayal et. işte ondan daha fazla sayıda yıldız var.
    hakkatten çok büyük bu uzay. hakkatten. (bkz: her yer her yerde/@tek hortumlu fil)

    efkarlanıyorum, üzülüyorum, mahsunlaşıyorum.

    sonsuzluğun başlangıcı. sonsuzluğun başlangıcı. sonsuzluğun başlangıcı.
    sonsuz bitmiyor ki başlasın. sonsuz hiç başlamadı ki bitsin.
hesabın var mı? giriş yap