• bu guzel sehirde bir adet kemal ataturkstraat yani kemal ataturk sokagi bulunmaktadir.
  • 5 ay kadar bir süre yaşadığım, bir dünya vatandaşı olarak fahri memleketim saydığım hollanda şehri. eğer estetik yoksunu bir şekilde çarpıklaşarak boğan ülkemiz mimarisine dair, yaşam alanınızı darladığından muzdarip içinizden öeh'ler dolup taşıyorsa; ortaçağ dan kalma taş yolların tozunu ayağınıza bulaştırıp, insanı alıp götüren kanallara nazır kahve dükkanlarında önünüzden geçen huzurlu ve çoğunlukla bisikletli insanları gotik ve romanesk binaların süslediği eski şehir fonuna düşen zaman zaman kuzey güneşi zaman zaman yağmuru kah zaman karı eşliğinde seyre durmanın dayanılmaz hafifliği..

    sonra akşam vakti cafe belgie'de ki 180 çeşit biradan her birini deneme isteği ile bisikletlerden düşe düşe eve pedal çevirmek.. akşam 7 den sonra boşalan eski şehrin sokaklarında yürümek, oudegracht'da bir aşağı bir yukarı gidip domplein'de avare avare dolanıp evlerin merdivenlerini oturmak suretiyle işgal etmek, kanal kenarında eski tersanelerin önündeki ağaç masalarda denenen değişik yöresel lezzetleri akan suda süzülen ördeklerle paylaşarak yemek, bisiklet kalabalığına karışıp nereye vardığını hiç düşünmeden alışma evresinde el freni olmadığından şartlı bir refleksle elin gittiği zile fren diye basarken cıkan çınn çınn sesleri eşliğinde duvara toslanmalara sebebiyet veren kontra pedal bisikleti, alıştıktan sonra sadeliği ve işlevselliği üzerine methiyeler düze düze sürmek, bir gram anlamadığın kahve makinası sesini andıran bir dilin içinde anlam aramadan kaybolmak, centraal station'dan atlayıp yarım saatte amsterdamın sokaklarını arşınlamak, okula gitmek, eve dönmek, okumak, öğrenmek,anlamak, anlamamak, gülmek, ağlamak, keşfetmek, kızmak, sevmek..

    dünyayada ayağının bir daha ne zaman değeceğini hiç bilmediğin asırlık kaldırım taşlarına, noel panayırından alınan 4. sıcak şarabın etkisiyle yavaş vaşaş basarak yürürken, erasmus'un zamanlarından kalma köprülerinde durup seyre durmak, yabancısı sayılan bir yerin içinde olmanın aitsizliği ve hafifliği ile usulca akan hayatı..

    yaşadığım en mükemmel rutinin ev sahibi, hiç bir zaman unutmayacağım anıların, anlam yükleyince büyüyen küçük ve güzel kuzey şehiri.
  • evinden, markete kanoyla da gidebildiğin şehirlerden. konsantre amsterdam. hollanda'nın en sevdiğim şehri.

    şehirlere aşık olmak güzel de, utrecht tam bir yalnızlık yancısı.
  • su an ziyaretinde bulundugum sehir. belki ileride ogrendigim seyleri burada paylasirim fakat su an icin ne yapilir ne edilir hic bilmiyorum. az bilgi veren olsa ne guzel olur.

    edit: ulan amınakoduklarım o kadar mesaimiz var biri mesaj atar yalandan. gittik geldik mesaj kutusu bomboş.

    ben anlatayım bari. on numara sevimli bi şehir. turist sayısı çok az. herkes öğrenci barları harika. samimi. bi gecede etrafı gezerek her yeri öğrenebilirsiniz. ha neden gece gezelim amk derseniz ben geç kalkıyorum isterseniz sabah kalkıp gezin ben bilemem beyim bilir.
  • dünyanın en güzel ve şirin şehirlerinden biridir. her sokağında ayrı bir güzellik barındırır. amatör, profesyonel fotoğrafçılar için idealdir. gitmek isteyenler için;
    -ulaşım gereksiz pahalıdır, bisiklet kiralayınız. zira her yer birbirine bir şekilde yakındır.
    -ondiep şehrin merkeze uzak kalan kısmıdır, oradan mümkünse ev tutmayınız.
    -multikültürel içinde bolca türk bulunan harika bir sokağı mevcuttur. her türlü alışverişinizi oradan yapabilir, hasret kaldığınız yiyeceklere kavuşabilirsiniz.
    -amsterdamstraat'ın adına aldanıp oralardan da ev, hostel tutmayınız. çok yavan ve karışıktır.
    -albert heijn'ın indirim günleri çok güzeldir. aldi ise hollanda'nın bimidir. abanınız.
    -flatter adında şahane bir bara sahiptir. insanlarla kaynaşmak konuşmak için idealdir.
    -şehir turist barındırmadığı için herkes yerlidir. gerçek hollanda'yı görürsünüz.
    -bira fiyatları oldukça uygundur. amsterdam'daki gibi şişirilmemiştir.
    -kiliseden bozma bir barı vardır ki efsanedir. mutlaka gidilip, kwak adlı biradan içilmelidir. (bkz: orloff)
    -insanları çok sıcak kanlıdır. yol tarifi sorduğunuzda, sizi gitmek istediğiniz yere kadar götürmek isteyenler olacaktır, yadırgamayınız.
    -erkekleri fazla yakışıklı, kızları ise harikadır.
    -ülkecek sağlıklı beslenmeyle kafayı bozmuşlardır.
    -bisiklet çalma meselesi hat safhada olduğundan mümkünse eski bisikletleri kiralayınız.
    -kiralayamazsanız, kanalın içinden balık tutar gibi bir tane bisiklet tutabilirsiniz.
    -herkes, bakın herkes, ingilizce konuşabilmektedir. hatta üstüne bir de aksanlı konuşurlar. felemenkçe bilmediğimi anlayan dilenci, ingilizce dilenip, beni dumurdan dumurlara sürüklemiştir.
    -dükkanları, butikleri çok güzeldir. emsalsiz ürünlere rastlayabilirsiniz.
    -her cumartesi kurulan pazarına mutlaka uğrayınız. meşhur peynirlerini çok uygun fiyatlara alabilirsiniz.
    -osurmak serbesttir. kimse kimseyi yadırgamaz. bu bir yerden sonra sinir bozmaya başlar.
    -üniversitesi oldukça ünlüdür.
    -faresi boldur. evlere illaki bir tanesi girecektir.
    -hostelleri çok pahalıdır. riske girmeyiniz.
    -havana adlı gece klubüne girmeyiniz. mutlaka çok öveceklerdir. giderseniz bir partiye denk getiriniz.
    -kilisenin altındaki barları gerçekten çok tatlıdır.
    -kilise hollanda'nın en uzun kulesine sahip olan kilisedir.
    -insanları gerçekten on numaradır.
  • dilencisinin evsizinin bile ingilizce konuşabildiği şehir. zaten muhtemelen okulda almanca da öğrenmiştir. yani bir dilenci bile bizim 1 lisan 1 insan, 2 lisan 2 insan genellememize göre 3 insan ediyor. way aq..
  • yav hollandaya gelmisiz hollanda yemegi yiyelim diye israr etmeme ragmen zorla goturuldugum halde yurtdisinda gittigim en guzel turk restorani oldugunu kesfettigim mekan buradaydi. (bkz: pamukkale)

    bir italyan ve bir turk disinda tanistigim herkesin super ingilizce konustugunu gordugum, ortacagdan kalma guzelim meydani ve her daim canli ve dolu olan cafe ve barlariyla gonlumu calmis kucuk hollanda sehri. her yerin yurume mesafesinde amsterdaminsa trenle yarim saat uzaklikta oldugu dusunulunce kesinlikle yasanilasi.

    yalniz basima sokaklarinda gecenin bir saatinde bir hafta her aksam yurudugum halde kimsenin yanima bile ilismemesiyle ayrica bayildim buraya. cogzel.
  • 20 milyonluk istanbulda yaşıyorum, ben burda yaşadığım trafik terörünü hiçbir yerde yaşamadım a dostlar. böyle bir bisiklet çılgınlığı olamaz. heryerden bisikletli fırlıyor yaw. kaldırımlar daracık olunca tabi ben de bir türk olduğum için kendimi hemen bisiklet yoluna atıp yürümeye başladım ama ne çare! vızır vızır geçiyorlar kardeşim. ömrümden ömür gitti!! onun dışında gerçekten çok güzel bir şehir utrecht. nüfusu 330 bin. mimarisi masal gibi, insanlar çok derece nazik. yolda herkes birbirine selam veriyor ve işin en ilginç yanı herkes çok güzel lan! kadınlar da erkekler de upuzun. o yüzden yolda yürürken sürekli yanınızdan calvin klein katologundan fırlamış gibi duran tipler geçebiliyor. ve işin ilginci herkes o kadar mütevazi ki. yani hiçbiri o kadar güzel/yakışıklı olduğunun farkında değil. bu kadar güzellik bizde olsa yeminle birbirimizi keseriz ehehhehehe.

    eğer giderseniz taksi maksi bakınmayın sakın. dediğim gibi herkes bisiklet kullanıyor. gece bardan çıksalar bile sarhoş halde bisikletle gidiyolar. taksiler çok pahalıymış zaar. ancak çok istisnai durumlarda taksi kullanılıyor. o yüzden şehir merkezine falan gitmek isterseniz ya yürüyün ya da bisiklet kiralayın, zaten her yer yakın birbirine. kolayca gidersiniz. şehir merkezinde kanalların yanındaki cafelere oturun mutlaka. mimari yapılar öyle güzel ki. sanki evler kurabiyeden yapılmış gibi, bak bak doyamıyor insan.

    eğer amsterdam'a gidiyorsanız bu minik şehre de mutlaka uğrayın derim.

    http://isik5.deviantart.com/…and-eyes-hdr-541997148
  • insanlarinin beklenenden daha sicak oldugu sehirdir, hollandalilar soylendigi gibi soguk insanlar degildirler. yer sordugunuzda aninda size yardimci olmaya calisirlar, ayrica guler yuzludurler. ancak bankalari ve calisanlari dunyanin en gicik insanlaridir, asik suratlidir, hic bi sey bilmemenize ragmen size sunu sunu yapin derler ama bilmediginiz icin yapamazsiniz. hesap actirmak icin basvurursunuz, sizden 30 euro yillik masraf parasi alirlar, hesabinizi 2 haftada acarlar, banka kartinizi da en erken 3 hafta icinde gonderirler.

    burda sehrin her yerini saran kanallari dunyanin en guzel nehirleri sanmaktadirlar. bu kanallarin yaninda bir suru barlari vardir. ayrica utrecht deki barlarda, kanal yaninda olmayanlardan soz ediyorum, disaridaki sandalyeler yan yana dizilmistir, yani bir masa etrafinda degildir. heralde etrafi izlemeyip, piyasa yapmaya calismaktadirlar.

    buradaki insanlar 7 den 70 e, patronundan iscisine, profesorunden ogrencisine, yaslisindan gencine bisikletle ulasimini saglamaktadir. ozellikle butun ogrencilerin bisikleti vardir ve hepsi eskidir calinmasin diye. turkiyede 100 ytl ye alinabilecek bir bisiklet burada 300 euro dur. ayrica burada sehir merkezinde bisiklet otoparklari bile vardir. diger bir ilginc noktada ikinci el bisikletlerin 50-60 euro civarinda olmasi ve calinmaya karsi alacaginiz kilitlerin de bu miktarda olmasidir.

    cumartesinin haricinde sali ve persembe geceleri sehir cok canlidir, universite ogrencileri bugunlerde hep disardadir.

    sonuc olarak cok guzel bir ogrenci sehridir, cok guzel barlari vardir, ancak pazar gunleri hayat durmaktadir.
  • kucuk de olsa insani bunaltma potansiyelini icinde bulundurmayan, amsterdam'a yakinliqi ve turistlere nispeten uzakliqiyla insani ferahlatan yemeyip de yaninda yatilasi ogrenci sehri. kanallari amsterdamdakilere bes basar, su seviyesine inip burada yurumek, yemek yiyip, bira icmek mumkundur... 1968'den beri faaliyette olan "sarasani" adli coffee shop size buyuk ekranda -genellikle- bob marley gorselleri esliqinde tashaklarinizi yayma imkani sunar (bkz: chill out). ayrica utrecht'ten keyif almak icin yine kanal dibindeki cafe belgie vazgecilmezdir. gece disari cikilacaksa acu veya ekko gayet akilasidir.
hesabın var mı? giriş yap